Karavanla Çıralı yollarında
Türkiye pandemide kademeli normalleşmeye geçtiği andan itibaren soluğu bağda bahçede, doğada almaya başladı. Biz de karavana atlayıp rotayı Kemer-Kumluca karayoluna çevirdik. Ara duraklarıyla Antalya’nın insanın başını döndüren kıyı şeridi Çıralı’dayız.
Vaka sayısı, zatürre oranı, test sayısı, toplam iyileşen sayısı, bugünkü hasta-vefat sayısı...
İçinde ‘sayı’ kelimesinin geçtiği hasta edici verilerden kaçar adım uzaklaşmak istediğimiz ilginç bir dönemin şahitleriyiz. Uzunu kısası derken kısıtlamalara verilen ‘normal’ ara herkese iyi geldi, içimizdeki çocuklar parklara, bahçelere akın etti.
Biz de çiçeğe böceğe karavanımızla çıktık. İlk geceyi Antalya-Kemer karayolunda ‘Üçüncü tüneli geçer geçmez hemen sola sap’ komutuna uyarak, şehre 20 kilometre mesafedeki Kargıcak’ta geçirdik. İlginç bir plaj Kargıcak... Beldibi’yle aynı havayı soluyacak kadar şehir içi, ıpıssız bir koyda, karayolun dibinde unutulmuş hissi uyandıracak kadar da şehir dışı...
ŞEHRE YAKIN BİR KAMPİNG
Plaj, karavan tutkunları, çadırsız yapamayan özgür ruhlar için ideal bir kamp yeri... Kısıtlamalardan yılmış gençler gitarlarıyla ‘Akdeniz Akşamları’ moduna çoktan girmiş. Kızılçamların arasından kulağınıza tanıdık melodiler çalınıyor.
Kampa girişte 100 lira ödedikten sonra sıra dinginleşmeye geliyor. Akdeniz’le aramızdaki sosyal mesafe sadece 20 metre... Yakamoza eşlik eden filtre kahvelerle zihin egzersizi yapıp sabah buradan ayrılıyoruz.
Kemer’den sonra yeni rota Akdeniz’in incileri. Kumluca karayolu eskisi gibi problemli değil, özellikle Beldibi’nden Tekirova’ya kadar seyahat sorunsuz geçiyor.
Çıralı, Olimpos, Adrasan, Gelidonya... Bu hat, insana geldiği yerde, omuzlarına aldığı yüklerin altında neleri ıskaladığını hatırlatan ayrı bir dünya. Sabırsızlanıyoruz Antalya’nın batı kıyılarına ulaşmak için. Ulupınar Köyü’ne doğru saptığımızda bizi 8 kilometrelik köy yoluyla karşılıyor Çıralı.
Çıralı, Akdeniz sahiline sızmayı başarmış bir Ege kasabası gibi... Biraz Palamutbükü, biraz Bodrum Ören, çokça da Dalyan’dan bir şeyler katmış sanki bünyesine.
Belde, bakir Maden Koyu’nun ince çakıllı eşsiz plajlarından birine sahip. Güney diliminde hemen Olimpos yer alıyor, az ötesinde de Adrasan. Koyun bu sanatsal üçlemesi içinde Çıralı, incelikli dokunuşlarla bir adım önde. Birinci ve ikinci derecede doğal sit alanı olması, bir kalkan görevi görmüş, beldeyi betonlaşmaktan, dev otel ve market zincirlerinden korumayı başarmış. Bundan ötürü Çıralı’nın pansiyon ve butik otelleri kavakların, çamların altında kayboluyor, pansiyon bahçelerinde bu yüzden pullukla kürek sörfü, mibzerle (tohum atma aracı) kano yan yana saf tutuyor.
ÇOK KALABALIK DEĞİL
Doğa, cömert yüzünü Çıralı’dan esirgememiş. Likya Yolu buradan geçiyor, Yanartaş burada yanıyor, Ulupınar Kanyonu buraya çıkıyor, Beydağları Milli Parkı’yla Avlan Gölü’nü hatırlatan sedir ormanları burada fonu belirliyor. Antalya’nın ikinci antik liman kenti Olimpos da bu alanda hayat kurmuş. Bundan ötürü Çıralı, popüler turistik beldelerden daha bağımsız bir hava soluyor.
Denizkaplumbağaları burada da korumaaltında... Üremeleri için Finike ve Dalyan’da olduğu gibi gece-gündüz dengesi gözetiliyor. Gece plaj tamamen onların. Deniz kumu beldenin dar sokaklarına kadar girmeyi başarmış. İki kaya arasına sığan 3 kilometrelik sahili, sabah yürüyüşü için ideal bir doğal parkura dönüşen Olimpos’ta son buluyor. Yazları 50 dereceyi gören beldenin denizi, şu dönemde Kuzey Ege’ninki kadar serin. Ama sudan çıkanlar kendini hemen güneşin kollarına bırakıyor. Çıralı korona döneminde zorlansa da yeni mekânlara kapıyı aralamış.
Çekme karavan yokuşlarda balataları eritiyor. Yine de özgürlük duygusu benzersiz. Çıralı, bisiklete binmek, kitap okumak veya yıldızları izlemek için ideal bir durak.
Ahşap masaları, tabureleriyle salaş restoran ve pastanelerine tek tük yerel kahveciler eşlik ediyor. Çarşısında; hediyelik eşya satan dükkânlarından dondurmacısına, sabuncusundan mini marketlerine kadar pek çok şey var. Geceleri insanı içine ayrıca çeken mekânlarda kalite çıtası yüksek. Çıralı şu dönemde kalabalık bir belde değil. Otoparkları ikinci el araç pazarından fırlamışa benzemiyor, ferah. Bisiklet kullanımıysa çok yaygın. Özellikle turistler her noktaya iki tekerlek üzerinde ulaşıyor. Bisikletler, saati 20-30 liradan kiralanıyor.
Yöre insanına gelince... Turistlere karşı fazlasıyla samimi. Sorduğunuz sorular sıcak insanlar tarafınan cevaplanıyor.
Çıralı, çadır karavan kampçılığında da dikkati çeken bir nokta. Belde girişinde kurulan kamplar, denize biraz uzak gibi gözükse de fazlasıyla estetik ve hesaplı. Birkaç geceyi 350-800 lira arasında değişen fiyatlarla geçirmeniz mümkün.
Çıralı’ya veda etmek zor. Ancak yoldayız. Beldenin az sayıdaki dik virajından karayoluna çıkarken çekme karavan balataları eritiyor.
Kısa-keyifli tatilin son yemeği için Balıkçı Barınağı Plajı’na uğruyoruz. Antalya Balık Hali’nde teknelerin yanı başında kaya levreği geliyor masaya, sonra kalamar, deniz börülcesi, patlıcan. Liman kalabalık, korona mesafesi alınmış ama muhabbetlere mesafe konamaz tabii. Fasıl ekibiyle TSM şarkıları söyleniyor. Normalleşen insanların yüzleri gülüp gülüp geçiyor.