‘Karavanı öyle benimsedik ki artık beton bir binada yaşayamayız'
Burçak Yüksektepe Yakut ve İbrahim Yakut çifti sosyal medyada Seyyarhane ismiyle tam zamanlı karavan yaşamına dair içerik üretiyor. 9 ayda 65 şehir gezen tiyatro oyuncusu çift, yolculuğa pandemi döneminde çıktı ve bir daha da eve dönmedi. Gezgin çiftimizle karavanda yaşamanın ve sürekli yollarda olmanın detaylarını konuştuk.
Tiny house (küçük ev) görünümlü karavanlarını 12 ayda kendileri tasarladılar ve tüm aşamalarını Seyyarhane isimli YouTube hesaplarından paylaştılar. Burçak Yüksektepe Yakut ve İbrahim Yakut minimal ve özgür yaşamayı seçen bir çift. Karavanda yaşam, karavan kampları, karavan yapımı gibi detayları ve seyahat maceralarını takipçileriyle paylaşıyorlar. İkiliye bu serüvene nasıl atıldıklarını sorduk.Yakut çiftinin karavan yaşamına köpekleri Luna da çabuk adapte olmuş. Burçak Yüksektepe Yakut “Karavanla gezerken her gün yeni bir bilgiyle yolumuza devam ediyoruz” diyor.
Karavanla seyahat hikâyeniz nasıl başladı? İbrahim Yakut: Biz deneyim sahibi olmayı seven, öğrenmeye açık, meraklı bireyleriz. Bir şeyler yapmak istiyorduk... Bir bağ veya çiftlik evi hayal ediyorduk. Zorlu bir iş olacağı kesindi fakat koymuştuk kafaya. Bir yandan da mesleğimizin getirdiği ortak bir hedefimiz vardı. Her sanatçının hayalidir TIR tiyatrosu, bizim hayalimiz de şehir şehir dolaşıp dezavantajlı bölgelere tiyatro sahnemizi kurmaktı. Çocuk tiyatrosu ya da köy seyirlik oyunları sergileyecektik. Sonra bir gün canımız çok sıkkınken bir hanımefendi durduk yere karavanından el salladı bize. İçimiz bir anda o kadar ısındı ki! Karavan hayatını benimseyen insanların nasıl da paylaşımcı olduklarını düşündük. Sonra sabit bir yerde ev fikrinden uzaklaşıp karavanla her yerde bir evimiz olsun istedik. Böylece hem seyahat etme hem de TIR yerine karavanla gezici tiyatro yapma hayali başlamış oldu.
Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Burçak Yüksektepe Yakut: 12 yıldır sahne arkadaşıyız, 7 yıldır evliyiz. İstanbul Üniversitesi Felsefe lisansımı bitirdikten sonra yine aynı üniversitede ikinci lisansımı okumaya karar verdim ve tiyatro bölümünü bitirdim. Aynı dönemde İtalyan dili ve edebiyatında da çift anadal yaptım. Kariyerimi oyunculuk üzerine şekillendirdim. İbrahim de İstanbul Üniversitesi tiyatro eğitiminden sonra yüksek lisansını sinema üzerine yaptı. Yazar, yönetmen ve eğitmen olarak çalışmaya devam ediyor.
Tam zamanlı karavan yaşamına nasıl geçtiniz? Fikir kimden çıktı?
İbrahim Yakut: Aslında o ortak kararımızdı. Karavanla 9 ayda, 65 şehir gezdik. Bu sürede de evin yokluğunu hiç hissetmedik. Hatta seyahate başlamadan önce kısa bir deneme turu yapıp döndüğümüzde eve yabancılaşmıştık. O akşam karavana indik uyumak için. 9 ay sonunda tam zamanlı yaşayabileceğimize inanıp evi tamamen kapatma kararı aldık. Bu hayatı öyle benimsedik ki şu an beton bir binada ya da şehir merkezinde yaşayamayız.
Videolarınızda kamyonetinizi nasıl tiny house’a çevirdiğinizi anlatıyorsunuz. Yapım aşamalarının püf noktalarını verebilir misiniz?
Burçak Yüksektepe Yakut: Hayalimizdeki gibi bir tasarımla kamyonetten karavan yapmak kulağa çok çılgınca geliyordu. Ama biz yeni şeyleri denemeyi seven kişileriz. Aklımıza yatan haliyle, resmi izinlerin dışına çıkmadan hayata geçirmeyi başardık. Küçük bir karavana artık sığamadığımız için daha büyük bir araca ihtiyacımız vardı. Bu da bizi yaratıcı düşünmeye zorladı. En güzel şeyler ihtiyaçtan doğuyor. Bunu yapmak isteyenlere verebileceğimiz en uygun tavsiye de şu: Ustaların her “Olmaz” dediği şeyden hemen vazgeçmeyin. Araştırın. Çoğunlukla uğraşmak istemedikleri için böyle diyorlar. İbrahim Yakut: Artık karavan, daha doğrusu mobilize hayat o kadar iliklerimize işlemişti ki bu yaşam biçiminden kopmak istemedik. Herhangi bir durumda, evimizin anahtarı o kontağı da çevirecek.
Bir gününüz nasıl geçiyor?
İbrahim Yakut: Bazı günler çok dingin, bazıları da koşuşturmalı geçiyor. Eğer suyumuz varsa, karavanın rutin işleri halledilmişse, kalacak yer bulmuşsak o günler rahatız. Eğer bunlar eksikse tamamlamak biraz zaman alıyor. Bu yüzden karavan hayatı eve göre konfor alanının dışında kalıyor. ‘Hayat daha yavaş akıyor’
Bu yaşam tarzı sayesinde sizce neler kazandınız?
Burçak Yüksektepe Yakut: Aslında biz bu süreci hem karavan yapımı hem de seyahat olarak şöyle değerlendiriyoruz: Karavanla gezerken doğayı keşfediyoruz, gördüklerimizden büyüleniyoruz ve duygularımızı zirvede yaşıyoruz. Bu süreçte karşılaştığımız bazı kişiler nedeniyle insanlığın hem karanlık hem de iyi yönlerini görüp, yani hayatı tanıyıp her gün yeni bir bilgiyle yolumuza devam ediyoruz. Kısacası karavan her yönüyle bir okul. Şimdiki hayatımız şehirdekine kıyasla daha sakin, koşuşturmasız ve içinde olduğumuz ana odaklı. Sanki hayat artık daha yavaş akıyor...
Zorlukları ve kolaylıkları neler? Böyle bir macera yaşamak isteyenlere tavsiyeleriniz var mı?
Burçak Yüksektepe Yakut: Bizim tam zamanlı karavanda yaşam deneyimimiz artık 3 yılı buldu. Bu da haliyle gülü seven dikenine katlanır misali bazı zorlukları görmezden gelmemizi gerektiriyor. Zaten çok alıştık bu rutine, artık zorlanmıyoruz. Bu yaşamın verdiği haz bambaşka. Kapınız her gün farklı manzaralara açılıyor, şehrin kaosundan uzak bir yaşam sürüyoruz. Uyanmak için alarm sesi yerine kuş cıvıltıları duyuyoruz. Pencerenin önünde egzozdan çıkan dumanlar yerine koyun, inek sürüsü görmenin mutluluğu bazı zorluklardan daha ağır basıyor. Bu yaşam, bu bakış açısıyla sürdürülebilir hale geliyor. Bu tercihimizin sunduğu olumlu taraflara odaklanmazsak; ‘Az suyla yaşanır mı, bu tuvaleti boşaltmakla mı uğraşacağım, şimdi evde olsaydım ayağımı uzatır, televizyon izlerdim’ gibi durumlara kadar gidiyor maalesef konu. Bu yüzden, bu yaşam tarzı herkese hitap etmiyor. Karavan yaşamı isteyenlere tavsiyemiz önce kiralayıp bir süre deneyimlemeleri, sonra bu yola çıkmaları.
Güvenliğinizi nasıl sağlıyorsunuz? Nelere dikkat ediyorsunuz?
İbrahim Yakut: Şu ana kadar bir sıkıntı yaşamadık. Kalacağımız yere gündüz yerleşmeye gayret ediyoruz. Böylece hem mekâna alışıyoruz hem gözlemleme şansımız oluyor. İçimize sinmeyen bir durum olursa yola devam ediyoruz. Güvenlik için çeşitli önlemlerimiz var. Kaldığımız yerin konumunu her ihtimale karşı ailemizle paylaşıyoruz. Bugüne kadar bizi tehdit edecek bir durum yaşamasak da bunun bir garantisi yok. Kimse tedbiri elden bırakmasın.
Tiyatro çalışmaları sürüyor mu?
Burçak Yüksektepe Yakut: Özel bir tiyatromuz vardı fakat pandemiyle kapatmak zorunda kaldık. Ekibimiz dağıldı ve herkes geçinmek için başka bir işle uğraşmaya başladı. Biz de artık Seyyarhane ismiyle YouTube ve Instagram platformlarımızdan içerik üretiyoruz. Tabiri caizse seyircimizle de böyle buluştuk. Aslında işimizi bir anlamda dijitale taşımış olduk. Takipçilerimize bugün artık dostlarımız diyoruz. Onlar 3 yıldır her anımıza şahitlik ediyorlar. Birlikte ağlayıp birlikte güldüğümüz güzel bir bağımız var. Onlardan aldığımız dönüşler sayesinde bazı zorlukların üstesinden gelmek daha kolay oluyor. İyi ki varlar, hepsini çok seviyoruz.
Yeni rotalarınızdan bahseder misiniz? Yurtdışına çıkacak mısınız?
İbrahim Yakut: Türkiye’de Karadeniz ve Marmara bölgelerini gezemedik henüz. Zaman ne gösterir bilinmez ama önce buralara gitmeyi planlıyoruz. Yurtdışı için de hedeflerimiz var.‘Biz insanları evimize aldık, onlar da bizi'
Sosyal medyada içerik hazırlarken nelere dikkat ediyorsunuz?
Burçak Yüksektepe Yakut: Paylaşımlarımız karavanla yaşam özelinde ilerliyor. Bazen videolarımızı teatral hale getirip eğlenceli ya da mizahi içerikler hazırladığımız da oluyor. Karavanla gidilecek yerler ve seyahatte dikkat edilecek durumlar çok ilgi görüyor haliyle. Deneyimlerimizden faydalandıklarında biz de çok mutlu oluyoruz.
Sosyal medya içeriklerinizden maddi bir kazancınız var mı? Planlarınız ve hedefleriniz neler?
Burçak Yüksektepe Yakut: Açıkçası biz sosyal mecralardaki bu kanalları iş olarak değil dost meclisi olarak gördük hep. Zaten YouTube’daki ilk paylaşımlarımız hep ‘Biri Bizi Gözetliyor’ şov programı gibiydi. Biz insanları evimize aldık, onlar da bizi. Bizi gördüklerinde “Bizim çocuklar” diye seslenip hatırlamadığımız olayları bile anlatabiliyorlar. Aramızda çok güçlü bir bağ var. Bu yüzden stratejik bir hamle, plan veya hedef belirlemedik aslında. Ailemizi büyütmek istiyoruz tabii ki, o yüzden kanalımıza abone olmayı unutmasınlar lütfen. Ancak şu bir gerçek ki bu durum kendiliğinden bir işe dönüştü. Mesleğimizi dijitale taşıyarak aslında hem daha fazla insana ulaştık hem de sahneden uzak kalma psikolojisine yakalanmadan belli bir kazanç sağladık.