Evrim SÜMER
Son Güncelleme:
Kar miktarı ve tek başına kalmışlık hissi şahaneydi
Ceyden San, küçüklük arkadaşım. Neye elini atsa iyi yapan tiplerden. Reklamcıdır, metin yazar, illüstrasyon yapar, mobilyasından duvar kağıdına çocuk odası tasarlar... Bir süre önce partipaketi.com isimli bir şirket kurdu, parti malzemeleri ithal ediyor.
Ceyden’in, elini atsa iyi yaptığı şeylerden biri de seyahat. Yukarıda saydığım işlerin arasına harika seyahatler sıkıştırır. Daha doğrusu, onları iter kakar, vakit yaratır. En son, üç büyükten ve iki çocuktan oluşan bir mini grupla Finlandiya’nın Kuzey Kutup Dairesi’nin içindeki bölgesine, Lapland’a gitti. Kar motosikletinden tutun da Husky kızağına, Baltık Denizi’nde buzlar arasında yüzmeden eksi 35 derecede göle girmeye kadar her şeyi yaptı!
BUZ OTEL MACERASI
Buz otel hikayemiz çok komik. Turu organize ederken herkese sordum, hepsi tabii dediler. Fakat Kemi’deki Snow Castle Oteli’nin (snowcastle.net) kapısına geldiğimizde sukoyuverdiler. İçeri bile girmeden, çocukları da alıp yandaki gerçek otele gittiler. Eşim Kerem ve ben romantik bir gecenin hayaliyle başbaşa kaldık. Önce bir demonstrasyon yaptılar bize, işte uyku tulumu şöyle kapatılır, kıyafetlerinizi şöyle çıkarıp şöyle yatağa sereceksiniz, yoksa donarlar vs gibi milyonlarca direktif verdiler. Biz heyecanlıyız ya hızlı hızlı dinledik. Akşam, önce buz restoranda yemek yedik.Masa buzdan, kütük bir taburede oturuyorsunuz. Yemekler alüminyum folyonun içinde bin derece sıcaklıkta geliyor. Soğumasın diye önünüzde açıyorlar. O kadar çok buhar çıkıyor ki bir anda, cilt bakımına gitmişsiniz de, buhar maskesi yaptırıyor sanıyorsunuz. Aman ne güzel yemek falan diye bakarak vakit harcamayın sakın, hemen yiyin. Çünkü bir dakika sonra buz gibi oluyor. Çatalın dudaklarınıza yapışması da cabası. Kahve getiriyorlar ama bardaklar eksi bilmemkaç derece olduğu için daha koyarken buz gibi oluyor...
Saat 21.30 gibi odaya gittik. Oda dediğim, iglodan hallice. Buza oyulmuş mağara. Kapısı minicik, iki büklüm giriyorsunuz. Adet yerini bulsun diye de buza ahşap bir kapak takmışlar. Önce uzun kollu ve paçalı termal çamaşırlarınıza kadar soyunuyorsunuz. Kıyafetleri buzdan yatağın üstündeki geyik postu ile uyku tulumu arasına koyuyorsunuz. Uzun bir hazırlıktan sonra yattık. Biraz sonra Kerem söylenmeye başladı, "Rahatsızım, buz batıyor" vs diye. "Tamam," dedim, "tulumu ayıralım". Fakat tahmin edeceğiniz gibi dersimizi iyi dinlemediğimiz için yapamadık. Termal çamaşırlarla kaldık açıkta. Kerem zar zor giyinip bir tulum daha almaya gitti. Ben o kadar üşüdüm ki, iki kişilik polar tulumda dürüm gibi yattım. Gece uyudum ama alttan alttan tatlı (!) bir soğuk hissiyle.
FİN SAUNASI VE BUZLU GÖL
Bence bu seyahatin en güzel yanı sauna seanslarıydı. Olay saunayla bitmiyor çünkü. Önce içeri girip, deli gibi ısınıyorsunuz. Sonra koşarak 100 metre ötedeki göle gidiyorsunuz. İsterseniz öncesinde karlarda yuvarlanabilirsiniz de. Karda koşarken ayağınıza çorap giymeniz gerek. Çünkü; 1) Buz çok kaygan ve keskin, ayağınızı kesiyor. 2) Göle girerken kullandığınız iskelenin merdiveni demirden. Çıplak ayakla basınca deriniz yapışıyor. Pek hoş bir tecrübe değil... Bu arada, karda yuvarlanmak göle girmekten daha üşütücü. Sanki her tarafınıza iğneler batıyor. Saunaya geri girdiğinizde dört dakika falan üşümeye devam ediyorsunuz. "Ya ben deli miyim, aptal mıyım" falan diyorsunuz ama bu bir işkence değil, yapmak gerek. Finlandiya’da 1,6 milyon sanuna varmış. Yani, nerdeyse her üç kişiye bir sauna düşüyor.
ÇOK AMA ÇOK SOĞUK
Soğuğu hissetmedik başta. "Aman, bu da soğuk mu" falan dedik. Bir anda geliyormuş üşüme hissi! Sanıyorsunuz ki, o saniye parmaklarınız düşecek. Bir gün hava eksi 15 oldu, çok sevindik. Hırkayla dolaştık. Hava o kadar soğuk ki, kar sertleşmiyor, pudra halinde kalıyor. Kızak yaparken çok eğlenceliydi ama cross country kayak yaparken aynı zevki almadım. Birinin önden gidip açtığı izin üstünden gitmezseniz, anında savruluyorsunuz.
ORADA NE VAR DİYENLERE
Finlandiya’da olay aslında doğa. Hatta başka bir şey yok. Ülkenin yüzde 56’sı orman. İnanılmaz çok kar alan bir bölge. Dağlarla, göllerle dolu. Kar miktarı ve tek başına kalmışlık hissi beni en çok etkileyenler oldu. Ayrıca, aktivite yok diyenler yanılıyor. O kadar çok şey var ki! Bakın biz neler yaptık: Kar motosikletine bindik, husky ve geyik kızağıyla tura çıktık, kızak kaydık, buz kıran gemisiyle Baltık denizinde yolculuk yaptık, denizde yürüdük ve yüzdük. Meşhur Fin saunasına girdik, sonrasında karlarda yuvarlandık ve buz tutmuş göle girdik, Finlerin milli sporu diyebileceğimiz cross country kayak yaptık, muhteşem bir hayvanat bahçesi ziyaret ettik. Az mı?
NASIL GİTTİK, NEREDE KALDIK?
İstanbul’dan Helsinki’ye ve iç hat uçuşuyla Rovaniemi’ye gittik. Rovanimei aslında bir kasaba. Oradan rehberimiz bizi aldı ve bir buçuk saatlik bir otomobil yolculuğu daha yaptık. Bütün yollar buz ama nasıl hız yapıyorlar, anlatamam! Lastikleri çiviliymiş. Kilometrelerce hiçbir yapı, hiç insan görmedik. Doğanın ortasında bir şalede kaldık. Toplam beş mekanlı bir tesisti bu. Üçü oda, biri restoran-lobi, biri de sauna. Odalar çok konforlu değildi ama o doğanın içinde ne gerek var ki? Zaten akşam dokuz buçukta gözleriniz açık tutamıyorsunuz yorgunluktan. Yemek deseniz, başta heyecanlı geliyor ama sonra biraz sıkılıyorsunuz. Çünkü her öğünde somon ve patates veriyorlar. Otelin sahipleri akşam 22.00 gibi evine gidiyordu. Başta panik olduk. Eşim Kerem, "Buraya ayı geliyor mu" falan gibi sorular sormaya başladı. "Ayı değil ama kurt gelebilir. O sırada içeride olmanızın tavsiye ederim" cevabını alınca hepimiz sindik.
EN SEVDİĞİ 5 YER
á Floransa áAsuan á Brugge
á Kapadokya á Las Vegas
seyahatte ne okuyor
Yanına mutlaka bir roman alıyor ama kapağını açmadan getiriyor.
ne yiyor, ne içiyor
Her şeyi, ama gerçekten her şeyi yiyor. Koza böceğinden yılana, çekirgeden böceğe denemediği hiçbir şey yok.
ne giyiyor
Nereye giderse gitsin, her zaman ortama uygun olacak şekilde bakımlı ve şık.
neyle seyahat ediyor
Uçakla.
nerede kalıyor
Gittiği yere uygun, rahat edeceği otellerde kalıyor.
kimle seyahat ediyor
Annesi, eşi ve yakın arkadaşlarıyla.
çantasının olmazsa olmazları
Pasaport ve para.
oradan ne alıyor
Mutlaka buzdolabı magneti alıyor.
BUZ OTEL MACERASI
Buz otel hikayemiz çok komik. Turu organize ederken herkese sordum, hepsi tabii dediler. Fakat Kemi’deki Snow Castle Oteli’nin (snowcastle.net) kapısına geldiğimizde sukoyuverdiler. İçeri bile girmeden, çocukları da alıp yandaki gerçek otele gittiler. Eşim Kerem ve ben romantik bir gecenin hayaliyle başbaşa kaldık. Önce bir demonstrasyon yaptılar bize, işte uyku tulumu şöyle kapatılır, kıyafetlerinizi şöyle çıkarıp şöyle yatağa sereceksiniz, yoksa donarlar vs gibi milyonlarca direktif verdiler. Biz heyecanlıyız ya hızlı hızlı dinledik. Akşam, önce buz restoranda yemek yedik.Masa buzdan, kütük bir taburede oturuyorsunuz. Yemekler alüminyum folyonun içinde bin derece sıcaklıkta geliyor. Soğumasın diye önünüzde açıyorlar. O kadar çok buhar çıkıyor ki bir anda, cilt bakımına gitmişsiniz de, buhar maskesi yaptırıyor sanıyorsunuz. Aman ne güzel yemek falan diye bakarak vakit harcamayın sakın, hemen yiyin. Çünkü bir dakika sonra buz gibi oluyor. Çatalın dudaklarınıza yapışması da cabası. Kahve getiriyorlar ama bardaklar eksi bilmemkaç derece olduğu için daha koyarken buz gibi oluyor...
Saat 21.30 gibi odaya gittik. Oda dediğim, iglodan hallice. Buza oyulmuş mağara. Kapısı minicik, iki büklüm giriyorsunuz. Adet yerini bulsun diye de buza ahşap bir kapak takmışlar. Önce uzun kollu ve paçalı termal çamaşırlarınıza kadar soyunuyorsunuz. Kıyafetleri buzdan yatağın üstündeki geyik postu ile uyku tulumu arasına koyuyorsunuz. Uzun bir hazırlıktan sonra yattık. Biraz sonra Kerem söylenmeye başladı, "Rahatsızım, buz batıyor" vs diye. "Tamam," dedim, "tulumu ayıralım". Fakat tahmin edeceğiniz gibi dersimizi iyi dinlemediğimiz için yapamadık. Termal çamaşırlarla kaldık açıkta. Kerem zar zor giyinip bir tulum daha almaya gitti. Ben o kadar üşüdüm ki, iki kişilik polar tulumda dürüm gibi yattım. Gece uyudum ama alttan alttan tatlı (!) bir soğuk hissiyle.
FİN SAUNASI VE BUZLU GÖL
Bence bu seyahatin en güzel yanı sauna seanslarıydı. Olay saunayla bitmiyor çünkü. Önce içeri girip, deli gibi ısınıyorsunuz. Sonra koşarak 100 metre ötedeki göle gidiyorsunuz. İsterseniz öncesinde karlarda yuvarlanabilirsiniz de. Karda koşarken ayağınıza çorap giymeniz gerek. Çünkü; 1) Buz çok kaygan ve keskin, ayağınızı kesiyor. 2) Göle girerken kullandığınız iskelenin merdiveni demirden. Çıplak ayakla basınca deriniz yapışıyor. Pek hoş bir tecrübe değil... Bu arada, karda yuvarlanmak göle girmekten daha üşütücü. Sanki her tarafınıza iğneler batıyor. Saunaya geri girdiğinizde dört dakika falan üşümeye devam ediyorsunuz. "Ya ben deli miyim, aptal mıyım" falan diyorsunuz ama bu bir işkence değil, yapmak gerek. Finlandiya’da 1,6 milyon sanuna varmış. Yani, nerdeyse her üç kişiye bir sauna düşüyor.
ÇOK AMA ÇOK SOĞUK
Soğuğu hissetmedik başta. "Aman, bu da soğuk mu" falan dedik. Bir anda geliyormuş üşüme hissi! Sanıyorsunuz ki, o saniye parmaklarınız düşecek. Bir gün hava eksi 15 oldu, çok sevindik. Hırkayla dolaştık. Hava o kadar soğuk ki, kar sertleşmiyor, pudra halinde kalıyor. Kızak yaparken çok eğlenceliydi ama cross country kayak yaparken aynı zevki almadım. Birinin önden gidip açtığı izin üstünden gitmezseniz, anında savruluyorsunuz.
ORADA NE VAR DİYENLERE
Finlandiya’da olay aslında doğa. Hatta başka bir şey yok. Ülkenin yüzde 56’sı orman. İnanılmaz çok kar alan bir bölge. Dağlarla, göllerle dolu. Kar miktarı ve tek başına kalmışlık hissi beni en çok etkileyenler oldu. Ayrıca, aktivite yok diyenler yanılıyor. O kadar çok şey var ki! Bakın biz neler yaptık: Kar motosikletine bindik, husky ve geyik kızağıyla tura çıktık, kızak kaydık, buz kıran gemisiyle Baltık denizinde yolculuk yaptık, denizde yürüdük ve yüzdük. Meşhur Fin saunasına girdik, sonrasında karlarda yuvarlandık ve buz tutmuş göle girdik, Finlerin milli sporu diyebileceğimiz cross country kayak yaptık, muhteşem bir hayvanat bahçesi ziyaret ettik. Az mı?
NASIL GİTTİK, NEREDE KALDIK?
İstanbul’dan Helsinki’ye ve iç hat uçuşuyla Rovaniemi’ye gittik. Rovanimei aslında bir kasaba. Oradan rehberimiz bizi aldı ve bir buçuk saatlik bir otomobil yolculuğu daha yaptık. Bütün yollar buz ama nasıl hız yapıyorlar, anlatamam! Lastikleri çiviliymiş. Kilometrelerce hiçbir yapı, hiç insan görmedik. Doğanın ortasında bir şalede kaldık. Toplam beş mekanlı bir tesisti bu. Üçü oda, biri restoran-lobi, biri de sauna. Odalar çok konforlu değildi ama o doğanın içinde ne gerek var ki? Zaten akşam dokuz buçukta gözleriniz açık tutamıyorsunuz yorgunluktan. Yemek deseniz, başta heyecanlı geliyor ama sonra biraz sıkılıyorsunuz. Çünkü her öğünde somon ve patates veriyorlar. Otelin sahipleri akşam 22.00 gibi evine gidiyordu. Başta panik olduk. Eşim Kerem, "Buraya ayı geliyor mu" falan gibi sorular sormaya başladı. "Ayı değil ama kurt gelebilir. O sırada içeride olmanızın tavsiye ederim" cevabını alınca hepimiz sindik.
EN SEVDİĞİ 5 YER
á Floransa áAsuan á Brugge
á Kapadokya á Las Vegas
seyahatte ne okuyor
Yanına mutlaka bir roman alıyor ama kapağını açmadan getiriyor.
ne yiyor, ne içiyor
Her şeyi, ama gerçekten her şeyi yiyor. Koza böceğinden yılana, çekirgeden böceğe denemediği hiçbir şey yok.
ne giyiyor
Nereye giderse gitsin, her zaman ortama uygun olacak şekilde bakımlı ve şık.
neyle seyahat ediyor
Uçakla.
nerede kalıyor
Gittiği yere uygun, rahat edeceği otellerde kalıyor.
kimle seyahat ediyor
Annesi, eşi ve yakın arkadaşlarıyla.
çantasının olmazsa olmazları
Pasaport ve para.
oradan ne alıyor
Mutlaka buzdolabı magneti alıyor.