GeriSeyahat ‘İznim bitecek’ korkusu pazartesi sendromundan beter
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
‘İznim bitecek’ korkusu pazartesi sendromundan beter

‘İznim bitecek’ korkusu pazartesi sendromundan beter

Birçoğumuz koca bir yılı o bir ya da iki haftalık tatilin heyecanı ve umuduyla geçiriyoruz. Tüm senenin gerginliğini, koşuşturmacasını, zorluklarını da bu kısacık molanın omuzlarına yüklüyoruz. Daha yola çıkmadan tatilimiz bitecek diye endişelenmemizin nedeni de bu. Tatildeyken anda kalmamızı sağlayacak ve dönüşte de kendimizi kötü hissetmemize engel olacak yöntemler neler? Konunun uzmanlarına ve sık sık seyahate çıkan influencer’lara görüşlerini sorduk.

Tatile çıkmadan önce beklentilerimizi o kadar yükseltiyoruz ki seyahate çıktığımızda yüklediğimiz bu anlamın altında eziliyoruz. Aslında tatil planımızın tek amacı şarj olmakken bütün planlarımızı o bir-iki haftaya sığdırmaya çalışarak sürekli bir yerden bir yere koşuşturuyoruz. Ya da tam tersi tüm tatili deniz kenarında yatarak veya ağaç gölgesinde oturarak minimum eforla tamamlıyoruz. Anın tadını çıkaramadan, tam olarak da rahatlayamadan işe ve şehir hayatımıza geri dönüyoruz. Kısa molamız bittiğinde büründüğümüz ruh hali de pazartesi sendromundan daha çok moralimizi bozuyor. Mindfulness (Farkındalık) eğitmeniTuba Müftüoğlu seyahatlerimizde farkındalığımızı ve huzurumuzu arttıracak önerileri sıralıyor…

* Usulca telefonunuzu bırakın: Telefonunuz ya da dizüstü bilgisayarınızla ilişkinizi ne kadar keserseniz kendinize ve tatil deneyiminize o kadar bağlanacaksınız. Telefonla yakalamak istediğimiz her anda aslında gerçek ‘an’ı kaçırıyoruz.

* Acele etmeyin: Farkında olmasak da hayattaki en anlamlı anlarımızı bir yerden bir yere koştururken kaçırıyoruz. Bu, farkındalığın tam tersi. Sakin kalarak yaşadığımız anları hissetmeyi öğrenmeliyiz.

* Nefesinizle ‘an’da kalın: Rutin hayatımızda doğru nefes almak ne kadar önemliyse tatilde de o kadar önemli. Derin bir nefes almak için zaman ayırmak, ruhunuzu yenilemenin belki de en mükemmel yolu.

* Yediğiniz her lokmanın tadına varın: Seyahat etmenin bizi en çok baştan çıkaran yanlarından biri gastronomik deneyimler. Ancak çoğu zaman bunu aceleye getiriyoruz. Her lokmanın tadını çıkarın ve içindeki lezzetleri keşfedin.

* Spontane davranın: Tatilinizde bir programa yani ‘gezilecek yerler’ veya ‘yenecek yemekler’ gibi listelere bağlı kalarak strese girmek yerine, dolambaçlı yollara açık olun. Belki şu köşeyi döndüğünüzde şahane bir lezzet durağını keşfedeceksiniz.

* Yeni insanlar tanıyın: Farkındalık kendinize ve başkalarına açık olmakla ilgilidir. İnsanlarla göz teması kurmaktan, onlara sabahları günaydın demekten, gülümsemenizi paylaşmaktan çekinmeyin.

* Meditasyona zaman ayırın: Gün içinde meditasyona 10 dakikanızı bile ayırsanız sakin ve huzurlu bir ‘an’ yaratabilir, zihninizi serbest bırakabilirsiniz. Meditasyon yaparken duyusal uyarıları daha çok fark edeceksiniz. Karaya vuran dalgaların sesi, sabah öten kuşların cıvıltıları, omuzlarınızdaki su damlacıklarının serinliği… Doğanın sizi içine almasına fırsat verin.

‘Duygularınıza odaklanın’
Dr. Emel Kurt, Mindera Psikiyatri Kliniği psikiyatri uzmanı

* Günümüzde pek çok insan, modern hayatın getirdiği hızlı koşullara uyum sağlamaya çalışırken yaşamın getirdiği duyguları deneyimleyemeden geçip gitmek durumunda kalıyor. Zihninizin dinlenebilmesi için tatilde duygularınıza odaklanın, bedensel ve ruhsal ihtiyaçlarınızı dikkate alın.

* Tatil sonrası süreçte motivasyonun düşmesi biraz tatilin yeterince verimli geçip geçmemesiyle ilgili. Tatil sadece maddi seçimlerden veya lüksten ibaret değildir. Kişinin dinlenmesi, keyifli aktiviteler yapabilmesi ve sosyal ihtiyaçlarına yönelebilmesi için bir zaman dilimidir. Bu nedenle tatil, ruhsal bir ihtiyaçtır. İçeriğiyse kişinin beklentilerine ve imkânlarına göre düzenlenebilir. Eğer süreç doyumlu şekilde yaşanırsa tatil sonrası sendrom ortaya çıkmayacaktır.

‘Dönüşü pazara bırakmıyorum’
Sosyal medyadaki seyahat paylaşımlarıyla tanınan Ebru Ayaşlılar

Pazartesi sendromuna tatilden dönüş travması da eklenmesin diye dönüşümü pazar gününe bırakmıyorum. Mümkünse cuma tatili bitiriyorum. Cumartesi ve pazar bavulumu boşaltıyorum. Kuaförden randevu alıp kendimi ödüllendiriyorum. Konser, sinema ya da tiyatro gibi çok sevdiğim bir etkinliğe gidiyorum. Böylece tatilden şehir hayatına keyifli bir geçiş yapıyorum. Pazar günümü de uzun uzun uyumaya ayırıyorum. Pazartesi çok güçlü uyanıyorum.

‘Gittiğim yerin keyfini çıkarıyorum’
Hürriyet Seyahat Gezgini Gürhan Kara

Tatilde tamamen göreceğim yerlere ve tadacağım yemeklere konsantre oluyorum. Mümkün olduğunca işle ilgili konuları geride bırakmaya çalışıyorum. Zaman zaman aklıma ‘Bu gezi de bitecek ve kendini dönüş uçağında bulacaksın’ düşüncesi geliyor ve o anda strese girdiğimi hissediyorum. Dönünce de bir süre hüzünlü oluyorum. Bu duygudan kurtulmak için de yöntemim seyahatte oluşturduğum içerikleri hemen yazıya ve videoya dökmek oluyor.

False