GeriSeyahat İzmir’in hazinesi Bergama
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
İzmir’in hazinesi Bergama

İzmir’in hazinesi Bergama

Tapınak ve sunağı Berlin’de sergilenen Pergamon Antik Kenti için geçen hafta Berlin Eyalet Müsteşarı Gomis şaşırtıcı bir çıkış yapıp ‘Türkiye’ye iade edilmeli’ dedi. Bu vesileyle antik kentten kalanları hatırladık... Kasabanın ortasındaki Kızıl Avlu ve geleneksel yaşamıyla Bergama dört mevsim ziyaret edilmeyi hak ediyor.

Bergama Antik Kenti’ne, İzmir’e her gittiğimde yolumu düşürmeye çalışırım. Bazı antik kentleri bir kere görmek yetmiyor. Ara sıra gidip sizde uyandırdığı hisleri yeniden yaşamak istiyorsunuz. Bergama da öyle benim için. Ancak Bergama’da görülecek yerler antik kentten ibaret değil. Sadece antik kenti gezip döneriz hatasına düşmeyin sakın. Ben de ilk gittiğimde böyle yapmıştım ama sonradan çok şeyin eksik kaldığını fark ettim. Bu kez Bergama’ya İzmirli arkadaşımın Avustralyalı eşini ve ailesini gezdirmek için gidiyoruz. Hayran kalacaklarına o kadar eminim ki kente girmeden gururlanmaya başlıyorum.

İzmir’in hazinesi Bergama

Çalıp Berlin’e götürdüler

Bergama’da ilk durağımız haliyle en çok merak edilen Bergama Antik Kenti oluyor. Burası Berlin’deki Bergama (Pergamon) Müzesi ziyretimi hatırlatır hep bana. Antik kentin en önemli eserlerinden Zeus Sunağı ve Athena Tapınağı’nın asıl evi yerine Berlin’deki Bergama Müzesi’nde sergilendiğini görmek üzücü.... Gerçek adı Pergamon olan antik kent Akropol, Asklepion, tiyatro, tapınak gibi eserleriyle gerçekten hayranlık uyandırıcı.

MÖ 1’inci yüzyılda yaşamış filozof Pilinius Secundus, Pergamon’u “Asya’nın en ünlü ve muhteşem şehri” olarak tanımlamış. Dik bir tepede konumlanmış kenti gezerken hangi esere hayran kalacağınızı şaşırıyorsunuz.

Kentin iki önemli bölümü var; kentin önde gelenlerinin yaşadığı Akropol ve hastanesi Asklepion. Akropol’deki 10 bin kişilik dik yamaca kurulmuş tiyatrosu beni en çok etkileyen yerlerden. Burası dünyanın en dik tiyatrosu olarak biliniyor. Tiyatroda oturup karşınızdaki manzarayı saatlerce seyredebilirsiniz. Biz de bir performans izleyecekmiş gibi sıralanıp manzara seyrediyoruz.

Pergamon birçok ilkin kenti olmuş. Tarihteki ilk büyük hastane burada kurulmuş. Asklepion Antik Yunan’da şifa tanrısının adı. Psikoterapinin ve afyon türü ilaçların ilk defa yapıldığı bir sağlık şehri olmuş. Asklepion’un sembolü çifte yılan bugün eczacılık simgesi. Kentin ev sahipliği yaptığı bir başka ilk, parşömen. Parşömen yani kâğıt burada bulunmuş. Parşömenlere yazılmış 200 bin adet el yazması eserin olduğu ilk Asya kütüphanesi de bu kentte kurulmuş.

Antik kenti detaylıca gezdikten sonra şehir merkezine doğru yola koyuluyoruz. Pergamon’un en büyük antik yapısı olan Kızıl Avlu yani Sarepeion Tapınağı’ndayız. Burası Antik Roma’nın hâlâ ayakta kalan yapılarından biri. Mısır tanrılarının tapınağı olarak bilinen, Mısır medeniyeti etkisi altındayken yapılan bu ihtişamlı Roma tapınağı Mısır’ın yeraltı tanrısı Serapis’e adanmış. Tapınak, kırmızı ateş tuğlasından yapıldığından halk arasında ‘Kızıl Avlu’ olarak isimlendirilmiş.

Zindan ve zeytinlik olmuş

Burası antik kenti gezip kasabaya vakit ayırmayanların atladığı bir yer. Çok etkileyici bir yapı; yanından akan dere, antik köprüler ve Osmanlı döneminde zindan ve zeytin işliği gibi amaçlarla kullanılmış tapınak bazen gözden kaçabiliyor… Bergama ziyaretinizde görmeden geçmeyin.

Yeterince acıkınca tadı hâlâ damağımda olan meşhur Bergama köftesini yemeye gidiyoruz. Şehirde birçok salaş köfteci var. Pala’nın Yeri ve Çiçeksever Köfte en lezzetli adreslerden. Köftenin yanında piyaz, yemeğin üzerine de kaymaklı Kemalpaşa tatlısı yiyoruz. Piyaz tahinsiz tabii ama çok lezzetli. Tahinli piyazı Antalya dışında yapan yok.

Karanfilli leblebisi ünlü

Çığırtma lezzetini duydunuz mu hiç? Odun ateşinde bütün patlıcandan yapılan bir tür zeytinyağlı kızartma olan çığırtma, Bergama’nın yöresel lezzetlerinden. Patlıcanla yapılan her yemeği sevdiğim için çığırtma da Bergama’da favori lezzetlerimden oluyor.

İzmir’in hazinesi Bergama
Kale Mahallesi’nde evler arasında gezerken halıcılara da uğrayın.

Yemekten sonra Rumlardan kalan taş evlerin olduğu Kale Mahallesi’ni geziyoruz. Mahalle hayatı tüm canlılığıyla devam ediyor burada. Kapı önünde oturan aileler, top peşinde koşan çocuklarla selamlaşarak eski Bergama evlerinin arasında dolaşıyoruz. Rengârenk Bergama halılarının sergilendiği halı dükkânları çıkıyor karşımıza. Bölgede eski zamanlardan bu yana dokumacılık yapılıyor. Renkleri, desenleri ve kendine özgü ilmek tekniğiyle Bergama halıları dünyaca meşhur. Kız Bergama, sarı namazlık, yağcıbedir ve holbein olmak üzere dört çeşit Bergama halısı olduğunu öğreniyorum. Kullandıkça ipek görüntüsü alan kız Bergama en güzeli. Sırada Bergama Arastası var. Osmanlı döneminden kalma, çarşı anlamına gelen arasta yüzyıllar boyunca çok çeşitli zanaatlara ev sahipliği yapmış. Şu an az sayıda dükkân olsa da eski canlılığına kavuşması için çalışmaların yürütüldüğünü görmek sevindiriyor beni.

Arastada dolaşıp Çınarlı Kahve’de yorgunluk kahvesi içiyoruz. Arasta çevresindeki dükkânlarda Bergama’ya özgü ilginç bir lezzet görüyorum; karanfilli leblebi. Daha önce leblebi ve karanfili bir arada hiç duymamıştım. Karanfille kavrulan leblebilerin üzerine dövülmüş sakız eklenip harmanlanıyor.

İzmir’in hazinesi Bergama

Kozak Yaylası’nda fıstıklı çay

Günün sonunu doğada karşılamak için Bergama’ya sadece yarım saat uzaklıkta, fıstık çamlarıyla kaplı Kozak Yaylası’na çıkıyoruz. Kamp alanları, yürüyüş parkurları, kuş gözlemciliği Kozak Yaylası’nın sunduğu güzelliklerden. Doğa yürüyüşü yapıp çam kozalağı topluyoruz. Burada temel geçim kaynağı çamfıstığı. Bir mola verip Kozak’ın kendine özgü cilveli çayından içiyoruz. Çamfıstıklarının helva, içpilav gibi yemeklerin yanı sıra çaya da konduğunu görünce şaşırıyorum. İçine kavrulmuş fıstık atarak içilen bu çam kokulu çayın tadını denemenizi öneririm.

False