İzlanda’nın görenleri şaşkına çeviren çim evleri
İzlanda hepimizin hayran olduğu bir yer ama bu çim evlere bayılacaksınız. Detaylar haberimizde...
Toprak ve bitki kökleriyle çevrili mağaralarda kış uykusuna yatan hayvanlardan gelme bir yapı olan çim evler, soğuk havalarda yuva sıcaklığı sağlıyor. Bu gelenek Kuzey Avrupa’da demir çağından beri devam ediyor. Çimden evler yapma geleneği çok uzun zamandır pek çok farklı yerde kullanılıyor. Norveç, İskoçya, İrlanda, Faroe Adaları, Grönland, Hollanda ve hatta Amerika’nın büyük ovaları bile örnek gösterilebilir. Fakat saydığımız diğer yerdeki çim evler oldukça basitken İzlanda‘daki çim evler onlardan farklı. İzlanda’nın çim evleri 9’uncu yüzyılda İzlanda’ya Nordik işgalciler tarafından getirilen uzun ince yapıdaki evlere göre geliştirilmiş. Aday olduğu UNESCO Dünya Miras Listesi’ne göre, ada ülkesindeki çim ev yapma tekniği, bütün ekonomik sınıflar tarafından ve bütün ev tipleri için kullanılıyordu. Bahsettiğimiz yapıları daha iyi anlamanız için işte birkaç mükemmel fotoğraf.
Stong’da tatlı bir kilise
İlk olarak Stong’daki Thjorsardalur Vadisi’ndeki kazılarda bulunan küçük bir ortaçağ şapeli temel alınarak yapılan çimle kaplı ahşap bir kiliseyi görebilirsiniz.
Cehenneme giden yolun üstünde
İzlanda Birliği döneminde (930-1262) kullanılmış olan ve az önce bahsettiğimiz şapelin yanında bulunan bu çiftlik, Stong’daki kazılarda ortaya çıkarılmış ve tekrar inşa edilmiş. Tarihçiler, çiftliğin orijinal halinin 1104 yılında İzlanda’nın en aktif volkanı olan Hekla Dağı patladığında yıkıldığına inanıyor. 874 yılından bu yana volkan 20’den fazla patlama gösterdi. Volkan o kadar aktif ki, Avrupalılar onu “Cehenneme Giden Yol” olarak adlandırıyor ama şimdi cennet gibi görünüyor…
Skagafjorour Müzesi’ndeki Glaumbaer Çiftliği
Bu güzelce korunmuş Glaumbaer Çiftliği 1947 yılna kadar kullanılıyordu. Şimdi ise Skagafjorour Halk Müzesi’nde ziyaretçilerine geçmişe giden bir yolculuk sunuyor. Bölgede 10’uncu yüzyıldan beri kullanılan bir çiftlik evi var fakat şu anki 18’inci yüzyılın ortasından 1879 yılına kadar geçen sürede inşa edilmiş. Müzede yüzyıllardır değişmeden kalan evleri birleştiren bir site var. Merkez bir siteye bağlı daha küçük ev gruplarından oluşan bu yapı çiftlik sitesi olarak biliniyor. Ortak yemek ve uyku odası, kiler ve mutfağı da içinde barındıran 13 yapıdan oluşuyor. Yapılardan biri yaşlılar tarafından kullanılıyor. Ayrıca iki misafir odası, iki depo ve bir de demir atölyesi bulunuyor.
Glaumbaer Çiftliği’nin binaları çim, taş ve ahşaptan yapılmış. İnşaatçılar duvarları örmek için bir miktar taş ve çok miktarda çimi zikzak bir örgü şeklinde kullanmışlar. Bölgede çok az uygun taş bulunduğundan taşlar sadece duvarların temelinde, nemlenmeyi engellemek için kullanılmış.
Çimlerin ardında
18’inci yüzyıla ait bir İzlanda çim evinin içerisinin bi tavşan yuvası gibi görüneceğini düşünüyorsanız, içlerinin ne kadar güzel olduğunu görünce şaşıracaksınız. Glaumbaer’deki bu gördüğünüz oda bunun bir kanıtı.
İzlanda’daki çim evlerin bir bakıma eşsiz karakteristiği, ahşap yapısı ve binayı çevreleyen çimleri desteklemek için kullanılan çatının yapısından geliyor. Ahşap bulmak zor olduğundan, suların taşıdığı ağaç dalları ve ithal odunlar kullanılmış. Dahası, ahşap çatı ve zemin bir zenginlik göstergesi. Daha az amaca yönelik olan binalarda tek ya da birkaç oda var. Ancak pek çok evin korumasız çim duvarları ve topraktan zeminleri var.
Lavdan Evler
İzlanda’nın güney sınırında Rangarvellir’de Keldur çiftliği var. Bu çiftlikte yaşam alanı olarak kullanılan bir çim ev ve etrafında başka amaçlarla kullanılan çim evler bulunuyor. Çiftlik Hekla Yanardağı’nda konumlanmış. Erozyon ve kötü hava şartları pek çok çiftçinin bölgeyi terketmesine neden olmuş. UNESCO’ya göre Keldur 12 ve 13’üncü yüzyılda İzlanda’nın en güçlü çiftçi ailelerinin yaşadığı yerlerden biriydi. Keldur İzlanda mitolojisinde, özellikle Njals destanında geçiyor. Çatı katları ahşaptan yapılmış ve duvarlar da lavlardan oluşmuş taşlarla örülmüş ve sonradan kum oranı yüksek topraklarla doldurulmuş. Snidda adı verilen elmas şekilli çim bloklar dışarıdaki taşların arasına yerleştirilmiş.
Çiftlik hâlâ kullanılıyor ve ev Ulusal Müze’nin Tarihi Binalar Koleksiyonunda yer alıyor.
Evlerle ilgili bazı detaylar
UNESCO’ya göre çim evlerin dayanıklılığı evden eve, bölgeden bölgeye, kullanılan malzemelerin yapısına, işçiliğin kalitesine ve iklim yapısına göre değişiklik gösteriyor. Çatıları kaplayan çimler belli bir süreden sonra yıkılıyor, bu yüzden çimler zaman zaman değiştiriliyor. Bunun sıklığı dış faktörlere göre değişebiliyor. Gerektiğinde bütün duvarlar ya da evin tamamı yıkılıyor ve yeni çimlerle beraber eski taş ve ahşaplar kullanılarak yeniden inşa ediliyor.
Skogar Müzesi’ndeki küçük evler
Burada gösterilen çimlendirilmiş çiftlik binaları İzlanda’nın güneyindeki Skogar Müzesi’nde yer alıyor. Skogar Müzesi bölgesel mimarı ve tarihi binalardan oluşan çok önemli bir kültür mirası koleksiyonunu barındırıyor. Binalar çoğunlukla 19’uncu yüzyılda inşa edildi ve buraya yakındaki bölgelerden taşındılar ve burada tekrar inşa edildiler. Fotoğrafta görülen evlerden sağda olanı Myradlur Vadisi’nde Nordur-Gotur’daki çiftlikte misafir ağırlama merkezi olarak kullanılıyordu. Badstofa adı verilen ortadaki bina Landeyjar köyündeki Amarholl çiftliğinde ortak yeme, uyuma ve çalışma alanıydı. Soldaki bina ise depoydu.
500 yıllık aile
Bustarfell çiftliği İzlanda’nın kuzey doğusunda Hofsardalur vadisinde yer alıyor. Site 17 evden oluşuyor ve 16’ıncı yüzyıldan beri aynı aile tarafından kullanılıyor. Ancak çiftlik 1960’larda yenilenmiş ve yeni evler ve ahırlar inşa edilmiş.
Diğer çim evlerde olduğu gibi dış duvarların alt kısımları genellikle taşlardan yapılmış. Üst kısımlar strengur adı verilen uzun ince çim katmanlarından yapılmış. İç duvarlar da benzer bir yapıya sahip. Eski binalar 20’nci yüzyıla kadar kullanıldığından, modern dokunuşlarla yenilendiler. Bazı yerlere destek yapılar yapıldı, elektrik, gazla yanan ocak, içme suyu ve bir tuvalet eklendi.
Küçük Sığınak
Bu terkedilmiş İzlanda çim sığınağı Buoahraun bölgesinin batısında bulunuyor ancak bulunduğu bölge fazlasıyla etkileyici. Bölge bir zamanlar bir köye ev sahipliği yapıyordu ancak şu an orada, sürpriz şekilde siyaha boyanmış bir kilise, otel ve terk edilmiş bir İzlanda çim sığınağından başka bir şey kalmadı. Fakat Elf’lere layık bu doğa harikası, çok etkileyici gözüküyor ve burayı görenler sihirli bir dünyada gibi hissediyor. Yerel bir söylentiye göre, yosunlu bir kütüğün altında bulunan lavdan bir tünel, altın ve değerli taşlarla dolu. Bu tünelin, lavdan oluşmuş Surtshellir Mağarası’na çıktığı söyleniyor.
Seanautasel Çiftliği
1843’te inşa edilen Seanautasel Çiftliği Jokuldalsheioi’de yer alıyor. Çiftlik 1943 yılına kadar kullanılıyordu. Ancak sakinleri çiftliği 1875 yılında Askja Yanardağı’nın patlamasıyla bölgede oluşan çok kuvvetli kül bulutları yüzünden 1875-1880 yılları arasında kısa bir süre terk etmek zorunda kaldı. Günümüzde çiftlikteki binalar restore edildi ve bölge şu an rehberli turlarla ziyaretçilere açık.
Beni kiliseye götürün
kaynak: Tree Hugger, Gaia Dergi