İstanbul’da turist olmanın tam zamanı
Anne-kız gezginlerimiz bu defa İstanbul’un Tarihi Yarımadası’nda turist olarak geziye çıktılar. Bol molalı ve çocukların eğlenebileceği yerleri listelediler. Baharın tadını Tarihi Yarımada’da çıkarıp Eminönü-Kadıköy vapuruna binmeyi de ihmal etmediler.
Bodrum’a taşındıktan tam 1 ay sonra Lorin’le İstanbul’dayız. Üstelik bu sefer turist olarak. 35 yıldır yaşadığım bu şehirde ilk defa bir evim yok ama bir şeyler yapmak için her zamankinden çok daha fazla vaktim var. Fırsat bu fırsat dedim, 4 yaşındaki kızımla İstanbul’da turist gibi gezme kararı aldım. Hemen bir Tarihi Yarımada gezisi planladım. Tura 4 yaşında bir insanla çıktığım için de bol molalı oldu ve çocukların eğlenebileceği yerleri aldım listeye...Hafta içi Tarihi Yarımada çok kalabalık değildi. Yerebatan Sarnıcı’nı gezdik. Lorin’in en büyük eğlencesi sulara bozuk para atarak dilek tutmak oldu.
Para atıp dilek tuttu
Biz öğleden sonra yola çıkıp akşamüstü orada olmak istedik ve hafta içi bir güne denk getirdik. Ne bomboştu yarımada ne de hıncahınç kalabalık, tam kararındaydı. İlk olarak Yerebatan Sarnıcı’nı gezdik. Lorin’in en büyük eğlencesi sulara bozuk para atarak dilek tutmak oldu. Burada unutmadan söylemem gerekir ki çocuğunuzun yürüme hızına güvenip sakın çocuk arabasını almadan gitmeyin. Hem yollar yokuşlu hem de trafiğe kapalı alanda o kadar çok koşup oynuyorlar ki yorulmamaları mümkün değil.
Yerebatan Sarnıcı’na inerken merdiven çok olduğundan puseti girişte bırakabilirsiniz. Yerebatan Sarnıcı’ndan sonraki durağımız, kapanmadan yetişmek için Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ydi. Anadolu Selçukluları dönemi bölümündeki bazı kabartmaları evimize götürmeye çalışması ve bazı halıları da beğenip satın almak istemesi dışında olayları çok anladığını söyleyemem. Ancak çocukları bir kültüre dahil etmenin yolunun da böyle başladığını çok iyi biliyorum.
Güneş batıp hava kararmadan önceki o son aydınlıkta Ayasofya Camisi’nin bahçesindeydik. Minarelerin ışıkları yandı, her yer bir anda ışıl dadı. Yarımada o an o kadar güzel görünüyordu ki hazır Lorin fıskiyeli havuzun başında eğlenirken ben de banklarda kısa bir mola verdim. Fark ettim ki acıkmışım, önce Süleymaniye’deki meşhur kuru fasulyeciye gitmek istedim ama çocukla şartları zorlamanın bir manası olmadığını kendime hatırlatıp bir diğer meşhur ve yakınımızda olan Sultanahmet Köftecisi’nde karar kıldım. Gitmeyi düşünürseniz muhakkak yanınızda nakit para olsun çünkü burada hâlâ kredi kartı geçmiyor.
‘Keşke evimiz burası olsa’
Yemekten sonraki durağımız Ayasofya Camisi’ydi. Dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalan en önemli eserlerin - den biri olan Ayasofya insanı adeta bir zaman yolculuğuna çıkıyor. Lorin’in en çok sevdiği yer burası oldu. Yüksek kubbesi, yerin yumuşak bir halı olması ve ayakkabılarını çıkarıp içeride özgürce taklalar atması bana kendi çocukluğumu hatırlattı. Caminin içinde koşturmayı biz de çok severdik ama eğlencemiz imama yakalanana kadar sürerdi. Ben bunları düşünürken Lorin birden üstüme atladı ve “Anne keşke evimiz burası olsa” dedi. Her şeyin doğrusunu açıklamak zorunda değiliz ya “Keşke anneciğim” dedim. Ayasofya’nın hemen yanındaki Hürrem Sultan Hamamı’nı da özgürce kullanırdık bu durumda. Akşam ezanıyla birlikte namaz kılacaklar dışında herkesi dışarı çıkardılar. Biz de tramvaya binip rotamızı Eminönü’ne çevirerek Kadıköy vapuruna yetiştik.
Yarım günlük kısa yarımada turumuzdan çok mutlu olduk ancak yorulduk da. Siz de çocuğunuzun yaşına göre bir rota düzenleyebilirsiniz. Müze Kart almakta da fayda var çünkü onunla Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Saraylar ve Çanakkale Alan Başkanlığı’na bağlı Türkiye’deki 350’den fazla müze ve ören yerini bir yıl boyunca sınırsız ziyaret edebiliyorsunuz. Ücreti Türk vatandaşları için 60 lira.Anadolu Yakası’ndaki ilk durağımız Nezahat Gökyiğit Botanik Parkı oldu. Burada anne uydurmasıyla ‘çiçek tahmin etme’ yarışması oynadık.
İkinci gün biraz da Anadolu Yakası’nın tadını çıkarmaya karar verdik ve daha çok Lorin’in eğleneceği aktiviteleri seçtik. Bunlardan ilki yıllardır dibinde yaşamamıza rağmen bir türlü gidemediğimiz Ataşehir’deki Nezahat Gökyiğit Botanik Parkı oldu. İkincisiyse karşısındaki Metropol AVM’nin içindeki HupaLupa Çocuk Eğlence Merkezi.
Botanik parka girdiğimizde “Nasıl olur da bugüne kadar gelmem bu - raya” diye sordum kendime. Birçok türde bitki, çeşit çeşit balık, kurbağalar, kaplumbağalar, tavuskuşları, çocuk keşif bahçeleri, deney ve eğitim merkezleri, mesireler... Saymakla bitiremem. Üstelik giriş ücretsiz. Yanınızda istediğiniz yiyecek ve içeceği götürüp burada piknik yapabiliyorsunuz. Zaten götürmelisiniz de; bir su dahi satan yer yok.
Biz burada çeşitli bitkileri inceleyerek, anne uydurmasıyla ‘çiçek tahmin etme’ yarışması oynadık. Henüz okuma yazma bilmeyen Lorin, bu kadar çok çiçeğin adını gerçekten biliyorum zannetti. Çocukların ebeveynlerine olan sorgusuz güveni ba - zen beni korkutuyor. Dinlenmek istediğinde gidip çimlere uzandı. Her yer o kadar yeşil ve iç açıcıydı ki bir ara bana “Burası özgür bir ülke mi anne” diye sordu parkı kastederek. Kafalarında neyi neyle eşleştirip nasıl bir sonuca vardıklarını anlamak mümkün değil ama dışarıda ve doğada olduğu her saat beyninde bir noktanın daha açıldığından eminim.
Top havuzunun tadını birlikte çıkardık
Günün kalan yarısını da halihazırda İstanbul’da yaşarken sık sık ziya - ret ettiğimiz HupaLupa’da geçirdik. Çocuklu ailelerin birçoğunun bildiği bir yer olduğunu düşünüyorum ama belki Avrupa Yakası’nda oturanlar ve İstanbul dışından gidecekler için anlatmakta fayda var. Ben küçükken babam bizi İstanbul’da ilk açılan AVM Galleria’ya götürmüştü. İçinde buz pistinin yanı sıra bir çocuğun aklını alabilecek bir oyun merkezi vardı: FameCity. O güne kadar hiç görmediğimiz top havuzu, parkurlar, kaydıraklar… Abimle mutluluktan nasıl deliye döndüğümüzü dün gibi hatırlı - yorum ve o sıcacık his hâlâ benimle. Lorin’in de HupaLupa’da çılgına dönmesini tam da bu yüzden çok iyi anlıyorum. Yanında arkadaşı yoksa oyun alanına yalnız girmek istemeyip beni çağırdığında gizli bir mutluluk yaşıyorum ve bu yaşımda hâlâ o top havuzunun tadını çı - karıyorum. HupaLupa’da her yaştan çocuğa hatta benim gibi eğlenceyi seven yetişkinlere göre parkurlar, elektronik aletler var. 4-12 yaş arası çocuklar için Kidventure parkuru Lorin’in favorisi. Buranın en güzel tarafı parkurdaki çocuğunuzu seyir terasından kolayca takip edebilmek. Bowling salonu, ‘sanal gerçeklik’ VR teknolojisinin farklı yaş gruplarına hitap eden seçenekleri, çarpışan arabalar, iki katlı denge parkuru, tımanma duvarı... Saymakla bitireme - yeceğim her bir alanına girip Lorin’le oynama isteğimi engelleyemiyorum. Ancak biz anne-kız aquapark’larda da böyleyiz. Çocukluğumu yaşayamadığımı sanmanızı istemem ama çocuklarla eğlenirken yetişkin olmayı bir kenara bırakmak beni tüm stresimden arındırı - yor. Bebeklerle ya da evcilik oynamayı bilmem ama müzenin içinde saklambaç veya Sultanahmet Camisi’nin bahçe - sinde ebelemece oynamayı herkese tavsiye ederim.