İstanbul’da ama İstanbul’dan uzakta: Kireçburnu
İstanbul’un Sarıyer ilçesine bağlı Kireçburnu, İstanbul’un en eski semtlerinden biri olmasına karşın devasa kentin tüm karmaşa ve kalabalığından uzak, sakin bir Boğaz semti olarak kalabilmeyi başarmış nadir yerlerden. Balıkçı semti olması ve içerisinde birçok balık restoranı bulundurması, Tarabya’dan başlayarak Kefeliköy’e dek uzanan sahili ile koca şehrin içinde bir vaha arıyorsanız bir pazar günü yolunuzu mutlaka buraya düşürün.
Fatih Sultan Mehmet döneminde inşa edilen Rumeli Hisarı’nın yapım sürecinde gerekli olan tüm kireç bu semtte bulunan kireç ocaklarından temin edilmiş. Semt bu nedenle ve bir burnu andıran konumu itibariyle ‘Kireçburnu’ adını almış. Son dönemde burası ‘Leyla ile Mecnun’ dizisiyle epeyce popüler oldu. Sahile geldiğinizde ‘İsmail Abi ve Mecnun’ “Hop!” diye bir yerden çıkacakmış gibi hissediyorsunuz.Semtin en önemli simgelerinden biri Tarihi Kireçburnu Fırını. Bu fırının işletmesi 1957 yılından itibaren Kireçburnu’nun köklü ailelerinden birinde. Ailenin fırıncılık serüvenleri ise aslında 1900’lere kadar dayanıyor. Fırının önünde bulunan sandalyelerden birine oturuyoruz. Çay eşliğinde o enfes kurabiye ve çöreklerden tadıyoruz.
Eğer ki Kireçburnu’na yolunuz düşecek olursa kesinlikle uğramanız gereken yerlerden biri burası. Kireçburnu Spor Kulübü binası ve Tarihi Kireçburnu Fırını arasında kalan Keçecizade Sokak’tan içeriye girin. Bu sokak hafif yokuşlu ve tek katlı eski evlerin olduğu bir sokak. Böylelikle Kireçburnu sırtlarına tırmanma serüveni başlamış oluyor. Tırmandıkça Boğaz’ın enfes görüntüsü yeşilin bin bir tonu içerisinde daha da çekici hale geliyor. Genellikle tek katlı ve eski evlerin arasında gezine gezine Kireçburnu Spor Kulübü’nün top sahasına ve sosyal tesislerine varacaksınız. Burası Kireçburnu’nun Boğaz’a en hâkim noktası.
Küçük bir ormanlık alan içerisinde, Boğaz manzaralı bir de çay bahçesi var. Rivayete göre, burada Osmanlı zamanında Boğaz’daki gemileri gözetlemek için gözcü kuleleri bulunurmuş. Biraz soluklandıktan sonra tesislerin hemen karşısındaki küçük lokantadan içeriye girin. Lokantanın işletmecisi Ahmet Şahin, “Yirmi iki yaşında geldim İstanbul’a, kırk dört senedir bu mahalledeyim; bizim geldiğimiz zamanlarda buralarda konut bile yoktu. Ben Tarabya Oteli’nde çalışıyordum. Oranın lojmanlarında kalıyordum” diyor. Ve ekliyor: “Buralar güzel, çok güzel ancak konut sayısında bir artış var.”
Sahilde karşımıza Mustafa Karagöz çıkıyor. “Elli iki senedir İstanbul’da yaşıyorum; son dört senedir bu mahalledeyim, ben şeker ve tansiyon hastasıyım çocuğum, bana bu semti doktorum tavsiye etti. ‘Buranın havası temizmiş,’ öyle söyledi, ben de kalktım buralara geldim. Her gün sahilde dört kilometre yürüyüş yapıyorum; Tarabya, Kefeliköy arasında... Burası Boğaz’ın, hatta Türkiye’nin en iyi konumu” diyerek yaşadığı semti bize anlatıyor. (İstanbul Aydın Haber Ajansı/İAHA)