İstanbul’dan Artvin’e en güzel sonbahar manzaralı 10 otomobil rotası
Sonbaharda doğa farklı bir güzelliğe bürünür, pastel renklerin egemenliği başlar. Kırmızı, sarı ve kahverenginin tonlarıyla bezenen ormanlar, doğaseverlere cazip güzergâhlar sunar. Otomobilinize atlayıp, bu manzaraların içinden geçmek büyük keyif verir. İşte Türkiye’nin en güzel manzaralı 10 keşif rotası.
Yedigöller/Bolu
En fotojenik olanı Büyükgöl
Sonbaharda seyahat edilebilecek en özel yerlerden biridir Yedigöller, sonbahar renkleri dendiği zaman akla burası gelir. Yedigöller’e ulaşmak için iki yol var. Eğer hava yağışlı değilse benim önerim Bolu’nun içinden Yedigöller’e ayrılan yol. Buradan göllere kadar olan mesafe 42 kilometre. Yol boyunca yükseldikçe sarı, kırmızı ve kahverenginin tüm tonlarını görmek mümkün. Tırmanış, bu güzel manzaralarla birlikte bitiyor ve yol birkaç kilometre düz bir zeminde devam ediyor. Yolun sağındaki yayladan sonra bu kez Yedigöller’e inişin manzaraları başlıyor. Işığın yandan geldiği akşam saatleri, orman renklerinin en doygun gözlendiği saatler. Mutlaka bu olağanüstü görüntüleri izleyin. Yedigöller’e giden diğer yol daha uzun ama kötü havalarda bile açık. Yeniçağa-Mengen güzergâhı üzerinde. Burada da sonbaharın muhteşem görüntüleri size eşlik edecek. Yedigöller Milli Parkı’ndaki göllerin tümü sonbaharda pastel renkler tarafından kuşatılıyor. Derinliği 15 metreye kadar ulaşan Büyükgöl aynı zamanda milli parkın en fotojenik gölü. Sazlıgöl, İncegöl, Kurugöl, Nazlıgöl, Deringöl ve Seringöl milli parkın diğer doğa varlıkları. Bu göllerin etrafında yürüyüş yapabilir ve sudaki muhteşem yansımaları izleyebilirsiniz. Hele sonbaharda bu yansımalar bir başka güzel oluyor. Anıt çam ağacına da uğramayı ihmal etmeyin. Eğer Ankara ve İstanbul civarında oturuyorsanız Yedigöller’den daha iyi bir dinlenme merkezi bulamazsınız. Sonbaharda bir günde bile birçok şeyin nasıl değiştiğini, doğayla baş başa kalmanın insanı nasıl yenilediğini yaşayarak göreceksiniz. Siz de tıpkı ağaçlar gibi yenilendiğinizi, yaşama yeniden başladığınızı hissedeceksiniz.
Belgrad Ormanları/İstanbul
Şehrin yanı başında
Belgrad Ormanları her mevsimde güzeldir ama kış gelmeden önceki birkaç hafta başkadır, sonbahar en güzel görüntülerini sunar doğaseverlere. Bazen kar ve pastel renkler iç içe geçer ki o zaman manzaranın tadına doyum olmaz. Süzülerek yere düşen her bir yaprak kışa yaklaşıldığının da işaretidir aynı zamanda. Ayvat Bendi, Kirazlıbent, Kömürcübent, Kurt Kemeri ve Neşet Suyu piknik alanları başta olmak üzere tüm orman sarı ve kahverenginin tonlarına bürünür. Aracınızla bu alanlardaki orman yollarını takip ederek muhteşem bir sonbahar günü yaşayabilirsiniz. Bir diğer seçeneğiniz bisiklet sürmek veya yürüyüş yapmak. Sonbahar aylarında ormanda doğa yürüyüşü yapanlar, ayaklarının altındaki yoğun yaprak örtüsünden zemini göremez hale geliyorlar bazen. Ormandaki kestane ağaçlarından dökülen kestaneler sarı yaprakların arasında kaybolup gidiyor. Her bir parkur bu ormanın farklı güzelliğini sergiliyor. Biraz hüznü çağrıştırsa bile bu muhteşem güzellikler mutlaka görülmeli.
Samanlı Dağları/Kocaeli-Bursa-Sakarya
Batıdan doğuya 200 kilometre
Samanlı Dağları sonbahar aylarında görsel bir şölen sunar. Kuzeyde İzmit Körfezi, güneyde ise İznik Gölü ve Gemlik Körfezi’yle sınırlanan dağların en yüksek zirvesi Kartepe. İzmit civarında Yuvacık beldesi ve Kartepe, İznik civarında ise Şerefiye Köyü’nün arkasındaki dağlık alanlar benzersiz manzaralara sahiptir. Bu dağlarda bitki türü çok fazladır. Kocaeli civarında ilk göze çarpan yer, Nusretiye Köyü’nün sınırları içinde yer alan Menekşe Yaylası. İlkbahar ve yaz aylarında doğaseverlerin yoğun ilgisini çeken yaylanın çevresi, sonbahardan itibaren yavaş yavaş kızıllaşmaya başlar. Yağmurun az olduğu yıllarda, özellikle yüksek kesimlerde renklerin her tonunu görmek mümkün. Yine yol boyunca orman altı bitki örtüsündeki değişimler olağanüstü. Yaylaya kadar giden orman yolunun manzarası şahane. Kartepe’de bulunan Kuzu Yayla da renk gösterileriyle dikkat çekiyor. Ormanın içinde yürüyüşler yapabilirsiniz. Samanlı Dağları’nın kuzeyinde kalan İznik Gölü çevresi de sonbahar renklerinden nasibini alıyor. Dağların kuzeyinden güneyine geçmek için Karamürsel’den geçen yolu kullananlar, muhteşem bir doğayla baş başa kalır. Düzlükler pek renk değiştirmez ama yükseldikçe pastel renkler ortaya çıkmaya başlar. İznik Gölü kenarındaki köylerin bitki örtüsü de sonbahardan itibaren görülmeye değer bir değişime uğrar.
Yenice Ormanları/Karabük
Yaşayan ağaç müzesi
Yenice Ormanları, Karabük’e 35 kilometre uzaklıktaki Yenice Nehri’nin güneyinde. Türkiye’nin önemli doğal alanlarından. Bir sonbahar günü hayal edin. Sabahın erken saatleri. Hafifçe yağmur çiseliyor. Ormanda muhteşem bir renk cümbüşünün içinde büyülenmiş, yürüyorsunuz. Hafif yağmura yoğun bir sis eşlik ediyor. Üstünüz mavi, altınız sis, geri kalan tüm bölgeler sarıdan kırmızıya dönüşen renkler tarafından işgal edilmiş. Ağaçlar bir görünüp bir kayboluyor. Sis tüm ormanı yutmuş gibi. Yoldaki rengârenk yapraklara basmaya kıyamıyorsunuz. Doğa, sanatçı yönünü bir kez daha gösteriyor... Karabük’ten Yenice Ormanları’na yapacağınız bir yolculuk, işte bunları yaşamanıza neden olacak. Yenice (Filyos) Nehri boyunca uzanan rota, büyülü bir sonbahar labirentinden geçiyor sanki. Renk geçişleri muhteşem. Yapacağınız tek şey ormanı keşfetmek için tüm yollara girmek. Burası tam bir ağaç müzesi; doğu kayını, göknar, sarıçam, karaçam, dağ karaağacı, Türk fındığı, çınar yapraklı akçaağaç, Istranca meşesi, Kafkas ıhlamuru, ceviz ve sapsız meşe... Orta kesimlerde 30, daha aşağılarda ise 16 ağaç ve çalı türü yaşam buluyor. Ormanın bazı bölgeleri tabiatı koruma alanı ilan edilmiş. Gökpınar bölgesindeki 4 hektarlık bir alan, 40 çeşit ağaç türü ve çok sayıda hayvanı ile birlikte ‘arberatum’ olarak tescil edilmiş. Ağaçlar gibi geyikler, karacalar, vaşaklar ve yaban kedileri de bulundukları yerden memnun. Bir hafta sonunuzu Yenice Ormanları’nda geçirdiğinizde benim yazdıklarımın basit kaldığını görecek ve pastel renklerin bu kadar çok tonunun nasıl bir arada olabileceğine şaşıracaksınız.
Kapadokya/Nevşehir
Peribacalarının arasında
Dünyanın en önemli doğal anıtlarından Kapadokya’da sonbahar renklerinin daha güzel görünmesinin nedeni, pastel renklerle volkanların bu bölgeye yığdığı tüfler arasındaki olağanüstü uyum. Otomobille yapacağınız yaklaşık 150 kilometrelik yolculuğunuz boyunca Ak Vadi, Ballı Vadi, Güvercinlik Vadisi, Aşk Vadisi, Zemi Vadisi ve Kızıl Vadi gibi noktalarda bu ilişkiyi çok iyi görebilirsiniz. Otomobillerinizi belli noktalarda bırakarak küçük yürüyüşler yaptığınızda vadideki ağaçların renkleri hiç peşinizi bırakmayacak. Doğanın su ve rüzgâr yardımıyla şekillendirdiği vadilerde yapılan birkaç saatlik yürüyüşler, Kapadokya’ya çok farklı bir gözle bakmanızı sağlayacak. Bölgede hizmet veren tur şirketleri doğa yürüyüşleri için rotalar belirliyor. Bu tür yürüyüşlerin avantajı, yer şekillerinin oluşumunun her aşamasını görme şansı sunması. Bir peribacası daha ilk aşamadayken, hemen yanındaki yok olma halinde. Eğer dikkatli gezerseniz belki bir kuvars minerali veya bir agat bulabilirsiniz. Kapadokya’nın sonbahar görüntülerini balondan da seyredebilirsiniz. Sabah saatlerinde yapılacak bir saatlik balon uçuşu, bölgeyi tüm görkemiyle izlemek için büyük bir şans sunuyor. Balon uçuşları, bölgenin oluşumunda önemli rol oynamış Erciyes ve Hasan Dağı’nı seyretmenizi de sağlıyor. Milyonlarca yıl bu alana ateş kusan bu iki dağ şimdilerde dingin.
Ulus/Bartın
Ulukaya Şelalesi dağın bağrından fışkırıyor
Bartın’ın Ulus ilçesi ve civarı, sonbaharda mutlaka görülmeli. İlçe, Ulus ve Eldeş çaylarının birleşme noktasındaki bir vadide. Doğası her mevsim çok güzel ama sonbaharın kırmızısına, sarısına bir de ahşap evlerin görüntüsü eklenince muhteşem görüntüler çıkıyor ortaya. Bu nedenle buraya sonbaharda mutlaka gidilerek doğanın renk bezemeleri hafızalara kazınmalı. Bölgedeki ormanların egemen ağaçları titrek kavak, meşe, sarıçam ve kayın. Ulus civarında gezilecek birçok yer var. Bunların başında Uluyayla geliyor. Yaylanın denizden yüksekliği yaklaşık 1000 metre. Sonbaharın yağmursuz ve güneşli geçtiği yıllarda yayla tamamen pastel renklerle kuşatılıyor. Ardıç ve Gezen yaylaları da gezilmeli. Bu üç yayla ve civarındaki ormanlar doğal oksijen deposu. Sadece manzara değil, dağ ve yayla havası almak için de gidilmeli. Ulus’a 17 kilometre mesafede bulunan ve ismini sınırları içinde bulunduğu köyden alan Ulukaya Şelalesi de mutlaka görülmeli. Oldukça geniş bir karstik boşluktan fışkıran sular, yaklaşık 20 metre yükseklikten düşerek Ulukaya Şelalesi’ni oluşturuyor. Şelale ve civarı her mevsim başka bir güzellik barındırıyor. Ulus doğa yürüyüşleri ve kampçılık için de ideal bir bölge. Özellikle Eldeş Vadisi’nde kamp kurarak bölgedeki yaylalara ve orman içlerine doğa yürüyüşleri yapılabilir. Bölgede konaklamak için tüm seçenekler ilçe merkezinde. Henüz yaylalarda pansiyon yok. Zaten bu muhteşem doğanın bağrında kamp kurmak, lüks bir otelde kalmaktan daha cazip gelir doğaseverlere.
Erfelek Şelaleleri/Sinop
Birbirine bağlı 30 şelale
Karasu Nehri’ndeki Erfelek Barajı’nın yan yollarının yapımı sırasında keşfedilen Erfelek Şelaleleri, Türkiye’nin sonbahar cennetlerinden. Sinop’tan başlayan yolculuğunuz sonbaharın renkleri arasından önce Erfelek ilçesi, sonra da Erfelek Şelaleleri’ne varacak. Şelalelere gitmek için Sinop’tan Erfelek yönüne dönmeniz gerek. Erfelek ile şelalelerin bulunduğu bölgenin arası yaklaşık 18 kilometre ancak yol biraz bozuk. Bu nedenle varmanız 1 saati bulabilir. Sonbaharda yaprakların sularla taşınması bile farklı bir görsel şölen sunuyor. Sinop’un Erfelek ilçesinin Tatlıca Köyü sınırları içinde kaldığı için Tatlıca Şelaleleri olarak da anılan şelaleler, dar bir vadi içine hapsedilmiş güzellikler olarak tarif edilebilir. Uzunluğu yaklaşık 2 kilometre olan vadinin içindeki bu doğa harikaları, günümüze kadar bozulmadan gelmeyi başarmış. Vadide 30’dan fazla şelale bulunuyor, kimi 10 metreden kimi 2 metreden dökülüyor. Yükseklikleri ne olursa olsun tüm şelaleler ayrı güzelliğe sahip. Her bir şelale diğerinin basamağı gibi. Kayın, ıhlamur, gürgen ve meşe ağaçlarının yoğun olduğu, yer yer gökyüzünün bile görülmediği vadide irili ufaklı birçok yürüyüş rotası var. İsteyen birkaç şelaleyi gezerek kısa yoldan bir çay molası vererek geri dönebilir. Şelalelerin girişindeki kafeteryalar oldukça temiz ve fiyatları da uygun. Sonbaharda yapacağınız bir günlük gezide bu olağanüstü yörenin nasıl olup da 18 yıl öncesine kadar gizli kaldığına hayret edeceksiniz.
Altıparmak Dağları/Artvin
Kış hariç her mevsim bahar
Bu görkemli dağların yüksek dorukları, ormanların arasından göğe uzanır. Yazın çiçeklerle süslü patikalar sonbaharda da çiçeklidir. Çünkü bu dağlarda kar yağıncaya kadar her mevsim bahardır. Sonbaharda yamaçlardaki pastel renkler, henüz açmaya başlamış çiçeklerle iç içedir bazen. Bazen kış o kadar sert gelir ki sonbaharı fazla yaşayamaz bölge. Yusufeli’nden Barhal’a kadar yalçın kayalıklardan oluşan vadi yamaçları pastel renklerle süslenir. Arka plandaki karla kaplı yüksek zirveler ise manzarayı tamamlar ve kısa bir süre sonra vadilerin de karla kaplanacağının işaretini verir. Bu dağlardaki düş patikaları yer yer sabahın erken saatlerinde kırağı kaplıdır. Soğuktur buralar sonbaharda. Ama bir güneş vurmayagörsün, doğa birkaç saatliğine de olsa yeniden canlanır güneş batmaya yüz tutuncaya kadar. Sonbaharda Barhal’daki otel veya pansiyonlarda konaklayarak günübirlik sonbahar yürüyüşleri yapılabilir. Barhal’dan Altıparmak Dağları’nın eteklerindeki Naznara ve Amanesget mahalleleri yürüyüşün son durakları. Çok yavaş bir tempoyla ve kafanızda varacağınız hedef olmadan doğanın tadını çıkarak yürürseniz en fazla üç saat sonra varırsınız. Yol boyunca geçeceğiniz mahallerdeki çay içme tekliflerini kabul ederseniz bu süre 5 saate de çıkabilir. Naznara Mahallesi’ne yaklaştıkça Altıparmak Dağları’nın karlı zirvelerine eteklerdeki pastel renkler eşlik eder.
Küre Dağları Milli Parkı/Bartın-Kastamonu
Kanyonlarıyla ünlü
Küre Dağları da sonbahar geldiğinde göz alıcı renklere boyanıyor. Doğa, kızıldan sarıya her rengin farklı tonlarıyla bezeniyor. Küre Dağları bitki ve hayvan türleri açısından çok zengin, ekolojik değeri dünyaca kabul körmüş bir bölge. Bu nedenle 2000 yılında Küre Dağları’nın 37 bin hektarlık bölümü milli park ilan edildi. Bu dağlarda sonbahar renklerinin tadını çıkarırken önünüzden bir karaca geçebilir, bir endemik bitkiyle karşılaşabilirsiniz. Hem önemli bitki alanı (ÖBA), hem de önemli doğa alanı (ÖDA) olarak kabul edilen milli parkta 675 bitki türü bulunuyor. Milli park içinde ‘doğal arboretum’ olarak bilinen bölgede dev kayın ağaçları bulunuyor. Bu ağaçlar doğal anıt olarak tescil edilerek korumaya alınmış. Yine bu alanda Türkiye’de varlığı bilinen 132 memeli türünden 40’ına rastlanıyor. Çok güzel yaylalar ve kanyonlar da bulunuyor milli park içinde. Bunlar doğa sporcularının büyük ilgisini çekiyor. Pınarbaşı’na bağlı Muratbaşı Köyü’nde bulunan dünyaca ünlü Valla Kanyonu, Yaralıgöz Dağı, Kerte Köyü sınırları içinde bulunan Kokurdan Yaylası, Ilgarini Mağarası, Ilıca Şelalesi, Ilıca Hamamı ve Horma Kanyonu bölgenin önemli değerleri arasında. Bazı köylerde geleneksel mimari örneklerini hâlâ gözlenmesi milli parkın bir başka güzelliği. Küre Dağları, Avrupa’da korunması gereken ‘100 sıcak nokta’dan biri. Milli park, birçok büyük kentten kolaylıkla ulaşılabilecek bir konumda.
Borçka-Maçahel Yolu/Artvin
Karagöl’ün kıyısı rengârenk
Sonbahar aylarında Borçka’dan Maçahel’e giden yol, olağanüstü renkler sunar. Borçka’dan çıktıktan kısa bir süre sonra Maçahel yönünde ilerlerken, “Karagöl 5 kilometre” yazan tabeladan girince renk yolculuğu da başlar. Yüksek kayın ağaçlarıyla çevrili yol, yer yer sisle de kaplı olur ve daha yükseklerdeki değişimler görünmez. Karagöl, büyük bir heyelanın vadide akan derenin önünü kapatması sonucunda oluşmuş bir heyelan gölü. Araçtan iner inmez muhteşem sonbahar renkleri “böyle güzel ton var mıdır acaba” dedirtir insana. Gölün kenarındaki iskeleye çıkanlar bir daha geri dönmeyi düşünmez ve şaşkınlıkla karşı yamaçlardan gözlerini alamaz. Kırmızının, sarının, kahverenginin her tonu sanki özel bir peyzaj çalışmasıyla çevreye dağılmış gibidir. Göl kenarında kırmızıyla bezenmiş ağaçlar yansımalar oluşturur. Karagöl’ü geride bırakıp tekrar Maçahel yoluna döndüğünüzde pastel renkler peşinizi bırakmayacaktır. Yükseldikçe renklerdeki doygunluklar artar ve kırmızı renk daha da hâkim olmaya başlar. Karşı yamaçlardaki irili ufaklı vadiler kızıla boyanmış gibidir. Yaklaşık yarım saat süren bu muhteşem renk yolculuğu Maçahel geçidine doğru azalmaya başlar. Karçal Dağları’nın görünmeye başladığı andan itibaren de Maçahel’in meşhur yeşili, içinde yer yer küçük renk değişimleri gözlense de iyice hâkim olur ortama.