İsfahan’ı çok sevmek için 5 neden
İpekyolu’nun önemli duraklarından İsfahan, mimarisinden geleneksel sanatlarına Doğu’nun ince zevkini görebileceğiniz ender şehirlerden. Sarayları, köprüleri, parkları, havuzlarıyla suya adeta şiir yazıyor, kutsuyor.
NAKŞ-I CİHAN
Zarafetin böylesi
Şah 1. Abbas, 1598’de Safevi Hanedanı’nın tahtını İsfahan’a, ‘Hayatın Kaynağı’ Zayende Nehri’nin yanı başına taşımaya karar verdiğinde, ticaretin, tacın ve dinin gücünü birleştirecek görkemli bir kompleks oluşturdu. 560 metre uzunluğunda, 160 metre genişliğindeki pazar meydanının kıyısına kendi sarayını, iki katlı kapalıçarşıyı inşa ettirdi. Görkemli camiler yaptırdı. Çin’den 300 usta getirtip, şehir halkına seramikçiliği öğretti. Nakş-ı Cihan’ı (Dünyanın Sureti) çevreleyen camilerdeki büyüleyici çini ve seramikler bu ustaların elinden çıktı. İpekyolu’nun önemli duraklarından İsfahan Pazarı’nın kurulduğu meydanda Osmanlı, Gürcü, Ermeni, Çinli, Hintliler bir araya gelirdi. Pazar meydanı özel günlerde sultanın şölen alanına dönüşürdü, yarışmalar düzenlenirdi.
Geçmişin büyülü atmosferi günümüzde de korunuyor. Sarayın çinileri, duvarı enstrüman desenleriyle süslü müzik odası görülmeye değer. Yeryüzünün muhtemelen en zarif camii Şeyh Lütfullah, Nakş-ı Cihan’daki en küçük, en eski ibadethane. Sadece şah ailesine yapılmış. Çinileri gözalıcı. Duvarlarına gökyüzü, tavanına yeryüzü işlenmiş. En etkileyici unsur, yeryüzüyle gökyüzünü ve ziyaretçileri birbirine bağlayan masmavi seramik burgular. Bu figür kapılarda, kemerlerde, yerden kubbeye yükselip sonra yine zemine dönüyor, hayatın sürekliliğini de simgeliyor. Yapılarda Doğu’nun kimi zaman kitsch’e varan abartısından eser yok. Nakş-ı Cihan, 1979’dan bu yana UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde.
KAPALIÇARŞI
Çin işine yer yok
Kapalıçarşısı’nda Çin işine yer yok. Demircisi, halıcısı, ipekçisi, minyatürcüsü kendi işlerini ya da İran ürünlerini satıyor. Hepsi şaşırtacak kadar zevkli... Nakş-ı Cihan’ın dikdörtgen şeklindeki kapalıçarşısında, güney kanat nitelikli hediyelik eşya satan mağazalara, atölyelere ayrılmış. Güneybatı köşesinde nadide ürünler sergileyen halıcılar, batı koridorunda metal, seramik, ahşap objeler, geleneksel giysiler satan mağazalar bulunuyor. Minyatür, kuyumcu, demirci atölyeleri güneydoğu köşesinde.
Vitrinler özgün, kaliteli ve uygun fiyatlı ürünlerle dolu. Minyatür atölyeleri kadar, halıcılar da sanat galerisini andırıyor. İran’ın en ünlü minyatürcülerinden Hossein Fallahi’nin atölyesi çarşının batı çıkışında. Alışverişe meraklı olmayanların bile keyifle gezebileceği İsfahan Kapalıçarşısı’nda esnafın adabı henüz bozulmamış. Turisti kolundan çekiştiren hanutçulara rastlanmıyor. Çarşının kuzey kanadı halkın günlük ihtiyaçlarına ayrılmış. Manav, zücaciye, butiklerin arasında turistlerin en çok ilgisini çeken dükkânlar baharatçılar. Sıradan tezgâhlarda çok zengin seçenek bulmak mümkün.
KAJU KÖPRÜSÜ
Aşk şarkılarıyla güzelleşiyor
Siz hiç halkın aile büyüğü gibi sevdiği, saygı gösterdiği tarihi taş köprü duydunuz mu? İsfahan’ın merkezinde, Zayende Nehri’nin üstündeki Kaju işte böylesine sıradışı bir yapı. Tüm dünyada köprüler büyük su kütlelerinin bir yakasından diğerine geçmekte kullanılır. İsfahanlılar ise Kaju’ya dertlerini, mutluluklarını paylaşmak için gidiyor.
133 metre uzunluğundaki, 24 kemerli köprü iki katlı. Üst katta, at arabaları ve yayalar için yapılan geçidin iki yanında yüksek duvarlar yükseliyor. Nehir sadece küçük kemerlerden görülüyor. Duvarların arkasına, nehir manzaralı, korkuluksuz odacıklar yapılmış. Köprü araç trafiğine kapalı. Gün boyunca nehrin kuzey yakasındaki Kaju çarşısı ile eski Zerdüşt mahallelerinin arasında gidip gelen yaya ve bisikletlilere geçit işlevi görüyor.
Kaju Köprüsü'ndeki ressamlar geç saatlere kadar kara kalem çiziyor.
Akşama doğru sosyalleşme mekânına dönüşüyor. Gençler gruplar halinde köprünün iç bölümüne bakan taşlarına diziliyor, sohbete koyuluyor. Karakalem portre çizen ressamlar yerlerini alıyor. Nehir yatağı manzaralı, kemerli odacıklarda orta yaşlılar akşam çayını yudumluyor...
Safevi Şahı 1. Abbas döneminde yapılan, yakınlardaki tarihi Allahverdihan Köprüsü benzer mimari özelliklere sahip olmasına karşın, Kaju gibi sosyalleşme mekânına dönüşmemiş. Bunda Kaju’yu yaptıran 2’nci Abbas’ın payı olmalı. Köprüsünü o kadar severmiş ki, fırsat buldukça günbatımında taştan tahtın bulunduğu odacığa gelir, Zayende üstünde batan güneşi izlermiş. Bugün nehrin suyu Yezd’e gönderiliyor, yatağı yılın büyük bölümünde kuru. Ne gam, İsfahanlılar hâlâ eskisi gibi köprü sefasının tadını çıkarıyor.
Nehir yüzeyine yakın yaya yolu ve 21’i küçük, 26’sı büyük dehliz içeren alt kat ise tam bir meditasyon mekânı. Akşamları âşık delikanlılar tek başlarına hüzünlü şarkılar söylüyor. Sesleri dehlizlerde yankılanıyor. Biri bitirirken, bir başka dehlizde diğeri başlıyor. Kaju’nun simgesi aşk şarkıları hafta sonunda sabaha kadar sürüyor. Meraklılar, delikanlıları rahatsız etmeyecek şekilde, kendilerini göstermeden dinliyor bu konseri. Yazarımız Gündüz Vassaf, Bosna Hersek’teki Stari Most’un (İhtiyar Bilge) yanı başında 35 gün geçirip köprüyle ilgili izlenimlerini ‘Mostari’de anlatmıştı. Kaju’yu görse, eminim ki bir kitap da onun için yazardı.
ERMENİ MAHALLESİ
Vank’ın duvar resimleri
Şah 1. Abbas, 1606’da, Nahçıvan’ın Julva şehrinde yaşayan ve inançları nedeniyle zor durumda kalan 150 bin Ermeniyi ülkesine davet etti. İsfahan’da Yeni Julva semtini kurdular. Bugün 13 kilisenin bulunduğu semt Zayende’nin güney kıyısında. Yüksek duvarların arasındaki temiz sokakları, heykelli ve havuzlu meydanları birbirine bağlıyor. İran’ın en güzel katedrallerinden Vank burada. İç mekândaki fresklerde, çok sayıda figür kullanılarak, pek çok öykü iç içe anlatılmış.
Ermeni Kültürü Müzesi
Süslemeler, meraklı bir gözün, saatlerce seyredebileceği kadar zengin. Katedralin yanı başındaki yapı Ermeni Kültürü Müzesi. Seramik, demircilik, terzilik, matbaacılık gibi zanaatlarda Ermenilerin maharetlerini sergileyen, mucitleri tanıtan müzenin en ilgi çeken objesi saç kılı üstüne yazılmış ayet. Semtin iki ünlü restoranından birini İstanbullular kurmuş. Benim tavsiyem 50 yıllık Shahrzat. Akşamları geleneksel müzikler çalınıyor. Güneş saatli havuzun bulunduğu ana meydanın çevresindeki kafeler hafta sonunda konser mekânına dönüşüyor.
CHEHEL SOTOUN
Suya övgü
Suyun estetik değerini fark etmek için İran’ı gezmek gerekir. Akarsuyu görünce biz Türklerin aklına HES kurmak gelir, İranlılar ise tarih boyunca suyla şiir yazmış, mimari becerileriyle suyu kutsamış. İsfahan’a bağlı Kashan yakınlarındaki, 300 yıllık Fin Bahçesi bunun en güzel örneklerinden. Kaynağın yeryüzüne çıktığı noktaya zemini havuzlu, küçük, zarif bir yapı inşa edilmiş. Çevresindeki kanallar, havuzlarla su, doğal ve etkileyici bir gösterinin baş- oyuncusuna dönüştürülmüş.
Fin Bahçesi
İsfahan merkezindeki Chehel Sotoun (40 Sütun Sarayı) görkemli bir yapı. 2’nci Abbas’ın yaptırdığı saray, geniş bir korunun içinde, iki uzun havuzun ortasında. Su ayna etkisiyle yapıyı yüceltirken, fıskiyelerle terapik özellik kazanıyor. İkindi vakti havuz başındaki banklarda oturan İsfahanlılar huşu içinde suyu seyrediyor, huzur buluyor. Sarayın girişindeki aynalı tavan, duvar çinileri, geniş salonundaki tavan süslemeleri, Çaldıran Savaşı ve 17’nci yüzyıl İsfahan görüntülerinin yansıtıldığı dev duvar resimleri, dışarıda suyla yaratılan sanat kadar etkileyici.