İki devin arasındaki kıymetli ‘kelebek’ Panama
Haritaya baktığınızda o devasa Kuzey Amerika’yla Güney Amerika’yı birbirine bağlayan incecik bir şerit vardır ya, işte orada tam yedi ülke var. Orta Amerika’nın en zengin ülkelerinden Panama da onlardan biri. Üstelik Panama Kanalı sayesinde sadece oradaki yedi ülkenin değil, tüm dünyanın da yıldızı.
Görkemli yağmur ormanlarının ev sahiplerinden Panama’nın adının anlamı da bir başka güzel; yerli dilinde ‘sayısız kelebek’ demek. Bu küçük ülke haritada her ne kadar Güney Amerika’ya yakınlığıyla dikkat çekse de coğrafi olarak Kuzey Amerika kıtasında.
Panama’yla ilgili en güzel haber ülkemizden vize istememesi. Yağmur sezonu haziranla aralık arasında yaşanıyor ama ülkenin her dönemi ayrı güzel.
Turizmden elde ettiği gelir ve Panama Kanalı sayesinde ülke gittikçe zenginleşmiş. Bunu sergilemek istercesine özellikle liman kısmına birbirinden ihtişamlı gökdelenler inşa edilmiş. Öncelikle gidilmesi gereken yer, ülkeyle aynı adı taşıyan başkent Panama City. 1519’da kurulan ve dünyanın önemli limanlarından olan şehir arnavutkaldırımlı dar sokakları, taş binaları, şehrin içine serpiştirilmiş yemyeşil doğası, plajları ve müzeleriyle oldukça etkileyici.
Genelde emekli, orta yaşlıların bu ülkeyi tercih etmesi gençlerin önünü kesmemiş. Panama, eğlence dünyası için beklenen bütün hareketlilik ve coşkuyu size sunuyor. ‘Calle República de Uruguay’ yani Uruguay Caddesi’nde sıralanan gece kulüpleri Panama City’nin gece hayatına renk katıyor. Şehir merkezine pek çok alışveriş merkezi de serpiştirilmiş. Bella Vista Bölgesi’nde tezgâhlarda satılan Panama işi örtüler, danteller, kumaşlar ilginizi çekebilir.
Gelelim şu ünlü kanala... Sadece Panama için değil dünya ekonomisi adına da büyük bir önemi var. Düşünsenize, kanal inşa edilmeden önce Avrupa’dan yola çıkan bir yük gemisinin Batı Amerika kıyılarına ulaşmak için Güney Amerika’nın en güney ucu Macellan Boğazı’ndan geçmesi gerekiyordu. 1800’lü yıllarda Fransızlar başlamış kanalın yapımına ama bitirmeyi Amerikalılar başarmış. İnşaat 1914’te tamamlanmış.
Egzotik meyve cenneti
Kanalın çalışma prensibi aslında oldukça basit. Sistem sanki bir asansör gibi. Atlas Okyanusu’ndan Pasifik Okyanusu’na geçmek isteyen bir gemi, Panama Kanalı’nın kademeli havuzlarında, aşama aşama, basit tren sistemiyle su yolu boyunca ilerliyor. Bir süre sonra da Pasifik Okyanusu’nda istikametine devam ediyor. Bu operasyonu turistlere, tabii ki ücreti karşılığında, büyük bir şölen edasında izletiyorlar. Ayrıca gittiğinizde Panama Kanalı Müzesi’ni, limanları, bunların tesislerini, dalgakıranları, havuzları, yapay gölleri de görebilirsiniz.
Yürüyüş için şehrin tarihi bölgesi Casco Antiguo (Casco Viejo yahut San Felipe olarak da biliniyor) bana göre Panama’daki en ilginç yerlerden biri. En çok zamanı oraya ayırın. Muhteşem tarihi binalarla bezenmiş bir bölgede kendinizi geçmişe yolculuk yapıyormuş gibi hissedeceksiniz.
Panama’nın sağlıklı olduğu kadar iştah açıcı bir mutfağı var. Dünyanın en önemli muz üreticileri arasında oldukları için midir bilinmez, neredeyse tüm yemekleri bol miktarda egzotik meyveyle pişiyor. Elbette balık da mutfağın vazgeçilmezlerinden. Restoranlara gelince Casco Antiguo’daki Caliope Restaurant, Nomada Eatery ve CasaCasco’yu önerebiliriz