Hülya Koçyiğit: 'Kayaklarım benim kanatlarım'
O Türkan Şoray, Fatma Girik ve Filiz Akın’la birlikte Türk sinemasının dört yapraklı yoncasından biri. Çocukluk, gençlik yıllarımız onun filmleriyle geçti. O ekranda üzüldüğünde üzüldük, mutlu olduğunda mutlu olduk, rol icabı da olsa haksızlığa uğradığında kendimiz haksızlığa uğramışçasına kızdık. Peki sesiyle, sanatıyla hayatımızın seyrinde önemli bir rolü olan Koçyiğit’in kendi hayatının seyrinde önemli olan ne mi var? Kayak... “Düşmesini, düştüğümde de kalkıp tekrar başlamayı bana kayak öğretti” diyecek kadar önemsiyor bu tutkusunu. Koçyiğit’le kayak tutkusu üzerine konuştuk.
Kayak sizin için ne anlam ifade ediyor?
- Kayak benim için özgürlük demek. Hani insanlar özgürlük deyince havada kuşlar gibi dilediğin yere uçabilmeyi düşünür ya, kayak işte bana o duyguyu yaratıyor. Ayağımda kayaklar varken kendimi uçan bir kuş kadar özgür hissediyorum. Kanatlarım kayaklarım oluyor.
Ne zaman başladı bu tutku?
- Henüz evli değildim. Sanırım 16 ya da 17 yaşındaydım. İlk defa Uludağ’a gittim. Öylesine bir kar vardı ki ilk defa görüyordum öylesine yoğun bir karı. O zamanlar öyle bugünkü gibi tesisler yok. Kayak evleri var daha çoğunlukla. Bir tek otel var, o da ‘Büyük Otel’. İnsanlar kayak yapmaya çıkıyordu. İlk gün seyrettim. Yapmayı çok istiyordum ama “Yapabilir miyim” diye kuşkuluydum. Kendime güvenemedim. Hatta kayak yapamayacağım kadar iyi göründü bana. Hocalar yüreklendirdi. “Yaparsın” dediler. Ben de bir ‘cesaret’ ve başladım.
Uludağ’da Erzurumlu kayak hocasından kaymayı öğrenirken.
Peki, nasıl bir tanışıklık oldu?
- Ayakta kayaklar yan yan yürüyerek başladım işe. Çok düştüm. Ama her defasında gülüyordum. Çünkü poponuzun üstüne düşüyorsunuz ve acımıyor. Her düşüşten sonra kalktım ve devam ettim. Düşmesini de kalkmasını da bilmeniz gerek. Tıpkı hayat gibi... Kayağı da belki biraz bu yüzden çok sevdim.
Eşinizin kayakla arası nasıl?
- Arası pek yok. Futbolculuk yıllarından kalan bir alışkanlık sanırım. Ama dağda, doğada olmasını çok seviyor. Tıpkı benim gibi. Doğada olmaktan daha rahatlatıcı ve mutluluk verici bir şey yok bizim için. Orada her şey masum, güzel ve beyazlar içinde sonsuz görünür. Dinlendiricidir aynı zamanda. Kendinizi doğaya bırakırsınız. Dert tasa düşünmezsiniz. Aklınıza gelmez. Müthiş bir terapi gibidir. Kendimizi yenilenmiş hissederiz ikimiz de doğada.
Bolu’da kızı Gülşah’la kar keyfi. 17 yaşında kayakla tanışan Hülya Koçyiğit, günlük hayatın sıkıntılarından her fırsatta kayağa giderek uzaklaşmış. Kızı Gülşah’ı 5 yaşında kayağa başlatan Koçyiğit’in torunları Aslışah ve Neslişah da ükemizin madalyalı kayakçıları arasında.
Çocuklarınızı da bu nedenlerle mi kayağa teşvik ettiniz?
- Elbette. Gülşah daha 5 yaşındayken Uludağ’da kayakla tanıştı. Her şubatta kayağa giderdik. Yarışlarda Türkiye’yi temsil edecek kadar ilerletti kayağı. Sonra eşiyle de dağda tanıştı. Uludağ gelini oldu. Eşi otel işletmeciliği yapıyordu. Uludağ onun eşinin mekânı olduğu için bizim de mekânımız oldu. Yine benim kayakla tanıştırdığım yeğenim snowboard’da Türkiye şampiyonu oldu. Sonra torunlarım Neslişah ile Aslışah var. Her ikisi de madalyalı kayakçılar oldu. Neslişah, Türkiye’yi aynı anda snowboard ve kayakta olimpiyatlarda temsil eden ilk kadın kış sporcu oldu. Torunlarımın her ikisi de milli takımı bıraktı ama ben halen onları izlemekten büyük bir zevk alıyorum.
Neslişah Alkoçlar
Çocuk ve torunlarınızın sanat yerine spora yönlenmesinden hoşnut musunuz?
- Hem de çok. Baba sporcu, anne sanatçı... Bizim ailede spor ağır bastı. Bu çok güzel bir şey... Çünkü her şeyden önce spor bir kişiyi ruhen ve bedenen sağlıklı yapar. Benim için de çocuğumun ve torunlarımın sağlığı her şeyden önce gelir. Vücudu dengeli kullanmayı öğrenirler ayrıca. Spor adaleleri, adaleler de bedeni dik tutar, insanı güçlendirir. Ayrıca kayak temiz havada yapılan bir spor olduğu için bunun da yararı tartışılmaz.
Sporun hayatta da çok yardımcı olduğunu görüyorum ayrıca onlara. Sporu seven biri başarıyı aramaya başlayacaktır. Bu arayış disiplin, istek, irade ve azim gibi duyguları güçlendirir. Bu da çocukların kişilik gelişimi için çok ama çok büyük bir katkı demek. En önemlisi de kayak çocuklara düşmesini de, düştükten sonra kalkıp devam etmesini de öğreten bir disiplin.
Sizin için de benzer faydaları oldu mu kayağın?
- Bir oyuncu bana göre dalı ne olursa olsun kesinlikle en az sporun herhangi bir dalıyla haşır neşir olmalı. Ben bunun faydasını yaptığım işte çok gördüm. Hatta ve hatta bir sporu hobinin ötesinde düzenli ve sürekli yapmalı. E tabii bunun yanı sıra müzikle ilgilenmeli, kitap okumalı ve elbette ki dünyayı takip edebilmeli. Ama kayak diyorsanız evet kesinlikle derim. Sanatçıların çalışma ortamı genellikle gergin olur ve kendilerine yeterince zaman ayırma konusunda sıkıntı yaşarlar. Biz tamamen sinir sistemi üzerine çalışıyoruz bir anlamda. Bir başka karaktere girmek, onun yaşamıyla ilgili empati kurmak öyle çok kolay bir iş değil. Bu sınırlı zamanlarda kayak hem doğada olmanızı sağlar hem de sıkıntılarınızdan arınmanızı. Kendinizi temizlemeniz için mutlaka doğayla bir ilişkiniz olması gerekiyor. Benim için o kayak demek.
Kaç filmde kayak yaptınız hatırlıyor musunuz?
- Valla kayak yaptığım da, kayak yapmayıp sadece dağda olduğum da filmlerim var. Ancak insanın 200 filmi olunca hangisindeydi hatırlamıyor. Ama ilk yıllara ait filmlerimde daha çok var kayak görüntüsü. 1964-80 arası filmlerde...
Sizin gibi kayak yapan başka ünlüler de var mıydı?
- Yok, o zamanlar kayak bugünkü kadar popüler değildi. Pek fazla insan yoktu. Selda Akkor ve eşini hatırlıyorum kayağa gittiğim yıllardan. Zaten öyle çok fazla kayak yapacak olanak da yoktu. Bir kayak montunu bile yurtdışından getirmeniz gerekiyordu. Şimdi pazarlarda dahi satılıyor. Teknik olarak basit kayaklar, basit ayakkabılarla yapılıyordu kayak. Bugünle mukayese edilemeyecek kadar basit ekipmanlar vardı. Ama o kadar insanı içine çeken bir spor ki bütün bu külfetine karşın yapardık kayağı.
Kayağın o zamanlarki algısı bu işin zengin sporu olduğu yönündeydi. Şimdi daha kitlesel ve giderek de kitleselleşiyor. Siz nasıl görüyorsunuz kayağın seyrini?
- Bir kere bu işin bir zengin işi olduğu algısı yıkıldı. Kayak artık herkesin yapabileceği bir spor... Tüm kayak malzeme ve ekipmanlarına ulaşmak artık çok kolay ve ucuz. Bununla birlikte birçok kayak merkezi var. Bu alanda ciddi bir atılım, özen var. Bu ülkede olimpiyat yapıldı. Tesisler muazzam. Bu sporun biraz daha desteklenip teşvik edilmesiyle çok çok daha iyi yerlere geliriz bu alanda.
Halen kayıyor musunuz?
- Artık her dağa gittiğimde kaymıyorum. Geçen yıllarda bir buz tepesine çarptım. Omurgama biraz zarar verdim. Bu kaymama engel değil ama. O yüzden keyfime göre duruma bakıp ya kayıyorum ya da kaymadan dağda olmanın tadını çıkarıyorum.