Hoşgörünün Başkenti
Yalçın Bayer
“İnsan kemik ve dişlerinin incelenmesiyle eski çağlarda yaşayan insanların beslenme ve refah durumları hakkında önemli bilgilere ulaşılabilir.”
“Arkeolojik eser ve kalıntılar tahribatsız olarak incelenebilir ve tarihteki yeri ve önemi hakkında bazı sorulara ışık tutulabilir.”
Ben derim ki, Nükleer Bilimler hocası, Prof. İsmail Boztosun’a başvurun, Hatay yemek kültürünün nereden doğduğunu, insanların geçmişte ‘lezzeti’ nereden kaptıklarını öğrenin kendisinden. ‘Ne alakası var?” mı diyorsunuz?
Çünkü hocanın kurduğu bu soruların yanıtlarını bilimsel olarak verebileceği bir nükleer teknolojiler merkezi var. Oxford’dan döndükten sonra Antalya Akdeniz Üniversitesi’nde çalışmaya başlayan İsmail Hoca nükleer yöntemlerle arkeolojiden ziraate, sağlıktan gıdaya pe çok alanda önemli çalışmalara imza atıyor. Bu ‘çalışma’dan Hatay ile ilgili özel bir öykü de çıkabilir; tabi ki yapılırsa. Çok kültürlü bir geleneğin mutfağı Hatay’dan başka Gaziantep, Kayseri, Antalya, Kastamonu, Kayseri, Ege hatta Karadeniz bölgesi için... Biz göremeyiz ama bu yapılacaktır. Prof. Boztosun’a göre, deniz, nehir, çay ve içme suyu kalitesinin tespiti de yapılabilir. Sinek, sivrisinek, zirai böcek ve haşere ile mücadelenin, küflenme, kalıntı vb sorunlarının çözümü nasıl yapılmış, bunu da öğreniyoruz. Belki de tohum ve fide verim ve ürü çeşitliliği arttırabilmiş mi onları da öğreneceğiz zamanla. Geçmişin fotoğrafını çekeceğiz; o mozaiklerin ne için yapıldığını da öğreneceğiz...
Neyse konumuz Hürriyet ekibinin Antakya ziyareti.
“Antakya’da Hatay’ı keşfet...”
İki ay içinde üç kez gittik; ne yazık ki kimliği ve ruhu ayrı bir kent olan Antakya’da gıda ‘rejimimizi’ disipline edemedik. Kim olsa aynı durumla karşılaşır. Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş’ın doğru hamleleriyle üzerindeki tozu atıp yakın zamanda adından sıkça söz ettirecek bir kent olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Vatandaşa hizmetleriyle göçmenlere yardımlarıyla, spor etkinlikleriyle ve konukseverliğiyle... Başkan Savaş’ın Hatay’ın tanıtım çalışmaları kapsamında düzenlenen ‘Antakya’da Hatay’ı Keşfet’ gastronomi etkinliğinde Hatay’ın binlerce yıllık tarihinin ve 13 medeniyetin izlerini taşıyan mutfağının lezzetleriyle esas olarak tanışma fırsatı ediniyorsunuz. Bir yerlere gitmeden önce araştırma yapmak gerekir. Ama bu araştırmakla olmuyor; Hatay mutfağının tadını kokusunu kitaplarda ya da internetten alamıyorsunuz. Mutfağı, tarihi, insanları ile bambaşka güzellikleri barındıran Hatay’da birbirinden değerli güzelliklerle karşılaşıyorsunuz bizim gibi...
Yeni yapılan Arkeoloji Müzesi mitolojik hikayeleri anlatan mozaikleriyle büyülüyor. Nereyi kazsanız tarih fışkırıyor: Hatay Büyükşehir’in kente teleferik yapmak için çalışmalar başlattığında yapılan kazı çalışmasında teleferiğin alt istasyonunda tarihi buluntularla karşılaşılması “Tamam Gaziantep’deki Zeugma’dan daha büyük bir kültürle karşılaştık” sevinciyle karşılaşılmış... Bu durumda proje değiştirilmiş ve teleferiğin alt istasyonun müze olmasına karar verilmiş. Kazı çalışmalarında ortaya çıkan M.S. 3. yüzyıla ait, dünyada eşi benzeri olmayan mozaikte, bir iskeletin elinde içki kasesi, yanında bir ekmek ve şarap testisi bulunuyor. Bu ehli keyf mozaiğinde Grekçe’de ‘Neşeli ol hayatını yaşa’ yazıyor. Otel yapmak için çıkılan bir yolda yapılan kazı çalışmalarında yine birbirinden değerli tarihi buluntulara rastlanıyor. ‘Ortak Nesiller Entegrasyonu (ONE) Danışma Kurulu Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan ve Prof. Dr. İlber Ortaylı, Roma devri Antakyasını açığa çıkaran bu yeri, ziyaret ettiler ve projenin oldukça çekici bir çalışma olduğunu söylediler.
İş adamı Necmi Asfuroğlu’nun 9 yıldan beri yürüttüğü çalışmaların ortaya iyice çıkması, en muhteşem mozaiklerin ortaya Asfuroğlu tarafından basına verilmesi, bu sevinci daha da katlamış... Yıl başına kadar bu mozaiklerin kendi yerlerinde sergilenirken, üstünde Hilton Oteli yükselecek; otel müze olarak... Bu yer Hıristiyanlığın ilk kilisesi ve ibadet yeri olarak kabul edilen St. Pierre Kilisesi’nin tam karşısında... Dünyanın ikinci büyük mozaik koleksiyonun bulunduğu
Antakya Arkeoloji Müzesi’ne de 500 metre uzaklıkta... Bu projeyi mimar Emre Arolat yürütüyor.
Bu çalışmaları yerinde görürken, müze ve Mustafa Kemal Üniversitesi arkeoloji bölümü öğretim üyeleri ve Müze Müdüründen bilgi alırken Hatay bir müze kent mi oluyor sorusunu akla gelmiyor değil. 53 bin metrekare alanda 16 bin metrekare oturum alanına sahip yeni yapılan Antakya Arkeoloji Müzesi 10 bin 700 metrekare sergileme alanıyla çağdaş müzecilik anlayışın tüm gereklerini içerisinde barındırıyor. Dünyanın üçüncü büyük mozaik müzesi olma özelliğini taşıyan müzede, prehistorik Çağ, Demir Çağı, Helenistik, Roma, Bizans dönemlerinden oluşan çok zengin bir koleksiyon bulunuyor.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde inşa edilen ilk cami olarak kabul edilen Habib-i Neccar camisinin kuzeydoğu köşesinde yerin 4 metre altında Neccar’ın ve Hz. İsa’nın havarilerinden Şem’un Safa’nın, girişte ise Yahya ve Yunus Peygamberin türbeleri bulunuyor. Antakya’nın 638 yılında Müslüman Arapların eline geçtiği dönemde inşa edilen camiye o dönemde bir Hıristiyan büyüğü ve şehidi olan Habib-i Neccar’ın adının verilmesi Hatay’daki hoşgörü ortamının en güzel örneklerinden biri olsa gerek. Antik çağdaki Antakya evlerinin ruhuna sadık kalınarak inşa edilen eski Antakya evlerinin bulunduğu sokaklardan geçerken, sokak ile minimum ilişki içerisindeki yapılaşmayı görmek mümkün. Sokaklarda tarih içinde bir yolculuk yaparken 19. Yüzyılın ortalarında dönemin padişahından izin alınarak yapılan kilise, hemen yanı başında bir cami, 1700 yıllarında bir binadan dönüştürülen Havra ile karşılaşmamız bizlere Hatay’daki hoşgörü ortamının ne kadar ‘kadim’ bir geçmişi olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.