‘Her sabah kendi belgeselimize uyanıyoruz’
Arzu Özen ve Emre Erduran İstanbul’daki hayatlarını bırakıp mart ayında teknede yaşama kararı aldı. Kasımda Atlantik Rallisi isimli zorlu bir yarışa katılacaklar. Özen - Erduran çiftiyle aldıkları bu kararı, katılacakları yarışı, deniz tutkularını ve teknedeki yaşamlarını konuştuk.
Arzu Özen (39) ve Emre Erduran (45) geçen mart ayından beri yelkenli teknelerinde yaşıyorlar. Canları nereye isterse oraya demirliyorlar. Pandemiden etkilenmemiş, bu dönemi internet ve televizyondan takip etmişler. İzole yaşadıkları bu hayattan memnunlar. Bir de büyük hedefleri var: Atlantik Rallisi denen yelkenli yarışına katılacaklar. Bu rallide, farklı ülkelerden 200’den fazla tekne ve 1200’den fazla katılımcı aynı anda Kanarya Adaları’ndan yola çıkıyor. 2 bin 700 deniz mili yapan tekneler 18-21 günlük süreçte Atlantik Okyanusu’nu geçip Karayip Adaları’ndan Saint Lucia’ya varıyor. Arzu Özen ve Emre Erduran’la bu yarış için hazırlanırlarken konuştuk.
Teknede yaşama kararını nasıl aldınız?
Emre Erduran: Yıllardır Arzu’yla dünyanın popüler olmayan kısımlarını ayrı ayrı gezmişiz. Yollarımız birleşince hayallerimiz de birleşti. Biz yine dünyayı gezmek istiyoruz, bu sefer beraber ve kaplumbağalar gibi evimizi de yanımızda götürerek. Bu kararı aldığımız belirli bir an hatırlayamadım şimdi düşününce... O dönem kurumsal hayatı bırakmam, Arzu’nun da her yerden çalışabilecek olması süreci hızlandırdı.
Küçülüp sadeleştik
Düzenli gelirden böyle bir hayata geçmek zor olmadı mı?
Arzu Özen: Bizim süper bir ortak noktamız var. Hayallerimiz düzenli gelirin, kendimizi güvende hissetmenin önünde geliyor. İkimizin de belirli bir birikimi var, bu sayede kendimize bir-iki yıl hayallerimizin peşinden koşma izni verebildik.
Yelkenlide yaşamaya başlamadan nasıl bir hazırlık yaptınız?
Arzu Özen: Kesinlikle küçülmek ve sadeleşmek gerek. Emre bu konuda hiç zorlanmadı ama benim için değişikti. Bir kadın için özellikle kıyafet elemek oldukça zorlayıcı. Bir de mutfak aletlerimi özlüyorum. Gelir gider tablosu yaptık, evleri boşalttık, eşyalarımızı, mobilyalarımızı depoya koyduk, teknede nelerin gerçekten gerekli olduğuna karar verdik. Yelken yapmaya ve okyanus geçişine uygun kıyafetler aldık, denizcilik ve yelkenle ilgili yazılmış ne kadar kitap varsa okuduk, hâlâ okuyoruz. Eğitimlere katıldık.
Hep denizdesiniz; sosyal hayatla bağlantınızı nasıl kuruyorsunuz?
Arzu Özen: Sosyalden çok, doğal hayatla bağlantımız var. Özellikle kışın etrafta kimseler yokken kendi belgeselimizin içinde yaşıyoruz. Biz kahvaltı ederken koyun diğer tarafında da beyaz bir fok kahvaltı ediyor. Suya giriyoruz, etrafımızı kaplumbağalar sarıyor. Karaya da çıkıyoruz tabii hem ihtiyaçlarımızı karşılamak hem de sosyalleşmek için. Bize en çok “Sıkılmadınız mı?”, “Kavga etmiyor musunuz, sürekli bir aradasınız?” gibi sorular geliyor. Sıkılmaya fırsat olmuyor, bir de yani insan utanır sıkılmaya bu güzellikler arasında...
Sabahtan akşama bir gününüzden bahseder misiniz?
Arzu Özen: Tekne bende beşik etkisi yaptı, taşındığımızdan beri 9-10 saat uyuyorum. Emre erken başlar güne. Kahvaltı ve ayılma faslından sonra ilk defa gittiğimiz bir yerdeysek mutlaka drone uçuruyoruz. Gördüğümüz güzellikleri sosyal medyada (@sailingmercan)paylaşmayı seviyoruz. Gittiğimiz yerleri önceden araştırdığımız için aklımızda bir plan oluyor zaten. Akşamüstü karaya çıktığımızda ateş yakıyoruz, çay-kahve içiyoruz. Etraftaki antik kentleri mutlaka geziyoruz. Bol bol kitap okuyoruz, dizi-film izliyor, arada spor yapıyoruz. Bazen de hiçbir şey yapmıyoruz, etrafımızdaki sesleri dinliyoruz.
Yani harika bir tatil gibi...
Emre Erduran: Bir de acı gerçekler var... Elimizde her zaman bir yapılacaklar listemiz oluyor; tamirat, bakım, temizlik, yemek, çamaşır, araştırma ve o liste hiç bitmiyor. Bu angarya işler en az bahsettiğimiz keyifli şeyler kadar zaman alıyor.
'Yarın yaparım’ tehlikesi
Bu işin zorlukları ve güzellikleri neler?
Arzu Özen: Bazı geceler sert havalardan dolayı sabaha kadar nöbet tutmamız gerekebiliyor, bu işin zor kısmı. O sabah gündoğumuna karşı ilk kahvemizi içmekse o gecenin ödülü. Su kısıtlı, her canın istediğinde bulaşık ve çamaşır yıkayamıyorsun. İçme suyunu servis botuyla tekneye taşıyoruz. Pis su tanklarını marinaya gidip çektirtmek gerekiyor. Bunu bir gün kaçırsanız o gün tuvaletinizi tutarsınız... Düzen ve disiplin şart. Teknede ‘Yarın yaparım’ cümlesi tehlikeli. Başka bir zorluk da dar alana sığmaya çalışmak. Tabii sığamıyorsunuz...
Bu iş için eğitim gerekli mi? Siz nasıl bir eğitim aldınız?
Arzu Özen: Üniversitedeyken yelken takımındaydım, birçok eğitim alıp yarışlara katılmıştım ama şunu anladım ki teknede yaşamaya başlayana kadar hiçbir şey bilmiyormuşum. Eğitim almak isteyenlere önce temel seviye yelken eğitimiyle başlamalarını, sonra da ileri seviye yelken, yatçılık ve telsiz eğitimi almalarını öneririz. Daha fazlası için işin detayına inen ve bizim çok faydalı bulduğumuz eğitimler de var.
Karadaki hayatınızla ilgili en çok neleri özlüyorsunuz?
Arzu Özen: Konforu. Bu arada konfor derken, tatlı suyun ne kadar kaldığını düşünmeden alabileceğimiz uzun bir duş kadar masum şeyler. Bu işin en zor kısmı sevdiklerimize uzak olmak. Elbette görüntülü konuşma var ama bunlar yola çıktıktan sonra zor.
Teknede yaşamaya geçmenin maliyeti nedir?
Emre Erduran: Öncelikle bu hayal için ayırabileceğimiz anaparayı belirledik; aylık gelir ve giderlerimizi listeledik. Sonra giderleri eleyebildiğimiz kadar eledik ve harcama limitimiz ortaya çıktı. Dikkat edilmesi gereken konu; tekneyi alırken ayırdığınız paranın en fazla yüzde 80’inini kullanmanız. Özellikle ikinci el alacaksanız tamir, bakım ve ekipman yüzde 20’lik bütçeyi bitirecektir. Tekne yaşamıyla ilgili masrafların sınırı yok. Önemli olan limitlerinizi belirleyip içinde kalmanız. Marina kontratımızı yenilemedik, dışarıda yemek yerine teknede kendimiz pişiriyoruz, yakıtımız çoğunlukla rüzgâr, her türlü bakım onarım işini öğrenip elimizden geldiğince yapıyoruz ve almak istediğimiz birçok şeyi zaruri değilse erteliyoruz. Mutfak masrafı dışında düzenli masrafımız yok. Bakım maliyetleri çok ciddi bir kalem, mesela bu ay teknenin arması (yelkenleri taşıyan teller) değişti, 10 bin Euro tuttu. Okyanus geçmeyecek olsak onu da değiştirmezdik.