Hanım akşamları beni iğneliyor zannediyorlar
Burak Kut, uzun bir aradan sonra “Sevginin Her Hali” albümüyle sevenleriyle buluştu. Albümünü dinlediğimde ilk tepkim “Niye bu kadar bekletti ki” oldu. Ama Burak’la konuşunca anladım ki, duraklama dönemini artık geride bırakmış, vitesi ileri almış bile. Burak’ın motosikletle havada uçtuğu “Yaşandı Bitti” klibine gönderme yapmak adına Gis Akademi’ye gittik, mo-
tosiklete bindik. Ve çıkış şarkısı “Ver Allah”tan yola çıkarak inişli çıkışlı geçmişini, çok daha kararlı olduğu bugününü, umutla baktığı geleceğini konuştuk.
* Albümün hayırlı olsun. Biraz geç oldu ama geç hiçten iyidir, değil mi?
- Geç gelen saadet (gülüyor). Dört şarkılık bir albüm bu. Benim içime sindi. Geniş kitlelere ulaşmasını hedeflediğim, ticari bir çalışma.
* Sanat için yaptım demiyorsun!
- Baktığında her şey sanat için. Ama popüler müzik albümü olması nedeniyle tabii ki bir tüketim malzemesi.
* Kaç eser arasından seçildi peki bu dört şarkı?
- Playlist’imde 30 bestem vardı, bunların arasından seçildi. Şarkının doğru aranjmanı bulması da çok önemli. “Ver Allah”, Volga Tamöz ile buluştu, sonra içine kapanmış patlamayı bekleyen aranjörümüz Lütfü Bayülgen’le devam ettik.
* Zulada o kadar şarkın varken neden tam bir albüm çıkarmadın?
- Diğer şarkılar gölgede kalmasın diye. Bundan sonra niyetim maxi single’larla piyasada olmak.
BABAM NE OLACAĞIM
KONUSUNDA ENDİŞELİYDİ
* Neden şarkıcı oldun?
- Hayatta bir idealim yoktu. Rahmetli babam da ne olacağım konusunda endişeliydi. Ortaokuldaki müzik öğretmenim Melek Hanım’ın yönlendirmeleri çok etkili oldu bu seçimimde. Müzik yarışmalarına girdim. Piyano ve flüte ağırlık verdim. Sonra West Side Story’de çok dik bir yerde si bemol notasını o kadar rahat söyledim ki, devamında solistliğe yöneldim. Sonra müzik yarışmaları ve birincilikler geldi.
* Sıradan bir gençten starlığa geçiş sürecinde en önemli olaylar nelerdi?
- Babam rahmetli olunca ailenin yükünü sırtlanmam gerektiğini anladım. Annemlere “Kontrol bende” dedim ve o gece sahneye çıktım. Müziğe tutundum. Sonrasında şöhret çok ani geldi.
* Ne meşhurdun o zamanlar...
- Peşimde beni 24 saat izlemekle görevli paparazziler vardı.
* Nasıl bir yaşam bu?
- Fantastik.
* Neler yaşadın anlatsana...
- Kapımda yatanlar. Komşuların tacizi. Kendi halinde bir çocukken kısa sürede acayip şeyler yaşadım. Bambaşka bir role büründüm. Justin Bieber gibi. Aslında bu internette dönen bir söylem; “Biz şimdi Belieber’lara kızıyoruz ama eskiden Burak Kut hayranları da farklı değildi” diyorlar. Hallerini benzetiyorum ben de.
* Üzülüyor musun çocuğa?
- Biraz (gülüyor).
EVDEN KAÇIP KAPIMA
DAYANANLAR VARDI
* Seni en şaşırtan hayran hareketi nedir?
- Çok var. Çuvallarla mektup geliyordu. Saçlarımı kopartıp göğsüne sokanlar oldu. Taciz edildim defalarca. Konser çıkışında binlerce kişinin arasında kaldığım oldu. Bizde konseri değil, konser çıkışını planlamak daha önemliydi. Evden kaçıp kapıma dayananlar yüzünden de az karakola gitmedim.
* Sen niye karakola gidiyorsun ki?
- E çünkü evden kaçıp bana geldiğini söylüyorlar polise. Yaşları da küçük. Memurlar mecburen beni alıyorlardı.
* Dürüst ol, şımardın mı?
- 20 yaşındaki bir çocuğa göre elimden geldiğince olgun olmaya çalıştım. Ama illa ki şımardığım anlar olmuştur.
* Var mı pişmanlıkların?
- Pişmanlıklarla yaşamıyorum. Hayatı olduğu gibi kabullenmeye çalışan biriyim. Aksine o dönemler olmasaydı bugünkü durumuma gelemezdim diye düşünüyorum. Bu adam bitti denilen dönemde ben kişisel bir yolculuğa çıktım. Durmadan kitap okudum, kendimi keşfettim, hayatı anlamaya, müzikal anlamda da ilerlemeye çalıştım.
* O duraklama dönemi tüm sevenlerini şaşırttı. Sen peşinde 24 saat paparazzi varken bir anda unutulmaya yüz tutmayı neye bağlıyorsun?
- Çok fazla üzerime gelindi o dönem. İçime kapanmayı seçtim. Karalama kampanyaları başladı. “Fazla oldu, şunu biraz dövelim” dediler sanırım.
* Çok canın yandı mı?
- E tabii. Benden hep aynı başarıyı bekliyorlardı. En ufacık tökezlememde üstüme geliyorlardı. Bir de o zamanlar üçüncü şahısların laflarına çok takılıyordum. Genele “Vatan evladı değil misin, neden askere gitmiyorsun?” dediler, ilk üstüne alınan ben oldum. Askerlik süreci bana çok şey kattı ama arayı da açtı. Sevenlerime, yanımda çalışanlara, benimle birlikte kazananlara rağmen o dönemi uzattım. Şu anda bununla mücadele edecek güce sahibim.
* Bir dönem deli para kazanıyordun. Duruyor mu o paralar, yoksa güzel güzel harcadın mı?
- İyi bir yatırımcı değildim.
* Harcadım diyorsun!
- Paraya çok değer verdiğim söylenemez. Ama böyle de yapmamak lazım. Serveti yapmak kadar korumak da önemli. Artık daha dikkatliyim.
BEN HER ZAMAN
“HIRSTAN TIRS” DERİM
* Çok kilo vermişsin.
- Bunalımdan alıyormuşum demek ki.
* Burak Kut diyeti diye bir şey
var mı?
- Yok öyle bir şey. Ağzına fermuarı çekeceksin o kadar. Şuursuz yemek yeme hâli çok kilo aldırır.
* Hırslı mısındır?
- “Hırstan tırs” derim her zaman. Yerine göre benim de hırslı olduğum oldu. Hırs harekete geçiren bir unsurdur aslında. Ancak doğru kullanırsan iyidir.
* Evlilik ve starlık kavramı bir arada nasıl yürüyor?
- Yürümüyor. Kapıdan girince starlığı portmantoya asman gerek.
* Özgürlüğüne karışılmasına kızar mısın? Eşin Cansen nereye kadar karışabiliyor sana?
- Herkes kadar özgürlüğüme düşkünümdür. Cansen çok akıllı bir kadın. Mutlaka iyiliğim için eleştiriler yapıyordur.
* Kıskançlık durumlarında nasıl çözüm üretiyorsunuz?
- Gülüp geçmeye çalışıyoruz.
* Cansen estetik alanında ünlü bir doktor. Sen de hiç yaşlanmıyorsun. Doğru söyle yapıyor mu bir şeyler sana?
- Hanım akşamları beni iğneliyor zannediyorlar ama alakası yok. Yaşıma göre genç görünmem tamamen genetik...
* Nasıl bir babasın?
- Eğlenceli bir babayım. Baba-kız geziyoruz, oyun parklarına gidiyoruz.
* Aden’in müziğe ilgisi var mı?
- Var. İnanılmaz hem de. Bütün şarkılarımı ezbere söylüyor. Koleratür soprano olma potansiyeli var.
* Nasıl anladın onu?
- E çok tiz bir sesi var. Kızdığı zaman attığı çığlığı duysan kaçarsın.
* Kardeş gelecek mi Aden’e?
- Gönlümüzden geçiyor.
BEBETO LAKABIM HÜRRİYET ÇIKIŞLI
* “Bebeto” lakabın Hürriyet çıkışlı. Bebeto’nun isim babasının Hürriyet Yayın Direktörü Fikret Ercan olduğunu biliyoruz. 1994’te Bebeto olarak yeniden doğmuştun. Hâlâ Bebeto diyorlar mı sana?
- Diyorlar. Hoşuma da gidiyor. Ama ben artık kendimi olgunlaşmış bir erkek çocuğu olarak görüyorum.
* Bebeto, Babato oldu demişsin.
- Evet, kötü bir espriydi kabul ediyorum (gülüyor).
YABANCI ŞARKI GİBİYİM DİNLEYEN ÇOK, ANLAYAN AZ
* Ölmeden önce mutlaka olmalı, yapmalıyım dediğin ne var?
- Dinleyicilerimin benimle ilgili hayallerini gerçekleştirmek istiyorum. Hem kendim hem de “Türkiye’nin dünya yıldızı sen olursun” diyenler için müziğimizi daha globalleştirmek isterim.
* “Bohemian Rhapsody” performansını bilenler nasıl bir efsane olduğunun farkında. Bunları genele taşıma gibi bir niyetin var mı?
- Farklı müzik türlerini albümlere taşımak istiyorum. İngilizce, İtalyanca söyleyerek başladım ben bu işe. Bunların da olduğu Bal, Süt, Yumurta tarzı üçlemeler yapacağım.
* Hayatın film olsa, adı ne olurdu?
- Bir yerde okumuştum, onu söyleyeyim: “Yabancı şarkı gibiyim, dinleyenim çok anlayanım az.”