GeriSeyahat Güz manzaralarıyla Keşan’dan Saros’a
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Güz manzaralarıyla Keşan’dan Saros’a

Güz manzaralarıyla Keşan’dan Saros’a

Yaz boyunca Kuzey Ege’nin güçlü rüzgarlarıyla savrulan, yakıcı güneş altında renkleri solan Trakya kıyıları ekim boyunca yağmurlarla yıkandı. Çam ormanları gerçek rengini buldu, çayırlar yeşerdi. Bugünlerde ikinci bahar yaşanıyor. Kıyı restoranlarında palamut, sardalye bereketi var. Bir hafta sonunda Keşan’dan İbrice Limanı’na uzanan rotada yolculuğa çıkarsanız, unutulmaz manzaralarla karşılaşacaksınız.

İstanbul’dan yola çıkarsanız, Tekirdağ yolundan Keşan 210 kilometre. Edirne, Kırklareli civarından gelecek olursanız, İstanbul yoluyla Keşan’daki çatalda rastlaşırsınız. Çanakkale yönünden geldiğiniz zaman ise yol türkülere değip geçer. Şarköy ve Evreşe sapaklarını sağ tarafta bırakarak geçerken, “Çıktım Şarköy’ün yoluna”, “Evleşe yolları dar, dar” türkülerini anımsamadan edemezsiniz.
Keşan İstanbul-İpsala-Yunanistan, Edirne-Çanakkale-İzmir yollarının kesiştiği noktada. Trakya’da bir yerden bir yere gitmek istediğinizde Keşan’dan geçmek zorundasınız bile denilebilir. Yunanistan’a ulaşmak için de kestirme yollardan biri. İpsala kapısı üç adım çünkü. Zaten günübirlik geliş gidişler de handiyse yerleşmiş. Yeşil pasaportlular vizesiz, diğerleri vizeli olmak üzere Yunanistan’a geçiliyor.
Keşan 65 bin nüfuslu bir ilçe merkezi. Eski bir yerleşim bölgesi. Belki de Koru Dağı’nın uzantısı sayılabilecek bir yükselti üzerine kurulu. Çevresi bildiğimiz, coğrafyada peneplen adı verilen türden hafif eğimli, inişli çıkışlı, hafif dalgalı denebilecek Trakya toprak yapısında. Su kaynakları bol. Çeltik ekilen yerleri bile var.
Tüm Trakya ile İstanbul Keşan’ı, daha doğrusu Saros’u keşfetmiş görünüyor. Özellikle yaz aylarında hafta sonları Edirne, Kırklareli, Çorlu, Lüleburgaz, Hayrabolu, Babaeski, Uzunköprü gibi yerlerden insanlar Ege’nin balkonu da denilen, Güney Trakya’nın yeşille mavinin kaynaştığı bu müstesna coğrafyasına akıyor. Bu akış, artarak sürüyor.
Keşan’da cumartesi günleri kurulan pazar çok zengin. Sebze-meyveden giysiye, öteberiye kadar pek çok şeyi bulabiliyorsunuz. Sebze ve meyvede çoğunlukla yörenin üretimi olan ürünler sunulduğundan, hem tazelik, hem fiyat bakımından en uygununu almak mümkün.
Özellikle hafta sonunu bu yörede geçirecek olanların önünde cumartesi günkü pazar alışverişi, iyi bir seçenek oluşturuyor. Çünkü nereden ve hangi yoldan giderseniz gidin, Keşan’a ve Saros’a güzellikler ve zenginlikler içinden geçerek ulaşıyorsunuz.

ÇAM ORMANLARINDA CİPLE SAFARİ

Benim önerimse, hangi yönden gelirseniz gelin, Keşan’ın güneyindeki Çamlıca dolaylarından başlayın gezmeye. Çamlıca’dan sonra halen ham denebilecek durumdaki yoldan, kıyı kıyı batıya doğru ilerleyecek olursanız, birbirinden güzel koyların çam ormanlarıyla öpüştüğü, maviyle yeşilin kucaklaştığı eşsiz manzaraları göreceksiniz.
Çamlıca’da duraklayıp bir çay içebilirsiniz. Sırtını köyün camisine dayamış Atatürk anıtını arkanıza aldığınızda, köyün eski Rum okulunu göreceksiniz. Bugün dimdik ayakta duran bu taş bina, belde belediyesi tarafından itfaiyeye tahsis edilmiş. Doğrusu, bu tarihsel yapının kadrinin başka türlü bilinmesini ummak istiyor insan.
Örneğin Keşan merkezi eski binaların kıymetini bilememiş. Birkaç eski, taş ev var, o kadar! Oysa, korunan her tarihsel yapı ve değer, çocuklara bırakılmış bir zenginlik.
Çamlıca’nın bodur elmasından almadan olmaz. Ağzınız bodur elmayla tatlanırken, Çamlıca’dan güneye, çamlar arasından yol almak en iyisi. Çam ormanlarıyla kaplı bu güzelim diyarda, asfalt bir noktada bitiyor. Sonra yukarda da belirttiğim gibi batıya doğru ham bir yoldan ilerliyorsanız. Arabanızın altını vurmamak için dikkatle yol almak zorundasınız. Yine de gözünüzü korkutmak istemem. Bence, o güzellikleri görmek için o yola girmek, o yolu geçmek göze alınmalı. Hele altınızda aslanlar gibisinden cip varsa, dehleyin küheylanınızı! Sağınızda yeşilin, solunuzda mavinin deryasını izleye gözleye, yeryüzü cennetlerinden birinde olmanın tadını çıkarın.

GÖKÇETEPE’NİN KOYLARI

Saros adı dilimize Xseros adından Saros olarak geçmiş. Saros Körfezi’nin önemli bir bölümü Çanakkale ilinin Eceabat ve Gelibolu ilçeleri sınırları içinde. Kıyı şeridinin uzunluğu 60 kilometre kadar. Saros’un hemen köşesi, her koyu, güzelliklerle bezeli. Ancak biz bu kez, gezimize o toprak yoldan devam etmek zorundayız.
Burada ilk eşik Gökçetepe. Köyü geçip kıyıda yol almaya başladığınızda güzellikler büyüler sizi. Güzelliklerin bitivermesinden korkarsınız ama merak etmeyin, uzunca bir süre gözünüz yaylımını alacaktır. Ardı arkası kesilmeyen girinti ve çıkıntıların oluşturduğu koylar ve burunlar birbirini izleyecektir. Hele hava lodos değilse, bu durgun koylarda, tepeden bakınca, denizin dibini görmenin keyfini yaşayabilirsiniz. Öyle ki, deniz kestanelerinin bol olduğu bir kesimde, ta yukardan, berrak suların dibindeki kestaneleri görmeniz mümkün.
Yol boyundaki kimi kayalar ise adeta birer anıt gibi dikilmiş, bir şey söylemek ister gibi yolunuzu kesiyor.
Saros Körfezi’nin kuzeyindeki bu orman alanları özel koruma altına alınmış. Başka yerde bulunmayan, yani “endemik” birçok bitki ve özellikle de hayvan türü varmış burada. Dilerim o yeşil deryayı iyi koruruz.

İBRİCE LİMANI DALGIÇLARIN GÖZDESİ

Saros Körfezi, dalgıçlar için çok ilginç mekânlar içeriyor. Eğer dalmaya meraklıysanız, buraya gitmeniz için çok önemli bir gerekçeniz var demektir. Çünkü İbrice önemli bir dalış merkezi. İbrice Limanı kötü havalarda korunak, balıkçılara barınak. Denizle haşır neşir olanlar, özellikle de dalmaya meraklılar burayı zaten biliyor. Çünkü buradaki dalış merkezinde dalgıçlık eğitimi de veriliyor.
Dalmak, şöyle dursun, bir soluklanalım derseniz, limandaki kafeterya/restoran bunun tam yeri.
Ben Saros’u bir ucundan böyle gördüm ve adeta gözüm kamaştı. Gelibolu taraflarından Kemikli Burnu’ndan başlayıp Adilhan ve Sazlıdere’ye ulaşmak, sonra da Erikli’nin batısında kalan Enez ilçesine bağlı Vakıf Sahili, Karaincirli, -adlarını sevdiğim-Sultaniçe ve Gülçavuş’u, Yayla Sahili’ni, Danişment’i de görmek bundan sonraki düşüm.
Kim bilir ne zaman! Ama mutlaka!..

ÇAMLIBEL’DEKİ SATIRETİN LEZZETİ UNUTULMAZ

Keşan mutfağının en ilginç yemeği “satıret”. Türkçe oluşundan adını pek sevdiğim, kendi kendini anlatabilen bir yemek bu. Satırla çentilmiş, bu yöntemle kıymadan iri parçacıklara bölünmüş etin kimi zaman baharlı, kimi zaman baharsız hazırlanıp mangalda pişirilmesiyle yapılıyor “satıret”. Mevsimine göre marul, yeşil soğan, domates, salatalık, roka, maydanoz gibi yeşilliklerle süsleniyor. Biraz yağlı bir yemek ama abartılmamış porsiyonlarda gelince bir sindirim sorunu olmuyor gerçekten. Gerisi, kişinin kendi bileceği iş. Doğrusu ya ben, İstanbul yolundan Keşan’a girişte, Çamlıbel Restoran’da yediğim satıretin lezzetini unutmayacağım. Kenan Bey’in eşi, oğlu ve gelini ile birlikte çalıştığı bu aile lokantasında yapılan ciğer sarma da enfes. Keşan’ın kurabiyesi de ünlü. Uğradığınızda açlığınızı bastırmak için de, konuklarınıza sunmak için de Keşan kurabiyesi alabilirsiniz.
False