Güneşi bekleyenlerin seti
Yaz dizileri arasından sıyrılmayı başaranan “Güneşi Beklerken”, 7’den 70’e herkesin izlediği bir iş haline geldi. Elele dergisi, geçtiğimiz günlerde Emre Kınay, Ebru Aykaç, Hande Doğandemir, Kerem Bürsin, İsmail Ege Şaşmaz ve Yağmur Tanrısevsin’in başrollerini paylaştığı dizinin setine konuk oldu.
İŞTE YENİ BÖLÜM FRAGMANI / WEB TV
EMRE KINAY: LiSE DİZİSİ OLSA İLGİLENMEZDİM
* Bu dizinin sizi en çok etkileyen tarafı ne oldu?
- Bu kadar genç bir kadro olmasına rağmen gençlik işi olmaması. Sadece bir lise dizisi olsaydı çok ilgilenmeyebilirdim ama karakterlerin hepsi bir şekilde birbirine değiyor ve farklı hikayeler barındırıyor.
* Çok genç bir kadroyla çalışıyorsunuz. Nasıl değerlendiriyorsunuz yeni nesil oyuncuları?
- Altını çizerek söylemek istiyorum; çok başarılı dört gençle çalışıyorum. Hepsinin önü çok açık. Bu arada bizler de yaşlı değiliz tabii, neyse...
* Onlara hocalık yapıyor musunuz?
- Elbette. Talebe; talep eden demek. Benden bir şey talep ettikleri zaman seve seve yapıyorum. Sonuçta 1995 yılından beri oyuncu yetiştiriyorum, öğretmenlik yapıyorum. Elbette set içinde yoğunluktan dolayı çok fazla ilgilenemiyorum ama sahne içinde bana danıştıkları zaman küçük dokunuşlarla, yönlendirmelerle seve seve yardımcı oluyorum.
* Dizide Zeynep’in bilmediği babası, okuldaki öğretmeni ve aynı zamanda kahramanısınız. Sizin var mıydı bir kahramanınız?
- Olmaz mı? Biri edebiyat hocam Hüseyin Dallı, diğeri felsefe hocam Mehmet Akif Tungul. Hüseyin Dallı’yı liseden mezun olduktan sonra 1-2 sene daha gördüm ama sonra koptuk. Mehmet Akif Tungul’la hâlâ konuşuyoruz.
* Duru Tiyatro’da yeni sezon açılacak. Sahne sıkıntınız devam ediyor mu?
- Evet, ediyor. Ama sahne gitse bile bize bir şey olmayacak. Duru Tiyatro sahnesiz tiyatrolardan biri olarak hayatına devam edecek. Yeni sezonda da Zihni
Göktay’la “Halktan Biri” oyununu sahneleyeceğiz. Politik komedi.
* Hayattan karşılığını alamadığınız bir şey olduğunu düşünüyor musunuz?
- Yok. Zaten hayattan öyle bir beklentim yok. Hayatta siz ne yaparsanız yapın olacak olan oluyor.
* Hayal kurar mısınız?
- Çok sık.
* Bu aralar kurduğunuz en büyük hayal ne?
- Çok politik olur söylemeyeyim!
HANDE DOĞANDEMİR: YARIŞ SAHNELERİ İÇİN SIKI ÇALIŞIYORUM
* Oyuncu olmak istediğinize ne zaman karar verdiniz ve harekete geçtiniz?
- Hep içimde oyunculuk yapmaya dair bir istek ve inanç vardı. Kamera arkasında çalışmaya başlayıp biraz daha işin içine girince kendi kendime “Artık başlamalıyım” dedim.
* Siz kamera arkasında çalışıyordunuz. Kendi isteğinizle geçtiniz yani kamera önüne öyle mi?
- Hem kendi isteğim hem de menajerim Nimet Atasoy’la tanışmam kamera önüne geçişimi sağladı. Çok acayip bir keşfedilme hikayem yok açıkçası; daha çok çalışma, çabalama, öğrenme ve emek verme hikayesi benimki.
* “Güneşi Beklerken” dizisine nasıl dahil oldunuz?
- “Şubat”ın bitmesiyle birçok projeyle görüşmeye başladım. Bunlardan biri de “Güneşi Beklerken”di. Yönetmenimiz Altan Dönmez’le tanıştık, hikayeyi okudum ve projeye çok ısındım. Gerisi onlara kalmıştı. Sonunda benimle çalışmayı tercih ettiler ve ekibe en son ben dahil oldum.
* Gerçek hayatta da koşuyor musunuz?
- Bu projeye kadar Zeynep gibi koşmuyordum açıkçası. Yaptığım egzersizlerden biriydi sadece.
* Bu dizi için çok koştunuz mu?
- Çok koştum çok. Çalıştığım bir spor hocamız var. Yarış sahnelerimiz için çok sıkı çalışıyoruz.
* Peki, sizin babanızla ilişkiniz nasıl?
- Tek çocuğum ve ailem Ankara’da yaşıyor. Dolayısıyla birbirimize çok düşkünüz ve birbirimizi çok özlüyoruz. Ama mesafeleri aramıza sokmuyoruz. Her gün annemle ve babamla birkaç kez konuşurum.
* Hayatta en çok kimin sözünü dinlersiniz?
- Annemin. Anneler her zaman en doğrusunu bilir.
* Gündelik hayatın en sıkıcı yönü sizce ne?
- Rutin. O yüzden çalışma hayatı bana enerji, mutluluk ve istek veriyor. Çalışmadan yapamayanlardanım.
* Bir erkeğin ilk görüşte sizi etkileyebilmesi için ne yapması gerekir?
- Beni güldürmesi lazım. Anlayışlı ve düşünceli olması şart. Devamı kendiliğinden geliyor zaten.
DOĞUM GÜNÜ PARTİSİNDE ZEYNEP SÜRPRİZİ
EBRU AYKAÇ: BİZ YARIŞA HIZLI BAŞLADIK, ONLAR DÜŞÜNSÜN!
* Seyircinin diziye bu kadar çok ilgi göstermesinin sebebi ne sizce?
- Sadece bir gençlik dizisi olmayışı. Anne-babanın hikayesi, aşklar, ayrılık, kavuşma hikayeleri... En yakın arkadaşının Demet’e ihaneti... Hayatın içinde olabilen her şey var yani.
* Yeni sezonda çok iddialı yapımlarla aynı saatlerde ekrana gelecek dizi. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
- Valla bence biz böyle iyiyiz. Bu tempoda 5-10 yıl falan devam etsin istiyorum dizi. Yazın yayınlanmaya başlamış olmamız da bir avantaj çünkü yaz boyunca tanındık ve kendimizi ispatladık. Biz yarışa hızlı başladık şimdi onlar düşünsün.
* Dizide hayatı arkadaşının kıskançlığı, ihaneti yüzünden mahvolmuş bir kadın var. Sizin hayatınıza böyle bir dönüm noktası ya da ihanet var mı?
- Elbette ihanetler, hatalar gördüm. Herkesin hayatında vardır böyle şeyler. Önemli olan onların üzerinden nasıl atladığınızdır. Çünkü bütün hatalar büyütür insanı. Hepsine bir ders, sınav olarak bakarsanız gerçekten büyüyorsunuz ve bazı şeyler iyi ki olmuş diyorsunuz. Ama elbette Demet’in yaşadığı kolay affedilecek gibi bir hata değil. Çünkü çocuk ve kaybolmuş bir hayat var.
* Siz Demet’in yerinde olsaydınız nasıl tepki verirdiniz Jale’ye?
- Jale hasta, ölmek üzere. Zaten insanı ikilemde bırakan da bu... Belki aynı evi paylaşmazdım Jale’yle ama dışarıdan yine yardım ederdim. Tabii çok sorardım nedenlerini, çok irdelerdim. Kolay affetmezdim.
* İşiniz dışında ki en büyük mutluluğunuz nedir şu an da hayatta?
- 17 yaşımda bir kızım var, çok seviyorum onunla vakit geçirmeyi. En büyük mutluluğum da bu.
KEREM BÜRSİN: KEREM BAZEN BENİ BİLE ŞAŞIRTIYOR
* Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
- Dünyanın değişik köşelerinde; kültürleri ve insanları tanıyarak geçen bir çocukluk benimki. Ortalama üç senede bir başka ülkeye taşındık. İster istemez çok şey kattı bana...
* Türkiye’ye neden döndünüz?
- Türk kimliğimi hep gururla taşıdım ve burada yaşamak istedim. Özlem, içgüdüler ve ajansım bir araya gelince kendimi Türkiye’de buldum. Kişisel gelişimim için de buraya dönmeyi önemsiyordum. Bu şehrin karakterinin hem bana hem de oyunculuğuma çok şey katacağına inanıyorum.
* “Güneşi Beklerken”in senaryosunda sizi en çok etkileyen ne oldu?
- Kurgusu hoşuma gitmişti. Ama asıl beni projeye çeken, güven veren, hocamız Altan Dönmez ve ekibiydi.
* Kerem karakteri hepimizi sinirden çıldırttı. Sonra biraz yumuşar gibi olduk ama sanırım yine bir intikam peşinde. Ne olacak bu Kerem’in akıbeti?
- Valla bilmiyorum, bazen beni bile şaşırtıyor.
* Kötü karakterler sokakta da pek sevilmez. Siz de tepki alıyor musunuz?
- Tam aksine herkes çok yakın davranıyor. Bence Kerem Sayer’e kötü demek biraz haksızlık.
* Lise yıllarında siz de popüler bir çocuk muydunuz?
- Galiba. Çevrem çok genişti... Gittiğim lise tam Amerikan filmlerindeki gibiydi; 4 bin öğrenci, Amerikan futbolu, arabalar, kız arkadaşlar, müzik... Güzeldi yani...
* Lise yıllarındaki en güzel anınız ne?
- Lisedeki son yılım tümüyle güzeldi. Hayatımda aşk vardı, oyunculuk açısından başarılara imza attım, yaşadığım en mutlu senelerden biriydi.
* Şu an bir sevgiliniz var mı?
- Hayır, yok.
YAĞMUR TANRISEVSİN: SORUNLU KARAKTER OYNAMAK EĞLENCELİ
* Melis karakterini seviyor musunuz?
- Melis’i oynadığım için çok mutluyum. Sorunlu karakterleri oynamak her zaman daha zor ve daha eğlenceli.
* Melis babasını paylaşamayan kıskanç bir kız. Sizin kardeşiniz var mı?
- Evet, çok iyi anlaştığım, bana her konuda destek olan bir ablam var. Hiçbir zaman kıskançlık yaşamadık. Ben bu yönden çok şanslıyım ama Melis’in sonuçta haklı sebepleri var.
* Peki babanızla ilişkiniz nasıl, onu kıskanır mısınız?
- Kıskanırım tabii. Her kız çocuğu babasını kıskanır. Üstelik biz babamla iki arkadaş gibiyiz.
* Melis, Kerem’e aşık ama Kerem’in Zeynep’e olan ilgisini fark ettiğinde ne olacak? Savaş iyice büyüyecek mi?
- Melis Kerem’i elde etmek için kimseyi rakip görmezken bir anda Zeynep onu alt üst ediyor. İkisinin yakınlaşmaması için elinden geleni yapacaktır.
* Sizin hayatınızda aşk var mı?
- Maalesef.
* Nasıl bir erkek sizi etkileyebilir?
- Dürüst olmalı. Kimseyle ilgilenmeyen kendi dünyasında yaşamayı seven erkekler bana hep daha çekici gelir.
* Peki kolay etkilenir misiniz?
- Hayır, zor biriyim.
İSMAİL EGE ŞAŞMAZ: BÜYÜYÜNCE “ÖRÜMCEK ADAM” OLACAK
* Dizinin bu kadar tutulma sebebi ne sizce?
- Kurgusu çok iyi. Her zaman masanın altında bir bomba oluyor ve ne zaman patlayacak diye herkes bekliyor.
* Set ortamında sizi en çok mutlu eden şey ne?
- Aile gibi olmamız. Sete geldiğimde sanki ikinci evime gelmiş gibi hissediyorum kendimi.
* Oyunculuk konusunda en çok kim yardım ediyor size?
- Kerem Bürsin ve Ümit Çırak.
* Eğitim alıyor musunuz?
- Oyuncu koçuyla çalışıyorum.
* Oyunculuk konusundaki idolünüz kim?
- Leonardo Di Caprio ve Jim Carrey.
* Bir kariyer planı yaptınız mı?
- Daha çok erken, yapmak istediğim çok şey var. Elbette yavaş yavaş plan yapıyorum. “Güneşi Beklerken” benim için çok büyük bir fırsat oldu, o yüzden şu anda bunun tadını çıkarıyorum.
* Size en çok ne mutluluk verir?
- Ailem, işim ve hayallerimin peşinden koşmak.
* En uçuk hayaliniz ne?
- Bir gün Hollywood’da “Örümcek Adam”ı oynamak.
* Tek kadına bağlılık mı yoksa özgürlük mü?
- Tek kadına bağlılık.
* Kız arkadaşınız var mı?
- Evet.
* Kadınlarla ilgili en büyük şikayetiniz ne?
- Keşke kendilerini daha çok sevseler. Hem iç hem dış güzellikten bahsediyorum bu arada. Erkekler kendini seven kadınları daha güzel bulur.
* Nasıl kadınlar ilginizi çeker peki?
- Pozitif, hayalleri olan, ideallerinin peşinden koşan bir kadın. Kendine ve karşısındakine güvenmesi çok önemli. Bunların yanında doğal olmalı, birlikte gülebilmeli ve her konuda birbirimize destek olmalıyız.
* Ne soğutur sizi bir kadından?
- Aşırı kıskançlık ve güvensizlik. Sahte davranışlar ve ilişkide oyun oynanması da pek hoş değil tabii.