Gündüz beyaz, gece simsiyah bir kar kampı
Her sene en az bir kere kış kampı yapan deneyimli doğa sporcusu gezginimiz Burak Özberk, ocak ayının sonunda tüm Bolu’yu beyaza bürüyen karı kaçırmadı. Şubatta daha fazla kar biriktiği için daha da cazip olan kar üstünde kamp yapmanın inceliklerini de sizin için yazdı.
Uzun süredir beraber kamp yaptığım askerlik arkadaşım Alper Cerik, doğa ve dağ tutkumuzu beraber ileriye götürmeyi planladığımız genç arkadaşım Mert Temeller, Alper’in baldızı Duygu Atalay, liseden beri arkadaşım olan İlkay Tuncay’la birlikte iki geceyi kampta geçirmeyi planlayarak heyecanla yola çıkıyoruz. Geçen seneki tecrübelerimizden dersler aldık. Ekipmanımız soğuğa daha uygun; daha hazırlıklıyız...
Benim çadırım standart. İçinde beni kardan yukarıda tutacak bir kampet (kurulduğunda şezlonga benzeyen bir yatak) ve sıfırın altında 9 dereceye kadar konfor sağlayan bir uyku tulumum var. Ayrıca çadırımı gerektiğinde kısa bir süre ısıtabilmesi için gazla çalışan mini ısıtıcı ve uyku tulumunun içinde ayaklarımı sıcak tutabilmesi için termofor aldım. Ne olur ne olmaz diyerek yazın kullandığım ikinci bir uyku tulumunu da attım çantama. Alper, Duygu ve Mert’in bana benzer bir düzenleri var. İlkay ise bu sene çadırını soba yakacak şekilde hazırlıyor. Cuma sabahı İstanbul’dan yola çıkıyoruz. Hafta sonu bütün Türkiye için verilen yoğun kar yağışı bilgisi bir heyecan yaratıyor. Bu sene zor şartlarda kendimizi test etme anlamında da daha heyecanlıyız.
Burak Özberk (solda) ve arkadaşları kar yürüyüşünü düşen kar tanelerinin sesinin duyulduğu ıssız yollarda yaptı.
Bolu’ya ulaştığımızda hava açık ve yağışsız. Kamp için belirlediğimiz Göksu Tabiat Parkı’na yakın yerimize doğru giderken bir noktadan sonra ilerleyemiyoruz. Dörtçeker araçlarımız olmasına rağmen, uzunca bir süredir temizlenmediği için biriken karda gitmemiz mümkün değil. Bir an önce yeni bir kamp yeri belirliyor ve Kartalkaya yolu üzerindeki Sarıalan’dan Saraycık Yaylası yönüne doğru dönüyoruz. Saraycık Göleti kenarında, dev çam ağaçları altında nispeten düz bir alan bulup kampımızı buraya kurmaya karar veriyoruz.
Karları ez, ateşi yak, çadırı kur
Vardığımız andan itibaren başlayan kar yağışıyla birlikte biz de hummalı çalışmamızı hızlandırıyoruz. Hava kararmadan, neredeyse 1 metreyi bulan kar yığınını ezip düzleştirmeli, kamp ateşi için hazırlık yapmalı, çadırları kurmalı, ekipmanı arabadan kamp alanına taşıyıp yemek hazırlıklarını bitirmeliyiz. Hedikleri ayağıma takarak kar ezme işlemini yapıyorum. Sonra da herkes gibi çadırımı kurmaya geçiyorum. Bu kısım çok önemli; çadırın dört taraftaki iplerini ağaçlara bağlıyorum ve çadır eteklerini de karla örtüyorum. Böylece fırtınaya karşı önlemimi alırken, karı kullanarak izolasyon yapıyorum... Kamp ateşi, akşam yemeği ve ertesi gün yapacaklarımızın planı derken çadırlarımıza çekiliyoruz. Zifiri karanlık...
Gece sıfırın altında 10 derecelerde geçiyor. Soğuğun uyku tulumumun limitlerini zorlamasından dolayı, 3-4 kere üşüyerek uyanıyorum. Kampetin üzerine mat koymadığım için karın soğukluğu altımdan rahatsız ediyor... Sabah erkenden uyanıyoruz. Gece yağan kar, çadırın üstünde birikmiş. Beyaz krallık artık tam anlamıyla ortama hükmediyor. Soğukta uyku tulumundan çıkmak kar kampının en zor anları. Mert, Alper ve Duygu geceyi rahat geçirdiklerini söylüyorlar. Mert’in çadır direklerinin bazıları gece kırılmış. İlkay ise ateş etrafına çok mutsuz geliyor. Kampeti çadıra sığmamış. Geceyi zemine koyduğu matın üzerinde geçirmiş. Sobayla ısınmaya çalışsa da çok üşüdüğünü ve kalamayacağını söylüyor.
“Sıfırın altında 15’lere kadar soğuyacak havada geceyi nasıl geçireceğim endişesi yaşadım.”
Seçim ve test çok önemli
Ekipmanın doğru seçilmesinin ve önceden test edilmesinin önemini bir kez daha görüyoruz. İlkay’ı öğleyin uğurlayıp kamp alanında 4 kişi kalıyoruz. Burada yapılacak en güzel etkinlik yürüyüş. Saraycık Yaylası’ndan Sarıalan’a kar yağışı altında yürüyüp Köroğlu Konağı’nda mola veriyoruz. Gidiş ve dönüş yolu boyunca yaz-kış yaylada kalan köpekler bize eşlik ediyor. Kar tanelerinin ayak izlerimizi saniyeler içinde yok ettiği bir yürüyüşle, bir senelik meditasyonumuzu yapıyoruz... Yağan karın sesini duyabilecek kadar sessiz bir ortam. Kampa döndüğümüzde daha soğuk bir gecenin bizi beklediğini biliyoruz. Akşam yemeğinin verdiği enerjiyle ateş etrafında yağan karın altında sohbet ediyoruz.
Çadırlara dağıldığımızda, sıfırın altında 15’lere kadar soğuyacak havada gece için endişeliyim. Kampetin üzerine bu sefer matı koyup getirdiğim ikinci uyku tulumunu birincinin üstüne giyiyorum. Gözümü kapatmamla uykuya dalıyor ve saat 9’a kadar uyanmıyorum... Hiç üşümeden geçen bir gecenin sabahında zinde bir şekilde kamp ateşinin başına oturuyorum. Kar yağarken ortaya çıkan güneşe doğru ağaçların arasından şöyle bir bakınca anlıyoruz ki bu yağış daha fazla sürecek. Toplanma 2 saat sürüyor. Gelecek seneki kamp için yanımıza daha az şey almaya karar veriyoruz. Üşümek güzeldir ısınacağını biliyorsan, aç kalmak güzeldir yemek yiyeceğini biliyorsan ve kar kampı güzeldir sonunda sıcak yuvana döneceğini biliyorsan... Bolu Tüneli’nde zaman kaybetsek de makul bir saatte evimize varıyoruz, mutluyuz...