Görünümüyle de ruhuyla da tam bir Egeli
Eski Foça’nın belirli bir zamanı yok, her mevsim gidilebilir. Çünkü her daim insana anlatacağı çok güzel hikâyeleri var. Ben özellikle kışını seviyorum mesela. Kışın ortasında dahi rüzgârın insanı donduran değil, sarıp sarmalayan bir tarafı olduğunu hissediyorum her yolum düştüğünde.
Eski Foça’nın müptelası çoktur, ‘Karataşına basan kolay kolay geri de dönmez’ derler ama ben henüz o karataşa basanlardan olamadım. Uzaktan insanı çeken, ‘Her sene beni mutlaka ziyaret et’ diyen ilginç bir tarafı var Foça’nın.
Denizin koynundaki Eski Foça; elbette balıkçılığıyla nam salmış bir yer. Hani şair Orhan Veli’nin dediği gibi, ‘Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda’ karşılıyor ziyaretçilerini. İçinde binbir türlü canlının yaşam bulduğu, engin bir deniz; balıkçıların yolunu gözleyen sessiz kediler, Siren Kayalıkları’nda görünüp kaybolan foklar ve denizle bütünleşik bir yaşam Eski Foça’nın özeti gibi. Ancak bu kadarla sınırlı değil elbette.
Foça, eski bir İyon kenti. Foklardan dolayı antikçağda Phokaia adıyla anılan ilçenin isminin günümüze Foça olarak geldiği düşünülüyor. Foklar bugün de kentin simgelerinden. Günümüzde bu simgeye birçok yeni eklenmeler yapılmış. Onlardan biri de Beşkapılar Kalesi. Tabiatında bir ruh bulunan eski Rum evlerinin sıralı olduğu dar sokaklarında yaşanmışlıkları hayal ederek yürüdükten sonra ilk durağınız Beşkapılar Kalesi olsun. Kalenin 12’nci yüzyılda inşa edildiği düşünülüyor. İsmi, şehre girişi sağlayan beş kapısından geliyor. Kale, 2013’te UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edildi.
Kasabanın bir başka görülmesi gereken simgesiyse yel değirmenleri. Çok değil, daha 40 yıl öncesine kadar çalışan değirmenlerden üçü restore ediliyor. 18’inci ve 19’uncu yüzyıllarda Rumlar ve Türkler tarafından kullanılan değirmenlerden bu yüzyılın başında 24 tane varmış. Değirmenlerdeki çalışmalar bittiğinde tekrar buğday öğütecekler. Değirmenlerden sonraki durağınız Fatih Camisi olabilir. Cami, Fatih Sultan Mehmet’in bölgeyi fethinden sonra 1455’te yaptırılmış. Osmanlı döneminden kalma en eski eser olan cami ilk halini deprem nedeniyle koruyamasa da kitabesi günümüze ulaşmış.
Geçmişin ihtişamını günümüze taşıyan diğer önemli bir yapı da Foça Antik Tiyatrosu. Burası Anadolu’nun en eski tiyatrosu olma özelliği taşıyor. MÖ 340-330 yıllarına tarihlenen antik tiyatro Feyzipaşa Mahallesi’nde. Âşıklar Caddesi’ndeki Kybele Açık Hava Tapınağı, Çam Tepesi’ndeki Şeytan Hamamı, Yenibağarası’ndaki Pers Mezar Anıtı, günümüzde halen kullanılan Osmanlı mezarlığı, Foça su kemerleri, Athena Tapınağı Foça’da görülmesi gereken diğer antik kalıntılar. Frigya Tepesi ise Türkiye’de günbatımını seyredebileceğiniz en romantik noktalardan. Güneşin batışını izlerken binlerce yıl öncesinde insanların yaşadığı duyguların bir benzerini yaşadığımı düşünmek beni mutlu ediyor.
Eskiden 24 tane olduğu bilinen değirmenlerin 3’ü restore ediliyor ve yakında un öğütmeye başlayacaklar.
Lezzeti denizden çıkanla sınırlı değil
Foça’da masada göreceğiniz lezzetler sadece denizden gelenlerle sınırlı olmayacak; Ege’nin zeytinyağlıları da sofranıza tat katacak. Sahildeki restoranların hepsi iyi ancak benim gözdem Fokai Balık Restaurant. Kuzina Foca diğer bir favori lezzet adresim. Hem kahvaltısı hem de akşam yemeği için hazırladığı zeytinyağlılar çok güzel.