Görün Yusufeli’ ni; suyla gelen kültür, suya kapılmadan!
Doğu Karadeniz, doğa turizminin göz bebeği. Artvin’e bağlı Yusufeli ise trekkingin, tırmanışın mabetlerinden Kaçkarlar’a klasik çıkış noktası, debisi yüksek Çoruh Nehri’nde rafting turizmi, taşıma toprakla organik tarımı, geleneksel mutfağı, akordeon-tulum-davulu bir potada eriten müziğiyle ayrı bir yere sahip. İşte o Yusufeli, 2018’den itibaren adını taşıyan barajın suları altında kalacak.
Samsat, Hasankeyf ve Halfeti’den sonra son 30 yılda, baraj suları altında kalacak Yusufeli, 40 yıldır taşındı taşınacak haberleriyle yorgun düşmüş. Şimdi iş ciddiye binmişken ne olacaksa bir an önce olsun hissiyatında halk. Güney yamaçtaki tepeye nüfusta asgari fireyle, sadece konutu değil geçimi de garantiye alan planlamaya ihtiyacı var şehrin. Taşınmayla kayıpları büyük ama yeni yerle ilgili havalarda uçuşan vaatlerle de umutlu biraz.
SIRTTA TAŞINAN TOPRAĞIN BEDELİ OLMAZ
Asıl kayıp hiç kuşkusuz şehri kuşatan dağların sera etkisi ve Çoruh Vadisi’nden yamaçlara, sırtta taşınan toprakla gelen ürün bereketi. Evet, düz arazinin yetersizliği nedeniyle yamaçlarda taş duvarlarla oluşturulan setlere kilo kilo taşınan topraktan söz ediyoruz. Bir avuç toprakta el emeği, göz nuruyla yetiştirilen, belki de ülkenin en lezzetli organik meyve ve sebzesi bunlar. Buğday, çavdar, arpa, darı, gilgil, ilim, nohut, mercimek, bakla, pirinç, bamya, patlıcan, mısır, fasulye, soğan, kabak, şalgam, lahana; meyveleri vişne, kiraz, elma, armut, üzüm, dut, ayva, zerdali, erik, üvez, incir, nar, zeytin, kızılcık, şeftali, ceviz, muşmula, kavun, karpuz...
Yusufeli’nde organik tarım da yapılıyor.
“Sırtta taşınan toprağın bedeli olmaz” sözü ne kadar da doğru. Sadece binlerce zeytin ve meyve ağacı değil sular altında kalacak olan, tüm bu ürünlerin yaşam kaynağı topraklar. Doğal, yaşlı ormanları, yaban hayatı, endemik bitkileri ve kelebek zenginliğiyle meşhur bölgede 7 bin nüfusun yaşadığı merkezle beraber, yeşillikler içindeki dört köyü de suya gömülecek şehrin.
ŞAPELLERE TEKNEYLE ULAŞILACAK
Şapellerin etrafı sularla kaplanacak.
Vadinin iki yamacında karşılıklı zikzak çizerek uzanan, hepsi birbirini gören, tarihte ibadet yerinin yanı sıra seyyahların mola yeri ya da haberleşme amaçlı kullandığı söylenen 23 şapel, ilçenin görülmesi gereken tarihi güzelliklerinden. Şapeller kartal yuvası misali yüksek yamaç ve kayalıklara kurulu olduğu için sular altında kalmayacak ama yeni şehrin önünde baraj gölü oluşacağı için artık bir tekneyle ulaşılabilecek belki. Barhal yöresi, bölgede yaşamış çeşitli uygarlıkların izlerini taşıyor. Bu eserlerin en önemlisi, en heybetlisi Barhal Manastır Kilisesi. Barhal Çayı 1’den 6’ya zorluk dereceleriyle rafting için uygun parkurlara sahip. Çoruh Nehri’nde ilk kez 16-19 Haziran 1992’de düzenlenen Rafting Akarsu Krosu ile bu spor, bölgenin en önemli turistik potansiyeli haline gelmiş. Altıparmak, Marsis ve Kaçkar Dağları’nın doruklarındaki buzul ve krater göllerini görmeden ayrılmak mı bu dünyadan; asla!
TULUM VE AKORDEON KARDEŞLİĞİ
Suyla gelen kültür, suya kapılacak mı? Bölge için en yakıcı soru bu. Yeni şehri inşa ederken kulağa küpe olması gereken de... Kültür dedik de müzik mesela. Yusufeli coğrafi konumu itibariyle kuzeyde Artvin, güneyde Erzurum, doğuda Kars ve Ardahan ile çevrili ya; enstrümanları da öyle çeşitli. Düğünlerinde çalınan akordeon Kars-Ardahan, tulum Hemşin, davul-zurna Erzurum’un selamı. Yeni şehirde bu üç kültür bir arada tutunabilecek mi, o kültürü, bu kültür yapan insanlar orada tutulabilecek mi; yakıcı sorular. Baraj inşaatının hız kazanmasıyla birlikte tünel ve yol açma faaliyetleri şehre ulaşımı daha da güçleştirdiğinden olsa gerek, bu yıl turist sayısı düşmüş.
KLASİK ROTANIN BAŞLANGICI YUSUFELİ
TURİSTİK GÜZELLİKLER
Kaçkarlar’a çıkışta klasik rotanın başlangıcı Yusufeli olduğunu not düşelim. Yüklerini sırtlamış dağcılar, yürüyüşçüler, raftingciler Yusufeli’nin kanıksanmış ama el üstünde tutulan gezginleri oldular hep. Yusufeli ve çevresindeki turistik güzellikleri hatırlatalım:
Kaçkar Dağı (3937 m): İlçenin kuzeybatısında, Rize ile sınırı oluşturuyor. Kuzeydoğu Anadolu dağlarının en yükseği. Çok sayıda endemik bitki ve çiçek türünü barındırıyor. Etekleri yazın rengârenk çiçeklerle bezenir, trekkingciler için doyumsuz manzaralar sunar. Dağcılık sporuna da uygun, Türkiye’nin en önemli ve en tanınmış dağlarının başında gelir.
Altıparmak Dağları (3562 m): Çok sayıda buzul gölünün yer aldığı dağlar, Barhal Çayı’nın da kaynaklarını oluşturur. Trekking ve dağcılık sporlarına elverişli.
Ciro Çağlayanı: Özgüven Köyü sınırları içinde, Yusufeli’ne 38, söye 2,4 km mesafede.
Barhal Köyü: Kaçkar Dağları’nda trekking yapmak isteyenler bu köye gelip katır kiralayarak yollarına devam eder.
Mahalli yemeklerini de sıralamadan geçmeyelim Yusufeli’nin: Kaysefe, sütlü çorba, erişteli pilav, etli dolma, peynir kuymağı, kavut, hasuta, hinkâl, çandil, boran, dügmeç, kavut heylesi, mırkıl, makarlama, koptin, pelverde, katmer, bişi, lokum, pancar yemeği, keşkek, kaymak kuymağı...