Görkemli iklimin sessiz tanıkları
Sarıkamış Harekâtı’nın 108’inci yıldönümünde anma etkinlikleri yapıldı önceki hafta. Ülkenin dört bir yanından binlerce gençle birlikte bu eşsiz iklimde, ‘yükseklerdeydik’... Dünyada benzeri az bulunan kristal karlarla örtülmüş ‘Serhat Şehri’nde iklimin davetine uyup yola çıkacaklara kısa bir rehber hazırladık.
İklim güncel anlamıyla hava şartlarıdır; Osmanlıca ve geleneksel edebiyatta ‘arzın her bir memleketi’ anlamında kullanılır. Yedi iklim, dört bucaktır dünya. Yani Hind’den Çin’e; Rum’dan Mağrib’e yedi memleket… Bir de her iklimin değil ama kimi zamanların ve yerlerin güçlü ruhuna atfen kullanılır ‘manevi iklim’ tanımı...
Öyle bir iklim ki Kars ve Sarıkamış, yüzyıllarca ‘serhat’ yani sınır şehri olmuş; gözler üzerinde, düşman hep kapısında. Allahuekber Dağları’nın iklimi de hep sert, soğuk ve karlı. Kimi saldırıdan zaferle çıkmış, kiminden işgalle; kiminde de zaferi bir anda faciaya çevirmiş iklim! On binlerce genç donarak can vermiş. Bu nedenle Kars ve Sarıkamış’ın manevi iklimi her adımda başka bir kahramanlık hikâyesiyle sarsıyor bizi.
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın, geleneksel Sarıkamış Şehitlerini Anma Programı’nda binlerce genç ‘Biz hep aynı izdeyiz’ sloganıyla şehitler için yürüdü önceki hafta. O yürüyüşte, öncesinde ve sonrasında serhat şehri Kars’ı ve benzersiz özellikleriyle Sarıkamış’ı ruhumuza dokunan maddi ve manevi ikliminde anlamak için hızlandırılmış bir tur yaptık.
Şehre girerken kar başladı
Gördüklerimden öyle etkilendim ki en yakın zamanda bu kez ‘iklimi’ içime sindire sindire, yavaş ve uzun bir ziyaret planlıyorum. Son yıllarda ünlenen Doğu Ekspresi’ne bilet bulursanız trenle, bulamazsanız komşu il Erzurum’a ya da direkt Kars’a uçakla erişim mümkün. Siz de ister o benzersiz kristal karlarda kayak için kışın gidin, isterseniz baharda ‘peynir turu’ yapın ama mutlaka Sarıkamış şehitleri anma parkurunu yürüyün.
Biz Erzurum uçağında yer bulabildik; Sarıkamış’a karayolundan iki saat uzaklıkta. “Bu sene kar gecikti” diyor arkadaşlar ama biz tam Sarıkamış’a girdiğimizde beyaz bir tül gibi kaplıyor etrafımızı. Aklımıza hep Orhan Pamuk’un ‘Kar’ romanı geliyor Kars denildiğinde, sahne işte şimdi bir anda tamam oluyor. Lapa lapa değil, tozarak yağıyor. Kat kat giyinmek gerek; soğuk, anlamasanız da hareket etmezseniz çok tehlikeli olabiliyor.
Hızlandırılmış çevre turumuza Kars Arkeoloji Müzesi’nden başlıyoruz. Küçük ama çok güzel düzenlenmiş, üstelik tam ortasına çocuk alanı yapılmış müzenin. Alt katta düzenli bir şekilde paleolitik çağdan başlayarak Urartu, Bizans, Selçuklu, Osmanlı eserleri, üst katta 19’uncu yüzyıldan kalma günlük yaşam, giyim ve süs eşyası gibi kültürel eserleri görüyoruz. Bahçedeki Akkoyunlu ve Karakoyun döneminden kalma koç ve koyun biçimli mezar taşları ilgi çekici.
Müzeden sonra Kanlı Tabya olarak bilinen Büyük Tabya’yı ziyaret ediyoruz. Tabya, içinde değişik sayılarda askerin yiyip içip güvenli şekilde kalabildiği, cephaneliği olan, etrafı tahkim edilmiş askeri mevzi demek… 18’inci yüzyıldan sonra kale biçimli savunma, yerleşimlerin artması nedeniyle terk ediliyor ve kentlerin etrafına çok korunaklı tabyalar yapılıyor, yani savunma noktaları… Rus ve İran tehdidi nedeniyle yıllar içinde Kars’a da 46 tabya yapılmış. Kimi askeri bölgede kalan tabyalardan en şöhretlisi Kanlı Tabya artık Kafkas Cephesi Harp Tarihi Müzesi. 1827-28 Osmanlı-Rus Savaşı’nda çok çetin çarpışmaların yaşandığı tabyayı gezerken o manevi iklim, insanı içine çekiyor. Mutfak, revir gibi alanlarda canlandırmalar yapılmış. Dönemin askeri eşyası camekânlarda sergileniyor. Aynalarla kaplı bir odada, içinde mum yanan 90 çarık dizili. Baktıkça aynalarda sonsuz artan çarıklar, Allahuekber Dağları’nda donarak kaybettiğimiz askerleri temsil ediyor…
Kanlı Tabya’nın bahçesinde Kâzım Karabekir Paşa’nın ‘Beyaz Vagon’u var. Kars’ın kurtarıcısı Karabekir Paşa’nın vagonu, görülecekler listenizde olmalı. Rusya ile 13 Ekim 1921’de imzalanan Kars Antlaşması’nın ardından Rus heyetince Karabekir Paşa’ya hediye edilen, 13 metre uzunluğundaki ‘Beyaz Vagon’un üzerinde Osmanlıca, Rusça ve Kiril alfabesiyle “Bu beyaz vagon, Kâzım Karabekir Paşa’ya Kızıl Ordu tarafından hediye edilmiştir” yazısı var. Dinlenme salonu, yemek salonu, kalorifer odası ve banyosu olan vagonu Paşa uzun süre kullanmış. Doğu sınırlarının çizildiği masaya dokunmak, o tarihi dokuyu soluyabilmek ne şans... Vagondaki eşya orijinal, at kılından dokunmuş koltuklar sapasağlam.Baltık mimarisinin görkemli örneklerinden Fethiye Camisi...
Tabyanın ardından Ortakapı Mahallesi’ne geçiyoruz; burada önemli bir Rus yapısı olan eski kilise yeni Fethiye Camisi’ni görmeye... 19’uncu yüzyıl sonlarında Ruslar tarafından Baltık mimari tarzında yaptırılan kilise Cumhuriyet’in ilk yıllarından sonra kapalı spor salonu olarak kullanılmış, 1985’te camiye çevrilmiş. Caminin bulunduğu meydan çok geniş; bu alana Atatürk ve tarihteki diğer önemli komutanların büstleri dikilmiş.
Kaleler dönemi bitip tabyalar yapılsa da Kars Kalesi dimdik ayakta. İsteyen binlerce basamağı çıkıp kenti tepeden izleyebiliyor. Hava o kadar soğuk ki çıkmayıp aşağıdan fotoğraflarını çekmekle yetiniyorum.
Kalenin eteklerinde Doğu’nun Ayasofya’sıyla tanışıyoruz. Bagratlılar döneminde Kral I. Abas’ın yaptırdığı 12 Havariler Kilisesi, Anadolu’da Müslüman Türkler tarafından camiye çevrilen ilk kilise olmuş. Silindirik tabanlı ve konik tavan özellikleriyle Selçukluların anıtmezarlarına benzediği için Kümbet Camisi diye anılıyor. Kümbet Camisi’nin yakınında Evliya Camisi ve Ebû’l-Hasan Harakani’nin türbesi var. Kendisi Karslılar için önemli bir şahsiyet; havaalanına, şehir hastanesine ve bir okula adı verilmiş. Selçukluların Anadolu’ya girişini kolaylaştırmak için yola koyulan Alperenlerden; aynı zamanda tasavvufi düşüncenin de öncülerinden.
Puşkin burada konakladı
Bu hızlı turda kısacık bir mola hakkımız var; Puşkin Restaurant-Kafe’yi seçiyorum. Burası da Rus dönemi kesme taşla yapılmış hanlardan biri, Puşkin’in kaldığı düşünülüyor ve ismi de bu yüzden verilmiş. İçeride duvarları yazarlar ve şairlerin resimleri süslüyor. Bu arada civarda çeşitli Katerina Köşkleri var. Asıl Katerina Köşkü, Sarıkamış’ta, av köşkü olarak yapılmış. Yolu biz gittiğimizde törenler nedeniyle kapalı, göremiyoruz. Ani Harabeleri ve Çıldır Gölü ziyaretini de bir sonraki Kars yolculuğumuzun listesine ekliyoruz...
Bal ve peynirsiz dönülmez
Kentin sokakları Rus işgali ve etkisi nedeniyle siyah kesme taşlarla yapılmış tarihi evlerle dolu. Merkezde Kars Kaz Evi neşeli turist gruplarını ağırlıyor, biraz yürüyüp peynircileri geziyoruz. Hangisini tattımsa çok beğeniyorum, dilediğiniz peynirciye girip gönül rahatlığıyla alışveriş yapabilirsiniz. Bal Damlam Şarküteri’de satış görevlisinin ikram ettiği Kafkas çayını içerken sohbetle beraber alışverişimi de tamamlıyorum. Eski kaşar ve gravyerin ünü zaten dünya çapında ama çevre illerin tulum, göğermiş gibi çeşitleri de var. Gravyerin kilosu 400, diğer peynirlerin kilosu da 200 lira civarında. Peynir tutkunu biri için altın madeni gibi dükkân; tereyağını ve göbek kaşarını ayrıca sevdik, belirtmeliyim. Karakovan balları da kilosu 300 lira civarında bulabilirsiniz. Kargoyla gönderiyorlar; Instagram’da @baldamlam36 hesabını inceleyebilirsiniz.
Anma yürüyüşü...
Kızılçubuk Zirve Alanı’nda binlerce kişi toplanıp merkezdeki Yukarı Sarıkamış Şehitliği’nde sona eren Şehit Kurmay Albay Faruk Sungur Yolu’nu yürüdük. 4.5 kilometrelik parkurda yoğun bir kar yoktu ve önceki yıllara göre ısı yüksekti. Yol sürekli yokuş aşağı, çamurlu; tempolu şekilde inmek, kalabalığı etkilememek gerekiyor. Soğuk ve hatıraların, duaların yarattığı manevi iklim öyle güçlü ki hemen askerlerin arkasında başladığım yürüyüşü o noktada tamamlarken aklımdan geçen sadece 108 yıl önce bu yolda yürüyen kardeşlerimizin, evlatlarımızın yaşamış olabileceği acılar… Kendi yorgunluğumuzu, üşümemizi söz konusu edemeyecek kadar yoğun duygular içinde yürüyüşün nasıl bittiğini anlamıyoruz bile. Ancak baharda bu parkuru bir de derin bir sessizlik içinde tekrar yürümek, her adımı sindire sindire atmak gerek. Geniş bir vakitte gidip çevredeki çok sayıda şehitliği de ziyaret etmek mümkün.