Gezgin
Tatilde nereye gitmeli
Yaz gelince soru yağmuru da başlıyor.. Tatilde gidecek yer konusunda seçim yapmakta zorlananlar benden yardım talep ediyorlar.. Herkesin tatil anlayışı ayrı olduğu için yol göstermekte zorlanıyorum...
Okurlarımın bana en çok sorduğu soru şu oluyor: 'Tatilde nereye gidelim..?' Basit gibi görünen ama yanıtı oldukça zor olan bir soru. Bu sorunun yanıtını, Atlas Dergisi'nin geçen ayki sayısında yer alan yazımda vermeye çalışmıştım. Bugün de Atlas'ı okumamış olanlara iletmeye çalışacağım.
Tatilin türü, kişiden kişiye değişecek kadar çok. Tatil denince, kimi güneş ve kumu, kimi yayla tepelerindeki evi, kimi denizin derinliklerindeki görüntüleri, kimi uzak coğrafyalardaki gezinmeleri, kimi ormanda kaybolmayı, kimi nehir kıyılarında yürümeyi, kimi balıklara olta sarkıtmayı, kimi hiçbir şey yapmadan sırtüstü yatıp kitap okumayı aklına getirir.
Bunları kişileştirirsek; örneğin tatil denince, Doğan Hızlan'ın aklına konserler, kitap fuarları gelir. İstanbul'dan çıkıp, diğer kentlere gitmeyi hiç sevmez. Bu konuda pek üşengeçtir. Onu bir başka kentte görürseniz, mutlak bir nedeni vardır. Mesela Frankfurt Kitap Fuarı, Verona Opera Festivali veya Ankara'da bir konser... Ne denize girer, ne balık avlar, ne dağ zirvelerinde koşturur. Bunları lüzumsuz uğraşlar olarak nitelendirir. Öte yandan 'Kokpitçi' Uğur Cebeci, tatil denince gökyüzünü düşünür. Bir ülkeden diğer bir ülkeye uçmak, uçarken motor sesini dinlemek, hostesleri eleştirmek, servisi beğenmemek, yemekleri geri göndermek, onu için tatilde yapılması gerekli olan eylemlerdir. O, gökyüzündeyken dinlenir.
BENİM TATİLİM
Tuğrul Şavkay ise gittiği kentlerde, müze yerine iyi lokantaların önündeki kuyrukta bekler. Onun için, o ülke mutfağını keşfetmek, enfes bir kırmızı şarap eşliğinde lezzetli bir yemek yiyebilmek tatillerin en keyiflisidir. Bütün bunları yapamazsa mutlaka, 'tatil burnumdan geldi' cümlesini kurar. Bana gelince, tatilde bahçemde oturup, ağaç dallarına bakmayı, çimen biçmeyi, fıskıyenin altında duş yapan kargaları seyredip, onların ne kadar akıllı hayvanlar olduğunu düşünmeyi severim. Geçen hafta, tatil yaptım ve hiçbir yere gitmedim. Onun için bu hafta, gezi yerine 'oradan buradan' yazıyorum.
Ayrıca, siz bir gezgin misiniz yoksa bir turist mi?.. Bu sorunun yanıtını doğru verdiğiniz zaman, 'tatilde nereye gideceğiniz' sorusu kendiliğinden yanıt bulacaktır. Gezgine yol tükenmez. Gitmek, bir yaşam tarzıdır onun için. Deniz, kum, dağ, orman, otel, çadır, uçak, kamyon. Hiç fark etmez. Yeter ki hedefe ulaşılsın. Turist, biraz daha 'nazenin'dir. Rahatına düşkün olur. Zorluğa pek gelmez. Öncelikleri gezginden çok farklıdır. Yalnız başınıza kaldığınızda, gözlerinizi kapatıp, daha önce gittiğiniz mekánları şöyle bir düşünün. Neresi size huzur veriyorsa bu tatilde oraya gidin. İyi tatiller.
Şimdi macera zamanı
Turizm şirketleri müşteri bulmak için tüm yaratıcılıklarını ortaya döküyorlar. Bir Amerikan şirketi, ünlü kaşif Ernest Shackleton'un bundan 75 yıl önce yaptığı yolculuğu tekrarlıyor.
Ernest Shackleton, yüzyılın en önemli Antarktika kaşiflerinden biri idi. Shackleton ve 27 arkadaşının, Endurance adlı gemi ile yaptıkları yolculuk ve yolculuk sırasında başlarına gelenler, kitaplara ve filimlere konu oldu. Satış rekorları kıran bu kitaplar soluk soluğa okundu, filimler ise gişe rekorları kırdı. Şimdi Amerikalı bir turizm şirketi, müşterilerine bu heyecan verici yolculuğu yeniden yapma olanağını sağlıyor.
Turizm firmasının düzenlediği yolculuğa geçmeden önce, Ernest Shackleton ve arkadaşlarının Antarktika Kıtası'na yaptıkları yolculuğu hatırlatmakta fayda var.
Endurance, 1914 yılının Ağustos ayında İngiltere'den demir aldı. İlk zamanlar herşey yolunda gitti. Ekip birkaç ay sonra, buzlarla kaplı kıtaya ulaştı. Endurance adlı gemi, hedefe vardıktan bir kaç gün sonra buzulların arasına sıkıştı. Geceli gündüzlü sürdürülen kurtarma çalışmaları bir sonuç vermedi. Buzulların mengene gibi sıkıştırdığı gemi her gün biraz daha parçalanıyordu.
ZORLU YOLCULUK
Kurtulamayacaklarını anlayan Shackleton, işe yarıyan herşeyi gemiden taşıttı. Ve 1915 yılının kasım ayında, Endurance büyük bir çatırtı ile ikiye bölündü ve soğuk sulara gömüldü. Eşyalarını, kızak haline dönüştürdükleri tahlisiye sandalına yükleyen ekip, binbir güçlükle Fil Adası yakınlarına kadar geldiler. Burada 5 arkadaşıyla beraber bir sandala binen Shackleton, okyanusun soğuk ve azgın dalgalarına açıldı. Amacı 800 mil uzaklıktaki Georgia Adası'na ulaşmak, oradan yardım getirmekti. Kimse bunun gerçekleşeceğine inanmıyordu.
Georgia Adası'nın güney sahillerine ulaşan ekip, oradan adanın ortasındaki yüksek sıradağları aşarak, limana varmayı başardı. Aradan 9 ay geçtikten sonra, yardım gemisiyle birlikte Fil Adası'na dönen Shackleton, kıyıdaki arkadaşlarını görünce sevinçten çılgına döndü. Çünkü hepsi yaşıyordu.
Amerikan Turizm şirketi, işte bu inanılmaz yolculuğun izini sürecek. Yolculuğa katılacak olanlar, Falkland Adaları'ndaki Stanley limanından gemiye binecekler. Gezinin ilk üç gününde, el değmemiş kıyılardaki penguen yuvaları, dünyanın en büyük Albatros kolonileri gezilecek. Ardından rota Georgia Adası'na çevrilecek. Yaklaşık iki gün süren yolculuktan sonra varılacak olan adada, hem Ernest Shackleton ve arkadaşlarının rotası izlenecek, hem de buzdağlarının ve eşi benzeri olmayan kuşların süslediği doğa gezilecek.
YARATICI TURLAR
Yolcular Stromness Körfezi'nde, gemicilerin varış noktasını gördükten sonra, 1922 yılında ölen bu cesur kutup kaşifinin mezarını ziyaret edecekler. Bu geziye uzman doğa bilimciler, bilim adamları, konuşmacılar ve Shackleton'un öyküsünü yazan Caroline Alaxander da katılacak.
Tüm bu açıklamayı yazmamın birkaç nedeni var. Bunlardan en önemlisi, Türk seyahat acentalarını, dünyada ne tür geziler düzenlendiği konusunda bilgilendirmek. Kuşkusuz bu sektörün büyükleri, benim bildiklerimden çok fazlasını biliyorlardır. Bence klasik gezi anlayışı yerini, yavaş yavaş macera ağırlıklı turlara bırakıyor. Okuyucularımdan gelen mektuplara ve elektronik postalara bakılırsa, bu tür yaratıcı turlar düzenleyen şirketler, müşteri bulmakta pek zorlanmayacaklar. Bu haberi vermemde ki diğer bir neden de, 2-23 Kasım ve 20 Kasım-9 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek bu sefere, Türkiye'den katılmak isteyenlere yardımcı olmak.
Daha fazla bilgi almak isteyenler için:
Telefon: 001 (206) 285 4000, faks: 001 (206) 285 5037, e-mail:zoe@zeco.com
Gözünüzün üstünden
kaşınızı çaldırmayın
Şimdi yollara düşüp, başka diyarları tanımanın zamanı. Adı üstünde, 'başka diyar'. Dili başka, kültürü başka, alışkanlıkları başka. Yani bir sürü bilinmezlik bir arada. Bugün, dünyanın kıyıda köşede kalmış ülkelerine gidecek olanlara, birkaç önerim olacak. Bunlar çok bilinmedik öneriler değil. Ama bir kez daha tekrarlamakta yarar görüyorum. Kulağınıza küpe olsun ki, tatiliniz kábusa dönüşmesin.
Hanımlar, gezi sırasında pahalı takılarınızla gösteriş yapmanızın anlamı yok. Geziye çıkarken tüm takılarınızı evde bırakın. Tabii sizden sonra evi ziyaret edecek hırsızı da düşünerek önlem alın. Kolunuza, boynunuza sahte takılar da takmayın. Saldırganlar, onların sahte olduğunu anlayıncaya kadar çok canınız yanar. Hatta alyansınızı bile takmayın. Sizi bir hafta bekár zannetmelerinde bir sakınca yok.
Beyler, otelden çıkarken bütün paranızı yanınıza almayın. Cebinizdeki paranın büyük banknotlar yerine, daha küçük banknotlar olmasına dikkat edin. Bol sıfırlı paralar hep tahrik eder. Geziler için, ucunda zincir olan cüzdanlardan satın alın. Zincirle kemere bağlanmış cüzdanlar yankesicileri caydırır.
Hanımlar, sizler de çantanızı omuzunuza çaprazlama asın. Bar veya lokantada, çantanızı yere koymanız gerekiyorsa, sapını oturduğunuz sandalyenin bacağından geçirmeyi ihmal etmeyin.
Pasaportunuzu, uçak biletinizi, fazla kredi kartlarınızı otelde bırakın. Hatta mümkünse bunlardan birer fotokopi alıp, bavulunuzun bir kenarında saklayın. Bu işlem, bir aksilik anında kararan yaşamınızı biraz olsun aydınlatır.
Eğer yolda yürürken, yanınıza yaklaşan arabadan sizi, bir şey sormak için çağırıyorlarsa kesinlikle gitmeyin, özellikle İtalya'da kapkaççıların en sık başvurdukları yöntem budur. Arabadakilerin size uzanamayacağı bir mesafeyi korumaya özen gösterin.
Tek başınıza fotoğraf çekerken çok dikkatli olun. Tek gözünüzü kapayıp, diğer gözünüzle vizörden bakacağınız için etraftaki tehlikeyi göremezsiniz.
Satın aldığınız malın, gözünüzün önünde paketlenmesine dikkat edin. Bir arkadaşım, Napoli'de bir mağazadan aldığı video kameranın paketini otelde açınca, kutunun içinden tahta bir oyuncak çıktı. Benim aldığım müzik kasetinin içinde ise sadece bir şarkı vardı.
Bazı ülkelerde karaborsadan para bozdurmak cazip gelebilir. Romanya'da karaborsadan aldığım tüm paralar sahte çıkmıştı. Polise derdimi anlatıncaya kadar ne zor anlar yaşadım anlatamam. Birkaç kuruşa tamah edeceğim diye hem elinizdekilerden olmayın, hem başınız belaya girmesin.
Otelinizin adresinin yazılı olduğu kartı mutlaka yanınıza alın. Böylelikle kaybolma tehlikesine karşı önlem almış olursunuz. Dil bilmezseniz de taksi şoförü, kartın üstündeki adresi okuyup, sizi otelinize getirecektir. Tabii şoförün okuma yazması yoksa ona karşı önereceğim bir önlem yok.
Devamlı kullandığınız ilaçları mutlaka yanınızda götürün. Özellikle çantanızın içine bir kutu ishal ilacı atmayı kesinlikle unutmayın. Zorunlu kalmadıkça açık su içmeyin.
Bagajınızı havaalanlarında bir saniye bile başıboş bırakmayın. Tuvalette bile yanınızda olsun. Kapkaççılar için bir saniyelik dalgınlık bile yeterli oluyor.
Bilet kuyruğunda beklerken yanınıza yaklaşıp, elindeki paketi size vermek isteyenlerin teklifini hemen geri çevirin. Kaçakçılık olaylarında polisin bu tür hikáyelere pek rağbet etmediğini aklınızdan çıkarmayın.
Tüm bu tedbirlere rağmen yine de soyulursanız, kesinlikle hırsızla mücadele etmeyin. Çalınan mallarınızı bir şekilde yerine koyabilirsiniz ama yaşamınızın yedeği yok.