Yazı ve fotoğraflar: Nurgül BÜYÜKKALAY / Hürriyet Seyahat Gezgini
Türkiye'nin en huzurlu köyü! Dünyaca ünlü isimlerin de adresi...
Antalya’nın portakalıyla meşhur Finike ilçesine bağlı bir köy Gökbük... Sedir, çam, meşe, ardıç ve sandal ağaçlarıyla sarıp sarmalamış saklı bir cennet. Dünyaca ünlü birçok isim burada konserler de verdi. Son birkaç yıldır da çok ilginç bir şeyle gündemde... İşte size Gökbük Köyü hakkında detaylar...
Gökbük Köyü’nün adı ‘yeşil’ anlamındaki ‘gök’ ve ‘böğürtlenlik’ anlamına gelen ‘Bük’ kelimelerinden geliyor. Köy ‘Işık Ülkesi’ olarak da bilinen Likya antik kentinden kalan kalıntılarla iç içe yaşayan muhteşem bir doğa köşesi… Arykanda ve Limyra Antik Kentleri Gökbük’e çok yakın. Arykanda Antik Kenti’nde yaz aylarında çeşitli konserler düzenleniyor. Daha önce Buika ve Anjelika Akbar burada konser vermişti.
Köy size doğayla baş başa ve huzurlu bir tatil geçirmeniz için sınırsız güzellikler sunuyor. Köyün tam ortasından geçen Başgöz Çayı, bir diğer adıyla Akçay, köyü iki yakaya ayırıyor. Bu yakaları köy meydanındaki köprü birleştiriyor. Çayın etrafında ise muhteşem güzellikleriyle asırlık çınar ağaçları boy gösteriyor.
Bu çınar ağaçlarının altında kurulmuş çardaklarda çay-kahve keyfi yapabilirsiniz. Bu çardaklarda köyden genci yaşlısı, kadını erkeği çay-kahve eşliğinde bol bol muhabbet ettiklerini göreceksiniz. Köy, kanyonuyla da tüm doğaseverleri ve doğa sporcularını ağırlıyor. Özellikle doğa yürüyüşçüleri, oryantiring sporcuları, trekking meraklıları için güzel bir gezi rotası.
Şifalı bitki meraklılarının da ilgisini çeken köy ve çevresinde kantaron, katran ardıcı, altın otu, ayı pençesi, aslan pençesi, civan perçemi, arı çiçeği, kabalak, karahindiba, ahlat, acı ısırgan, asker gülü, kekik, adaçayı, defne gibi bitkiler yetişiyor.
Köy halkından bu konuda eğitim almış kişiler bu bitkilerin macun, krem ve çay olarak hazırlıyorlar. Köyün yerlileri de doğa bilimlerine, doğal yaşama ve doğal beslenmeye karşı son derece ilgililer. Yerleşim olarak ormanın içinde ve diğer yerleşim birimlerine göre daha çukurda kalıyor Gökbük… Geçmişte bölgenin en karanlık gece ölçümleri bu köyde yapılmış.
Yine köyde tanıştığım Finikeli Ayşegül “Yıldızların en parlak ve net göründüğü köydür burası” diyor. Köyde bir dağ oteli ve bir restoran, iki tane de köy kahvesi var. Köy evlerinin çoğu için doğal bir etnografya müzesi diyebilirim. Giriş ücreti ödemeden bu evleri ziyaret edebilirsiniz. Ev sahibinden rica etmeniz yeterli, büyük bir memnuniyetle sizi misafir edeceklerdir.
Bu proje kapsamında Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölümü öğrencileri burada hem stajlarını yapacak hem de araştırma ve uygulamalarını gerçekleştirebilecekleri bir etüt merkezi olarak binayı kullanabilecekler. Gökbük Antalya’nın Finike ilçesine 25 km uzaklıkta. Finike ise Antalya’dan araçla 1,30 saat mesafede yer alıyor. Şimdi gelelim ilginç festivale…
Bin yıldır sönmeyen ateş
Gelelim köyün son yıllarda gündeme gelen özelliğine... Köy şubat aylarında ilginç bir festivale ev sahipliği yapıyor: Pıngıdık!. Festival için köyde hazırlıklar birkaç gün önceden başlıyor. Pıngıdık karakteri için bekâr ve askere gitmemiş, oyunculuk yeteneği ve kendine güveni olan, diğer gençler tarafından da sevilen bir delikanlı seçiliyor.
Gelelim köyün son yıllarda gündeme gelen özelliğine... Köy şubat aylarında ilginç bir festivale ev sahipliği yapıyor: Pıngıdık!. Festival için köyde hazırlıklar birkaç gün önceden başlıyor. Pıngıdık karakteri için bekâr ve askere gitmemiş, oyunculuk yeteneği ve kendine güveni olan, diğer gençler tarafından da sevilen bir delikanlı seçiliyor.
Bu genci seçen kişilerin dışında kimse kimin seçildiğini bilmiyor. Pıngıdık olan genç her yıl değiştiriliyor. Festival günü ilk iş, akşama yakılacak dirlik ateşi için odun toplamakla başlıyor. Gençler bütün köyü dolaşıp her evden birkaç odun topluyor.
Havanın kararmasıyla beraber köy meydanında dirlik ateşi yakmak için hazırlık yapılıyor. Gün kararmadan birkaç saat önce de Pıngıdık karakterine bürünecek olan genç, siyah keçi derisi, iki uzun sopa, dört zil ve yüzünü karaya boyamak için hazırlanıyor. Hazırlandığı yeri köy halkı bilmiyor ve buraya gitmek yasak.
Geçen yıl festivale katıldım. Köye girdiğimde hava kararmıştı, hazırlıklar tamamlanmış, Pıngıdık ve peşindeki gençler darbuka ve tenekeleri çalarak sokakta koşuşturuyordu.
Gençler bir yandan çalgı, çengi ve türkülerle şenliği duyururken diğer yandan akşamki şölende pişecek ekmek için un, tuz, susam, tereyağı gibi malzemeleri topluyorlardı. Pıngıdık’ın kendi evine yaklaştığını anlayan ev halkı ise bütçesi ve ekonomik durumuna göre verecekleri malzemelerle heyecanla kapı önünde hazır beklemeye başlıyor.
Gençlerin topladığı bütün malzemeler köy meydanına, ateşin yakıldığı alana getiriliyor. Köyün bekâr genç kızları kırmızı eşarplarıyla ve şalvarlarıyla ekmek pişirmeye hazırlanıyor. Kendi ekmek ocaklarını yakıp sofranın başına geçiyorlar.
Pıngıdık Festivali aynı zamanda yetişkinlerle ergenlik çağında olanlar arasındaki rekabeti sembolize ediyor. Bunu vurgulamak için de bir tür oyun oynuyorlar. Genç erkekler ekmeklerin başında nöbet tutuyor, yetişkinler genç kızların pişirdiği ekmekleri çalmaya çalışıyor. Gençler de ekmek çalan yetişkinleri yakalamaya çalışıyor.
Pıngıdık karakteri bana sürülerin ve çobanların Tanrısı Pan’ı hatırlattı. Mitolojiye göre Pan, keçi ayakları ve keçi kuyruğu ile dünyaya geliyor, boynuzu ve sakalı da var. Pıngıdık geleneği eskiden bereket dileğiyle bir yağmur duası, Şamanizm’den gelen bir yağmur dansı şeklinde kutlanırmış, zamanla kutlama şekilleri değişmiş. Festival daha önceki yıllarda mart ayında yapılırken artık şubat ayında yapılıyor. Koronadan dolayı malum birçok değişti. Umarım önümüzdeki şubat ayına kadar koronavirüsten tamamen kurtuluruz ve festival ateşi hiç sönmez...