Hürriyet Seyahat ÖZEL | Yazı ve fotoğraflar: Şeyme TAHİR / Gökçe ERHAN
Her şeyi geride bırakıp Trabzon'da köye yerleşti... "Kendimi doğaya adadım"
Gökçe Erhan (36), İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi resim bölümünü bitirir bitirmez arkasına bile bakmadan kendisini doğup büyüdüğü yere Trabzon’un Sürmene ilçesindeki Çamburnu’ya atıyor. Doğayla iç içe, ekolojik bir hayatı benimseyen Erhan’ın yaşamı görenleri kıskandıracak türden. Adeta masal kitaplarından fırlamış 150 yıllık tarihi evi ise görülmeye değer. İşte fikirleriyle, yaşam şekliyle doğayla bütünleşmiş bir kadının hikâyesi.
Doğup büyüdüğü şehre dönüşünü risk almak olarak tanımlayan Gökçe, “Ya daha iyi bir şekilde kendimi ortaya koyacaktım ya da tamamen yok olacaktım. Bu riski göze alarak geldim ve burada varlığımı çok üst seviyede hissediyorum.” diyerek doğayla kucaklaşmasından duyduğu mutluluğu anlatıyor.
Ekolojik bir yaşam mümkün mü?
Köyüne yerleşme fikrini kafasında tam olarak şekillendiren Erhan, ilk iş olarak dedesine amcasından miras kalan 150 yıllık evi tadilattan geçirmekle başlıyor. Her köşesinde bin bir emeğin göze çarptığı evde eşyaların hemen hemen hepsi Gökçe’nin elinden geçerek yeniden hayat bulmuş.
Köyüne yerleşme fikrini kafasında tam olarak şekillendiren Erhan, ilk iş olarak dedesine amcasından miras kalan 150 yıllık evi tadilattan geçirmekle başlıyor. Her köşesinde bin bir emeğin göze çarptığı evde eşyaların hemen hemen hepsi Gökçe’nin elinden geçerek yeniden hayat bulmuş.
Tek bir çöp dahi üretmeyen, doğaya gözü gibi bakan Gökçe Erhan hem kendi hayatını hem de Çamburnu’nu ekolojik bir yaşam alanına dönüştürmeyi hedefliyor. Hatta evinde biriktirdiği soda şişelerinden kendisine bir ev yapmayı dahi planlıyor.
Köye geldiğinde ise evinin arkasına kurulmuş olan çöp tesisini gördükten sonra kendisine ‘Bu çöpe benden çıkan herhangi bir şeyin katkı sağlamasını istemiyorum’ diyerek ekolojik hayata merhaba demiş.
Dışarıdan ambalajlı ürünler almamayı tercih ediyor ve bahçesinde yetiştirdiği sebze ve meyvelerle organik bir yaşam süren doğa dostu bu kadın, deterjanlarını bile kendisi üretiyor.
Üreterek kendini var ettiğini söyleyen Erhan “Tüketmeden elbette yaşayamayız ama ben daha çok üretmekten yanayım. Kendi ruhumu katarak bir şeyleri üretmek bana daha anlamlı geliyor.
Her şey Karadeniz kültürü yok olmasın diye
10 parmağında 10 marifeti olan genç kadın durup dinlenmeden doğup büyüdüğü topraklarda doğanın sesi olmaya çalışıyor.
10 parmağında 10 marifeti olan genç kadın durup dinlenmeden doğup büyüdüğü topraklarda doğanın sesi olmaya çalışıyor.
Doğanın içinde doğadan bir parça olan Habitat eserini Erhan şöyle anlatıyor: “Aylarca tek başıma dağlarda dolaşıp tepelerden tepelere baktım. Bir zaman sonra şunu fark ettim ki, gözlerimi doğrulttuğum yerin dışında görmediğim açıları da işin içine katabiliyorum.
Bu evin etrafında daireler çizerek tam 2,5 yıl geçti. Mesela resimde mevsimlerin geçişini görebilirsiniz. Kısacası Çamburnu’na kendi evimden bir bakış mevcut.”
“Ona gelen bir zararı kendime gelmiş gibi hissediyorum. Doğaya yapılan her müdahale benim canımı acıtıyor.” Doğayla kendisini bu kadar birleştiren ve doğaya ait bir sorunu kendi meselesi gibi gören Gökçe Erhan, elbette evinin arkasındaki çöplüğe sessiz kalmayıp her daim tepkisini gösteriyor.
Her ne olursa olsun derelerde kurbağa sesi duyana kadar mücadelesinden vazgeçmeyeceğini söyleyen Gökçe Erhan, Çamburnu’nu yok olmaya sürükleyen çöp tesisini şöyle ifade ediyor: “Sanki kucağımızda bir sepet dolusu armut var ama o sepetin altı delinmiş ve elimizde sadece üç beş tane şey kalmış gibi. Ama ben o elde kalan son şeylere sarılarak hala Çamburnu’nu eski haliymiş gibi hissetmeye çalışıyorum. Fakat gerçek dünyaya baktığımda ise derelerde, denizlerde, alabalıklar, kertenkeleler en önemlisi kurbağalar yok oldu.”