Reyhan KİLMENT / reyhank@hurriyet.com.tr
Hayatımın en eşsiz deneyimi: Umre
Bir gece yarısı aklıma düşen o manevi hissiyatı ertesi sabah Diyanet İşleri’nin internet sitesinden araştırarak, kalan son iki kişilik kontenjana annem ve kendim için yazılmamla başladı. Her şey bir anda olup bitti. Yedi günlük ibadetle dolu bir yolculuğa başladım...
Gece uçağıyla ilk durağımız Medine oldu. Sabaha karşı havaalanındaki Arap görevlilere laf anlatarak otelimize gitmemiz, uçakta yaptığımız yolculuk süresinden fazlaydı. Yola çıkmadan önce öğrendiğim birkaç Arapça kelime ve İngilizce karışık sohbetle, uzun gümrük kontrolünden geçtim sonunda.
Havaalanından bizi almaya gelen otobüslerle otelimize ulaştığımızda sabah ezanı okunuyordu. Çok dar olmayan yolculuktaki kotum ve boyu neredeyse dizlerimi aşan bir gömlekle elbette ki başım kapalı olarak vakit kaybetmeden camiye sabah namazını kılmaya koştuk... Medine-i Münevvere içinde adım başı pek de kibar olmayan siyah çarşaflı kadın Arap görevliler var.
Ufak tefekler ama çok kuvvetliler. Daha uçaktan yeni indiğimizi, hatta oraya ilk namazımıza geldiğimizi bilmeyen o görevlilerin, kıyafetime bakıp bağırarak bana anlamadığım bir şeyler söylemeleri de unutamadığım anılarım arasında yer alıyor.
Medine’de, Peygamberimizin kabrinin olduğu mübarek yerin zemini yeşil halı ile kaplı ve bu isimle anılıyor. İnanışa göre, burada iki rekât namaz kılanın günahlarının affedildiği söyleniyor. Bu ziyaret en zor olan kısım diyebilirim çünkü izdihamdan ezilenler oluyor. Bu zor ve yorucu tecrübenin yüzümde bıraktığı mutluluk tarifsizdi.
Yolculuğumuz her ne kadar ibadet amaçlı da olsa turla gittiğimiz için rehber Muttalip ve Vacip hocalarımız bizi hurma bahçelerine ve hurma pazarına da götürdüler. Buralarda hurmanın bin bir çeşidini gördük. Susamlı, cevizli, incirli, acve, tunus, yaş hurma vs... Hurma pazarındaki satıcılardan toplu alışveriş yapıp Türkiye’deki adresinize kargo ile gönderebiliyorsunuz. Arabistan’daki hurma fiyatları Türkiye’den çok daha ucuz üstelik.
AVM çılgınlığı hem Mekke hem de Medine’yi de sarmış durumda. Öyle ki; Mekke’de kaldığımız, bizim otelimiz dahil pek çok otel, Zemzem Tower denilen hatta içinde hastane bile olan çok katlı dev bir AVM’nin içine açılıyor...
Karışık baharatlı yiyecekler tercih etmiyorsanız; bavulunuzda vakumlu poşetlerde bolca kahvaltılık götürün derim. Aç kalınca evinizin zeytin-peyniri, değme baklavadan daha kıymetli geliyor çünkü.
Medine ile Mekke arası otobüsle yaklaşık yedi saat. Bu yolculuk sırasında Nemire Mescidi’nde ihrama girdik. İhrama girmek; kadınların el ve yüzlerinin dışında her yerini örten kıyafetleri, erkeklerin de iki parça beyaz bezden oluşan örtüyle tek omuz dışarıda kalacak şekilde örtünerek ve ihrama niyet ederek iki rekât namaz kılmak demek. Artık ihramlıydık ve ‘Umre’mizi tamamlayıncaya kadar da ihram yasaklarının içindeydik. Hayvanlar ve bitkiler dahil, tabiattaki hiçbir canlıya zarar vermeme bilincini içeriyor bu yasaklar.
Çevresinde yükselen inşaatların gölgesinde kaldığını söyleyenler olsa da bana göre bütün heybetiyle karşımda duruyordu Kâbe. Ezberlediğim bütün dileklerimi birbirine karıştırmış, otomatiğe bağlanmış şekilde birbiri ardına durmadan hepsini sıralamaya başlamıştım.
Kâbe kalbimizin bulunduğu tarafta yani solumuzda olacak şekilde Hacer-i Esved hizasından başlayıp yedi tur Beytullah’ın etrafında dönerek tavafımızı tamamladık ve tavafımızın kabulü niyetiyle iki rekât tavaf namazı kıldık. Tavaf sırasında Allah insanın cinsiyetine, rütbesine, malına, mülküne değil, sadece kalbine bakar. Çünkü burası affedilmeden dönmeme noktasıdır.
Şimdi sırada sa’y yapmak vardı. Safa ile Merve arasında yedi kere gidip gelmekti sa’y. Koşmak ve hızlı yürümek anlamına gelen sa’y, Hacer’in bebeğine su bulmak için uğraşısını yani bir arayışı simgeler.
İbrahim, (A.S.) hanımı Hacer’i Allah’ın emri üzerine bebeği İsmail (A.S) ile birlikte biraz hurma ve su ile dağ başına götürüp bırakmış. Bir süre sonra su bitmiş. Sütü kesilen anne su bulmak ümidiyle bir sağa bir sola koşmaya başlamış. O sırada çocuk içgüdüsüyle topuğunu yere vuran bebek İsmail’in (A.S.) ayağını vurduğu yerden su fışkırmaya başlamış. Bebeğin annesi çıkan suyun kenarını zem zem (dur, dur) diyerek toprakla çevreleyip, akıp gitmemesi için set yapmaya çalışmış...
İşte bugün Mekke ve Medine’nin içinde her yerde bulabileceğiniz, kaynağı belli olmayan ve hiç eksilmeyen, zengin mineralli sudur zemzem. Neye niyetle içilirse ona iyi gelir. Yani bir mucizenin adıdır...
Tavaf ve sa’y bitince saçımızdan 1 cm’den az olmayacak bir parça keserek ihramdan çıktık ve Umre’mizi tamamlamış olduk. Ertesi gün Arafat’ı ziyaretimiz sırasında tekrar niyet ederek ihrama girdik ve böylelikle ben ikinci umremi de yapmış oldum. Allah kabul etsin...İbadetle dopdolu geçen bu yedi günün sonunda yaşamıma kaldığım yerden devam ediyorum. Dinimizin beş farzından biri ‘Hacca gitmek’. Şimdilik hac görevimi yapamasam da umre yolculuğumun ruhumda estirdiği rüzgârdan memnunum. İsteyen herkese gitmek nasip olsun. Tabii tekrar bana da...