Murat AK
Esrarengiz bir yapı: Kaya içine oyulan Gümüşler Manastırı
Kaya içerisine oyularak inşa edilmiş bir şaheser Gümüşler Manastırı… Ülkemizde adını yeterince duyuramamış olsa da halen daha çözülememiş esrarengiz yapıtları ve muhteşem mimarisiyle keşfedilmeyi bekliyor. İşte Gümüşler Manastırı’nda gizemli bir yolculuk…
Osmanlı imparatorluğu döneminde, Gayrimüslimler tarafından ibadet amaçlı kullanılan manastır, Cumhuriyet sonrasında gerçekleştirilen nüfus mübadelesi sonrasında işlevini kaybetmiş. Yaklaşık 40 yıl kadar, atıl bir durumda kalan manastır, 1962 yılında turizm ve kültür amaçlı çalışmalar kapsamında keşfedilmiş ve İngiliz arkeologlar tarafından kazı çalışmalarına başlanmış.
Manastıra ve köye ismini veren ‘Gümüş’, bölgede önemli bir yer altı kaynağı durumunda. Eski çağlardan bu yana bölgede, gümüş çıkarılmış ve ticareti yapılmış. Osmanlı devleti döneminde de köye ‘Eski Gümüşler Kasabası’ adı verilmiş.
Gümüşler manastırında her biri apayrı incelik ve ustalıkta inşa edilmiş adeta bir mimari zeka ürünü yaşam üniteleri bulunuyor. Manastıra giriş, bir avludan sağlanıyor. İçeride mezarlar, depo üniteleri, ibadet mekânları, şarap yapım ve muhafaza bölümleri, haberleşme amaçlı kullanılan delikler, dehlizler, kalem ve taş oyma işçiliğinin en güzel örneklerini yansıtan fresk ve motifler bulunuyor.
Burayı özel kılan ise Cebrail ve Mikail meleklerinin tasvir edildiğine inanılan freskler ve dünyada ilk olan gülümseyen Meryem Ana freskinin burada olması...
Gümüşler manastırında öyle bir eser var ki bu eser dahi tek başına Gümüşler Manastırı’nın dünya çapında tanınması için yeterli olsa gerek. Meryem ana freski, genelde katedral ve kiliselerde, durgun ve mahzun resmedilmişken, Gümüşler Manastırı’nda dünyada belki bir ilk olarak gülümserken sembolize ediliyor. Fresk dikkatle incelendiğinde, hangi yöne bakılırsa bakılsın o yöne doğru gülümseyen kucağında bebek İsa ile Meryem görülmektedir.