Gürhan KARA / www.tadindaseyahat.com
Cape Town'un en güzel 9 lezzet noktası
Cape Town’a gitmeden önce Afrika’nın bu en güneyinde yer alan şehri çok seveceğimi ummuyordum. Adım attıkça çok şaşırdım ve büyülendim. Etkileyici doğası, çok kültürlü yapısı, şarapçılığı ve restoranlarıyla benim için unutulmaz bir yer oldu. Beş gün boyunca harika yemekler tattım, sıcak insanlarla tanıştım. İşte Cape Town'un cep yakmayan kafe ve restoranları...
The Taste Kitchen: Aylar öncesinden rezervasyon yaparak yer bulabildiğiniz, Cape Town’ın en iyi beş restoranından biri... İngiliz şef Luke Dale-Roberts’a ait. Şehrin geçmişte gettosu olan ve günümüzde ise şık restoranları ve sanat galerileriyle bilinen Woodstock semtinde yer alıyor.
Carne: Cape Town’un zincirleşmiş İtalyan usulü et restoranı Carne, yine ödül kazanmış bir şef olan Giorgio Nava’ya ait. Restoranlarıyla ünlü Kloof caddesinde yer alan ve etoburlar için bir cennet.
Ben orta pişmiş bir Sirloin sipariş ettim. Yanına da güzel bir Pinotage kırmızı şarap söyledim. Et, o kadar lezzetliydi ki porsiyon olarak büyük olmasına rağmen hiç bitmesin istedim. Yemeğin sonunda ise çok ağır olmaması için dondurma tercih ettim. Nutella'lı dondurma çok başarılıydı.
Kağıda basılı bir mönüleri yok. Web sitelerine girip mönülerini inceleyebiliyorsunuz. Ya da restoranın duvarında bulunan kara tahtadan ne yiyeceğinizi seçebiliyorsunuz. Yemekler günlük olarak değişebiliyor.
Biten yemeklerin üzerine tahtada hemen bir çizik atıyorlar. Black Sheep’de hayatımda ilk kez deve kuşu eti denedim. Sote ıspanaklı, yaban havucu püreli, brüksel lahanalı ve salatalık soslu ızgara deve kuşunu garsonun ısrar ettiği için medium-rare olarak yedim ama onu dinlediğim için çok mutlu oldum çünkü et muhteşemdi. Beyaz et değil tamamen dana bonfileyi andırıyordu.
Willoughby & Co: İşte ilk akşam yediğim yemeklerine doyamayıp ikinci akşamda 25 dakika sıra beklemeyi göze alıp gittiğim enfes ötesi Japon restoranı.
Restoranın muhteşem bir okyanus manzarası var. Mönüsü deniz ürünleri ve sushiden oluşuyor. Ben Cape Town koyları turunda verdiğimiz molada Two Oceans’da yedim. Mönüden seçimim sarıkuyruk balığı oldu.
Ben bir sabah kahvaltı için gittim ve lezzetli bir eggs benedict ile sıcak bir Americano içtim. Mönüde Turkish eggs diye adlandıkları bir yumurta çeşidi de bulunuyordu.
Dutch East: Şarap turu sırasında Franschhoek adlı kasabada keşfettiğim bir restoran. Franschhoek bir şarap diyarı. İrili ufaklı bir çok şarap bağına sahip. Farklı bir şey denemek istediğimden mönüde antilop olduğunu görünce hemen sipariş ettim. Izgara antilop karamelize elma ve pinotage sosuyla servis edildi. Aslında daha az pişmiş tercih ederdim ama yine de antilop etini beğendim. Tatlı sosu ve elmalarla birleşince çok başarılıydı.
Vineyard Hotel: Şehrin en zarif, en gözde ve doğayla iç içe olan otellerinden birisi. Buraya Cape Town’da yaşayan arkadaşımla birlikte son gün uçağım kalkmadan son bir öğle yemeği için gittik. Bir kaç farklı restoranı bulunan otelin biz bahçe lounge’unda oturduk.
Belmond Month Nelson Hotel: Bir İngiliz geleneği olan 5 çayları, Cape Town’da da çok fazla uygulanan bir gelenek. Özellikle bazı otellerin 5 çayı saatlerinde rezervasyonsuz yer bulmak imkansız.