Evrim Duyal AKSES / www.mornings-evenings.com
Brooklyn Köprüsü’nün bilinmeyen ilginç hikâyesi / ABD
Amerikan filmlerinde ya da dizilerinde bolca gördüğümüz muhteşem bir güzellik Brooklyn Köprüsü... Peki, bu köprünün ilginç bir hikâyesi olduğunu biliyor muydunuz? Hatta bir kadının izlerini taşıdığını… İşte Brooklyn Köprüsü’nün bilinmeyen hem acılı hem de gizemli hikâyesi…
Binalar, yapılar ve köprüler sanat bakışı olan bir mimar ya da mühendis tarafından yapılmışsa ortaya inanılmaz güzel şeyler çıkıyor. Teknik bir insan (Bir mimar ya da mühendis) incelmiş bir zevk ve sanat algısına sahipse, o sadece teknik bir insan değil, aynı zamanda bir sanatçıdır ve ortaya muhteşem eserler çıkarabilir. Bu yüzden mimariyi sanatla iç içe sayabiliriz. İyi bir mimar da bana göre sanatçı demektir aslında…
Yapım süreci hayli ilginç ve gizemlerle dolu… Köprünün dış görünüşü muhteşem ama sahip olduğu hikâye ve cesur bir kadının dehası onu çok daha özel kılıyor.
İşte Brooklyn Köprüsü hakkında şimdiye kadar pek su yüzüne çıkmamış gerçekler
Köprünün yapımına mühendis ve tel halat üreticisi ‘John Roebling’ başlıyor. Köprüyü tamamlamak Roebling’in en büyük hayali... Fakat ne yazık ki, köprüde çalıştığı sırada bir feribotun ayağını ezmesi sonucu tetanosa yakalanıyor ve iki hafta içinde ölüyor.
Köprünün yapımına mühendis ve tel halat üreticisi ‘John Roebling’ başlıyor. Köprüyü tamamlamak Roebling’in en büyük hayali... Fakat ne yazık ki, köprüde çalıştığı sırada bir feribotun ayağını ezmesi sonucu tetanosa yakalanıyor ve iki hafta içinde ölüyor.
Oğlu Washington Roebling projenin başına geçiyor. Ancak ne yazık ki o da, köprünün su altındaki ayakları için suyun altında çalışırken vurgun yiyor, felç olup yatalak hale geliyor. Ve işte bu noktada Brooklyn Köprüsü’nde bir kadının izleri başlıyor. Washington’un eşi ‘Emily Roebling’, yatalak haline rağmen projenin kocasından alınmaması için savaşıyor, başarılı bir lobi yapıyor ve kazanıyor.
Mühendis olmamasına rağmen projenin başına fahri olarak geçiyor. Washington Roebling tüm süreci yatağından takip ve kontrol ederek, direktifleriyle karısını ve tüm ekibi yönlendiriyor. 11 yıl bu böyle devam ediyor.
Köprü açıldıktan sonra bir gün, ayağı kayıp düşen bir kadının panik halde ‘Köprü yıkılıyor!” diye bağırması üzerine çıkan izdihamda 12 kişi ölüyor ve pek çok kişi yaralanıyor. Köprünün ilk yıllarında birkaç intihar girişimi gerçekleşiyor ve bu girişimlerden bir kaçı ne yazık ki başarılı oluyor.
Köprünün ilk yıllarında altında kiraya verilen şarap mahzenleri varmış. Sonraları kapanmış. 2006’da köprüyü denetleyen işçiler tarafından bir sığınak bulunmuş. Konserveler, krakerler, ilaçlar, battaniyeler ve tonlarca su dolu odacığın 1950’lerde Sovyet saldırısına karşı sivil savunma örgütlerince yapıldığı sanılıyor.