Son Güncelleme:
Fındığın başkenti GİRESUN
Sahil boyunca, yol kenarına serilmiÅŸ fındıkların yanından geçerken, Karadenizli arkadaşım, çocukluÄŸunda annesinden yediÄŸi fırçayı gülerek hatırlıyor: ‘’Yürü! Tembellik etme. Bu mevsimde, ölüler bile kalkıp fındık toplar.’’ Gerçekten de burada, düğünler fındığa endeksli.Adı kirazdan geliyor ama o fındığın baÅŸkenti GÄ°RESUNKente damgasını vuran en önemli unsur, fındık. Halkı, buraya ‘’fındığın baÅŸkenti’’ diyor. Gerçekten de Giresun fındığının kalitesiyle, baÅŸka hiçbir fındık türü bugüne dek baÅŸ edebilmiÅŸ deÄŸil. Tarım makinelerinin ulaÅŸamadığı sarp yamaçlarda sadece fındık yetiÅŸebiliyor. Babadan oÄŸula kalan toprak, kuÅŸaklar boyu aynı mesleÄŸin sürekliliÄŸini de beraberinde getirmiÅŸ. Ä°lin ekonomisi, geliÅŸmesi ve büyümesi fındığa endeksli. Giresun’un geliÅŸmiÅŸ bir kent otelciliÄŸi anlayışı olmasına karşın deniz turizmine bel baÄŸladığını söylemek zor. Ancak son yıllarda doÄŸa turizminde yeni açılımların peÅŸinde. En çok da kentin kasvetinden uzak, sahile sadece 60- 70 kilometre mesafedeki yaylalarıyla öne çıkıyor.Ä°lk adı, Farnakeia. MÖ 2. yüzyılda Pontos krallarından I. Pharnakes tarafından kuruluyor. Kral, bugün kente hakim bir tepe üzerindeki kalenin de bir bölümünü oluÅŸturduÄŸu surlarla kenti çeviriyor. Kısa bir süre sonra, bölgede yetiÅŸen ve Latince kiraz anlamına gelen Kerasos (cerasus) adını alıyor. Bu ismin, kalenin kurulduÄŸu, boynuza benzeyen yarımadadan ve Yunanca boynuz anlamına gelen ‘’keras’’ kelimesinden türemiÅŸ olması da mümkün. MÖ 69’da, aÄŸzının tadını bilen Romalı general Lucullus, ilk kez burada gördüğü bu meyveyi Roma’ya göndererek, Avrupa’ya tanıtıyor. GEÇMİŞİ ZEYTÄ°NLÄ°K MAHALLESÄ°NDE YAÅžIYORKenti ikiye bölen yarımadanın en yüksek yerinde bulunan Giresun Kalesi, turistik bir nokta olmasından çok, halkın raÄŸbet ettiÄŸi ormanlık bir piknik alanı. Burada hálá Bizans dönemine ait sur ve saray kalıntılarına rastlamak mümkün. Kalede, topun bulunduÄŸu yerden surlara doÄŸru bakınca uzakta görülen beyaz anıt mezar, Milli Mücadele kahramanlarından, Atatürk’ün muhafız alayı komutanlığını yapmış Topal Osman AÄŸa’ya ait. Giresun’da ‘’milli kahraman’’ kabul edilen Osman AÄŸa, Balkan Harbi’ndeki bir çarpışmada saÄŸ bacağından yaralandığından ‘’topal’’ lakabını almıştı. Gönüllü birliÄŸiyle, Ruslara karşı savaÅŸmış, Pontus çeteleriyle mücadele etmiÅŸ ancak sivil halkı katlettiÄŸi iddia edilince, Ä°stanbul hükümeti tarafından kanun kaçağı ilan edilmiÅŸti. Siyasi nedenlerle, Kuvayı Milliye kahramanlarından Trabzonlu Ali Şükrü Bey’i öldürdüğü ileri sürülüyor. Osman AÄŸa, Cumhuriyet ilan edilmeden önce ölmüş ve cenazesi, Mustafa Kemal’in talimatıyla Giresun Kalesi’ne nakledilerek, daha sonra buraya bir anıt mezar inÅŸa edilmiÅŸti. Bugün merkezdeki Haydar Aliyev Parkı’nda, yakın zamanda dikilmiÅŸ bir Osman AÄŸa heykeli var. Ancak Giresunlular, parkın resmi adına tepki duyuyor ve buraya Osman AÄŸa Parkı demeyi tercih ediyorlar. Giresun’un en kaydadeÄŸer mahallesi, Kalenin güneydoÄŸusunda, koruma altına alınan eski Giresun evlerinin bulunduÄŸu Zeytinlik. Burası, bir turist için kentin en ilginç noktalarından biri. Sahilde, büyük iÅŸ makineleri Karadeniz Sahil Yolu’nu yapmayı sürdürürken, Giresun’un geçmiÅŸi burada direniyor. Bozulmamış birkaç sokak, sütunlu, geniÅŸ merdivenli, iki katlı taÅŸ konaklar ve çok güzel bahçeler... Bugün sit alanı olan mahalledeki konakların birçoÄŸu metruk halde. Ancak mübadele sonrası Yunanistan’dan gelen mübadillere verilen konaklara iyi bakıldığı gözden kaçmıyor. Bugün hálá Rumlar gelip eski evlerini, komÅŸularını soruyor, bazı kapıları çalıp ziyaret etmek için izin istiyorlar. Pek çok Rum mübadilin 1954’te Giresun’a gelip, mezarlıklarına giderek, yakınlarının kemiklerini ve kıymetli eÅŸyalarını alıp gemilere binip geri döndükleri söyleniyor. Zeytinlik Mahallesi’ne doÄŸru giderken, bugün artık Giresun Müzesi (her gün 07:00- 17:00 arası açık, 0454 212 13 22) olan 18. yüzyıla ait bir Rum Ortodoks kilisesi var. Eski adı, Gogara. Kaptan Yorgi PaÅŸa zamanında buradan akan lağım, Boklu Yalı denilen yerden denize dökülürmüş. Bu yüzden mahallenin adı ‘’Kokara’’ymış. Arkeolojik ve etnografik eserlerin sergilendiÄŸi müzede, yakın dövüş silahları, gümüş takılar, sikkeler, mahzen bölümünde de Karadeniz’deki batıklardan çıkarılan ÅŸarap ve zeytinyağı amforaları var. Müzenin en ilginç parçalarından biri, kilisenin ana bölümünde yer alan ve su bulunan toprak bir çukurda birkaç fındık aÄŸacının birbirine baÄŸlanmasıyla elde edilmiÅŸ bir yer sofrası. Bir baÅŸka 18. yüzyıldan kalma kilise, Çınarlar mahallesinde. Bu Katolik kilise, bugün Çocuk Kütüphanesi (08:00-12:00 ve 13:00-17:00 arası açık) olarak kullanılıyor. DOÄžU KARADENÄ°Z’DE YAÅžANABÄ°LECEK TEK ADADoÄŸu Karadeniz’de yaÅŸanabilecek tek ada, Giresun kıyısından bir mil açıktaki Giresun Adası. Ãœzerinde sur ve Bizans manastırı kalıntıları bulunan adanın, kentin doÄŸu tarafındaki, kartal gagasını andıran Gedikkaya’dan koparak denize düşen bir parça olduÄŸuna inanılıyor. Yaklaşık 40 dönümlük bir alanı kaplayan adanın eski adı Aretias. Söylenceye göre burada SavaÅŸ Tanrısı Ares’e bir tapınak adayan Amazonlar için kutsalmış. Üç bin yıl önce de Altın Post’u ele geçirmek için yola çıkan Iason ve Argonotlar, kara taÅŸta adak adamak için bu adaya çıkmış, ancak burası Amazonlar için kutsal sayıldığından, ejderhaya benzeyen kuÅŸların saldırısına uÄŸramışlar. Bugün adada, kamp ve piknik yapılabilmesinin yanısıra, Giresunlular tarafından kutsal bir yer olarak da kabul ediliyor. Giresun’un doÄŸusunda, merkeze dört kilometre mesafedeki Aksu Deresi aÄŸzında, her yıl 20 Mayıs’ta, Mayıs Yedisi geleneÄŸinin yaÅŸatıldığı Aksu Åženlikleri yapılıyor. Bu ÅŸenlikler sırasında, Giresun’un köylerinden kadınlar gelip, Aksu deresinin döküldüğü yerde, ‘’derdim belam denize’’ diyerek, dereye yedi çift bir tek taÅŸ atıyorlar. Yedi kutsallığı olan bir sayı, tek taÅŸ ise dileÄŸin yerine gelmesi için atılan sonuncu taÅŸ. Deniz suyuyla aptes alıp, adanın doÄŸu ucundaki Hamza taşının önünde namaz kıldıktan sonra dilek tutuyorlar. Bereket getireceÄŸine inanılarak, kayıklarla adanın çevresinde dolaşılıyor. Adada birçok kuÅŸ türü var ve yumurtlama dönemlerinde adaya çıkılmasına izin verilmiyor. Adaya, Gemiler ÇekeÄŸi’nden tekneyle gitmek mümkün. Ailesiyle birlikte adada yaÅŸayan bekçi Hasan BaÅŸer’i (0537 621 95 57) arayabilirsiniz. Yolculuk, yaklaşık 25 dakika sürüyor. Altıncı kızına Döner adını verdi, belki ÅŸansı döner de oÄŸlu olur diye...Fahri Yılmaz, hep bir erkek doÄŸacak diye beklemiÅŸ ama nafile... Altıncı kız doÄŸduÄŸunda ona Döner adını vermiÅŸ, belki ÅŸansı döner de bir sonrakinde oÄŸlu olur diye. Dededen kalma dükkanını ille oÄŸluna devretmek istemiÅŸ. Bugün, Tamdere Yaylası’ndan geçerseniz, Fahri Bey’in kasap/ lokantasında tam altı kızı birden iÅŸ başında. Kasaplık da yapıyorlar aşçılık da. Aslında hepsi birden sekiz kızkardeÅŸ. Ä°kisi evli. Kuzuları satın alıp başına bir çoban koyuyorlar. Döner, eti keserken, Necla da dövüyor. Lokantada her ÅŸey günlük, etleri fındık kabuÄŸuyla piÅŸiriyorlar. Döner anlatıyor; ‘’100 yılı aÅŸkın lokantacılık var ailede ve kadınlar hep çalışmış. Bir dönem, dedem Sibirya’da esir düştüğünde babaannem ve halalarım başındaymış. Çevrede 20- 25 yayla var, müşterilerimiz buralardan geliyor. Artık yaylalarda pek hayvancılık kalmadı. Daha çok tatil köyüne döndü hepsi. Bu yıl fındık olmaması bizi de etkiledi. Lokanta eskisi kadar canlı deÄŸil.’’ Tamdere yaylası, 0454 396 20 23Dünyada altın ve dolarla eÅŸ tutulan, 12 ay boyunca alınıp satılan ürün: FINDIKTürkiye, dünyanın en çok fındık üreten ülkesi. Dünya fındığının yüzde 75’ini üretiyor. Yıllık rekolte, 600- 650 bin ton civarında. 600 bin hektarın üzerinde fındık üretim alanı var ve 400 bin çiftçi ailesi fındık tarımıyla uÄŸraşıyor. Dünya fındık ihracatının yüzde 90’ını Türkiye yapıyor. Ä°talya, Ä°spanya ve ABD onu izliyor. Dört ana bölgede fındık üretimi var; Ordu, Giresun, Trabzon ve Batı bölgesi (Sakarya, Zonguldak, Düzce ve Bartın gibi). Fındık, sahilden baÅŸlayarak 750 metre rakıma kadar yetiÅŸiyor. Ä°stanbul Åžile’den Artvin Borçka’ya kadar, hemen hemen tüm kıyı illerinde fındık var. Kıyıya dik inen yamaçlarda ise baÅŸka bir ürün yetiÅŸtirmek mümkün olmadığından, Ordu ve Giresun’da geçim tamamıyla fındığa baÄŸlı. En eski fındık yetiÅŸtirme bölgesi Giresun. Zaman içinde toprak, mirasçılar arasında bölündüğünden, yeni bir fındık bölgesi olan batıyla karşılaÅŸtırıldığında, aile başına fazla gelir getirmiyor. En çok fındık Ordu’da üretilmesine raÄŸmen, en kaliteli fındık, tescilli ‘’Giresun kalite’’ fındık. Fındık, dünyada, altın ve dolarla eÅŸ tutulan, 12 ay boyunca alınıp satılan bir ürün. BÄ°R BÖLÃœMÃœ DALDAN BÄ°R BÖLÃœMÃœ YERDENNisanda fındık aÄŸaçlarının dalları yeÅŸillenir, mayısta dış kabuk çotanaklar belirir, haziranda çotanaklar patlar fındık görünür, aÄŸustosun ilk haftası hasat baÅŸlar. Ãœreticiler, fındığın bir bölümünü daldan bir bölümünü yerden toplar. Hasatın ardından, bir baÅŸkasının bahçesine girip, fark edilmeyenleri toplamaya ‘’baÅŸak’’ ya da ‘’sonlama’’ denir ve bu hemÅŸeriler arasında bir tür sessiz dayanışmadır. Toplanan fındıklar, bu yıl bir saatlik kirası 60 milyon olan ‘’patoz’’ denilen makinelerde çotanaklarından ayrılır. Sonra fındıklar, güneÅŸe bırakılarak, zaman zaman tırmıkla karıştırılarak kurutulur ve bu sırada aile üyeleri tarafından çürükleri ayıklanır. Ãœretici fındığını, piyasa ÅŸartlarına göre, tüccara ya da fındık üreticilerinin, 1938’den beri en büyük örgütlü kuruluÅŸu olan, Fiskobirlik’e satar. Fındıklı çikolata üretimi yapan Sagra, DoÄŸu Karadeniz’de, fındık ve mamülleri üzerine kurulan ilk modern tesis. Giresun’da bulunan Fiskobirlik Entegre Ä°ÅŸleme Tesisleri ise alanında dünyanın en büyüğü.Karadeniz’den çok İç Anadolu’yu andırıyorGiresun’un en güneyindeki ilçesi Åžebinkarahisar, zengin bir tarihe sahip. Karadeniz’den çok İç Anadolu’yu andırıyor. 1939’daki depremde büyük zarar görmüş, bir türlü kendini tam olarak toparlayamamış ancak yakınındaki ÅŸap madenleri nedeniyle tarih boyunca dikkat çekmiÅŸ bir yerleÅŸim. Åžablı Karahisar ya da Åžebin Karahisar adları da muhtemelen buradan geliyor. Bir zamanlar burada kaydadeÄŸer bir Rum ve Ermeni nüfusu yaşıyormuÅŸ. Åžebinkarahisarlı tanınmış kiÅŸiler arasında; Aziz Nesin, Kemal Tahir, Ara Güler ve RahÅŸan Ecevit var.KARALAHANA, KEKÄ°K, TEREYAÄžGiresun merkezden, Åžebinkarahisar tabelası izlenerek, Dereli üzerinden, 45. kilometredeki Kotana Köprüsü’ne varılır. Ä°kiye ayrılan yolun sağında Åžebinkarahisar, solunda Kümbet yazar. 10 kilometre daha kısa olan Kümbet yaylası yolundan gidebilir, diÄŸerinden dönebilirsiniz. 60. kilometredeki Kümbet yaylası, yapılaÅŸmanın fazlasıyla hissedildiÄŸi popüler bir yayla. Burada ısırgan, karalahana, kekik, tereyaÄŸ ve yayla peyniri bulmak mümkün. Birkaç restoran ve bir iki pansiyon da var. Murat Bekar’ın pide ekmeÄŸi, piknik için mükemmel. Tamdere’den sonra 2200 metredeki EÄŸribel Geçidi ve Giresun’un en ünlü çeÅŸmesi geçiliyor. Kümbet’ten sonra 30. kilometreden itibaren İç Anadolu iklimi ve görüntüleri baÅŸlıyor. 36. kilometrede soldaki Licese köyünün tabelasını kaçırmayın. Toprak yoldan iki kilometre içeride karşınıza çıkacak, 1884’ten kalma kilise, bugün ahır olarak kullanılıyor. 110 kilometrelik bir yolculuÄŸun ardından, Åžebinkarahisar’a varılıyor.EN ETKÄ°LEYÄ°CÄ° YER, KALEEn etkileyici yeri, sivri bir tepenin üzerine kurulmuÅŸ, bütün vadiye hakim kalesi. MÖ 6. yüzyılda Justinian tarafından yaptırılan kaleye doÄŸru çıkan patikadan biraz yürüdükten sonra toprak yol, taÅŸ döşeli bir yürüyüş yoluna dönüşüyor, bir süre sonra da doÄŸal basamaklardan tırmanarak kalenin giriÅŸine varılıyor. Kalenin en tepesine kadar çıkmak yaklaşık 40 dakikayı buluyor. Åžebinkarahisar, 1915 ve 1917 yıllarında, Ermeniler ve Müslümanlar arasındaki çatışmalara sahne oldu. 17. yüzyılda Åžark-i Karahisar olarak anılan ilçenin kalesinin kuzey eteÄŸinde, yerli kara taÅŸtan yapılmış iki katlı, Osmanlı han mimarisine uygun, kemerli, TaÅŸhanlar var. Trabzon’daki Sumela Manastırı’na benzetilen ancak burayı ziyaret eden turistin yarısı kadar bile meraklının uÄŸramadığı, Meryemana Manastırı, tarih boyunca daha çok definecilerin raÄŸbet ettiÄŸi bir yer olmuÅŸ. Åžebinkarahisar’ın çıkışındaki, AvutmuÅŸ tabelasından doÄŸu yönüne sapıp, üç kilometre asfalt ve sekiz kilometre de toprak yolun ardından, Kayadibi köyüne varılıyor. Sarp bir kayalığa oyulmuÅŸ dört katlı ve 32 odalı manastırda, bugün artık tanınmayacak durumda yatakhane, dersane, yemekhane, kilise gibi yapılar varmış. Bölgedeki en eski camilerden biri, Muzafferüddin BehramÅŸah tarafından 12. yüzyılda yaptırılan BehramÅŸah Camii. Mısır ve karalahana bahçesi içindeki caminin manzarası güzel. Åžebinkarahisar’a dört kilometre mesafede, akciÄŸer hastalarının raÄŸbet ettiÄŸi bir sayfiye yeri Tamzara var. Kümbet istikametinden deÄŸil, Pınarlar üzerinden Giresun’a dönerken, yol boyunca farklı manzaralar göreceksiniz. Pınarlar’daki tabelalar, yaylalara iÅŸaret ediyor. Pınarlar’dan üç kilometre sonra, saÄŸda yemyeÅŸil yosun kaplı Pınarlar Åželalesi’ni ve yol boyunca, çeÅŸmelerin üzerinde çilingir sofrası kuranları göreceksiniz. En çok tercih edilen trekking güzergahları arasında, Karagöl yaylalarında, 3107 metre yükseklikteki Karagöl tepesinin hemen altındaki buzul gölü Aygır Gölü var. KAÇINMeryemana Manastırı’na uygunsuz ayakkabılarla tırmanmakGiresun fındığının kalitesinin farkında olmamakYAKALAYINFiskobirlik’in restoranında Ziya Usta’nın yöresel yemeklerini tatmak 20 Mayıs’ta Aksu Åženlikleri’ne katılmakYemeklerde fındık yağı kullanmayı denemekÂ