GeriSeyahat Eylülde gidin, yükseklere çıkın
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Eylülde gidin, yükseklere çıkın

Eylülde gidin, yükseklere çıkın

Fotoğrafçı, eğitimci, yazar Faruk Akbaş (50), 1980’den bu yana dünyayı geziyor. Asya, Avrupa, Afrika’da bugüne kadar 40’ın üzerinde ülke gezdi, bazılarını defalarca gördü, kitaplar yazdı, sergiler açtı. 2002’den bu yana, yılda en az iki kez Borçka İlçesi’nin Gürcistan sınırında, UNESCO’nun “Dünya Biyosfer Rezervi” ilan ettiği Maçahel’e gidiyor, fotoğraf çekiyor. 11’inci kitabı “Maçahel” önümüzdeki günlerde yayımlanacak. “Türkiye’de doğası, kültürü bu kadar iyi korunmuş bölge yok denecek kadar az” diyor.

Maçahel’e ilk kez ne zaman, hangi vesileyle gittiniz?
- 2002’de, TEMA için hazırlanacak belgeselin ön hazırlıkları için gitmiştim. Ocak ayında yollar kardan kapalıydı. Gürcistan üzerinden girdik. Yolun bir kısmını yürümemiz gerekti. Maçahel’deki altı köyün merkezi olan Camili’de 15 gün kaldım. Sonraki beş yıl, yılda en az dört kez gittim, 15’er gün kalıp belgesel çekimine katıldım, fotoğraf çektim. Kemal Öner’in bölgenin doğasını, sosyal yapısını, kültürünü yansıttığı Saklı Cennet Maçahel filmi tamamlandıktan sonra bölgeyi tanıtan bir kitap hazırlamaya karar verdim, çalışmalarımı sürdürdüm. 2007’den bu yana yılda en az iki kez gidiyorum, dostlarıma uğruyorum, fotoğraf çekiyorum. Doğal ve toplumsal yapının fotoğrafik çözümlemesini içeren bir kitap hazırlıyorum.

Kaçkarlar, Küre Dağları, Yedi Göller, Abant gibi çok sayıda doğa güzelliğine sahip bölge dururken, ulaşımı zor, ücra bir bölgedeki Maçahel’e neden bu kadar ilgi gösterdiniz, nedir onu farklı kılan?
- Askeri bölge olduğu için uzun yıllar yabancıların girişine izin verilmemiş, uzaklığı nedeniyle izole kalmış. Bu sayede doğası, özgün ve çok renkli yerel kültürü korunmuş. Kaçkarlar gibi yaylaları, köyleri betonlaşmamış. Halkı ormanları, köylerin eski dokusunu korumuş. Evleri hâlâ kestane ağacından yapılıyor. Balcılık, fındıkçılık, ahşap oymacılıkta dededen kalma usuller kullanılıyor. Mısır, buğday su değirmeninde öğütülüyor. Avrupa’nın sayılı yaşlı ormanları, asırlık anıt ağaçlar, dağlar, yaylalar, dereler, göllerle gerçek bir doğa cenneti. Rekoban, Fındık yaylalarının yolundaki anıt ağaçlara çok az yerde rastlayabilirsiniz. Göl çevresinde müthiş çiçekler yetişiyor. Hiç rastlamadığım bitkiler görüyorum.

SONBAHAR ORMANLARDA YAYLADA RENK ŞÖLENİDİR

Maçahel’e temmuz, ağustosta gidiliyor genellikle. Siz sonbaharda görülmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Neden?

- Maçahel çanak şeklinde bir coğrafyaya sahip. En alçak yeri Camili 400 metre irtifada. Dağları 2 bin metreyi aşıyor. Temmuz, ağustosta bölge çok yağış aldığı için dağlar çoğunlukla bulutlu. Eylülde hava kristal gibi berrak, dağlar, ormanlar ayaklarınızın altında. Yükseklerdeki ormanlar sarı, kırmızı, kahverenginin binbir tonuna boyanmaya başlıyor, ekim ortasına kadar bu renkler yavaş yavaş aşağılara iniyor. Ayrıca ikinci bahar başlıyor ve çayırlar orkideler, binbir renkli çiçeklerle doluyor. “Sonbaharda yaylalardan rengarenk giysili kadınlar ayrıldığında yerini aşorti çiçekleri alır” derler. Köylerdeki kış hazırlıklarını izlemek bile başlıbaşına bir zevk. Pekmezler kaynatılıyor, odunlar istifleniyor, fındık ve mısırlar kurutuluyor, kışın erken bastırması ihtimalini dikkate alıp hummalı bir çalışmaya giriyor köylüler.

Eylülde gidin, yükseklere çıkın
Sonbaharda ulaşım zorlaşıyor mu?
- Aralık, mart ayları arasında yolu kapanıyor. Diğer aylarda Borçka üzerinden ulaşım sorunsuz. İstanbul’dan Batum’a direkt uçuşla gidip, Hopa’dan ya da Borçka’dan araç kiralayarak çok rahat ulaşılabilir.

Maçahel’e eylülde gidecek doğaseverlere ne önerirsiniz?
- Turlar, Camili’ye götürüyor. Oysa Maçahel’in sihirli özelliği yükseklerde. Yerel rehber ayarlayıp, kesinliklikle yaylalara çıkılmalı. Çoğunun yakınına kadar stabilize yol gidiyor. Daha sonra üç, dört saatlik yürüyüşlerle yaylaya çıkılıyor. Yükseklerdeki bitki örtüsü, aşağılardaki bulut denizi anlatılamayacak kadar güzel. Ormanların içinde yürümek büyük zevk. Fotoğraf meraklılarına, özellikle makro çekim yapanlara ormanların içinde dikkatli olmalarını, yaprakların altını karıştırmalarını öneririm. Hiç ummadıkları renklerde mantarlar, küçük canlılarla karşılaşacaklar. Doğa belgesellerinde izledikleri rengarenk yaşamdan etkilenecekler. Göllerin kıyısındaki çiçek bahçeleri, ormanlardaki orkideler görülmeye değer. Köylerde güzel ahşap evler, samandan damlar, semenderler, su değirmenleriyle karşılaşacaksınız. Maral ve Muratlı’daki iki ahşap camiye mutlaka gidilmeli. Çivi kullanmadan, geçme tekniğiyle yapılmışlar, içleri çok güzel oymalarla süslenmiş, rengarenk boyanmış.

MAÇAHEL BALININ KOKUSU BENZERSİZDİR

Yeterli konaklama tesisi var mı?

- Altı köyün merkezindeki Camili’de TEMA Konukevi’nin yanısıra birçok pansiyon bulunuyor. GEF-2 projesi kapsamında küçük pansiyonculuğu geliştirmek için kredi verilmesi, bölgede pansiyonların sayısını artırdı.

Yöresel yemekler sunan restoran var mı, ne önerirsiniz?
- TEMA Konukevi’nde, Katamize, Bumbulay gibi pansiyonlarda yerel yemekler pişiyor. Özellikle farklı usüllerde pişirilmiş sebze yemeklerini tatmanızı öneririm. Yaylalarda yürürken mutlaka çaya davet edilirsiniz. Çay aslında mükellef bir yemek demektir. Sıcak mısır ekmeği, kaymak, bal, peynir ve sürpriz yemekler çıkar sofraya...

Maçahel’den dönerken ne alınır?
- Kafkas arılarınca üretilen bal alınmalı. Kestane ve yaylalarda dağ güllerinden yapılan balların tadı acı, ancak aroması diğer yörelerin balından çok daha fazla. Alçaklarda ıhlamur ve diğer çiçeklerden yapılan daha yumuşak, acı olmayan ballar bulunuyor. Ben yayla balını seviyorum. Ceviz, ıhlamur, yörenin çok lezzetli fındığı diğer seçenekler. El işinden ahşap ürünler alınabilir. Servet Usta’ya uğrayıp sohbet edebilir, hatıra olarak hedik (karda yürümek için) alınabilir.

False