Evlere girin, sokakları adımlayın Küba’yı Kübalılar’la keşfedin
Küba’nın sokakları, kaldırımları, meydanları, evlerin balkonu gibi samimi, güvenli birer yaşam alanı.
Halk buralarda buluşuyor, sohbete koyuluyor, dans ediyor. Zemin seviyesindeki çoğu konutun sokağa bakan odaları kamuya açık. Evin hanımının elişleri, mutfakta pişirdiği yiyecekler satılıyor. Okurumuz Filiz Üskül, Küba’nın sokakları, meydanları, evlerini yazdı.
Küba yolcuları, seyahat öncesi ülke üzerine okuyarak yolculuğa hazırlanıyor elbette. Ama, aynı yerleri gezseler de farklı şeyler görerek dönebiliyor. Ben de, gördüğüm birçok şeyin yanında, dikkatimi özellikle çeken bir kaç konudan bahsedeyim istedim: Sokaklar, kaldırımlar ve evler.
Geçen ay Küba’nın birçok şehrini gezdim, şehirlerarası yolculuklarda kırsal alanı da gözlemledim. Elbette, büyük yerleşimlerle küçük taşra kentleri ve köyler arasında birçok bakımdan fark var. Bunların ötesinde ortak özellikler de dikkat çekici.
MEYDANLARDAKİ NEŞEYE İMRENDİM
Kentlerin çok büyük bölümü sömürge döneminde kurulmuş. Ancak, gezdiklerim arasında Cienfuego, bu bakımdan farklılık gösteriyor: 1600’lü yıllarda değil, 1819’da kurulmuş. Bu nedenle, Cienfuegos’un cadde ve sokakları, eski kentlerin cadde ve sokaklarına göre çok daha geniş.
Tüm kentler, kurulduğu yerin merkezini, oraya bir ağaç dikerek belirlemiş. Bu ağacın çevresine, ortada büyük bir meydan bırakacak şekilde, yönetim binaları ve zenginlerin evleri yerleştirilmiş. Kent giderek büyürken, çeşitli yerlerde meydanlar düzenlenmiş olmakla birlikte, her kentin mutlaka bir ana meydanı var, halk çoluk çocuk gelip oturuyor. Sohbet edip gülüşüyor meydanlarda. Nedense onları kıskandığımı farkettim sık sık!
Havana, Küba’nın en büyük, en kalabalık kenti. Belli ki, zamanında en zengin kentiymiş. Bu zenginlik, kendisini, süslü, gösterişli, zaman zaman Endülüs etkisini de yansıtan ama esas olarak Avrupa’daki mimari akımların etkilerinin görülebileceği binalarda gösteriyor. Özellikle merkezdeki binalar, şimdi çok bakımsız durumda olsa da, muhteşem.
PENCEREDEN PİZZA SERVİSİ
Merkezden çevreye doğru uzun sokaklar üzerine dizilmiş binalar. Sokaklar ve kaldırımlar çok geniş değil. Ama binalar da 2-4 katlı. Merkeze yaklaştıkça zemin katlarda küçük işyerlerinin sayısı artıyor. Üst katlar konut. Evlerden sokağa taşan yaşamın en belirgin işareti, sokağa doğru asılmış çamaşırlar. Temizlik duygusu yayıyorlar çevreye.
Sokakta, zemin katta, küçük işletmelerin varlığından söz ettim. Mesela, bir bisiklet tamirhanesi, büfemsi bir yer, evde yapılan pizza benzeri gıda maddelerinin satıldığı pencereler, bir küçük hediyelik eşya dükkanı, bir eskici, eğer mekan biraz büyükse otomobil tamirhanesi ya da marangoz atölyesi. Bunlar, eski Havana’nın dar sokaklarında görebilecekleriniz. Bu sokaklarda, manav, kasaplar da var el arabalarında sebze-meyve satanlar da. Hatta, boyaları dökülmüş, eski bir hoparlörden sürekli, insanın içini ısıtan Küba müziğinin yayınlandığı bir semt pazarında bulabilirsiniz kendinizi. Sokaklardan birinde, ufak yuvarlak ekmek yapan fırınları izledim. Asla bizim kadar ekmek alıp yemiyorlar. Bu küçük işyerlerinde ya da çarşı - pazarda çalışanlar, yanlarında kapaklı plastik kaplarda taşıdıkları yemeklerini yiyorlar.
MÜZİĞİN KOLLARINDA SOKAKLARDA DANS
Sokakları arşınlarken, kaldırımda, dükkan önünde ya da bina girişinde, keyifle oturan kadın-erkekleri de sıkça görebilirsiniz. Rahatlıklarını yaşamlarının sadeliğine, problemsizliğine yorabilirsiniz.
Lokantalar, barlar daha çok meydanlara bakan yerlerde. Mekan uygun olduğu için, masa ve sandalyeler barın, lokantanın önüne taşabiliyor. Yemek yerken, mutlaka Küba müziği yapan bir grup size eşlik edecektir. “Commandante Che Gurvera”yı sıkça işiteceksiniz. Pekala çatalınızı bırakıp (eğer salsa biliyorsanız) bir başınıza bile dans edebilirsiniz, gruptan biri hemen size iştirak eder, hatta sokaktan geçenler katılır. Bu görüntüler kentler için olağan, taşrada daha az rastlanıyor.
EVLERİN VAZGEÇİLMEZİ VERANDA, SALLANAN KOLTUK
Şehirlerde genellikle tek katlı evlerin hemen girişinde (salon, oturma odası, ne derseniz deyin) yine sömürge döneminden kalma, çoğu artık antika olan belli ki terkedilmiş güzel mobilyalar var. Koltuk, kanepe, sehpa, büfe, komodin... Kübalı kadınlar bunların üstlerini dantelle donatmış. Danteli çok seviyorlar, hamakları bile dantel. Birçok sıradan eve konuk oldum. Bazılarında bir kuşak öncesine ait aile fotoğrafları duvarları donatmış. Oturma odalarına kapısız bir mutfak ve koridor açılıyor. Koridorlara güneş almayan yatak odaları bağlanıyor. Dar, uzun evlerin arkasında avlular var.
Eşyaları az. Mutfaklarda dikkati çekenler: Bizlerin 50-60 sene önce heyecanla satın alıp şimdilerde unuttuğu düdüklü tencereler, ucuz elektrikli ocaklar, merdaneli çamaşır makineleri, çok eski buzdolapları. Yedikleri genelde tavuk, domuz, balık, patates, pirinç ve tropikal meyveler.
Bu arada, Küba’da, evlerde odaların kiraya verilebildiğini de not edelim. Halka karışmak isterseniz, kentte de, kırsal kesimdeki küçük yerleşim birimlerinde de oda kiralamak mümkün. Araştırmak size kalıyor.
Köylerdeki evler ise genelde bahçeli, tek katlı yapılar. Eski evlerin duvarları palmiyelerin gövdelerinden kesilen kerestelerle yapılıp çatıları da palmiye yapraklarıyla örtülmüş. Yeniler çoğunlukla briketten. Evlerin vazgeçilmezi veranda. Mutlaka sallanan iki ahşap koltuk, bunlarda oturan yaşlılar var.
GÜRÜLTÜYE KARŞI AHŞAP YOL DÖŞEMESİ
Biraz da sokağın yapısına bakalım. Ana arterler, büyük caddeler asfalt. Sokaklar, meydanlar Arnavut kaldırımı dediğimiz taş döşeme. Özellikle İspanyolların malikanelerinin önlerinde (zenci köleler tarafından döşendiğini düşündüğüm) taşlar ilgimi çekti. Türkiye’nin pek çok yerleşiminde bundan 20-30 yıl öncesine kadar yollar böyleydi. Ya söküldü ya da üzerine asfalt döküldü. Küba’da mis gibi duruyor. Şimdilerde üstlerinden turist otobüsleri, otomobil tekerlekli faytonlar ve üç tekerlekli bisikletlere monte edilmiş ilkel araçlar geçiyor. Yollar, ortasına doğru eğimli. Yağmur suları birikmesin, denize doğru aksın diye. Ve sokaklar genel olarak temiz, halk sokağa çöp atmıyor.
Sokaklarından söz ederken, taş yerine tahta döşenmiş bir sokağı da kısaca anlatayım. Havana’da zamanında bir zengin (İspanyol olsa gerek) evinin önünden geçen at arabasının tekerlekleri çok ses çıkartmasın diye yolu ahşap döşetmiş. Boyu 15, eni 5 santimetrelik dikdörtgen parkeler yıllardır bozulmamış, arada birkaç parçası değiştirilmiş o kadar...
Evlerin sokağa açılan odaları mağaza gibi
Kentin meydanına yakın evlerin sokağa açılan salon-oturma odasının elişleri satış tezgahına dönüştürüldüğü de sıkça görülüyor. Evinin önünde, sokakta küçük iskemlesinde oturan bir kadını, evinin içinde sergilediği dantelleri yaparken, gergefinde kumaşı işlerken izlemek sık rastlanan bir durum. Bazıları da bitki tohumlarından, deniz kabuklarından kolyeler diziyorlar. Bazıları da yağlıboya ya da çoğunlukla akrilik tablolar yapıyor, ne yazık ki kaliteli olmayan, şikayet ettikleri ucuz fırçalarla. Ama çok değişik resimlerle sizin zevkinizi bir güzel okşuyorlar. Küba’nın meşhur rengarenk Amerikan otomobillerini, evlerini resimlediklerinde perspektifi bulabiliyorsunuz da onun dışındaki konularda perspektif yok. Bir de harika vücutlu zenci kadınların siyah-beyaz resimleri müthiş. Bunlar da evlerinin oturma alanlarında da satılabiliyor, pazarda satış yerlerinde de.