Ege'nin başkenti ilk tercihler arasında
Yalçın Bayer
“Araştırmalarımızda İstanbul’da ve Ankara’dan, İzmir’de yaşama isteği arttığı dikkat çekiyor. Bu insanlar orta sınıf üstü... ‘Beyin göçü’ elbette vardır; ama İzmir’e doğru bir ‘sosyolojik göç’ var. İki büyük kentte kendilerini ‘siyasi ve ekonomik’ olarak kuşatılmış hisseden aileler, çocuklarını özgür bir şekilde yetiştirilmesini istiyorlar. Bunu Urla’da, Ankaralı bir ailenin –kadın ve kızıyla konuşurken daha çarpıcı şekilde gördük. Türkiye’nin siyasal-toplumsal dinamiğinin yükselen odak kenti İzmir... Bunu kesin olarak gözlemleyebiliyoruz. Ve İzmir, İstanbul ve Ankaralıların ‘yaşam’ amaçlı tercih ettikleri ilk şehir. Bu olgu, pek telaffuz edilmiyor. Üç günlük temaslarımızda Ege’yi talep edenlerin çoğunluğunun İzmir ve şirin ilçesi Urla’da yaşamak istediğini gördük. Bunu nereden de anladık: Urla’nın enginar festivali rekor ‘ziyaretçi’ aldı; İstanbul ve Ankara’dan gelenler çoktu.
İzmir’de tanınmış bir okulun yöneticisi, İstanbul ve Ankara’dan ön kayıt başvuru yoğunluğunun şaşkınlığını yaşıyor. Yönetici “Geçen yılki kayıt başvurusunun yüzde 80’i İstanbul ve Ankara’dan. Bu ilk kez oldu... Tabii bunlarda yaşadığımız siyasi ortamın da etkin olduğu düşünülebilir.” Araştırmalarımızda İstanbul’da ve Ankara’dan, İzmir’de yaşama isteği arttığı dikkat çekiyor. Bu insanlar orta sınıf üstü... ‘Beyin göçü’ elbette vardır; ama İzmir’e doğru bir ‘sosyolojik göç’ var. İki büyük kentte kendilerini ‘siyasi ve ekonomik’ olarak kuşatılmış hisseden aileler, çocuklarını özgür bir şekilde yetiştirilmesini istiyorlar. Bunu Urla’da, Ankaralı bir ailenin -kadın- ve kızıyla konuşurken daha çarpıcı şekilde gördük. Annenin anlattıkları şöyleydi: “Batı değerlerine daha çok yakın, ekonomik olarak daha yaşanılabilir... Çağdaş ve demokrat... Sosyo ekonomik durumu daha dengeli İzmir’in.” Bu talep özellikle Çeşme ve Alaçatı’dan sonra doyuma ulaşmış… Özellikle referandum öncesinden beri konut ve arsada talep patlaması olduğunu anlatıyor emlakçiler… Halbuki tarım alanları korunmalı. Ama tapu dairelerinde işler yoğun. Peki kim engelleyebilir bunu; çok zor. İzmir’de 7 üniversitede 186 bin öğrenci okuyor. Lise seviyesinde de öğrenci sayısı artıyor.
Narlıdere-İnciraltı arası İzmir’in en değerli bölgesi olarak kabul ediliyor. Hem yeşil, hem de ulaşım açısından rahatlık getirecek projelerle beslenecek. Başbakan’ın İzmir adaylığı öncesinde ‘müjdelediği’ Çiğli-İnciraltı arasındaki Körfez Tüp Geçiş Projesi (hem demiryollu, hem lastikli araçlı) İzmir’in en gözde projesi sayılıyor. Hiç kimse şu gerçeği gözden kaçırmamalı: İzmir’in iki lideri (Başbakan Yıldırım ve Belediye Başkanı Kocaoğlu) olduğunu kimse unutmasın. Sonuç olarak şu gerçek ortada... Coğrafi, iklimsel, toprak zenginliği, sosyo külterel yapısı ve eğitim olanakları ile İzmir henüz çok bakir denilebilir. Ülkenin batıya açılan penceresi; cazibe merkezi... Aziz Kocaoğlu “Çeşme (Alaçatı) bizi yoruyor” dedi... Urla’ya da İstanbul ve Ankaralıların gelmesiyle fiyatları yukarıya çektiğine ilişkin soruya yorum yapmıyor sadece “İki yerin ekonomik dengeleri bozulursa, toplumun kimyası da alt üst olur” demesi dikkat çekiyor. Bodrum gibi olup ilerde onlarında zarar göreceklerini mi söylemek istedi acaba?
İBB Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ‘İzmir’i keşfet’ programında zaman zaman sohbet ettik; açık cevaplar aldık:
- 13 yıl içinde kim olursa olsun herkese eşit davrandım; AKP’li diye ayrımcılık yapmadım. - İzmir iki sektörde sıçrama yaptı; hizmet ve turizmde... İzmir kalkınması için her ay kentin dinamikleri ile toplanıyoruz. 13yılda üç stratejik plan yaptık... Bakırköy, K.Menderes ve Çeşme-Urla-Karaburun Yarımadası’nın kalkınmasını planladık..
- 2010’dan itibaren iki kat büyüdük. Kooperatiflerin ve iş aleminin çok ciddi şekilde desteğini sağladık. 4.2 milyon kişide güven tesis ettik.
- Ben 30 ilçeyi sık sık gezerim; halkın, köylünün, üreticinin içinde yaşıyorum, demem gerek. Tabii köylümüzle, üreticimizle yakından ilgileniyorum. Tabii onların sütünü, meyvesini, çiçeğini alacağım, değerlendireceğim. Bir yerde onları kalkındırıyoruz. İhtiyacı olana koyun da, keçi de veriyorum, balıkçıya tekne de, arıcıya kovan da...
- Benim ve arkadaşlarımın bir yolsuzluk ve suistimal durumumuz yoktur. Kumpas yaptılar. Suçlarımdan birinin Leman Sam’ı getirmek için ihale açmamamız olarak gösterildi; gel de gülme!..
- Merkezi hükümetten hiçbir yardım almıyoruz, İzmir verdiğini geri alamıyor. Bunu bilir misiniz... Türkiye’de 10 yılda sanayi yüzde 100 arttı; İzmir’de ise yüzde 140... İzmir’de sanayi gerilemedi diyorlar, bilakis arttı. İzmir 55 milyar vergi beyan etti. Bunun 52,3’ünü fiilen ödedi. Ama Merkezi hükümet bütçesinden İzmir için harcanan rakam 13 milyar TL’dir. Yani İzmir’in bütçeye bu yılki net katkısı 39 milyar lira oldu.
- Adnan Saygun Kültür Merkezi, Türkiye’nin en nitelikli kültür merkezidir. Rakip tanımam... Karşıyaka’da da, şu anda Türkiye’nin ilk opera binasını yapacağız, ihaleyi yaptık.
- İzmir modeli diye bir kalkınma modeli yarattık; yerel kalkınma modeli olarak... Onun için Ekrem Demirtaş’ın dediği gibi onun için ‘Güzel İzmir’ oluyoruz.
- Neden ‘Güzel İzmir’... En iyi Büyükşehir modelini uyguluyoruz... İzmir demokratik bir kent, güven ve umut duyuluyor. En önemlisi de biz yaşamdan bir gram taviz vermeyiz.
Aziz Kocaoğlu’nun ulaştırma başta olmak üzere körfezin temizliği, körfez tasarımı, kıyı tasarım projesi, yürüyüş ve bisiklet yollarını görünce özeniyor insan. Bir çok yerlerde siyasilerin rant kapısı olarak gördükleri ‘büfe ve restoran ruhsatı’ İzmir’de yok. Çünkü bunlar kentin kimyasını bozuyormuş. Başkan da bu taleplere hiç yüz vermiyor. İşin uçunu sıkı tutuyor. Aziz Kocoğlu için İzmir’de şu anlayışı genel kabul olmuş; rakipleri bile “Aziz Bey, partizanlık adına parmağını kıpırdatmaz...“diyor - CHP’li bir siyasetçi dedi ki; “Kocaoğlu’nun görev süresi bittiğinde yaptıklarıyla olduğu kadar yaptırmadıklarıyla da ile iyi anılacaktır, hatta daha çok anılacaktır.” Ardından da ekledi: “Bunu da kentin kötü kullanılmasına, rant yağmasına açılmasına direnmesi açısından söylüyorum.” (CHP’li belediyeler, Prof. Dr. Yılmaz Büyükşehir’in Eskişehir’ini ziyaet edip bir şeyler öğreniyorlarsa İzmir’i de incelemelidirler.)
Aziz Kocaoğlu’na projelerin uzun süre geciktiği yolunda eleştiriler olduğunu biliyoruz. Nitekim muhalefet tarafından ‘beceriksizlik ve işbilmezlik’ ile uzun süre suçlandığı da yazılıp çizildi. Neredeyse dört yıl süren dava süreci bazı yatırım ve ihalelerin gecikmesine neden oldu. Çünkü bürokratlar operasyon, dava korkusuyla dosyalara imza atmaktan imtina ettiler. Aslında Ankara’da bu iktidarla iş bitirmek kolay değil... Ancak son yıllarda bu eleştirilerin kısmen azaldığına dikkat çekildi. Ankara Çankaya Belediyesinden gelen ODTÜ’den Şehir Planlanlama üzerine doktora diploması olan Buğra Gökçe, genel sekreterliğe atandıktan sonra İBB’nin projeleri gözle görülür bir hız kazanmış... Başkanının yükünün çoğunluğunu üzerine almış Gökçe... Tabii bunda da, danışman olarak görev yapan geçen dönemki Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık’ın katkısı olmuş...
- Bu arada referandum öncesinde deneme seferlerine başlayan, geçmişte içinden çıkılamaz noktaya gelmiş olan Karşıyaka tramvay hattı da kısa sürede toparlanıp hizmete sokulmuş, taraflı tarafsız yüzleri güldürmüş.
- Ahmet Piriştina’nın vefatından sonra göreve gelen Kocaoğlu yakın çevresine aday olmayacağını söylüyor. Ama buna karşılık görevini sürdürmesi yolunda baskılarla karşı karşıya kalabileceğini de hissettiriyor. Ya da biz öyle anladık. Adaylık beklentisi varsa da doğrudur. CHP’nin elindeki bir iki belediye başkanından biri Kocaoğlu... CHP sıkıntılı durumunu daha da sergilerse, Prof. Dr. Yılmaz Büyükereşen’’den sonra ‘sahneye’ çıkarılmak istenen ikinci partili olacağını söylememiz yanlış olmaz.
Kocaoğlu’nun 2019’a kadar altyapı yatırımlarının semeresini alacağı belirtiliyor. Metronun Narlıdere ve Buca hatlarının ihalesini yapacak... 40 km’lik körfez tasarımı tamamen bitip ortaya çıkacak. İzmir için gerekli bir ‘makyaj’ bu... Kocaoğlu bunu çok önemsiyor. Buca’yı Bornova’ya bağlayacak bir kısmı da tünelden oluşan yeni bir güzergah yolun projesini (2.4 kilometresi derin tünel olmak üzere 7 kilometrelik yeni güzergah) devreye soktu... Bu da Başbakan’ın Konak tüneline bir cevap sayılacak. CHP’li bir vekile, Başkan Kocaoğlu’nu sorarken ilginç bir yorum yaptı: “Bence büyük başarısı şudur. Metro ile entegre çalışan İzmir banliyö sistemini akılcı bir politika yürüterek Ulaştırma Bakanlığı ile ortak yürüttü. Siyasi çatışmaya girmedi, Başbakan Yıldırım ile yakın çalıştı ve bir ‘başarı öyküsü’ ortaya çıktı. Hangi muhalefet partisi, bu şekilde çalıştı? Aliağa’dan Menderes’e kadar mevcut demiryolu, elektrikli hale getirilip metro standardına çıkartılması da bir başarıdır. - Bütün bu yatırımlara rağmen belediyenin kredibilitesi uluslararası düzeyde en üst düzeye çıktı. İzmir’in kredi notunun Türkiye’nin kredi notunun iki misli olduğunu unutmamak gerekiyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesine açılan ‘kumpas’ davasının sürecini bilmek gerekiyor. İBB ve bağlı şirketlerine ilk operasyon 2 Mayıs 2011’de yapıldı. Ocak 2012’de Özel Yetkili Savcılık, 3 bölüm, 359 sayfadan oluşan 90 klasörden oluşan iddianameyi açıkladı. İddianamede Başkan Kocaoğlu ‘çete’ lideri olarak anılarak kendisi hakkında 397 yıl istenirken, 130 sanık hakkında toplam 1000 yılı aşan cezalar talep ediliyordu. İlk duruşma 3 Nisan 2012’de yapıldı. Adliye önüne 10 binden fazla İzmirli destek için geldi. 74 sanık ifade verdi, onları 100’den fazla avukat savundu. Kocaoğlu, Gazeteci-Yazar Gönül Soyoğul’un editörlüğünde süreci ve yaşadıklarını anlatan ‘Çete’ isimli bir kitap yazdı. Dava devam ederken FETÖ örgütünün kamudaki kadrolaşmasının yargıya uzanan bağlantıları ortaya çıkmaya başladı. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk davalarının birer FETÖ kumpası olduğu kanıtlandı. Soruşturmayı yürüten 12 hakim ve savcı ile bir emniyet müdürü tutuklandı. Kocaoğlu ve çalışma arkadaşlarının ‘çete üyeliğiyle’ itham edildiği iddianame, 27 Şubat 2017’de savcılığın ‘tarihe not düşen’ mütalaası ve mahkemenin kararıyla yerle bir oldu. Kumpas da deşifre oldu.
Kemeraltı ise başka bir dünya ve ilişkiler yumağıdır. 17. yüzyıldan itibaren canlanan büyüyen İzmir’de hızla sayısı artan hanlar, dünyanın en büyük çarşılar ve hanlar manzumesini ortaya çıkartmıştır. 17. yüzyılda sayısı 76’ya ulaşan han sayısı 19. yüzyıl sonuna kadar 176’ya ulaşmıştır. Canlı ticaret ve buna imkan veren şehir hayatı nedeniyle, Osmanlı İmparatorluğunda ilk banka kurma dilekçesi İzmir’den gelir; 1853’de banka kurmak isteyen Avrupalılar müracaatta bulunurlar. Çünkü, büyüyen ticaret hayatı artık geleneksel usullerle sermaye hareketlerine cevap verememektedir. İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş “Kemeraltı’na yeni bir cazibe merkezi kazandırmanın heyecanı içindeyiz” derken, İzmir Ekonomi Üniversitesi’ndeki yeni öğrenim modelinin üniversite yönetimleri tarafından dikkatle not edilmesini salık veririz...