Dolomiti Dağları’nda, uzun ince bir yolda..
Kuzey İtalya’da, Alpler’e dahil Dolomiti Dağları’nda yaptığımız yürüyüşler zümrüt rengi ve efsanevi bir gölden yemyeşil yaylalara, şırıl şırıl akan derelere, zaman zaman bindiğimiz telesiyejlere bin bir dekorla ‘unutulmazlarımız’ arasına girdi...
“Haydi toplan, Dolomiti Dağları’na, yürüyüşe gidiyoruz!” Çocukluğu, öğretmen anne babasının karavanlı, uzun yaz tatilleriyle geçmiş İtalyan-Fransız eşimin, Alessandro’nun yıllardır ısrarıydı Dolomiti Dağları’nda yürüyüş turu. 2014’te gittiğimiz ve yine Hürriyet Seyahat için kaleme aldığım ‘Mont Blanc’da katırlı yürüyüş turu’ gibi. Ancak bu kez bir grup, rehber ve katırla değil, kendi kendimize gidiyorduk.
‘Katlanabilir karavanımızı ve ‘mutfak çadırımız’ı aldığımız gibi düştük İtalya yollarına. Yıllardır gidip geldiğim İtalya’dan farklı bu kez göreceğim yer: Alman azınlığın yoğun olduğu ‘Alto Adige Bölgesi’, Bolzano şehri yakınları. Sokak tabelalarının önce Almanca, sonra İtalyanca yazıldığı, yaşayanların birbirlerine genellikle Almanca selam verdiği ve Almanca konuşulan ülkelerden gelen turistlerle dolup taşan bu bol çiçekli bölgenin aslında İtalya’ya dahil olduğunu, başta pizza olmak üzere İtalyan mutfağının varlığıyla hissedebiliyorum; sadece ben değil, Alessandro da…
İlk yürüşüyümüz zümrüt rengiyle ve efsanesiyle ünlü Carezza gölünün de bulunduğu Latemar Dağı’nda… 1519 metredeki gölün efsanesi ilginç: Gölde yaşayan güzeller güzeli su perisi Ondina’ya aşık olan büyücü, periyi baştan çıkarmak için bir gökkuşağı inşa eder. Ancak perinin kalbini fethetmeyi başaramaz. İstediğini elde edemeyince öfkeden gözü dönen büyücü gökkuşağını göle fırlatır. Gökkuşağının renkleri suda eriyip göle bugünkü zümrüt rengini verir. Giderken bol çıkışlı, dönüşte ise inişli yürüşüyümüz yine gölde, bu kez göl kenarındaki bir bankta dinlenerek sonlandı. Bu arada belirtelim: Yakınlarda bulunan ve 1800’lerde inşa edilmiş Grand Hotel Carezza, Avusturya İmparatoriçesi Sissi ile Agatha Christie’yi de ağırlamış.
Sonraki yürüyüşümüz ise, 1680 ile 2350 metre arasına yayılmış 57 kilometrekarelik genişliğiyle Avrupa’nın en geniş platosuna: Alpe di Siusi. Bu kez niyetimiz 2457 metreye ulaşmak. Bunun için bulunduğumuz kamptan otomobilimizle bizi 2010 metreye çıkaracak ‘panoramik’ telesiyeje gidiyoruz. Birbirinden güzel manzaralarla yaptığımız bu kısa seyahat kırdaki yürüyüşten sonra zorlu bir çıkışla devam ediyor. Sonunda zirveye, İtalyan Dağcılık Kulübü’nün (CAI) dağ oteline varıyoruz. Aslında dağcılar için yapılmış bu ‘sığınak-otel’ler Alpler’de bir gelenek. Bizim gibi yürüyüşçülerin uğrayıp bir şeyler içebildiği, tuvaletinden yararlanabildiği yaz-kış açık bu mekanlar, geceleri dağcılara uygun fiyata ranzalı odalar ile yeme içme imkanı sunuyor. Otelin bahçesi ‘manzaralı bir balkon’ adeta: Dolomitiler’in baş döndürücü Vajolet Havzası karşımızdaki. Zorlu çıkışın inişi de hayli zorlu oluyor; hele bir de telesiyejin akşam 6.00’da kapandığını fark ettikten sonra!
Bletterbach Kanyonları ise yürüyüşlerimiz sırasında kask takma zorunluluğu olan tek nokta. Bölgedeki kayalar 280-260 milyon yıl öncesinde, Kuzey Afrika’daki volkanlardan püsküren lav ve küllerden oluşmuş. Çok dik inişler ve dönüşteki çıkışların bir bölümü, dağcılarca konan merdivenlerle kolaylaştırılmış. Kanyonlar, Dolomiti Dağları’ndaki kaya çeşitliliğinin bir numunesi adeta..
Dolomiti efsanelerinin en efsanevi olanı!
Ve şimdi de kuş uçuşuyla 100 km uzaklıktaki Tagliamento Vadisi’ndeyiz! Özellikle kış turizmiyle bilinen Forni di Sopra isimli dağ köyü masallardan çıkma. Yarı ahşap, yarı taş evlerin duvarları, dağ hayatını tasvir eden resimlerle rengarenk. Köye iki km uzaklıktaki kampımız emekli çiftlerle dopdolu. Forni di Sopra’ya otomobille 60 km uzaklıktaki Lavaredo’nun Üç Zirvesi (Tre Cime di Lavaredo) bölgedeki en ilginç yürüyüş alanımız oldu. Dolomitiler’in en zoru sayılan bu zirvelerin ikisi dağcılarca ilk kez 1933’te tırmanılmış. ‘Dolomiti efsanelerinin en efsanevi olanı’ diye nitelenen bölge bugün maalesef ‘turist tuzağı’ haline gelmiş durumda. Öncelikle belirtelim: Kaç saatliğine bırakırsanız bırakın otopark parası olarak bir otomobilden 25 Euro alınıyor ki çok yüksek bir rakam! Dikkatimizi çeken ikinci nokta ise, yakınlardaki turistik Cortina şehri ve civarından gelen turistlerin Disneyland’a gidercesine çoluk çocuk yüzlerce kişilik gruplar halinde bölgeye akması. Daha yarım saatlik ilk etapta yürüyüşü bırakan ve çektikleri birkaç fotoğrafla yetinen turistlerle başlangıçtaki sayı, üç saatlik yürüyüşün sonunda hayli azalıyor. Halbuki efsanevi Üç Zirve, günün değişen ışıklarıyla baştan sona görülmeye değer.
Rotaları nasıl bulduk?
Yürüyüş planlarımızı nasıl yaptığımıza gelince.. Dağcılık geleneğinin oturmuş olduğu tüm ülkelerde olduğu gibi İtalya’da da dağlar yıllar öncesinde kağıda dökülüp, haritalandırılmış, çok sayıda rota çıkarılmış. Turing İtalya’nın Dolomiti başlıklı rehber kitabında yer alan rotaların yanı sıra, gittiğimiz bölgelerin turizm ofislerinden edindiğimiz ayrıntılı harita ve bilgi de başlıca kaynağımız oldu. Dağlardaki panolarda ise seçtiğimiz rotalar numaralarıyla ve bir sonraki noktaya varış süreleriyle ayrıntılarıyla gösteriliyor. Konuya ilişkin bilgiyi İtalyan Dağcılık Kulübü CAI’nin İtalyanca, İngilizce ve Fransızca hazırlanmış internet sitesinden edinebilirsiniz: www.cai.it
Bunları unutmayın!
-Rahat, su geçirmeyen, yanlış bir harekette bileğinizin burkulmasına engel olacak şekilde boğazı yüksek, dağ yürüyüşü ayakkabısı.
-Uzun yürüyüşlerden sonra ayaklarınızda oluşabilecek su toplaması, sıyrılma vs gibi sorunlar için yara bandı ile yine ayaklarınız için nemlendirici krem.
-Dağlarda, hiç beklemediğiniz bir anda yağmur bastırabiliyor. Ayrıca yaz güneşi aşırı yakıcı olabiliyor, kısacası yağmurluk ile güneş kremi.