DNA ile sanatın buluştuğu yer
İsimleri İclal-Tayfun Özçelik. Biri genetik profesörü, diğeri ise bankacı. İkilinin DNA sarmalından hareketle yaptıkları fular, masa örtüsü, yastık kılıfı gibi sanat eserleri New York Metropolitan’dan Sabancı Müzesi’ne kadar pek çok yerde sergileniyor.
Leonardo da Vinci, bilimle sanatı buluşturarak hâlâ dikkat çeken ve insanın aklını kurcalayan ilginç formlar armağan etmişti insanlık tarihine. Çünkü anatomik açıdan en büyük sanat eserlerinden biri olan insan vücuduna kayıtsız kalmak kolay değildi. Atomun parçalanışı ile birlikte ortaya çıkan moleküller ise Wassily Kandinski ve Piet Mondrian gibi isimlerin ilham kaynağıydı. Paul Klee ve Marcel Duchamp da X ışınlarının tıpta kullanılma biçiminden yola çıkarak bambaşka anlamlar katmışlardı.
DNA keşfedilip o olağanüstü güzellikteki sarmal ortaya çıktığı zaman, Oxford Üniversitesi sanat tarihi uzmanlarından Martin Kemp, “Genom sanatının Mona Lisa’sı” demişti buna. Bu sarmalın sanatçılara ilham vermemesi düşünülemezdi elbette. Nitekim, İclal-Tayfun Özçelik çifti, bu sarmalı Türk motifleriyle birleştirip bambaşka bir şeye dönüştürdüler. Arkasından da bunlar yastık kılıfı, fular, eşarp gibi şeylerin üzerine nakışladılar. Kimi uluslararası kongrelerde çantalara işlendi, kimi Nature Genetics gibi dergilere kapak oldu. Böylece bilim, sanat aracılığıyla gündelik hayatın bir parçası haline dönüştü.
Doğal olarak, sanat çevreleri de ilgisiz kalmadı bu yeni sanat türüne. Sabancı Müzesi’nden New York Metropolitan Müzesi’ne kadar pek çok ünlü kurum, bu sanat eserlerini koleksiyonlarına katmakta gecikmedi. “Bu eserleri ilk kez 2005’te Mendel Müzesi’nde düzenlenen bir bilimsel toplantıda sunmuştuk” diyor İclal-Tayfun Özçelik çifti ve şöyle devam ediyorlar: “Tahminimizin ötesinde bir ilgi ile karşılaştık. Bu eserlerin örnekleri New York Metropolitan Müzesi tarafından alındı. Ankara’da bir zamanlar halamızın yöneticiliğini yaptığı Olgunlaşma Enstitüsü hocaları tarafından ilk örnekleri üretilen fular, masa örtüsü, yastık kılıfı gibi el işi ürünler giderek gelişti ve Sabancı Müzesi, New York Metropolitan Müzesi, Cold Spring Harbor Laboratories gibi kurumların sanat mağazalarına girdi.”
(www.scienceconnection.com)
Dali’nin DNA figürlü tabloları
Genetİk kavramının farklı bir bakış açısıyla yorumlanmasının ilk çarpıcı örneklerini ünlü ressam Salvador Dali’de görmek mümkün. Çünkü, Dali’nin 50’lerde yaptığı eserlerinin bir bölümünde doğrudan DNA figürleri yer alıyor. Dali sonrası gelişmelere bakıldığında da, sanatçıların bilimdeki bu gelişmelere uzak kalamadığı görülüyor. Bu sanat akımının çarpıcı örnekleri Avrupa ve Amerika’daki büyük müzelerde sergileniyor. Üniversitelerin sanat bölümleri sempozyumlar düzenleyerek bilim-sanat ilişkisi üzerinde duruyorlar ve sanatçıların genetiği, görsel sanatlar alanında nasıl yorumladıklarını inceliyorlar. The Wellcome Trust ve Gulbenkyan Vakfı gibi kurumlar ise sanatçılarla bilim insanlarının birlikte üretecekleri eserleri destekleyen fonlar kuruyorlar.