Değerlerin hastalanması
Değerlerin hastalanması, değerlerin hastalığı veya hastalanan değerler…
DeÂyim; AmeÂriÂkaÂlı yaÂzar Henry ClaÂuÂsen'in ‘AlelâÂdeÂnin ÖteÂsi’ (BeÂyond the OrÂdiÂnary) adÂlı eseÂrinÂde, çaÂğıÂmıÂzın buÂnaÂlım seÂbepÂleÂrinÂden biÂri olaÂrak gösÂterÂdiÂÄŸi ‘VaÂlue SickÂness'in karÂşıÂlıÂğı.
DeÂÄŸer yarÂgıÂlaÂrıÂnın alÂtüst olÂmaÂsıyÂla orÂtaÂya çıÂkan raÂhatÂsızÂlık, geÂleÂcek doÂÄŸuÅŸÂlaÂrın haÂberÂciÂsi olÂduÂÄŸu kaÂdar eÅŸiÂÄŸinÂde buÂlunduÂÄŸuÂmuz çöÂküşÂleÂrin de haÂberÂciÂsiÂdir.
EsaÂsen, haÂyaÂtın kaÂnunÂlaÂrınÂdan biÂri de, ölüş ve oluÅŸÂlaÂrın süÂrekÂli birÂbiÂriÂni izÂleÂmeÂsiÂdir.
ÇaÂğıÂmıÂzın büÂyük beÂyinÂleÂrinÂden biÂri olan ToynÂbee, 1940'lı yılÂlarÂda, BaÂtı uyÂgarÂlıÂğıÂnı saÂnık sanÂdalÂyeÂsiÂne oturtÂtuÂÄŸu eseÂri ‘CiÂviÂliÂzaÂtiÂon on TriÂal’ (MeÂdeÂniÂyet YarÂgıÂlaÂnıÂyor) da ÅŸu tesÂpiÂti yaÂzıÂya geÂçiÂrirÂken, zaÂmaÂnüsÂtü bir gerÂçeÂÄŸi diÂle geÂtiÂriÂyorÂdu:
"MeÂdeÂniÂyetÂleÂrin ölüÂmüÂne yol açan yaÂraÂlar, eÂsaÂsınÂda madÂdeÂsel yaÂraÂlar deÂÄŸilÂdir."
GerÂçekÂle dost olanÂlar biÂlirÂler ki, inÂsaÂnı acıÂlaÂrın kuÂcaÂğıÂna atan ve meÂdeÂniÂyetÂleÂri çöÂkerÂtip, kavÂram ve kuÂrumÂlaÂrı yozÂlaÅŸÂtıÂran, inÂsaÂnın inÂsaÂnı horÂlaÂmaÂsıÂ, insanın insana ihanetidir.
Ä°nÂsaÂnın koÂruÂnan onuÂru her türÂlü ekÂsiÂÄŸe ve acıÂya göÂğüs geÂreÂbiÂlirÂken, ayÂnı onuÂrun ayak alÂtıÂna alınÂmaÂsı, madÂdeÂsel ihÂtiÂÅŸamÂlaÂrın yaÅŸama ÅŸansını yok etmektedir.
Ä°nÂsaÂnı kahÂreÂden en zeÂhirÂli beÂla, onun, hemÂcinsÂleÂriÂnin ihaÂnet ve söÂmüÂrüÂsüÂne maÂruz kalÂmaÂsıÂdır.
Ä°nÂsaÂnın inÂsaÂnı horÂlaÂmaÂsı, yaÂlaÂnı egeÂmen kılÂmaÂyı zoÂrunÂlu haÂle geÂtiÂriÂyor. Bu yüzÂdenÂdir ki, biÂzim ülÂkeÂmiÂzin de içinÂde buÂlunÂduÂÄŸu koÂca bir ‘İslam dünÂyaÂsı’, yaÂlaÂnı iyi söyÂleÂyen ve iyi kulÂlaÂnan kadÂroÂlaÂrın penÂçeÂsinÂden kurtulamıyor. YaÂraÂtıÂcıÂlık ve erÂdem giÂbi deÂÄŸerÂler açıÂsınÂdan son derece yetersiz olan bu kadÂroÂlar, büÂyük kitÂleÂleÂri kanÂdırÂmakÂta, hatÂta kenÂdiÂleÂriÂni onÂlaÂra ‘alÂterÂnaÂtiÂfi olÂmaÂyan adamlar’ diÂye kaÂbul etÂtiÂreÂbilÂmekÂteÂÂler.
YaÂlaÂnı egeÂmen kılÂmaÂnın yoÂlu (ve soÂnuÂcu) ise deÂÄŸerÂleÂrin aşınÂmaÂsı, karÂgaÂÅŸaÂÂnın orÂtaÂlıÂğı sarÂmaÂsı oluÂyor.
Su buÂlanÂdıÂrılÂmaÂdan, yaÂlaÂna rıÂzık olaÂcak avÂlar yaÂkaÂlaÂmak imkân dıÂşıÂdır. Birileri suyu sürekli bulandırıyor.
Su buÂlanÂdıÂrıÂlıp kavÂram karÂgaÂÅŸaÂsı baÅŸÂlaÂyınÂca da deÂÄŸerÂler koÂkuÂÅŸur, yaÂlan yeÂni yaÂlanÂlar üreÂtir, cüÂceÂler dev diÂye suÂnuÂlur.
Ve niÂhaÂyet, kaÂos, inÂsaÂnı boÂÄŸaÂcak bir yoÂÄŸunÂluÂÄŸa ulaÂşır…
ÇaÂğıÂmızÂda bu anÂlamÂda bir kaÂos, tüm madÂde feÂtihÂleÂriÂnin görÂkemÂli salÂtaÂnaÂtıÂna raÄŸÂmen, inÂsaÂna kan kusÂturÂmakÂtaÂdır.
TesÂpitÂleÂri ideÂoÂloÂjik olÂmakÂtan çok biÂlimÂsel ve nesÂnel veÂriÂler suÂnan bir diÂzi düÂşüÂnür (ToynÂbee, SoÂroÂkin, OrÂteÂga Y GasÂset, GuéÂnon, GaÂraÂudy, From vs.) çaÂğıÂmıÂzı ‘buÂnaÂlım çaÂğı’ ilan ederÂken, daÂha çok, deÂÄŸerÂleÂrin yozÂlaÅŸÂtıÂrılÂmaÂsıÂna dikÂkat çekÂmekÂteÂdirÂler.
Evet, ısÂtıÂraÂbıÂmıÂzın alÂtınÂda deÂÄŸerÂleÂrin ve deÂÄŸer sisÂtemÂleÂriÂnin çürümesinden kayÂnakÂlaÂnan geÂriÂlikler yatÂmakÂtaÂdır.
Değerlerin hastalanmasını önleyen, hastalanan değerlerin tedavisini sağlayan temel disiplin felsefedir.
Bir toplumda, hastalanan değerlerin ölümcül bir noktayı gösterip göstermediğini anlamak isterseniz, orada felsefeye itibar edilip edilmediğine bakın.
Felsefeye itibar zayıfsa, hele hele felsefeden nefret varsa deÄŸerler ağır biçimde hastalanmıştır ve bu hastalığın sonu büyük ihtimalle felç veya ölümdür.Â
Türkiye’de değerlerin ağır biçimde hastalandığını çok iyi bilenlerden biriyim. Bu hastalığın ölümcül olabileceğine ilişkin söylemlerim de vardır.
Keşke o söylemlerimde aldanmış, ıskalamış olsaydım.
Hayır, öyle olmadı.
Bakın, Allah ile aldatmanın saltanat dönemini temsil eden bugünkü iktidarın Millî Eğitim’i kotaran kurmayları, okullarda bir zerrecik kalmış felsefe derslerini katletmek üzere, yoz bir ‘tarikat dalaveresi’ ile bu dersin üstüne gidiyor.
Felsefeyi, sağlam bir din anlayışının güdümüne vermenin bile yanlış olacağı aklı başında insanların bildiği bir gerçek iken, bunlar tutmuş, kendi sakat din anlayışlarını felsefe derslerinin denetçisi ve yönlendiricisi yapacak düzenlemelere tevessül ediyorlar.
Şaşacak bir yanı yok bunun.
Gazetelerin yazdığı (örneğin, 3 Ekim tarihli Radikal) doğru ise bir yandan günlük hayatı Afganlaştırırken, bir yandan da düşünebilecek birkaç insana ufuk açması söz konusu olan felsefe derslerini ağır bir insanlık suçu işleyerek katlediyorlar.
Düşünen insandan nefret, Allah ile aldatanların şiarıdır. Ben bu şiarın işlevsel kılınmasına hayret etmiyorum; benim hayret ve biraz da nefret ettiğim, ‘düşünen adam’ sayılan birtakım kalem erbabının, bu ‘felsefe katlediciler’e, özgürlük, çağdaşlık ve insan hakları diye diye yıllardan beri destek verme gafletleridir.
Gafletinizin hayrını görün, hanımlar, beyler!
Benim, Allah ile aldatmanın dinci kurmaylarına sitem gibi bir niyetim yok; çünkü böyle bir sitemden hiçbir sonuç çıkmayacağını biliyorum. Benim sözüm sizedir ve şudur:
Yazıklar olsun size ve size, ‘düşünen adam’ muamelesi yapanlara!