Darajani Pazarı’nda geçmişe ışınlandım
Elektrik mühendisi Metin Denizmen’in (56) seyahat tutkusu öğrencilik yıllarından kalma. Çalışırken de her fırsatta “bilmek arzusu”yla seyahate çıktı.
Mesude ERŞAN
Onun için seyahat, sınırlara karşı koymak. Evreni, dünyayı, hayatın anlamını keşfetmek. Yedi yıl önce emekli olduğunda küçük bütçeyle güzel seyahat etme becerisini geliştirdi. Gezdiği ülkeler 34’e, şehirler 200’e ulaştı. “Dar bütçeli gezi daha öğretici ve heyecanlıdır” diyor. Tanzanya’nın Zanzibar Adası’nda balıkçı köylerine hayran kalan Denizmen, başkentte ise ahşap oyma, pirinç kakma ustalığından etkilenmiş.
Seyahat sanıldığı gibi büyük bütçe gerektirmez. Rehber kitaplar, internet yardımıyla iyi planlandığında maliyet makul hale gelir. Benim her gezimde artırdığım para, gelecek gezimin mayasını oluşturur. Hosteller çok ucuz. Bazen aileler evlerinin odalarını açıyor. Gidilen yerin mevsimi önemli. Örneğin Türkiye’nin kışında, Güney Yarımküre’deki sıcak tropikal ülkelere gitmenin keyfi başkadır. Baharda Avrupa, özellikle Balkanlar dikkatli gözlere doyumsuz güzellikler sunar. Seyahetlerimde önce, tarihe mal olmuş kültürel yapıları, ibadethaneleri, sonra panoramik noktaları, sokakları ve özellikle pazar yerlerini keşfederim. Ülke halkını en iyi buralarda tanırsınız. Gezilerimde mutlaka günce tutarım.
ÖĞLEN SOKAKLAR BOŞALIYOR
Geçen şubatta gittim Tanzanya’ya. Zanzibar, Unguja ve Pempa adında iki adadan oluşan bir özerk yönetim. Dar Es Selam’dan 35 kilometre uzaktaki Unguja Adası’na giden feribotun güvertesinde geçen iki saatlik yolculuk, yüzümü yalayan rüzgar, ana karadaki safari yorgunluğumu almaya yetti. Zanzibar’ın başkenti Stone Town, bembeyaz mercan kumlu sahilleriyle uzaktan Güney Hindistan’ı çağrıştırıyor. Gümrükten geçtim. Limandan çıkıp, elimde otel adresiyle kentte yürümeye başladım. Labirente benzeyen sokaklarda tek levha yok. Öğle sıcağında herkes gölgeye çekilmiş, adres soramıyorum. Peşimde üç ayakçı geliyor. Bir saat dolaştıktan sonra bulduğum oteller de dolu çıkınca peşimdeki ayakçıya teslim oldum.
Zanzibar’a aylardır elektrik verilmiyormuş. 1,5 milyon nüfuslu adalardaki tüm işletmelerin kapısının önünde bir jeneratör var. Kimi, Tanzanya tarafından cezalandırıldıklarına inanıyor. Kimi 35 kilometrelik su altı kablosunda arızayı bulmanın zaman alacağını söylüyor. Eşyalarımı bırakıp, balık kokusu otelime kadar gelen limana gidiyorum. Ahşap yelkenliler balıktan dönüyor. Sepetler dolu. Dev kılık balıkları omuzlarda taşınıyor. Ahtapot hevenkleriyle dolu bazılarının elleri. Bir köşede, büyük bir gürültüyle mezat yapılıyor.
GEÇMİŞE GÖTÜREN MEKANLAR
Shangani, kentin turistik bölgesi. Öğlen 40 dereceye yaklaşan sıcaktan kurtulmanın tek yolu, kafe veya restoranlara sığınmak. Güneş, Hint Okyanusu’nun ufkuna devrilirken, sahil hareketleniyor. Gençler, mercan kumları üzerinde futbol oynuyor. Çocuklar beyaz donlarıyla denizde. Yabancıların “dhow” adını verdiği geleneksel balıkçı tekneleri açıklarda kocaman yelkenleriyle seyrediyor.
Creek Sokağı, şehrin tarihi ve yeni bölgeleri arasındaki sınır. Darajani Pazarı bu caddede. Sanki yüzyıllar öncesine ait bir film seyreder gibiyim, baharatçıları, balıkçıları gezerken. Yol ortasına uzatılmış devasa balıklar, ahtapotlar, muz hevenkleri müşteri bekliyor. Siyah çarşaflı, üzüm gibi siyah gözlü kadınlar alışveriş yapıyor. Yolun karşısındaki Jamhuri Gardens (halk bahçeleri), dev ağaçlarının gölgeleriyle ferahlatıyor insanı.
Anglikan katedralinin yanında, bir çukurun içinde, boğazlarında zincirleri ile köle heykellerini gördüğümde, o yılların çığlıklarını, işkencelerini işitir gibi oldum, yüreğim daraldı. Son köle pazarının içindeydim. Bu utanç, 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar devam etmiş ve Araplar inatla bu ticareti sürdürmüş.
KAPILAR ZENGİNLİK GÖSTERGESİ
Katolik kilisesinin yorgun binasını dolaşıyorum çepeçevre. Zanzibar, farklı dinlerin hoşgörü merkezi. Renkli veya simsiyah örtüleri içerisinde, sıcak bakışlı, siyah gözlü Afro-Arap kadınlar fotoğraflarını çekmek için izin istediğimde, rahat davranıyor. Davranışları taassuptan uzak. Kadınlar pazardan mağazaya hayatın içinde ve üretken.
Adadan aklımda kalan, 19. yüzyılda ticaretle gelen zenginliği yansıtan binalardan çok, kapılar ve oymalar. Kapı üzerindeki pirinç kakmaları büyüleyici. Bunlar bina sahibinin zenginliğini gösteriyor.
Unguja Adası’nın doğusundaki turkuaz denizlere uzanan beyaz mercan kumlu sahilleri, Matemwe, Kiwengwa, Bwejuu, Paje ve Jambiani çok popüler plajlar. Darajani Pazarı’nın önünden kalkan, daladala adlı kamyonetlerle ulaşılıyor adanın uzak köşelerine. Köylerde mercan kayalarından yapılmış evler çıkıyor karşınıza. Örneğin Nungwi’de hayat durmuş gibi. Okyanusun çekilme saatinde, beyaz kumlarda kanallar oluşturarak sular uzaklara akıyor. Bütün tekneler hayatları sona ermişçesine kumların üzerine oturuyor.