Dalaman’dan çıktık yola...

Aydınlık bir kış günü Ege’de olmanın tadı başka! Burada yaşayanlar bilir. Bu cennet coğrafyanın insanları, yazdan ziyade kış aylarını sever. Çünkü turist kalabalıkları el ayak çeker, doğayla baş başa kalınır. Türkiye’nin kuzeyinde kışın hâkim renkleri puslu gri ve kar beyazıyken güneyde doğanın göz alıcı yeşili dört mevsim gözden kaybolmaz. Hele ki birkaç gün üst üste yağmur yağar, ardından da güneş açarsa peşinden renk cümbüşü başlar. Bitkiler, ağaçlar yıkanır ve adeta tozsuz bir yeşile bürünür. Kışın gelişiyle renk renk açan siklamenler ve anemonlar, bitki örtüsüne renk katar. İşte ben de böylesi bir günde Dalaman rotasına başlıyorum.

Tren geçmeyen gar!

İlk istikametim, bölgenin cennet köşesi Yuvarlakçay. Köyceğiz Ortaca yönünde giderken Beyobası sapağından girip her yanı bereketli bahçelerle dolu köylerin arasında ilerliyorum. Levhalar beni doğruca Yuvarlakçay’a çıkarıyor. Pınarköy sınırındaki Yuvarlakçay, berrak akarsuyu, pınarları ve çavlanlarıyla bölgenin en sulak ve serin ormanlık alanlarından biri. Bu nedenle yaz sıcaklarında bölgede en çok rağbet gören yerler arasında. Ancak bana sorarsanız Yuvarlakçay bahar ve kış aylarında da çok güzel.

Yörenin ününe ün katan bir diğer unsur ziyaretçisine bolca seçenek sunan kır lokantaları. Çoğu akarsu kıyısında kurulu bu mekânlar, daha çok uzun kahvaltılar için tercih ediliyor. Doğrusu dev ağaçların gölgesine kurulmuş ahşap çardaklardan birinde yer sofrasına oturup sular hemen altınızda çılgınlar gibi akıp giderken kahvaltı etmenin tadına doyum olmuyor. Çeşit çeşit peynirlerin, sahanda köy yumurtasının, sıcak ekmek üstüne taze tereyağının ve mis gibi Köyceğiz balının lezzeti bir yana; Muğla’nın gözde yemeği ‘yoğurtlama’ gerçekten insanın gününü güzelleştiriyor. Mükellef bir kahvaltıdan sonra çayın üzerine kurulmuş salıncaklarda eğlenceli anlar yaşıyor, bol bol fotoğraf çekiyoruz. Ardından civardaki orman içi yollarda yürüyüşe çıkıyoruz. Mavi gökyüzünü örten sıklıktaki ağaçların dalları arasından süzülen ışık huzmeleri, adımlarımızın gölgelerini uzattıkça uzatıyor.

Öğle saatlerinde Dalaman’daki en ilginç yapılardan birini keşfetmek üzere yola çıkıyoruz. Havalimanına giden yolun üzerindeki Tarihi Dalaman Tren Garı, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne (TİGEM) ait çiftlik arazisinin içinde. Son derece bakımlı bahçesiyle dikkat çeken bu arazi, halkın ziyaretine açık. İçeride palmiyelerin karşılıklı sıralandığı yürüyüş yolları, sinema-tiyatro salonları, misafirhane ve lokal gibi olanaklar var. Çiftliğin gözbebeği, dünyada trenin uğramadığı tek yer olarak bilinen istasyon. Garın ilginç hikâyesi, Osmanlı dönemine uzanıyor. Şöyle ki: Abbas Hilmi Paşa, 1905’te gemiyle Sarsala Koyu’na gelir. Bugünkü Dalaman’ın henüz ortada olmadığı günler. 30 kadar evin olduğu Söğüt Köyü civarındaki bölge, verimli toprakları ve uçsuz bucaksız ovalarıyla av meraklısı Abbas Hilmi Paşa’nın büyük beğenisini kazanır.

Bölgeye yerleşen Mısır hıdivi, kısa sürede buraya bir iskele ve depo inşa ettirir. Diktirdiği ağaçlarla etraftaki bataklıkları da kurutan hıdiv, son iş olarak Dalaman’a bir av köşkü inşa etmek için harekete geçer. Aynı günlerde hıdivin Mısır’da yaptırmak istediği bir tren istasyonu projesi vardır. Her iki projeyi de Fransız mimarlara emanet eder. Hızlıca binaların projeleri hazırlanır ve biri Fransa’dan Dalaman’a, diğeri de Mısır’a olmak üzere iki ayrı gemi, malzemelerle birlikte yola çıkar. Rivayete göre gemilerin rotaları yanlış verilir, bazı söylentilere göreyse malzeme ve projeler yanlış gemilere yüklenir. Fakat sonuçta Mısır’a gitmesi gereken tren istasyonu projesi Dalaman’a, av köşkü projesi Mısır’a gider.

Sarsala Koyu’na gelen gemilerdeki malzemelerin bir kısmı, Abbas Paşa’nın sıcağa dayanıklı diye Mısır ve Sudan’dan getirdiği işçilerin sırtında; daha ağır malzemeler kağnılarla 12 kilometrelik mesafeye götürülür. Hıdiv Abbas Paşa bu kağnıların geçmesi için alana özel yol yaptırır. Vakit kaybedilmeden inşaatlar başlar, kısa süre sonra Dalaman’da bir tren istasyonu, Mısır’daysa o yıllar için oldukça modern ve konforlu bir av köşkü ortaya çıkar. Hatta plana göre çalışan işçiler, önüne bir bilet gişesi yapmış ve ray döşemiştir. Abbas Paşa bitmiş binayı yıktırmaz ancak gişe bölümünü ve rayları kaldırtır. Bugün bu rayların bir kısmı hâlâ binanın arka kısmında öylece duruyor.

Kumzambaklarının izinde Issız kumsallarda yürüyüş yapmayı sever misiniz? Açıkçası ben bayılırım. Güneşli bir kış gününün öğleden sonrasında denizin yumuşak dalgalarla gün boyu yıkadığı ıslak ve serin kumların üzerinde yürümek için fırsat kollarım.

Dalaman rotasında kendimizi dünya güzeli Sarıgerme kumsalına atıyoruz. Sarıgerme Plajı’nda sonbaharda açmaya başlayan, nesli tükenme tehdidi altındaki kumzambakları, görüntüsü ve kokusuyla insanı kendine hayran bırakıyor. Birkaç yıl öncesine kadar sayısı iki elin parmaklarını geçmeyen kumzambakları, doğaseverlerin desteğiyle artık çok daha sık görülüyor.

Kumsal gezintisinden sonra günbatımı için Dalyan’a uzanmak iyi fikir. Nar ve narenciye bahçeleri arasındaki yolda böğürtlen toplama molası veriyoruz. Tekneler kanalda ağır ağır ilerlerken insan boyunu aşan sazlıkların kıyısında Kral Kaya Mezarları’na doğru yürüyorum. Manzara müthiş! Belediye kafesine oturup taze sıkılmış nar suyumu yudumlarken “İyi ki buralara gelmişiz” diyorum.

Oteller şu anda indirimli

-  Dalaman civarındaki en güzel açık hava pazarlarından biri pazartesi günleri Köyceğiz’de kuruluyor.
- Köyceğiz’de yörenin meşhur balından alın.
- Bölgedeki otellerin birçoğu kışın yüzde 70’e varan indirimler uyguluyor. Özellikle sahil otellerinin kapalı olma ihtimaline karşı
rezervasyon yapın.