Son Güncelleme:
CÄ°K OOPS!.. Can'ın kuÅŸu kalkmaz, kuÅŸu kuÅŸu kalkmazzz...Bu iki ÅŸarkı dönüp duruyor kafamdaki kasette. Onlar dönüp durdukça ben daha dünyaya bağımlı, ayakları
CÄ°K OOPS!.. Can'ın kuÅŸu kalkmaz, kuÅŸu kuÅŸu kalkmazzz...Bu iki ÅŸarkı dönüp duruyor kafamdaki kasette. Onlar dönüp durdukça ben daha dünyaya bağımlı, ayakları yere basan bir genç kız (e açık) pempeliÄŸinde dolaşıp duruyorum. Optimist oluyorum ÅžEKERIM. Ãœlkemizde güzel ÅŸeyler de oluyor. Valla ve billahi söylüyorum. GüneÅŸ açıyor mesela. Çok güzel. En güzeli. AÄŸÄŸcaa geliyor. Mahkemeye çıkıyor. Oya BaÅŸar-Levent Kırca muhteÅŸem magazinel ayrılık trajedisi yaÅŸanıyor, göbek atma seansında mendil bitiyor, antremansız kilo sorunlu arkadaÅŸlar eÄŸlenirken kan ter içinde kalıyor, Can'ın kuÅŸu kalkmıyor felan. Bütün bunlar hayata ait, güzel ÅŸeyler. Sonra aniden soÄŸuk hava dalgası gelecekmiÅŸ oluyor. Bütün postmodern yazım kuralsızlıklarının havası çöküyor aniden. Insanın içine huzurlu bir hüzün doluyor. Ben bir hafta sonra öğrenince çok daha ilginç buluyorum bunları. "Aaa ne ilginç" nidası yapıyorum. Bütün bunlar olurken ben çok çok havalıyım ya, yurtdışına çıkıyorum. Yurtiçinde dolaÅŸsam mesela? Hiç yazmam öyle. Anlatamam yaaa. Ne ayıp biÅŸii sanki yurt içinde dolaÅŸmak. Ama dışına çıktım ya, hemen yazmam lazım. Ä°ZLENÄ°MLERÄ°MÄ° AKTARICAM!. Hatta "Benim Amsterdam'ım" diye bir kitap bile patlatabilirim. Bu iÅŸler böyle oluyor. Amerika'ya gittik diyelim. Hemen hooop "Benim Amerikam". Italya'ya gittik. Hopp bir tane de "Benim Italyam". Herkesin kendi dünyası var dedikleri bu iÅŸte. Herneyse yazar yurtdışına çıkar. (Bir tek kendisi kendi kendine yazar diye hitap ettiÄŸi halde çıkar). Ve hasta olur. "Sick" olur kendisi. Ilk günden home sick olunmayacağı için basbayağı grip gibi bir ÅŸey olur. Ama yazar, kendine en nihayet bir "yazar stili" vererek kendini kalemi kağıdıyla resepsiyona atar. Tabii ki bu stil uÄŸraşı yüzünden hiç bir ÅŸey yazamaz. Oops!.. Seyahatten öğrenilenler aÅŸağıdaki gibidir; (veya insanlar ve manzaralar diye hassas edebiyat mı yapsam? Şöyle hafif romanesk..)Gayler kıllı popo seviyor. (fakat bu ara moda deÄŸilmiÅŸ heveslenmeyin)Türkiye'ye yurtdışından verilen direktifler yerine getirilmiyor. Red-light'daki kızların canı sıkılıyor. Amsterdam'ın mimarisi aslında tamamiyle vergiden kaçma amacına dayanıyor.Maç söz konusu olunca Türkler her yerde fakat her yerde olabiliyor.Adeleli zenci çocuklar birbirini öperse insanın içini bir üzüntü kaplıyor. Travestiler jartiyerlerle neÅŸe içinde dolaÅŸabiliyor.Aslında hiç bir ÅŸey uyuÅŸturucu deÄŸil. Hepsi doÄŸal, hepsi tabii! Kasiyerler bir soruya 25 ila 45 dakika arasında cevap verebiliyor.Paranızı gösterdiÄŸiniz zaman herkes neÅŸe içinde size gülümsüyor.Çikolatalı sütü çok içerseniz gaz yapıyor. (hiç nazik deÄŸilim)Ne kadar çaba sarfedilirse sarfedilsin, insan bir noktadan sonra kesin kazık yiyor. Her uçakta mutlaka en az bir çocuk aÄŸlıyor ve bir anne sinir krizi geçiriyor. Kanala düşen cep telefonu dalınıp alınmıyor. "Bye bye" deniliyor. Falan. Filan...Seyahatte edinilen korkularsa şöyle sıralanabilir:Herkes mi gay? Karen Horney çoÄŸu akademisyen ve entellektüel gibi çok açık cümleler, basit kelimelerle yazmış olduÄŸu kitabında şöyle diyor; " Tıpkı parlayan her ÅŸey altın deÄŸildir gibi, cinsellik gibi gözüken her ÅŸey de cinsellik deÄŸildir". Yani bu ne demek oluyor? Bilmiyorum. Psikoloji öğrencileri eminim Freud kadar Sn. Horney'den fenalık geçirmiÅŸlerdir. Ben bulabildiÄŸim en kısa akademik cümlelerden biri olduÄŸu için seçtim. Ne biliiim entellektüellerin içine tatlı su dökiyim. Olaya bir nosyon katıyım icabında. Akademik cümleyi saptırma yoluyla yeni bir teÅŸbihte bulunabiliriz. 'Gay gibi gözüken herkes gay deÄŸildir!'. Ne de olsa teÅŸbihte hata olmaz. Herneyse Avrupa özgür. Sonra sarışın ve yakışıklı. Ama tabi bi de şöyle bir durum var; "Can'ın kuÅŸu kalkmaazz"...Ooops!Eda ALANSON - 3 Temmuz 2000, Pazartesi Â