Cennetin simülasyonu safari
Kıyafetler alındı, bavul toplandı. İstikamet Güney Afrika... İki ayrı kampta safariye çıktım. Safarinin sadece ‘görmek’ olmadığını anladım.
Johannesburg Tambo Havalimanı’ndayım, pasaport polisinin önündeyim. Tipik soru geliyor: “Güney Afrika’ya geliş sebebin nedir?”
Yüzümde koca bir gülümsemeyle “For the safari experience!” diyorum. Yani, “Safari deneyimi için.”
Adam kahkahayı patlatıyor; “Ahahaha safari deneyimi mi? Biz buralarda öyle büyük İngilizce konuşmuyoruz, haberin olsun” diyerek ve gülmeyi sürdürerek pasaportuma damgayı yapıştırıyor, beni yolluyor.
Hafiften bozuluyorum, “Deneyim ne sahi? Safari de geç” diye kendi kendime konuşuyorum.
Fazla fazla kendi kendime konuşacağım bir hafta beni bekliyor. Zira hayatımda ilk kez tek başıma tatile çıkıyorum. Ve bunun için Afrika’nın yaban hayatını seçiyorum.
Susun susun, biliyorum... Yıl 2014, aslanlar bile artık NASA’da çalışmaya başlamış, ben yaban hayatı incelemeye gidiyorum. Bir nevi, Amerika’yı 1850’nci kez keşfediyorum.
Ama olsun, çocukluğumdan beri hayalim. Ve muazzam heyecanlıyım.
HOLLYWOOD FİLMİNDE FİGÜRANIM
Yalnız, bavulumu beklerken aklıma kıyafet mevzusu geliyor. İçimi bir sıkıntı kaplıyor.
Efendim, şundan...
Yaklaşık bir ayımı İstanbul’da safari kıyafeti bulmaya harcamışım. Su geçirmez, güneş sızdırmaz kıyafetlerden gayrisi tenine değmemiş, gazetemizin güzide fotoğraf editörü Sebati Karakurt’tan şehirdeki tüm outdoor mağazaların adreslerini almışım, hepsini tek tek dolaşmışım. Safari turizmi bizde pek yaygın olmadığından olsa gerek, safari kıyafetine en yakın diyeceğimiz türde ürünleri toplamışım, hasır dokuma safari şapkam bavulda ezilmesin diye yol boyu oradan oraya elimde taşımışım.
Böyle bir emek söz konusu. Safariyi dibine kadar yaşayacağım çünkü.
Keyifle uçakta A’dan Z’ye safari temalı kitabımı açmışım, okuyorum. Kıyafetlerle ilgili bölüme geliyorum. Hiçbir eksiğim olmadığından emin bir halde okumaya başlıyorum. Ve birden yüzüm düşüyor. Kitapta diyor ki: “Sakın ola bu kıyafet işini abartmayın.
Günümüzde artık insanlar normal kıyafetlerle safariye çıkıyor. Geleneksel anlamda safari kıyafetlerini kuşanırsanız bir Hollywood filmindeki figüran gibi görünürsünüz.”
Kibarca “Maymun olursunuz... Madara olursunuz” diyor yani.
SOKAK KEDİLERİNDEN ZEBRALARA
Neyse...
Havaalanından çıkıyorum. Karayoluyla 2.5 saat uzaklıktaki Shambala Zulu Camp’e yollanıyorum. ‘Zulu’, cennet anlamına geliyor. Ve ben bu 10 bin hektarlık özel safari alanına adım attığım anda âşık oluyorum. 10 saat evveline kadar etrafımda sadece sokak kedileri varken birden nereye baksam zebralar, impalalar, bizonlar, gergedanlar görüyorum. Hem de doğal ortamlarında. Keyfimi sözcüklerle anlatmam imkân dahilinde değil.
Bu 10 bin hektarlık alanın göbeğinde, bir düzine bungalovdan oluşan otelin girişine geliyorum. Yanımda saha rehberim Eddie var. Orada bulunduğum üç gün boyunca beni sabah akşam safariye çıkarıyor, yaban hayatı, hayvanları, Afrika’nın ağaçlarını tanıtıyor.
En büyük korkum böcekler. Önüme gelene böcekleri soruyorum: “Tuhaf böcekler var mı? Odama girerler mi?”
Biliyorum, hepsi içinden kahkahalar atıyor; yaban hayatın ortasındasın ve kaygın böcekler. Eminim, dünyanın en saçma sorusu olduğunu düşünüyorlar ama kibarlar, hep kibar yanıt veriyorlar.
Ve merak edenlere... Bir hafta boyunca böcek görmedim.
Hemen ‘kostümümü’ kuşanıp Eddie ile safariye çıkıyorum. İki saat sonra otele dönüyoruz. Ben yaşlı Amerikalı turistler beklerken, otelde benim dışımda sadece 10 kişilik bir erkek grubu var. Tabiri caizse, yağız delikanlılar. Ben Indiana Jones halimle oturma bölümüne adım attığımda şortları, mayoları ve parmak arası terlikleriyle partilerken beni görüp kalakalıyorlar. “Civarda ‘Out of Africa’ (Benim Afrikam) filminin yeni bir uyarlamasını çekiyoruz. Ondan bu halim” diye şakalaşıyorum. Anlamıyorlar.
İKİNCİ DURAK THANDA GAME RESERVE
Shambala Zulu Camp’te kendimle, doğayla ve kitabımla baş başa geçirdiğim üç günün hayatımın en güzel üç günü olduğunu düşünüyorum.
Otelin bir köşesi dışında cep telefonunun çekmediği, iPod’un gereksiz kaçtığı, koldaki saatin işlevini yitirdiği, internet ve sosyal medyanın dünyanın en lüzumsuz araçları gibi göründüğü üç gün.
Üçüncü günün sonunda, kalbimi Shambala Zulu Camp’te bırakıp Durban’a uçuyorum. Bir gece konaklayıp ertesi sabah yine karayoluyla üç saat mesafedeki, 14 bin hektar alan üzerine kurulu Thanda Private Game Reserve’e yollanıyorum. Dört gün içinde ikinci kez âşık oluyorum. Burası tepede bir alan. İçinde bu kez villa tipinde bungalovlar. Spa’sına beni bırakın ve hayatımın sonuna kadar dokunmayın, öyle güzel.
Thanda’nın değişik aktiviteleri de var. Örneğin bir gün beni Mdletshe adlı bir Zulu köyüne götürüyorlar. Oradaki yerel halkın gelenekleriyle iplerini koparmadan modern hayata kısmen nasıl adapte olduklarını izleme şansım oluyor. Geleneksel kıyafetleriyle süt sağıyorlar. Arada mola verip akıllı telefonlarına göz gezdiriyorlar.
AFRİKA’YI KOKLAMAK
Hem Shambala Zulu Camp’te hem de Thanda’da safari denen şeyin sadece görmekten ibaret olmadığını, aynı zamanda koku ve seslerden oluştuğunu öğreniyorum.
Gündoğumunda havanın taze kokusu, bazen bir bizon sürüsünün çıkardığı tozun kokusu bazen de bir sırtlanın ayak izleri bana Afrika’da olduğumu hatırlatıyor.
O güne kadar hiç duymadığım sesler dünyamı kaplıyor. Şehrin kornaları yerini guguk kuşlarının düetine, sırtlanların çığlıklarına, suaygırlarının homurdanmalarına, bir leoparın kulak tırmalayan öksürüğüne bırakıyor.
KAÇINILMAZ SON
İnsanların bu gezegene bir daha eski haline dönmeye imkân bırakmayacak şekilde ağırlığını koyduğu bir zamanda, belki de bu güzelliğe şahit olan son kuşak olduğumun farkında, vahşi doğanın el değmemişliğini izlemiş olmak bana kendimi ayrıcalıklı hissettiriyor.
Temel ihtiyaçların, huzur ve ahengin hükmettiği dünyadan mecburen ayrılıp İstanbul’a adımımı attığım an korkarak telefonumu açıyor, haberlere göz gezdiriyor ve yeniden açgözlü insanların dünyasına adım atmış olmanın hüsranını yaşıyorum. İnsanoğlu hem yok edici hem de koruyucu; mesele dengeyi bulmak. Zulu Camp ve Thanda’da insanların doğayı gelecek kuşaklar için nasıl koruduğuna şahit olduktan sonra TEM’den eve giderken arabanın camından yok edici insan türünün eserlerini izliyorum. İçimi hüzün kaplıyor.
Hayvan görselleri Thanda Private Game Reserve’den alınmıştır.