Mustafa KÜÇÜK
Son Güncelleme:
Buradan hem Kibele, hem Afrodit geçti bereket ve güzellik burada birleşti AFRODİSİAS
Tarihi MÖ 6000 yılına dayanan Afrodisias, antik dönem boyunca tanrıçalara ev sahipliği yaptı. Mitolojik efsanelere göre bereket tanrıçası Neolitik Çağ’da bir süre burada yaşadı. Asur Kralı Ninos’un döneminde Ninoi adını alan kente, güzellik tanrıçası Afrodit de geldi.
Güneşin, antik dönemde Balbakos diye anılan Baba Dağı’nın ardından yüzünü gösterdiği 600 metre yükseklikteki bu plato, şimdi eski çağların güzelliğini gözler önüne seriyor. Bölgedeki arkeolojik kazı ve onarım, başkanlığını Ömer Koç’un yaptığı Geyre Vakfı öncülüğünde, Koçbank Özel Bankacılık’ın sponsorluğuyla yürütülüyor. Kentteki ikinci büyük tapınak olmasına rağmen mimari ihtişamı tartışılamayan Sebastion Tapınağı, 2010 yılında antik dönemdeki görkemiyle karşımızda olacak.
Aydın Karacasu Geyre beldesindeki Afrodisias, güzellik tanrıçası Afrodit’e adananlar arasında bilinen en büyük kent. Tarihi, Kalkolitik Çağ’a, MÖ 6000’e kadar uzanıyor. 520 hektara yayılan kentin akropolisi, MÖ 3500-2000 yıllarında küçük bir höyüktü. Uzun süreli yerleşimlere rağmen kent, MS ikinci yüzyıla kadar ufak bir köy olarak kaldı. Strabon, Geographia’sında Afrodisias’tan küçük bir kasaba olarak söz ediyor.
Kentin kaderi İmparator Agustus’un koruması altına girmesiyle değişti. Afrdosisias bundan sonra hem dinsel bir merkez oldu, hem de entelektüellere kucak açtı. Kentte çıkan kremsi renkli mermer ise heykeltıraşları buraya çekti. Heykelcilik okulu, altı bin yıl boyunca bir çok sanatçı yetiştirdi. Buradaki eserlerin bir bölümü günümüzde, dünyanın en önemli arkeoloji müzelerinde ve Roma başta olmak üzere çeşitli şehir meydanlarında bulunuyor.
30 BİN KİŞİ ARENADAKİ KANI İZLİYORDU
Roma İmparatorluğu’nun günümüze en iyi korunarak gelen stadyumu da burada. Üstelik en büyük örneklerden biri. 270 metre uzunluğunda, 59 enindeki, 30 bin kişilik stadyum MÖ 1. yüzyılda atletizm yarışları için yapıldı. Ancak 4. yüzyıla gelindiğinde stadyumun doğu tarafı arenaya çevrildi. Tribünlerde oturanlar artık estetik atletleri değil, vahşi hayvanlarla karşı kanlı mücadeleler veren gladyatörleri izliyordu. Dönemin en zengin şehrinin arenasında, oturma yerleri de kastlara göreydi. Kentin ileri gelenleri kendilerine ayrılan özel yerlerde otururken, kuyumcular, dericiler ve diğer esnaf da farklı bölümlere yerleşiyordu. Milet gibi yakın illerden gelenler için de özel yerler ayrılıyordu. Değişmeyen tek şey arenadaki kandı. Yedinci yüzyılda, bölgede taş taş üstünde bırakmayan deprem sonrasında stadyum kentin alışveriş merkezi olarak kullanılmaya başlandı.
Antik kentteki en büyük tapınak Afrodit’e adanan. MÖ 1. yüzyıl sonlarında yapımına başlanan tapınağın masraflarını, agora ve tiyatroyu da yaptıran Zoilos üstlendi. Tapınak, MS 500’den 12 yüzyıl sonlarında bölge Selçuklular tarafından alınana kadar kilise olarak kullanıldı. Onarımı tamamlanarak, Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde açılan tapınağın yanı sıra, kentin ikinci büyük yapısı Sebastion Tapınağı da onarılıyor. Mimari ihtişamını önemli derecede koruyan tapınak, 2010 yılında ilk günkü haliyle ziyarete açılacak.
Kentin hamamı, Roma İmparatoru Hadrian’ın ziyaretinin anısına inşa edildi. Odalarının ve suyun ısısını sağlayan karmaşık sistem hipocaust diye anılıyordu. Kentte gelişmiş heykelcilik, burada da kendini gösteriyordu. Hamam, kentteki okulun özelliği olan akantus (yaban enginarı) yaprakları içinde eros, insan ve hayvan figürleriyle süslüydü.
ROMA İMPARATORLUĞU’NA BAŞKENTLİK YAPTI
Afrodisias MS 3. yüzyılda Roma İmparatorluğu’na başkent seçildi ve yüzyıl boyunca başkent olarak kaldı. Kent 4. yüzyılda psikoposluk merkezi haline geldiğinde adı "haç" anlamına gelen Stavropolis oldu. 11 ve 12’inci yüzyıllarda Selçuklu ve Osmanlı Türklerinin Anadolu’ya gelişleriyle pek çok kez el değiştirdikten sonra gitgide önemini yitirdi ve tekrar köyleşti. Yüzyıllarca nice tarihi zenginliklere ev sahipliği yapan kent, 14’üncü yüzyılda tamamen boşaltıldı. Daha sonra burada Geyre kuruldu. İzmir’den 230, Aydın’dan 160 kilometre uzaklıktaki kentin üzerine kurulu Geyre Beldesi, 1961’de kazıların başlamasıyla 2.5 kilometre uzağa taşındı. Antik kentte iki tiyatro başta olmak üzere giriş kapıları ve birçok sütunun da aralarında yer aldığı tarihi eserleri görmek mümkün.
Efsane Semiramis’in kabartmaları burada bulundu
Bizanslı tarihçi Stephanos, Afrodisias’ın ilk adının Lelegonpolis olduğunu söylüyor. Stephanos’un anlattıklarına göre kent daha sonra Megapolis adını aldı. Asur Kralı Ninos zamanında Ninoi diye anılan kente, bu dönemde, aşk ve sevgi tanrıçası Afrodit de geldi. Kentleri Medler ve Babiller tarafından yıkılan Asurlular, Ninova’ya Mezopotamya’nın aşk tanrıçası İştar kültünü de getirdiler. Şimdiye kadar efsane olarak anlatılan bu olay, Afrodisias kazılarında doğrulandı. Büyük bazilikada bulunan bu kabartmanın üzerinde kral Ninos ve efsanelere konu olan karısı Semiramis’in figürleri bulundu.
Müze de yenileniyor
Kazılarda 22 yıl önce çıkarılan ve kazıevinin deposunda saklanan 85 rölyef ve heykel, müze yeterli olmadığı için sergilenemiyor. Müzenin büyütülerek yenilenmesi için Cengiz Bektaş’ın hazırladığı projenin inşaatı bu yıl başlayacak. Müzenin tamamlanmasıyla bu antik hazineyi herkes görebilecek.
Aydın Karacasu Geyre beldesindeki Afrodisias, güzellik tanrıçası Afrodit’e adananlar arasında bilinen en büyük kent. Tarihi, Kalkolitik Çağ’a, MÖ 6000’e kadar uzanıyor. 520 hektara yayılan kentin akropolisi, MÖ 3500-2000 yıllarında küçük bir höyüktü. Uzun süreli yerleşimlere rağmen kent, MS ikinci yüzyıla kadar ufak bir köy olarak kaldı. Strabon, Geographia’sında Afrodisias’tan küçük bir kasaba olarak söz ediyor.
Kentin kaderi İmparator Agustus’un koruması altına girmesiyle değişti. Afrdosisias bundan sonra hem dinsel bir merkez oldu, hem de entelektüellere kucak açtı. Kentte çıkan kremsi renkli mermer ise heykeltıraşları buraya çekti. Heykelcilik okulu, altı bin yıl boyunca bir çok sanatçı yetiştirdi. Buradaki eserlerin bir bölümü günümüzde, dünyanın en önemli arkeoloji müzelerinde ve Roma başta olmak üzere çeşitli şehir meydanlarında bulunuyor.
30 BİN KİŞİ ARENADAKİ KANI İZLİYORDU
Roma İmparatorluğu’nun günümüze en iyi korunarak gelen stadyumu da burada. Üstelik en büyük örneklerden biri. 270 metre uzunluğunda, 59 enindeki, 30 bin kişilik stadyum MÖ 1. yüzyılda atletizm yarışları için yapıldı. Ancak 4. yüzyıla gelindiğinde stadyumun doğu tarafı arenaya çevrildi. Tribünlerde oturanlar artık estetik atletleri değil, vahşi hayvanlarla karşı kanlı mücadeleler veren gladyatörleri izliyordu. Dönemin en zengin şehrinin arenasında, oturma yerleri de kastlara göreydi. Kentin ileri gelenleri kendilerine ayrılan özel yerlerde otururken, kuyumcular, dericiler ve diğer esnaf da farklı bölümlere yerleşiyordu. Milet gibi yakın illerden gelenler için de özel yerler ayrılıyordu. Değişmeyen tek şey arenadaki kandı. Yedinci yüzyılda, bölgede taş taş üstünde bırakmayan deprem sonrasında stadyum kentin alışveriş merkezi olarak kullanılmaya başlandı.
Antik kentteki en büyük tapınak Afrodit’e adanan. MÖ 1. yüzyıl sonlarında yapımına başlanan tapınağın masraflarını, agora ve tiyatroyu da yaptıran Zoilos üstlendi. Tapınak, MS 500’den 12 yüzyıl sonlarında bölge Selçuklular tarafından alınana kadar kilise olarak kullanıldı. Onarımı tamamlanarak, Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde açılan tapınağın yanı sıra, kentin ikinci büyük yapısı Sebastion Tapınağı da onarılıyor. Mimari ihtişamını önemli derecede koruyan tapınak, 2010 yılında ilk günkü haliyle ziyarete açılacak.
Kentin hamamı, Roma İmparatoru Hadrian’ın ziyaretinin anısına inşa edildi. Odalarının ve suyun ısısını sağlayan karmaşık sistem hipocaust diye anılıyordu. Kentte gelişmiş heykelcilik, burada da kendini gösteriyordu. Hamam, kentteki okulun özelliği olan akantus (yaban enginarı) yaprakları içinde eros, insan ve hayvan figürleriyle süslüydü.
ROMA İMPARATORLUĞU’NA BAŞKENTLİK YAPTI
Afrodisias MS 3. yüzyılda Roma İmparatorluğu’na başkent seçildi ve yüzyıl boyunca başkent olarak kaldı. Kent 4. yüzyılda psikoposluk merkezi haline geldiğinde adı "haç" anlamına gelen Stavropolis oldu. 11 ve 12’inci yüzyıllarda Selçuklu ve Osmanlı Türklerinin Anadolu’ya gelişleriyle pek çok kez el değiştirdikten sonra gitgide önemini yitirdi ve tekrar köyleşti. Yüzyıllarca nice tarihi zenginliklere ev sahipliği yapan kent, 14’üncü yüzyılda tamamen boşaltıldı. Daha sonra burada Geyre kuruldu. İzmir’den 230, Aydın’dan 160 kilometre uzaklıktaki kentin üzerine kurulu Geyre Beldesi, 1961’de kazıların başlamasıyla 2.5 kilometre uzağa taşındı. Antik kentte iki tiyatro başta olmak üzere giriş kapıları ve birçok sütunun da aralarında yer aldığı tarihi eserleri görmek mümkün.
Efsane Semiramis’in kabartmaları burada bulundu
Bizanslı tarihçi Stephanos, Afrodisias’ın ilk adının Lelegonpolis olduğunu söylüyor. Stephanos’un anlattıklarına göre kent daha sonra Megapolis adını aldı. Asur Kralı Ninos zamanında Ninoi diye anılan kente, bu dönemde, aşk ve sevgi tanrıçası Afrodit de geldi. Kentleri Medler ve Babiller tarafından yıkılan Asurlular, Ninova’ya Mezopotamya’nın aşk tanrıçası İştar kültünü de getirdiler. Şimdiye kadar efsane olarak anlatılan bu olay, Afrodisias kazılarında doğrulandı. Büyük bazilikada bulunan bu kabartmanın üzerinde kral Ninos ve efsanelere konu olan karısı Semiramis’in figürleri bulundu.
Müze de yenileniyor
Kazılarda 22 yıl önce çıkarılan ve kazıevinin deposunda saklanan 85 rölyef ve heykel, müze yeterli olmadığı için sergilenemiyor. Müzenin büyütülerek yenilenmesi için Cengiz Bektaş’ın hazırladığı projenin inşaatı bu yıl başlayacak. Müzenin tamamlanmasıyla bu antik hazineyi herkes görebilecek.