Burada ne AVM var, ne de market! İstanbul’un huzur bahçesi…
Güzelliği ve huzuruyla çoğu diziye ve filme konu olan Kuzguncuk yerli ve yabancı turistleri kendine çekiyor. Eski zamanlardan beri üç büyük dinin bir arada kardeşçe yaşadığı Kuzguncuk bu tavrını hiçbir zaman bozmamış. Burada yaşayan insanlar da Kuzguncuk gibi huzurlu ve sakin… Öyle ki Kuzguncuk’ta ne bir AVM ne de market var. Her şey nostaljik… İşte Boğaz’a karşı manzaraları, huzuruyla ve hoşgörüsüyle Kuzguncuk…
Kuzguncuk hakkında nostaljik olması ve insanın içine huzur veren bir yer olması ile ilgili birçok söz duymuştum. Huzur vericiliği insanın içine işleyen Kuzguncuk, belki de bu yüzden çoğu diziye ve filme de ev sahipliği yapmış. Ayrıca burası sokak kültürünün bitmediği sayılı yerlerden.
Eminönü – Üsküdar vapurundan indiğim anda Üsküdar’ın o kendine has kokusunu içime çekince yolun yorgunluğunu bir anda unutuverdim. Saatin geç olmaya başladığını fark edince iskelenin karşısındaki otobüslerden birisine binip Kuzguncuk’a doğru yola koyuldum. Otobüsün camından güzel evleri izlerken Kuzguncuk durağına geldiğimi fark ettim. Zaten Üsküdar’ın iki durak sonrası Kuzguncuk oluyor.
Dört farklı kültür bir arada
Otobüsten inince beni karşılayan Kuzguncuk Camii ve Üsküdar Surp Krikor Lusaveriç Kilisesi nerede olduğumu bana hatırlatır gibiydi. Çünkü cami ve kilise aynı bahçedeydi… Önceden bahçede sadece kilise varmış. Hatta Kuzguncuk’ta hiç cami yokmuş çünkü bölgede Müslüman kesim yok denecek kadar azmış. Kuzguncuk’ta sadece Ermeni, Yahudi ve Rumlar yaşıyorlarmış. Ama zamanla Müslümanların bölgeye gelmesi ile cami ihtiyaçları da baş göstermiş. Üsküdar Surp Krikor Lusaveriç Kilisesi de bahçesini memnuniyetle Kuzguncuk Camii’ne açmış. Bu huzura Ermeni, Yahudi ve Rumların yanı sıra Müslümanlar da ortak olmuş.
Ne kadar istemesem de kilise ve camiyi en sonunda arkamda bırakıp ara sokaklara dalıyorum. Çünkü Kuzguncuk’un evleri bile bir başka. Metropolleşmiş bir ortamda kendini korumayı başarmış, ne bir gökdelen var ne bir apartman. Çoğu ev iki katlı ve sadece eski Türk filmlerinden görebileceğimiz sokaklara sahip Kuzguncuk. Aslında beni evlerden sonra en çok etkileyen şey sokakların gürültüden uzak oluşuydu. Öyle ki, sokakta normal konuşanlar bile bağırmış etkisi yaratıyorlar.
Bu küçük denilebilecek yerin bile sokaklarında kaybolmayı başardım. Benim gibi birçok insan da ellerinde fotoğraf makineleri bu güzel sokakları fotoğraflıyorlardı. Yağmurun hızlanması ile ısınacak ve çay, kahve içebileceğim bir yer aramaya koyuldum. En sonunda ara sokakları arkamda bırakıp meydana çıktım ve burada gerçekten kafeden bol bir şey yok gibiydi. Bir süre hangisine gideceğimi düşündüm ama en sonunda Nail Kitapevi ve Kafe’de karar kıldım. Kahvemi yudumlarken içimi ısıttım hem de yorgunluğumu kitap okuyarak attım. Nail Kitapevi ve Kafe loş bir ortam. İçerisi bir kütüphane kadar sessiz. Eğer Kuzguncuk’u gezmek isterseniz burada bir kahve ve kitap okumadan dönmeyin derim.
Dizilerin meskeni
Tekrar dışarı çıktığımda bu sefer meydanı gezmeye kadar verdim. Meydanı gezerken 2002 yılında yayınlanan Ekmek Teknesi dizinde kahve sahnelerinin çekildiği yeri gördüm. Kahve olarak değil de kebapçı olarak hizmet veren yer, tabelasında yazan ‘Ekmek Teknesi’ ile diziye selam çakıyor.
Dolaşmaya devam ederken bir eczanenin vitrinine insanların durup baktığını gördüm. Bir eczane vitrininde ilaçtan başka ne olabilirdi? İlaç varsa da o kadar insanın nasıl ilgisini çektiğini merak ettim ve ben de vitrine doğru ilerledim. Gerçekten de ilaçlar ve şırıngalar vardı. Ama tek bir farkla. Bu ilaçlar zamanında Kuzguncuk’un tek doktoru olan Dr. Ohannes Minasyan’ın. Vefat edeli çok olsa da onun anısına ilaçları, şırıngaları ve daha birçok tıbbi malzemesi eczanenin vitrininde sergileniyor.
Meydanda ayrıca sanat sergisi de bulunuyor. AVM’lerden uzak bu semtte sanat sergisi bulunması gerçekten de şaşırtıcı çünkü günümüzde nerede AVM varsa orası gelişmiş sayılıyor. Kuzguncuk ise bunun öyle olmadığını kanıtlıyor.
Meydanı gezmeye devam ederken çok dik bir yokuş gördüm. Ve burayı çıkmaya karar verdim çünkü eğer bir yerde çok dik bir yokuş varsa manzaranın güzel olma ihtimali çok fazla. Manzara yoksa da güzel bir spor yapmış olursunuz. Benim şansıma yokuşun en üstüne çıktığımda çok güzel bir manzara beni karşıladı. Kuzguncuk’u yukarıdan görmek bir yana Boğaz’ı bu kadar net görebilmek doğrusu beni heyecanlandırdı. Böyle yerlerde yanımdaki evlere bakıp keşke burada otursam diye düşünürüm. Her sabah böyle bir manzaraya uyanmak, beton binaların arasında sıkışıp kalmaktan her halükarda iyidir. O zahmetli yokuşu inmek çıkmaktan daha zor oldu. Yağan yağmurun etkisiyle kayganlaşan yerler bir hayli zorlayıcıydı. Ama eninde sonunda aşağı inince gezime kaldığım yerden devam ettim.
Kuzguncuk gerçekten huzurlu bir yer. Kuzguncuk’ta yaşamayı geçtim bir iki saatlik gezi bile insanın içine huzur veriyor. İnsanları da bu huzurdan nasibini almışlar. Sokakta ne bağırış, ne kavga eden ne de gereksiz bir ses duydum. Burasının çoğu şaire ve şiire ev sahipliği yapması Kuzguncuk’u gören bir kişi için gerçekten de olağan bir olay oluyor. Manzarasıyla, evleriyle, sokaklarıyla ve insanlarıyla gerçekten şiirlere konu olabilecek güzellikte Kuzguncuk.
Saatin ilerlemeye başlaması ile geri dönme zamanımın geldiğini fark ettim. Hava kararmaya başlayınca daha da soğuk olmaya başladı ve yağmur hızını aynı oranda arttırdı. Ben de başladığım yere Kuzguncuk Camii ve Üsükar Surp Krikor Lusaveriç Kilisesi’ne doğru yola çıktım. Hem otobüs durağı tam oradaydı hem de son bir defa görmek istedim. Cami ve kilisenin olduğu yere geldiğimde tekrardan bu iki yapıya bakakaldım.
Otobüs durağına yürümeye tekrardan başlayınca Çınaraltı adında bir yer gördüm. Boğaza karşı çay içmek isterseniz burayı tercih edebilirsiniz. Yağmurun yağması bir engel değil çünkü hem açık hem de kapalı alanı var. Günün yorgunluğu boğaza karşı bir çay içmeden geçmez. En sonunda Üsküdar iskelesinden vapura bindim. Üsküdar ve Kuzguncuk arkamda yavaş yavaş kaybolurken ben de çektiğim fotoğraflara bakıyordum…
Günün yoruculuğu bazen bizi hayattan bezdirebiliyor. Tatil zamanlarında evden dışarı adım atmaya bile üşeniyoruz çünkü evde kalınca daha mutlu olacağımız hissine kapılıyoruz. Aslında Kuzguncuk gibi daha birçok yer var ve bu yerler gerçekten huzurun biçim almış halleri. Evden çıkmayı bir kere kafanıza soktuktan sonra bu huzurlu yerler size gerçek huzuru verecekler. Gerçek huzuru bulmak istiyorsanız bir gününüzü ayırıp Kuzguncuk’a doğru yola çıkmakta fayda var…
Vizesiz seyahat edilebilen 10 ülke