Budapeşte'nin sınırları yok eden adasında Sziget Festivali
Tuna’nın incisi Budapeşte’nin 'Özgürlük Adası'nda geçtiğimiz hafta 24.’sü düzenlenen Sziget Festivali yarım milyona yakın katılımcı sayısıyla bir rekora daha imza attı.
Her yıl düzenlenen bu festivale 7 gün boyunca 100’ün üzerinde farklı ülkeden katılımcı, toplamda 50 sahne ve aktivite alanında; Rihanna, Muse, SIA, Chemical Brothers, David Guetta, Hardwell gibi birçok dünyaca ünlü sanatçı dinleyiciyle buluştu.
Foto: Rockstar Photographers
Sadece müziğin değil, tiyatro, dans, resim gibi sanatın birçok dalını içerdiği birçok başarılı programla barındıran Sziget Festivali Avrupa’nın kaçırılmaması gereken festivalleri başında geliyor.
Özgürlük Adası’nın herhangi bir dili, bir cinsiyeti, bir dini, bir ırkı, bir rengi yok. Katılanların ön yargılardan uzak, sadece dostluk çerçevesinde etkileşime geçmesi festivali bu denli başarılı kılıyor.
Festivaldeki Sirk Sahnesi’nde bir çok sanatçı performans gösterdi. Festival boyunca Sziget sokaklarında birçok ünlü sanatçını yanısıra dinozorlardan pet şişe heykellerine birçok ilginçlik görmek mümkündü.
Aslında bu etkileşim ve dostluk ortamı bugünlerde belki de tüm dünya ülkelerinin ihtiyacı olan bir şey.
Bu denli büyük bir sosyal mesajı organizasyonun her noktasında profesyonel çizgiden çıkmadan politika dışında kalarak vermek bugüne kadar yapılan birçok festivalin sınıfta kaldığı bir konu.
Herhangi bir politik parti ya da politikacının bu denli farklı profilleri bir araya getirerek bu ölçekte bir “birleşme” oluşturması zor.
Sanat ve özgürlük tüm bu bireylerin ortak paydasını oluşturarak Sziget festivalinde tüm dünyaya çok yerinde bir mesaj gönderdi. Dünyanın böyle festivallere ihtiyacı var!
BUDAPEŞTE’NİN OSMANLI TARİHİ
Sziget Festivali için gelenler, muhteşem bir Avrupa şehrini de gezme fırsatını yakalıyor. Bu noktada Budapeşte'nin tarihine biraz değinmek gerekiyor:
1526 yılı Mohaç Savaşı sonrası Macar Krallığı Osmanlı himayesine girerek 150 yılın üzerinde Osmanlıların kontrolünde kaldı. Kanuni Sultan Süleyman tarafından Macaristan’ın başına getirilen Janos’un krallığını kabul etmeyen Ferdinand’ın birçok kez Budin şehrini kuşatma altına alması sonucu Osmanlı İmparatorluğu Budin eyaletini kurdu. 17. Yüzyılda Viyana kuşatmasından sonra Budin şehri ve eyalet düştü.
Budin, bugünkü Budapeşe’nin Tuna Nehri’nin güneyinde kalan kısmını oluşturmakta ve bir dönem Macaristan Krallığı’na da başkentlik yapmış olması sebebiyle bölgenin en hareketli şehirlerinin başında geliyor.
19. yüzyılda şehir Budin, Peşte ve Óbuda (Eski Buda)’nın birleşmesiyle Budapeşte adını aldı. Kısa sürede Berlin’den sonra Doğu Avrupa’nın en önemli şehri haline geldi.
PARLAMENTO BİNASI
Tuna nehrini ışıklandıran devasa büyüklük ve güzellikteki Parlamento Binası 14’üncü yüzyılda inşa edildi ve İkinci Dünya Savaşı sonrası restore edilerek bugünkü halini aldı. 20 km uzunluğundaki merdivenleri 690 odaya açılıyor. Yüzyıllar boyu Macaristan Krallığı’nın hazinelerinin barındırıldığı bu saray şu an Budapeşte Tarihi Müzesi, Milli Galeri ve Ulusal Széchenyi Kütüphanesine ev sahipliği yapıyor.
KAPLICA BAŞKENTİ
Roma İmparatorluğu ve Türklerin bölgeye kazandırmış olduğu onlarca kaplıca hem şifa dağıtmakta, hem de genç Macarların hafta sonlarını geçirdiği bir rahatlama ve parti alanı halini almış durumda.
En meşhur ve Avrupa'daki en büyük tıbbi hamam olan Széchenyi termal kaplıcası, açık havuz hizmeti de veriyor ve özellikle kışları sıcak su bulundurması sebebiyle tercih ediliyor.Bunun yanı sıra Veli Bey Hamamı gibi birçok termal kaynak hizmeti veren kaplıca mevcut. Bu kaynakların kuvvetli akışı sayesinde kaplıcalardaki su günde yaklaşık 4 defa sirküle ediliyor. Dolayısıyla hiç klor kullanılmadan hijyen sağlanabiliyor.
GÜL BABA TÜRBESİ
Budapeşte'de Rózsadomb mahallesindeki Gül Baba türbesi, Osmanlı döneminden kalan ve hala ziyaret edilen tarihi yerlerden biri. Amasya doğumlu Gül Baba, Kanuni Sultan Süleyman’ı etkileyen ve Avrupa taaruzlarına katılan önemli bir Bektaşi Babası.
Evliya Çelebi'ye göre Gül Baba’nın başından gülü ve elinden tahta kılıcı eksik olmazmış. 1526 yıllında Kanuni’nin daveti üzerine Gül Baba Budin seferine katılıp, 1531 yılında Budin'e gelmiş ve 10 yıl burada yaşamış. 1541’de vefatından sonra cenazesine 200 bin kişi katıldığı rivayet ediliyor.
Bir diğer kaynağa göre Gül Baba'nın Galatasaray Lisesi'nin arka bahçesinde ve Boğazkesen'den Tophane'ye inen yolun sağında bulunan Gül Baba sokağındaki caminin avlusunda iki mezarı daha var.
TUNA NEHRİ KÖPRÜLERİ
Budapeşte boyunca Tuna Nehri ve üzerindeki köprüler şüphesiz şehrin en estetik ve şehri temsil eden tarafı. En eski köprü olan Zincirli Köprü geceleri pırlanta gibi parlayarak girişindeki ihtişamlı aslanlar adımlarınızı izliyor. Buda ve Peşte’yi birbirine bağlayan diğer önemli köprü ise tepesinde efsanevi Turul Kuşu bulunan ve yüzlerce ışıkla bir parti havası yaratan Özgürlük Köprüsü.
“HARABE” BARLAR
Budapeşte'de 2000’li yılların başında başlayan ve önceleri binalarının dışını restore edecek durumda olmayan bina sahiplerinin gelir kaynağı oluşturmak için düşündüğü, bina kapılarını bar olarak açmasıyla başlayan hikaye, yaklaşık 10 yıl sonra tüm şehre “Harabe Bar” ismiyle yayılarak turistlerin de ilgisini çekmeye başladı. Geceleri bar olarak faaliyet gösteren bu mekanlar gündüz saatleri ve özellikle Pazar sabahları organik ürünlerin satıldığı bir pazar halini alıyor.
SANAT VE MÜZİK
Geçtiğimiz yıl UNESCO tarafından “Tasarım Şehri” olarak seçilen Budapeşte’de sanatın turizme etkisi oldukça büyük. Birçok önemli festivale ev sahipliği yapan şehir, geçen hafta düzenlenen Sziget Müzik Festivali’nde yarım milyona yakın katılımcı sayısıyla bir rekora imza attı.
Bir sonraki festivalin tarihi 9-16 Ağustos 2017 olarak belirlendi.
Ayrıca 130 yıllık Opera Evi ve bölgenin ilk performans sanatları merkezi olan “Müpa Budapeşte” şehirde bulunuyor. Budapeşte Bahar Festivali ve CAFe Budapeşte Çağdaş Sanat Festivali de katılımcılara renkli ve kültürel bir şölen sunuyor.