GeriSeyahat Bolivya cangılında sıradışı bir yolculuk
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Bolivya cangılında sıradışı bir yolculuk

Bolivya cangılında sıradışı bir yolculuk

Güney Amerika’da, Peru, Brezilya, Arjantin ve Şili’nin ortasında sıkışıp kalmış olan Bolivya, kıtanın en fakir ülkelerinden biri. Buna karşın doğa güzelliği olarak en ilginç ve en iyi korunmuş alanlara sahip. 8.5 milyon kişinin yaşadığı ülkede coğrafi, iklim ve doğa hayatı bakımından birbirinden tamamen farklı koşulları olan alanlar bulunuyor. Fakir bir ülke, bu yüzden tanıtımına para harcayamıyor. Dolayısıyla Bolivya’da keşfedilmeyi bekleyen birçok doğa harikası var...Bolivya’nın başkenti La Paz, dünyanın en yüksek başkenti olma özelliğine sahip; deniz seviyesinden 3500 metre yukarıda. La Paz Havaalanı da şehirden yaklaşık 500 metre daha yüksekte olduğu için, eğer deniz seviyesinde bulunan bir yerden geliyorsanız iki gün süreyle zor zamanlar yaşayacaksınız demektir. La Paz Havaalanı dünya üzerinde yükseklik hastalığı tedavisi yapılabilen tek havaalanı. Hemen bir taksiye atlayıp otele doğru yola koyuluyorum. Yol boyunca, bütün şehri yukarıdan seyredebiliyorsunuz.Oteldeki odamın 4. katta olduğunu öğreniyorum ve yukarıya doğru sırtımda çantayla yürümeye başlıyorum ama 4. kata vardığımda odaya girecek halimin kalmadığını hissediyorum. Sadece dört kat çıkmış olmama rağmen, kalbim 130 atıyor. Oksijensizlik gerçekten insanı etkiliyor. Bolivya’ya gelecek olanların en az iki gün bol su veya likit almaları, hiç alkol almamaları, olabildiğince koka yaprağı çiğnemeleri ve fiziksel olarak zorlayıcı aktivitelerden uzak durmaları gerekiyor. Ufak bir yokuş bile nabzı 120-130’lara çıkartabiliyor. Ertesi sabah da korkunç bir başağrısıyla uyanıyorum. Yükseklik hastalığı için en iyi ilaç koka yaprağı çiğnemek. Adı itibarıyla kulağa uyuşturucu gibi gelse de koka bitkisiyle uyuşturucu arasında bir bağ yok. TAKSİYE BİNMEK BİLE BİR MACERA OLABİLİRLa Paz Bolivya’nın en modern şehri, zengin bölgeleri ile fakir bölgeleri arasında çok ciddi bir refah farkı var. Bir özelliği de dinamik olması. Şehirde yürürken sakin bir alan görmenize imkan yok, sürekli bir hareket var, sokaktan yolcu toplayan dolmuşların muavinleri avazları çıktığı kadar bağırıyorlar. Etrafta birçok sokak satıcısı var ve onlar da mallarını yüksek sesle pazarlıyorlar. Trafik korkunç, hiç kimse birbirine yol vermiyor ve her an bir kazanın yanından dönüyorum. Sadece taksiye binmek bile La Paz’da bir macera olabilir. Ekonomi çok kötü olduğu için, yaşaması son derece ucuz bir şehir La Paz. Üstelik her şeyi bulmak mümkün; Che Guevara bu ülkede öldüğü için üzerinde onun resmi olan her türlü eşya (tişört, bardak, halı, vb.) pazarlarda satılıyor. La Paz’ın meşhur ‘witch market’ine (cadı pazarı) gidiyorum. Burada aklınıza gelebilecek her türlü büyü ve adak malzemesi bulunuyor. En ilginç adak malzemesi, daha anne karnındayken alınıp kurutulan lama yavruları. Son derece korkunç görünüyorlar. Buradan şehrin daha modern bölgesi olan 16 Haziran Caddesi’ne ve Plaza del Estudiante’ye (Öğrenci Meydanı) gidiyorum; sinemalar, internet kafeler, restoranlar, bankalar, her şehirde olan normal şeyler. Ama nüfusun sadece çok az bir kısmının yararlanabildiği alanlar bunlar. Sömürge döneminden fazla bina kalmamışsa da birçok kilise var. San Francisco Meydanı’ndaki kilise (1549) özellikle çok etkileyici. Şehirde birçok müze de bulunuyor ve bu müzelerde ülkede yapılan kazılarda bulunan eşyaları ve Bolivya tarihiyle ilgili birçok eseri görmek mümkün. Gece La Paz’da tek başınıza dolaşmak çok güvenli değil ama buraya kadar gelmişken geceleri görmek lazım. Pazartesi-perşembe günleri arası Pena denen gösteriler var; bu gösterilerde Bolivya’nın milli danslarını değişik bir atmosferde ve lezzetli yemekler eşliğinde seyredebiliyorsunuz. Biz yanlış bir günde oradaydık, dolayısıyla kendimizi bir barda bulduk, bütün gece hip-hop dinledik. Bolivya’da gece içki içecekseniz, mutlaka singani içmelisiniz. Genelde asitli içeceklerle (kola, sprite, vb.) karıştırılıp içilen singani çok kuvvetli bir içki, bu yüzden dikkatli davranmakta fayda var.Pembe yunuslarla yüzebilir, arka bahçede bir timsahla uyuyabilirsinizAMAZONBolivya’nın Amazon havzasına yapacağım gezi için erkenden havaalanına gidiyorum. Rurrenebaque şehri oraya gitmek için iyi bir başlangıç noktası. Bolivya’da genel olarak yollar çok kötü ve araçlar çok eski olduğu için otobüs seyahatleri çok uzun sürüyor. Pervaneli bir uçakla 50 dakika, otobüsle 18 saat. Özellikle yağmurlu sezonda bu yol tamamen kapanıyor. Kalacağım orman evine gitmek için Rurrenebaque’den önce iki buçuk saatlik bir cip yolculuğu, sonra da iki saatlik bir motorlu kano yolculuğu yapmam gerekiyor. Bolivya’nın tamamı için söylebileceğimiz bir durum yine karşıma çıkıyor. ‘Eğer bir şeyin ters gitme ihtimali varsa Bolivya’da gider.’ Murphy kanunlarını anımsatan bu kural, yol boyunca lastiğimizin patlaması, tekerlek makasımızın kırılması gibi durumlarla kendini gösteriyor. Sıra kano yolculuğunda... Amazon havzasında kullanılan motor kanolar uzun tekneler ve her biri yaklaşık 6-7 kişiyi alabiliyor. Kıyıdan biraz uzaklaşınca Amazon’un güzellikleri başlıyor; binbir çeşit kuş, maymunlar, pembe amazon yunusları. Burada muhteşem bir doğa hayatı bulunuyor. Amazon Nehri bu bölgeyi yılın altı ayında sel altında bırakıyor. Normalde yürünebilecek alanların tamamı su altında. Kurak mevsimde sular çekiliyor ve orman daha belirginleşiyor. Özellikle bu dönemde bütün canlılar daha ufak bir alanda yaşadıkları için vahşi hayat çok daha canlı oluyor. Yine de iki gece üç gün boyunca kuşların arasından geçiyoruz, maymunları besliyoruz, arka bahçemizde yaşayan bir timsahla uyuyoruz ve pembe amazon yunuslarıyla beraber yüzüyoruz (pek arkadaş canlısı olduklarını söyleyemeyeceğim, yunuslar tarafından ayağımdan ısırılmak çok da hoşuma gitmedi doğrusu). Geri dönüş yolculuğunda, Amazon’un azizliğine uğruyoruz bu kez; yola çıkar çıkmaz korkunç bir yağmur başlıyor. Tamamen ıslak bir şekilde dönüyorum Rurrenebaque’ye.DÜNYANIN GEMİ GİDEBİLEN EN YÜKSEK GÖLÜ: TİTİCACACopacapana’ya La Paz’dan dört saatlik korkunç bir yolculuk sonrası varıyorum. Bir boğazdan geçiyoruz, burada otobüsler çok da modern diyemeyeceğim feribotlarla karşı tarafa geçiriliyor. Yolcular ise botlarla geçiyor. Bu bölgedeki insanların birçoğu İspanyolca bilmiyor, sadece Keçua dili denilen eski İnka zamanlarına ait bir dil konuşuyorlar. La Paz-Copacapana yolu protestocular için çok popüler bir yol, bu bölgedeki insanlar hükümet aleyhine bir gösteri yapacakları zaman bu yolu kapatıyorlar. Ne yazık ki bunu bilmeyen turistler zaman zaman Copacapana’da bir hafta mahsur kalabiliyor.Ama her şey bir yana, Titicaca Gölü üzerinde günbatımı muhteşem... Ertesi gün gölün üstündeki Isla del Sol’a (Güneş Adası) gidiyorum. İnka uygarlığının başlangıç yeri olduğuna inanılan bu ada ve bu göl, bir teoriye göre kayıp medeniyet Atlantis’in de bulunduğu yerlerden biri. Adada İnka döneminden kalma yapılar ve efsaneye göre kralların ve medeniyetinin doğduğu kutsal bir taş da bulunuyor. Burada az sayıda insan yaşıyor ve geçimlerini genelde turistlere yiyecek/içecek satarak sağlıyorlar.Titicaca Gölü, etrafı And Dağları’nca kuşatılmış, son derece koyu mavi bir renge sahip. Dünyanın üzerinde gemi gidebilen en yüksek gölü (3825 metre) olması nedeniyle altı saatlik yürüyüş sırasında güneş zor anlar yaşatabiliyor. Bu kadar yüksekte güneş ışınlarının yakıcı etkisi çok daha fazla. MUTLAKA GÖRÜNSalar de Uyuni (Uyuni Tuz Çölü): Etrafınızda beyaz (yer) ve maviden (gökyüzü) başka hiçbir renk olmadığını düşünün. Potosi: İspanyol İmparatorluğu’nun en önemli gümüş madenlerinden biri olan Potosi’de bugün artık gümüş çıkartılmıyor fakat o dönemlerden kalan maden ocakları turistlerin ziyaretine açılmış. Ancak klostrofobiniz varsa kesinlikle tavsiye etmem. Dünyanın En Tehlikeli Yolu: Coroico şehri ile La Paz’ı bağlayan bu yol dağlar üzerinde 64 kilometre giderken 3500 metre aşağıya iniyor. Yol son derece sert, çamurlu ve tehlikeli. Noel Kempff Mercado Milli Parkı: Bolivya’nın doğusunda yer alan ve Santa Cruz üstünden ulaşabileceğiniz bu park Bolivya’nın ve Güney Amerika’nın en çeşitli vahşi hayatı barındıran parklarından birisi olarak kabul ediliyor.
False