
Son Güncelleme:
Bir uçtan bir uca boğaz semtleri
Haksızlık olsa da, Boğaz'ı biraz da sayılarla anlatmak gerek: İstanbul Boğazı, 30 kilometre uzunluğunda. En dar yeri, 700 metre, en geniş yeriyse 3,5 kilometre. Derinliği bazen 100 metreyi geçse de ortalama 60 metre kadar.Boğaz, İstanbul'un en büyüleyici yerlerinden... Sadece efsaneleri ya da kıyılarındaki saray ve yalılarıyla değil, buradaki yaşamın en canlı görüntülerini veren tersaneleri, balıkçıları, fenerleri, köyleri ve mahalleleriyle, İstanbul'da yaşayan herkesin er geç soluğu aldığı bir yer. Yılın her günü, sabahları bir Boğaz vapuru Eminönü'nden kalkıp, bütün kıyıları dolaşır. İçinde olmak, en muhteşem İstanbul deneyimlerindendir...Tanrılar tanrısı Zeus, sevgilisi İo'yu, kıskanç karısı Hera'nın gazabından koruyabilmek için, bir ineğe dönüştürür. Buna kanmayan Hera, ineğin başına bir at sineği salar. İo, sinekten kaçarken Boğaz'dan geçer ve burası ‘‘İnek Geçidi’’, yani Bosphoros adını alır. Bir başka efsane de, Altın Post'un peşinden Boğaz'ı geçip Karadeniz'e, oradan da Kolkhis'e giden İason ve Argonautlar hakkında. Bu da, M.Ö. 10. yüzyılda, Karadeniz'e gelip koloniler kuran Yunanlılar'ın karşılaştıkları tehlikeleri anlatır.Çarpık yapılaşmadan önce, yeşillikler arasından görünen yalılar ve önlerinden süzülen rengarenk kayıklar, kıskanılacak bir manzaraydı. Yalıların birçoğu bakımsızlığın ardından terkedildi, birçokları da yandı. Gerçek İstanbullu birçok aile, geçmiş kuşakların yaptığı gibi yalılarda oturmayı sürdürüyor. Boğaz'ı, önemli yalıların tarihçesiyle birlikte, detaylı gezmek isteyenlere Richard Hinkel ve Rhonda Vander Sluis'in ‘‘Boğazdan’’ (Çitlembik) rehberini öneririm.AVRUPA YAKASIBEŞİKTAŞ Taksim'den Boğaz'a doğru yol alırken, kentin en canlı alışveriş ve ulaşım merkezlerinden biri, Beşiktaş var. Bir taraftan vapurlar, dolmuşlar, taksiler, burada tam anlamıyla bir kaosa neden olurken, diğer taraftan da kuralları hiçe sayan yayalar burada en görülmemiş marifetlerini sergiler. Bugün Barbaros Hayreddin Paşa adıyla da anılan semtte, Mimar Sinan tarafından yapılmış bir cami ve türbe ile Resim ve Heykel Müzesi ve Deniz Müzesi var. Daha fazla ilerlemeden, Dolmabahçe Sarayı'nı atlamadığınıza emin olun. Boğaz'dan yaklaşırken, 600 metrelik rıhtımda, 284 metre boyunca uzanan bu mermer saray oldukça etkileyici. Sarayın mimarisinde bir takıntı haline getirilen gösterişi bir yana bırakıp, dikkatinizi daha ince detaylarda toplamaya çalışabilirsiniz. İşlemeli parkeler, kristal trabzanlı simetrik merdiven, ışığı geçiren pembe, onyx banyolar gibi... Her ne kadar hálá aşırılık da olsa, dört bin küsur metrekarelik ipek Hereke halıyla dünyanın en büyük avizesi olan 4.5 tonluk Bohemya kristali karşısında, ağzınızın bir süre açık kalmasını engelleyemeyebilirsiniz. (Pazartesi ve perşembe hariç, her gün 09.00- 16.00 arası açık. 0212 258 55 44.) Beşiktaş'tan Ortaköy'e doğru, 1874'te Sultan Abdülaziz'in, ünlü mimar Sarkis Balyan'a yaptırdığı ve 1988'den beri de, restorasyonla kentin en lüks otellerinden birine dönüştürülen Çırağan Sarayı, solda kentin oksijen dolu parklarından Yıldız Parkı var.ORTAKÖY İşte Boğaz'ın en popüler köşelerinden biri... Bir zamanlar küçük bir balıkçı köyüyken, üniversite öğrencileri ve hocalar burada çay içer ve derin tartışmalara girerlerdi. Belki de bu yüzden, o günleri hatırlayanlar, bugün artık burada ‘‘yapmacık bir kalabalık’’ olduğunu düşünerek uğramıyorlar. Kentlilerin ne düşündükleri bir yana, artık trendlerin konuştuğu Ortaköy'e ilk defa gelenlerin, sokaklara taşan kahvelerden, rengarenk el işi takı ve hediyelik eşyalardan, antikalardan, kitap satıcılarından ve iyi restore edilmiş cumbalı, ahşap evlerden etkilenmemesi zor. Benim için en güzel yanı camisi. En uçta, deniz kenarındaki Büyük Mecidiye Camii, 1855'te I. Abdülmecid için yapılmış. Ortaköy'den sonra, iki kıtayı bağlayan, kentin ilk asma köprüsü, Boğaziçi Köprüsü'nün altından ve özellikle yaz sezonunun ünlü ve olaylı gece kulüplerinden geçerek, Kuruçeşme'ye varılır. Burası, bir zamanlar kömür depoları yüzünden, Boğaz'ın en çirkin yeriydi. Şimdi önünde yeşil parkları var ve buradan itibaren bol bol yürüyüş yapan ve balık avlayanlara rastlanır. ARNAVUTKÖY Her ne kadar, sahil yolu yapılırken, şirin iskelesi yıkılmış olsa da, yol boyunca dikkat çeken yalıları, güzel ahşap evleri, gerçek mahalle ortamı, halkının yaşadığı yeri koruma isteği ve üçüncü Boğaz Köprüsü'ne karşı çıkarken gösterdikleri dayanışma ruhuyla, Boğaz'ın en güzel ve tipik semtlerinden biri. Boğaz boyunca olduğu gibi, burada da barlar, deniz kıyısında kafeler ve balık lokantaları var. BEBEK Boğaz'ın en derin yeri olan Akıntı Burnu ve zaman zaman akıntı hızı dört deniz miline kadar çıkan Şeytan Burnu'ndan sonra, Boğaz'ın lüks semtlerinden Bebek var. Arnavutköy ile Bebek arasındaki 15 dakikalık yürüyüş, mevsimine göre, farklı heyecanlar sunar. Bebek, parkı, manavı, dondurmacısı, kuaförü, çiçekçileri ve balık lokantalarıyla adeta butik bir mahalledir. İstanbul'un gösterişli yüzü burada iyice ön plana çıkar. Sabahları parkın içindeki küçük caminin yanındaki, ahşap masa ve sandalyelerinden yıllardır ödün vermeyen Bebek Kahve, sabah 7'den itibaren, müdavimlerin işe gitmeden önce uğrak yeridir. İlerleyen saatlerde de, işsizler gelir. Diğer kahvelerden bir farkla, işsiz olmayı dert etmezler... Bebek'in tepelerinde, Türkiye'nin en çok tercih edilen üniversitelerinden Boğaziçi Üniversitesi var. 1863'te bir misyonerin Christopher Robert adlı zengin bir New Yorklu'yu ikna ederek kurduğu okul, önceleri Robert Kolej adıyla eğitim vermiş. Üniversite'nin hemen altında, muhteşem manzaralı, Tevfik Fikret'in evi, müze olarak geziliyor. RUMELİ HİSARI Boğaz'ın üzerinde, Avrupa tarafında Rumeli, Asya tarafında ise Anadolu Hisarı'nın karşılıklı bulunduğu geçit 700 metreyle Boğaz'ın en dar yeri. Bu noktada, M.Ö. 512'de, Pers kralı Darius, gemilerden bir köprü yaparak, Avrupa'ya geçmiş. 1988'de tamamlanan ve 1090 metre uzunluğuyla, dünyanın en uzun asma köprülerinden sayılan, kentin ikinci köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, tam bu noktada inşa edildi. Bugünkü Rumeli Hisarı, Fatih'in İstanbul'u kuşatmasından bir yıl önce yapılmış. Anadolu Hisar'ı ile birlikte Karadeniz'den gelebilecek askeri yardımın yolunu kesmeyi amaçlamış. Bu yüzden hisarın ilk adı Boğaz-kesen. Yaz aylarında açık hava konserlerinde tıklım tıklım doluyor. Civarı aynı zamanda Boğaz'ın en çok rağbet gören kahvaltı yerlerinden.EMİRGAN Erivan Valisi İranlı Prens Emirg'in adını taşıyor. Kentini, IV. Murad'a teslim edince, prense Boğaz'da bir saray verilmiş. Zamanında Prens'in sefahat hayatıyla ünlü olan Emirgan, bugün çınar gölgesinde oturulan kafelerine, Boğaz havası almak isteyenler uğruyor. Tepedeki Emirgan Parkı, 19. yüzyılda Mısır Hidivi İsmail Paşa'nın yazlık sarayının bahçesiydi. İSTİNYE Boğaz'ın derin koylarından olan İstinye, aynı zamanda da en büyüğü. Bugün balıkçı teknelerinin ve özel teknelerin barındığı liman. Bir zamanlar, kıyılarında, geçimini gelip geçen gemilere, bisküvi satarak sağlayan satıcılar varmış. Sonraları, emekliye ayrılan kaptanların, Ermeni bankacıların, zengin devlet ve iş adamlarının, yazlık evlerini inşa ettirmek için tercih ettikleri bir sayfiyeye dönüşmüş.SARIYER Boğaz seferlerinin Avrupa yakasındaki son durağı. Adını çarşısındaki türbede yatan Sarı Baba'dan alıyor. Buradan Kilyos, Rumeli Kavağı, Telli Baba Türbesi ya da Altın Kum Plajı için karadan devam etmek gerekiyor. Bir zamanlar burada Karadeniz'den gelen gemilerin kayalara çarparak parçalanmamaları için, geceleri meşalelerin yandığı bir Pharos (Fener) varmış. RUMELİ KAVAĞI Avrupa yakasının Boğaz kıyısındaki son yerleşimi. Anadolu Kavağı ile Karadeniz manzarası buradan görmeye değer. Özellikle Sarıyer'den sonra, buranın daha fazla köy ve mahalle ruhuna sahip olduğunu anlayabiliyorsunuz. Birçok yerden daha uygun fiyatlı, meze ve taze balık sunan, gösterişsiz balık lokantaları var. Evleri, rıhtımı, küçük dükkanları ve kahvehanesiyle, adeta insanın bir fırtınada sığınmak isteyeceği, dost bir yer. ANADOLU YAKASIÜSKÜDAR Beşiktaş'tan kalkan motor dolmuşlar ve vapurlar, köprü trafiğine takılmadan rahatlıkla Üsküdar'a ulaşır. Burası, Anadolu yakasının en büyük ve hareketli alışveriş noktalarından biridir. Haftaiçi ya da haftasonu, bütün bir gün, arı kovanı gibidir. M.Ö.7. yüzyılda Khrysopolis (Altın Şehir) adıyla kuruldu ve 12. yüzyıla kadar da böyle anıldı. Zamanla, yaptırılan saraylar, yalılar, camiler ve medreselerle, Osmanlı'nın sayfiyesi; 18. yüzyıldan sonra da kışlalar ve talimhanelerle askeri merkez oldu. Vapurdan inince, İskele Meydanı'ndasınız. Hemen karşınızda yükselen, Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı ve veziri Rüstem Paşa'nın karısı Mihrimah Sultan için, 1547'de Sinan'a yaptırılan, bir teras üzeride, görkemli Mihrimah Sultan Camii var. Hemen karşısında Yeni Valide Camii. Üsküdar'ın en güzel camisi Çinili Camii için Çavuşdere Caddesi'nde yol sormak gerekiyor. Deli İbrahim zamanında, 1640'ta yapılan caminin içine girip mavi-turkuvaz çinilere bakın. Vakti olanlar İstanbul'un en büyük Müslüman mezarlığı olan Karacaahmet Mezarlığı'nı görkemi ve mezar taşlarındaki kabartmaları için görebilirler. KIZ KULESİ Üsküdar'ın birkaç yüz metre açığında bir adacık üzerindeki, 19. yüzyıldan kalma, Kız Kulesi olarak bilinen bu deniz feneri, kendisinden çok efsaneleriyle ünlü. Her ne kadar yaklaştıkça, özellikle günbatımında, uzaktan göründüğü kadar masalsı değilse de, yakın zamanda kule restore edildi ve düzenli motor seferleriyle adaya gidip geliniyor. Kulede, geceleri de açık olan, bir restoran var. (Gündüz ve gece turları için, 0216 342 47 47, www.kizkulesi.com.tr)KUZGUNCUK Yunanlı, Ermeni, Yahudi ve Müslümanlar'ın uyum içinde yaşadığı yerleşimlerden biriydi. Cami, sinagog ve kilisenin birbirlerine yakınlığı, bunun sembolik bir göstergesi. Üsküdar'a yakın olmasına rağmen, samimi bir köy havasını kaybetmedi. BEYLERBEYİ Üsküdar'dan Boğaz'a ilerledikçe, Anadolu tarafında, gezilebilen en etkileyici saraylardan Beylerbeyi var. Bu beyaz mermerden, 19. yüzyıldan kalma zarif saray, Osmanlı sultanlarının yazlığı ve misafirhanesiymiş. (Pazartesi ve Perşembe hariç, her gün 9.30- 16.00 arası açık, 15- 20 dakikada bir rehberli turlar var, 0216 321 93 20) ÇENGELKÖY-KANDİLLİ Boğaz'ın en güzel yalılarından bazıları, Çengelköy ile Kandilli arasında. Çengelköy adını, İstanbul'un fethinin ardından, Fatih Sultan Mehmed tarafından burada bulunan ve Bizanslılar'a ait olan çapalardan alıyor. Ayrıca yazın satılan küçük ve kıtır kıtır salatalıklarıyla ünlü. Buradaki en güzel yalı, Sadullah Paşa Yalısı. Kandilli, Boğaz'ın en derin yerinde. Bizans döneminde, bu bölgede birçok manastır ve kilise varmış. 18. yüzyılda sultanlar burada saraylar ve bahçeler inşa etmeye başlamış. Çengelköy ile Kandilli arasındaki Vaniköy, yalılar için özellikli bir yerdi. Dar kıyısına ancak tek sıra yapı inşa etmek mümkündü. 1838'den beri Boğaz'ın sembollerinden olan ve Abdülmecid için tasarlanan bugünün Kuleli Askeri Lisesi, 1947'den beri okul olarak kullanılıyor.KÜÇÜKSU-ANADOLU HİSARI Küçüksu Kasrı, küçüklüğüne rağmen, rokoko stilinde yapılan ve en iyi Boğaz'dan görülen cephesindeki mermer işçiliği, istridye şeklindeki çeşmesi ve çarpıcı merdiveniyle, Boğaz'ın en zarif köşkü... Köşke yürüme mesafesinde Anadolu Hisarı var, Rumeli Hisarı'nın hemen karşısında, Göksu Deresi kıyısında. Küçük ve güzel olduğundan, önce Güzelce diye adlandırılmış. Osmanlı soyluları bu kıyılarda piknik yaparmış. Hisarın yanındaki dar yoldan inip Dere Kafe'de çay içerken balıkçılarla sohbet edebilirsiniz. Hisar'ı gezerken, civarındaki restore edilmiş evler gözünüzden kaçmayacaktır.KANLICA Bizans döneminde, Kanlıca, Glaros (Martı) olarak biliniyordu. Adının son halini nasıl aldığına gelince; buraya ancak kağnılarla ulaşılabildiğinden, önce Kağnılıca denmiş. Kanlıca'ya dönüşen ismin, ön eki Kanlı'nın, buradaki kırmızı yalılardan, bölgenin ineklerinden elde edilen pembemsi sütten ya da bir zamanlar iskelenin üst kısmında görülebilen kayalardan geldiğine inanılıyor. Kanlıca'nın meydanındaki, Sinan'ın eseri olan Gazi İskender Paşa Camii'nin (1559) civarında, haftasonları incik boncuk pazarı kuruluyor. Kanlıca'nın 17. yüzyıldan beri meşhur olan yoğurdundan tatmak, her ne kadar artık burada üretilmiyor olsa da Boğaz turunun bir geleneği. PAŞABAHÇE Osmanlı döneminden kalma 300 yıllık içki depoları, bugün Hayal Kahvesi olarak bilinen bir bar- restoran olarak kullanılıyor. Avrupa yakasında, İstinye'den kalkan motorlar, özellikle yazın Paşabahçe'de, denizin üzerinde, canlı müzik dinleme keyfini tatmak isteyenleri buraya getiriyor.BEYKOZ Boğaz'ın Anadolu tarafındaki en büyük köyü, Beykoz. Civarındaki fabrikalara rağmen, bahçeli evleri, meydanındaki sekiz sütunlu ve güzel kubbeli çeşmesiyle dikkat çekici. Yaklaşık bir kilometre tepede, 80'lerde Çelik Gülersoy tarafından restore edilen yeşillikler içinde, muhteşem manzarası, nargile şark köşesi ve restoranıyla Hıdiv Kasrı var. Mısır'ın son Hıdiv'i, Abbas Hilmi Paşa tarafından, Kahire'nin sıcağından kaçabilmek için, yazlık olarak yaptırılmış.ANADOLU KAVAĞI Eminönü'nden kalkan Boğaz vapurlarının son durağı. Araçlı olanlar, Poyrazköy ve Anadolu Feneri'ne giden tabeladan sola ayrılan Anadolu Kavağı ve Hz. Yuşa yatırı yazan tabelayı, 8 kilometre boyunca takip etmeliler. 17 metre uzunluğunda bir yatırın bulunduğu Yuşa Tepesi, deniz seviyesinden 200 metre yükseklikte bir hac yeri. Biraz yıpranmış evleriyle, balıkçı köyü havasındaki Anadolu Kavağı'nın iskelesinin etrafında iyi balık yenebilecek birçok lokanta var. Ayrıca yarım saatlik bir yürüyüşle çıkılan tepede, Bizans devrine ait bir kale ve olağanüstü bir Boğaz, Marmara ve Karadeniz manzarası var. PERA Haliç’in karşısıYunanca'da ‘‘karşı’’ anlamına gelen Pera, Haliç'in karşısında olmasından böyle adlandırılmıştı. Sonraları bu isim, Galata'nın yukarı kısmındaki semt, yani günümüz Beyoğlu'su için kullanıldı. Galata kalabalıklaştıkça, Avrupalılar buraya doğru kaymaya, 19. yüzyılın ortalarında, burayı elçilik sarayları için tercih etmeye başladılar. 15. yüzyıldan itibaren Türklerin de zaman zaman bu bölgeyle, çeşitli nedenlerle, bağlantıları olduğu biliniyor. BEYOĞLU TURUBeyoğlu'nun, yani İstikál Caddesi'nin Tünel olarak bilinen sonuna, Galata Kulesi'nden, müzik dükkanlarının sıralandığı, canlı sokaktan yürüyerek ya da Karaköy'den, dünyanın en eski ve kısa metrolarından birine binerek varılabilir. Meydanın bir köşesinde, bugün Divan Edebiyat Müzesi olan ve 1492'de yapılan, kentin en eski derviş tekkesi Galata Mevlevihanesi var. Sema gösterilerinin olduğu bina 18. yüzyıldan ve gezilebilir. Taksim'e doğru yürürken, sağda İsveç Konsolosluğu var. Yanındaki bina, Botter Hanı. Kabartmalı cephesi ve demir balkonu hemen göze çarpan bu Art Nouveau apartmanın mimarı, İstanbul'da başka yapılara da imzasını atmış olan İtalyan d'Aronco. Sağınızdaki Le Bon ya da Les Bones gibi pastaneleri geçerken, bir zamanlar karşı köşede Beyoğlu entelektüellerinin toplandığı Le Bon pastanesi olduğunu düşünün. Sağdaki İtalyan mimarisinde yapılmış Rus Elçiliği, Ayasofya'nın restorasyonunda görev alan Fossati kardeşlerin eseri. No: 401'de, dükkan içi Art Nouveau tarzda bir Mudo. İçerisini ve satılan orijinal objeleri görmek için mutlaka uğrayın. Karşı tarafta No: 360'ta yeniden hayat bulan tarihi Markiz Pastanesi ve yanında Passage Oriental (Şark Aynalı Çarşısı) var. Konsolosluğun karşısındaki Terkoz Çıkmazı, ucuz giysi cenneti olarak gençlerin sık uğradığı bir sokak. Çiçek Pasajı'na gelinceye kadar, Elhamra, Hazzopulo ve Aznavur gibi pasajları kaçırmayın, bunlara girip çıkmak, Beyoğlu tarihi ve daha çok yaşamı üzerine verdikleri ipuçları nedeniyle çok keyifli olacaktır. Çiçek Pasajı'nın en iyi günleri 1930'larda Rus göçmenlerin müzik yaptığı yıllardı. Bitişiğinde Avrupa Pasajı (Aynalı Pasaj) var. Balık Pazarı ve İstanbul'un en iyi fasıllı meyhanelerinin sıralandığı Nevizade Sokak ise İstanbul gecelerinin olmazsa olmazlarından... Atlas ve Beyoğlu pasajlarını, İstanbul'un Emek ve Alkazar gibi, en güzel tarihi sinemalarını geçince işte, Taksim Meydanı... Kentin nabzı burada atıyor. Yollar birleşiyor, yollar buradan ayrılıyor. GALATABir zamanlar, nöbetçilerin, kentten yükselen dumanı görür görmez, tepesinden ‘‘yangın var!’’ diye bağırarak, kentteki tulumbacılara haber verdiği Galata Kulesi, tüm turistik özelliklerine ve civarında gelişen yaşama rağmen, hálá peri masallarına aitmiş gibi duruyor. Galata, Haliç'in kuzey kıyılarından Beyoğlu'na kadar uzanıyor. İlk adı Sykai olan bölgenin tarihi, İstanbul'un kuruluşuyla yaşıt. Bizans İmparatoru Paleologus'a Haçlılar'ı püskürtmesi için destek veren Cenevizliler'e, ödül olarak, Galata yarı bağımsız bir koloni olarak verilir. Sonraları, Fatih Sultan Mehmed kenti kuşattığında, tarafsız kalan Cenevizliler'e Osmanlılar tarafından, yaşam, ticaret ve ibadet sürekliliği tanınır. Bu sırada kentin en çarpıcı sembolü, Galata Kulesi'ni yapar Cenevizliler. Osmanlı hakimiyetinin ilk zamanlarında birçok İspanyol Yahudi, Arap tüccar, Yunanlı ve Ermeniler Galata'ya yerleşir. Burası kentin Avrupai semti olarak tanınmaya başlar.Galata Kulesi'nin hemen karşısındaki, Ceneviz Galatası'nın ilk sokaklarından, Galata Kulesi Sokağı'ndan yokuş aşağı inerken, hemen solda bugün Galata Evi adlı bir restoran olan 1904'ten kalma İngiliz Karakolu var. Yol sağa kıvrılırken, Ceneviz devrine ait günümüze kadar gelmiş üç kiliseden biri olan San Pietro e San Paulo kilisesinin girişi var.Kartçınar Sokağı'ndan sola dönünce Avusturya Lisesi ve St. George Rum Katolik Kilisesi'nin önünden geçilir. Biraz gidince, sağda 19. yüzyıldan kalma, kıvrılarak aşağı sokağa inen, oldukça çarpıcı Kamondo Merdivenleri var. Avram Kamondo adında Yahudi bir banker, hanla birlikte yaptırmış.Sokaklarında Cenevizliler'den kalma pek çok bina barındıran Galata'da Galata Kulesi Sokağı'ndan devam edince, Voyvoda Caddesi diye anılan Bankalar Caddesi'ne inilir. Cadde adını, solda 1856'da kurulan ve Osmanlılar'ın ilk bankası olan, Osmanlı Bankası'ndan alıyor. Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar Osmanlı'nın merkez bankası, 1933'e kadar da Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi bankasıydı. Perşembe Pazarı Sokağı'nda sorunca herkes Arap Camii'yi bilir. Ceneviz kapısından geçince, Unkapanı ile Galata Köprüsü arasında bir yere varıyorsunuz. Köprüye doğru yürürken, Ceneviz surlarının kalıntıları üzerinde 1435 tarihi okunuyor. İki köprünün arasında Galata Medresesi var. Bedesten hálá kullanılıyor. Galata Köprüsü'ne varınca, solda, Tünel'in Karaköy kapısı var. 1875'te Fransız mühendisler tarafından yapılan Tünel, dünyanın ilk metrolarından biriymiş. Buradan yeraltı geçidinden karşıya geçip, satıcılara Yeraltı Camii diye sorabilirsiniz. Kemerleri taşıyan 54 sütunun kullanıldığı bu cami, muhtemelen 6. yüzyıla ait Galata Kalesi'nin temelleri kullanılarak yapılmış. Murat Belge'nin ‘‘İstanbul Gezi Rehberi’’ ile John Freely'nin ‘‘Galata’’ kitabından yararlanarak, Galata'yı yeniden gezdim, her zamankinden daha şaşırtıcıydı. MÜZELERDeniz Müzesi Sadece deniz tutkunları için değil, hiç ilgilenmedikleri bir konu üzerine başarıyla düzenlenmiş, son derece ilginç bir müze görmek isteyenler için de kaçırılmaması gerekiyor. Osmanlı saltanat kayıkları, Atatürk'ün gezdiği sandal, üniformalar, maketler, denizcilikle ilgili eşyalar... Beşiktaş, 0212 261 00 40. (Çarşamba ve Perşembe hariç, her gün 09.00- 12.30 ve 13.30- 17.00 arası açık,)Resim ve Heykel Müzesi Müzede bulunan 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarına ait, Türk resim sanatının en güzel örnekleri, Osmanlı Türkleri'nin yaşam tarzı hakkında ilginç ipuçları veriyor. (Pazartesi ve Salı hariç, her gün 10.00- 16.00 arası açık.)Sadberk Hanım Müzesi Koç ailesinin önemli koleksiyonu, Sarıyer'de eski bir Türk konağında, oldukça iyi düzenlenmiş ve estetik bir şekilde sunuluyor. Büyükdere, 0212 242 38 13. (Çarşamba hariç her gün 10.00- 17.00 arası açık)Sabancı Müzesi 2002'de açılan, Sakıp Sabancı'nın Atlı Köşk'ündeki müzede, değerli yazma eserler, Osmanlı hat sanatı koleksiyonu ve 19.- 20. yüzyıla ait zengin bir tablo koleksiyonu sergileniyor. Emirgan, 0212 277 22 00 (Salı ve Perşembe 10.00 -18.00, Çarşamba 10.00- 20.00, Cumartesi, Pazar günleri ise 11.00-17.00 arası açık. Pazartesi kapalı) ALIŞVERİŞSemt Pazarları Perşembe günleri kurulan Ulus Pazarı ayakkabıdan bardağa, mayodan masa örtüsüne ne ararsanız satılan zengin bir pazar. Kadıköy'ün salı ve cuma pazarları da aynı üne sahip. Kadıköy Çarşısı İskeleden Bahariye Caddesi'ne kadar uzanır. Taze balık, sebze meyve, kuruyemiş, kokoreç - midye dışında, seri sonu satılan ev tekstil ürünleri, Akmar Pasajı'ndaki sahaflar ve müzik dükkanları, Mühürdar Caddesi ve Tellalzade Sokak'taki antikacılar Kadıköy'ü çok keyifli bir alışveriş mekanı yapıyor.Çukurcuma ‘‘Eskiler’’ satan antikacı- eskici dükkanlarında dolaşmak, eski İstanbul'daki ev yaşamı hakkında epey fikir edinmenizi sağlıyor. Hoş tasarım dükkanlarını da unutmamak lazım.Beyoğlu Hacı Bekir Şekercisi, hediyelik eşya, giysi, CD, antika ve görünce şaşıracağınız bir sürü objenin satıldığı Atlas Pasajı, dünyanın pahalı markalarının ürünlerinin bulunduğu Şark Aynalı Çarşı, giyim ve hediyelik için gençlerin favorilerinden olan Aznavur Pasajı, meşhur Petek Turşuları, frag ve smokin mekanı Horozlu, İstanbul'un en iyi kitapçıları ve müzik marketleri orada. Nişantaşı Yukarıda sıralanan semtlerden çok farklı olsa da, İstanbul'da ‘‘Nişantaşı alışverişi’’ni yazmamak olmaz. Şık sokaklar, şık dükkanlar, şık insanlar... Alışveriş merkezleri Türkiye'de satılan hemen hemen bütün ünlü markalar bu büyük merkezlerde var. Etiler'de Akmerkez ve Mayadrom, Levent'te Metro City, Mecidiyeköy'de Profilo, Üsküdar'da Capitol, Kozyatağı'nda Carrefoursa, Acıbadem'de Tepe Nautilus, Zeytinburnu'nda Olivium.KAÇINPazar öğleden sonra Beyoğlu'nda dolaşmaya çıkmakKentin hızlı ve temiz bir metrosu varken, Taksim'den Levent'e taksiyle gitmekTurist mevsiminde, haftasonu Boğaz vapuruna binmekHaftasonu öğle saatlerinden itibaren, Boğaz trafiğine girmekİstanbul'u bilmeyen bir taksi şoförüyle, daha önce gitmediğiniz bir yere gitmeye kalkışmakLodos'ta ya da sisli havada, ulaşım seçeneklerini yeniden gözden geçirmemekYAKALAYINTrafiğin yoğun olmadığı bir saatte, Boğaziçi Köprüsü'nden geçerken İstanbul'u seyretmekBabylon, Nardis gibi kulüplerin ve yazla birlikte İstanbul Müzik ve Caz Festivalleri'nin programlarını takip etmek94.9 Açık Radyo ve 96.2 Radyo Eksen'de iyi müzik ve haber dinlemekYazın, dolunayda Boğaz'da mehtap turuna çıkmakBeyoğlu'nun kırmızı tramvayıyla Taksim'den tünele gitmek�