GeriSeyahat Bir tarafta yüzlerce yıllık medinalar, diğer tarafta muhteşem çöl ve palmiye ormanları
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Bir tarafta yüzlerce yıllık medinalar, diğer tarafta muhteşem çöl ve palmiye ormanları

Bir tarafta yüzlerce yıllık medinalar, diğer tarafta muhteşem çöl ve palmiye ormanları

Bir tarafta yüzlerce yıllık medinalar, diğer tarafta muhteşem çöl ve palmiye ormanları
TUNUSMedinaları mutlaka görünTunus’un en kalabalık kenti, 2,5 milyonluk başkent Tunus, ülkenin geri kalanından farklı bir görünümde. Merkezin en etkileyici kısmı, Habib Burgiba Bulvarı. Görkemli binalarıyla, Fransızlar zamanından kalma bu geniş cadde, Paris’in ünlü Champs Elysee Bulvarı’nı çağrıştırıyor. Akşamüstü altıdan sonra canlanan bulvar gece 10’dan sonra ıssızlaşıyor. 9. yüzyılda kurulan ve zaman içinde genişletilen eski kent yani medina gün boyu canlılığını koruyor. Başkentin önemli cami ve medreseleri de medina sınırları içinde. 18. yüzyıldan kalma küçük bir saray olan Dar Ben Abdallah, bugün Etnografya Müzesi olarak ziyarete açık. Medina ile birlikte inşa edilen, daha sonraları 13. ve 15. yüzyıllarda birçok medresenin eklendiği Büyük Ez Zitouna Cami, o dönemde din eğitimi üzerine Kahire’deki ünlü El Azhar Üniversitesi’yle boy ölçüşebiliyormuş. Burası, Tunus’ta Müslüman olmayanların girebildiği tek cami. 1950’lere kadar burada 10 bine yakın öğrenci eğitim görüyordu. 1960’larda kurulan Yeni Ulusal Üniversite’yle birlikte buradaki din eğitimine son verildi. Caminin etrafındaki labirentler renkli ve baş döndürücü. Buranın turistik olduğu yanılgısına kapılmayın, daha çok yerlilere rastlayacaksınız. Medina, etrafı surlarla çevrili kent anlamına geliyor. Tunus’un birçok kentinde irili ufaklı medinalar var. Eski kent anlamına da gelen medinalar, kentlerin kuruluşunda ilk yerleşimin ve yaşamın başladığı yerler olmuş. Medinayı dolaşmak için en iyi yol kaybolmak. Bu sokaklarda kumaşçılar, parfümcüler, antikacılar, fesçiler ve terlikçilerin bir arada olduğu ayrı bölümler var. Küçük kahve ve lokantalar Tunuslularla ilk tanışma için en uygun mekanlar. BARDO MÜZESİ Dünyaca ünlü mozaik müzesiDünyanın en büyük mozaik müzesi olarak kabul edilen Bardo Müzesi, sadece içindeki Roma Afrika’sı villalarına ait mozaikleriyle değil aynı zamanda Hüseyinoğulları Hanedanı’nın 18. yüzyıla ait sarayı olan binasının güzelliğiyle de ünlü. Müzedeki mozaiklerde sadece Romalı zenginlerin günlük yaşamları değil, şair Virgilius gibi birçok portre ve olay da incelikle tasvir ediliyor. Yazın günde 10 bin kişinin ziyaret ettiği müzede toplam 4 bin 700 metrekare mozaik var. Dünyanın en büyük ve büyüleyici güzellikteki mozaiği olan "Deniz Tanrısı Neptün ve 56 Madalyon"u da burada. Aslında Kuzey Afrika’nın en büyük arkeoloji müzesi de olan Bardo, başlı başına Tunus’a gelmek için bir neden.KARTACA Hannibal’ın şehriMerkeze 10 km. mesafede, üç bin yıllık bir tarihin şahidi olabilmek için, antik dünyanın en muhteşem şehirlerinden biri olan ve efsanevi kahraman Hannibal ile özdeşleştirilen Kartaca’nın kalıntılarını görmeniz gerekiyor. UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde yer alan kent, efsaneye göre M.Ö. 814 yılında Fenikeliler tarafından kurulmuş. Roma İmparatorluğu’nun önemli kentleri arasında sayılan Kartaca’dan bugün geriye kalanlar arasında en görülmeye değer olanları, Antonine Hamamları, Byrsa tepesindeki kazı alanı ve St. Louis Katedrali, içinde kral mezarları bulunan villalar, Roma limanları, Roma Tiyatrosu ve Tophet Kutsal Alanı. Ayrıca Paleo Hıristiyan Müzesi, büyük bir akvaryumun bulunduğu Deniz Bilimleri Müzesi ve Kartaca Müzesi de görülebilir. Vaktiniz azsa, ilk seçeneğiniz Antonine Pius Hamamları olmalı. Deniz kıyısındaki hamamların ilk bakışta sadece temellerini görseniz de büyüklüğü hakkında fikir edinebiliyorsunuz. 15 kilometrelik Kartaca sahillerinde büyük oteller yer alıyor. Tipik Tunus görüntüleriyle ilgileniyorsanız, ülkenin birçok yerinde benimsenmiş olan mavi ve beyaz mimarinin en güzel örneği, tarihi kasaba Sidi Bou Said’den keyif alacaksınız. Buradaki iki mekan ayrı ayrı vakit geçirmeye değer; Cafe des Nattes ve Cafe Sidi Chebaan. Andre Gide, Simone de Beauvoir ve Jean Paul Sartre gibi, Tunus’un geleneksel çam fıstıklı nane çayını yudumlayın ve gelip geçeni seyredin. Adını, 13. yüzyılda yaşamış ve burada bir ev yaptırmış olan kutsal bir kişilikten alan kasabada bugün hálá her evde bir müzik aleti koleksiyonu bulmak şaşırtıcı değil. Baron Rodolphe d’Erlanger’in 19. yüzyılın başlarında karısı Elizabeth için burada yaptırdığı saray bugün Arap ve Akdeniz Müzik Merkezi (Dar Nejma Ezzahra).KAİROUAN Dördüncü kutsal kentKairouan, İslam dünyası için, Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra dördüncü kutsal kent. 670’te Hz. Muhammed’in sahabelerinden Ukbe bin Nafi tarafından kurulan Kairouan, altın çağı olan 909 yıllarında camisi ve binalarıyla, ülkenin dini eğitim merkeziydi. Fransızlar 1812’de burayı ele geçirinceye kadar Müslüman olmayanların girmesi yasaktı. Kairouan’a girer girmez buranın diğer kentlerden farkı göze çarpıyor. Turistik bir kent olmasına rağmen burası aynı zamanda ülkenin en tutucu kentlerinden. Kuzey Afrika’nın bu ilk kutsal kentini görmemeniz için hiçbir mazeret olamaz. Surlarla çevrili, korunmuş medinası, 688’de inşasına başlanan ve Kuzey Afrika’nın en büyüğü olan, her yıl Hz. Muhammed’in doğumunun kutlandığı görkemli Büyük Cami’siyle (Sidi Okba Camii) kent en az bir günü hak ediyor. Camiyi görmek için en iyi nokta hemen yakındaki halı dükkanlarından birinin terası. Ancak terastan inerken halılarını size göstermek isteyen dükkan sahipleri tarafından bir süre alıkonabilirsiniz. Medinanın içinde birçok cami, sahabe ve evliya türbesi var. Kentin en güzel yapılarından biri de Sidi Sahab Türbesi. Tunuslular bu dini ziyaret yerinde, yeni doğan çocuklarına dua okutmak ya da sünnet törenleri için de bir araya geliyorlar. HAMMAMETÜlkenin en güzel plajlarıTunus denize girmenize vakit bırakmayacak kadar renkli bir ülke. Ancak seyahatinizin amaçlarından biri de deniz ve plajsa, Hammamet’e uğramak isteyeceksiniz. Başkentin 65 km. güneybatısındaki Hammamet (Arapçada "hamamlar" anlamına geliyor), yazın ülkenin en yoğun turist akınına uğrayan turizm merkezlerinden. Kumsalları Tunus’un en güzel plajları. Burası 1920’lerde Avrupa jet-setinin uğrak yeriydi. O dönemde Avrupa sosyetesinin ilgisini buraya çekmiş
/images/100/0x0/56793025f018fb32748afc8b
olan George Sebastian’ın muhteşem villası bugün Hammamet Uluslararası Kültür Merkezi olarak ziyarete açık ve güzel bahçesiyle görmeye değer. Hammamet’in 15. yüzyıldan kalma kasbah’ı (kent kalesi), medinanın denizle birleştiği uçta yer alıyor. Surların üzerinden medinayı, evleri, Hammamet Körfezi’ni ve balıkçıları seyredin. Her ne kadar medinanın dar sokaklarında yolunuzu kesen satıcılara rastlasanız da, pes etmeden medinayı gezmelisiniz. Issız sokaklarda ve aralıklar gerçek Tunus yaşamına dair birçok ayrıntı bulacaksınız. Körfez manzaralı kale ve medinanın hemen altında, deniz kıyısındaki kafede günbatımına doğru sedirlere oturup bu hoş atmosferi hissedin. Eski planlamaya göre, oteller bir ağacın yüksekliğini geçmemeli. Her koşulda olmasa da, genel olarak bu kurala uyuluyor. Daha sakin bir sahil kenti arıyorsanız, Romalılar’ın Cap Bon Burnu yani "Güzel Yarımada" olarak adlandırdığı bu bölgenin kıyılarındaki daha küçük yerleşimleri tercih etmenizde yarar var. GÜNEY TUNUS Doğal bir film setiTunus’a gelmek için en önemli nedenlerden biri de Afrika’nın en ilginç ve sıra dışı geleneksel mimarilerinden birinin yaratıcısı, konuksever Berberilerin yaşadığı etkileyici Sahra Çölü. Ülkenin güneyinde olabildiğince fazla zaman geçirmelisiniz. Eğer bu bölgenin gerçekten hakkını verirseniz, çöl tutkunu olup çıkarsınız. Aya benzeyen topografyası
/images/100/0x0/56793025f018fb32748afc8d
ve yeraltı evleriyle Star Wars filminin seti olarak ün kazanmış Matmata, adeta bir başka gezegendeymişsiniz hissi verir. Hemen yakınındaki Tataouine, Jebel (Dağ) Dahar’ın tepelerinde terkedilmiş, yı
False