Bir günlüğüne turuncuya bürünen şehir
Mimarisi, laleleri, clogs tahta ayakkabıları, peyniri, bisikletleri ve köyleriyle Amsterdam'a çevirdim yönümü. Bir şehir de herkes, her şey, tüm sokaklar ve caddeler bir günde turuncu olabilir mi? Amsterdam'da olur. İşte yanıtı...
Rengini Hollanda Kraliyet ailesinin kurucusu I. William Oranj Prensi’nin soy isminden olan özgürlük ve mutluluk için şart koşulmayan turuncu ülke Hollanda... Bu şirin ülkede güzeller güzeli Amsterdam'ı gezmek istiyorsanız, Kral’ın doğum günü yani 27 Nisan’da şehre ayak basmalısınız. O gün eğlencenin ve hayatın tüm renklerinin günü... Görkemli geçitler, kanallarda turuncuyla dekore edilmiş botlar ve üzerinde deli gibi dans eden binlerce insan, sokak pazarları, canlı müzik ve mutlu insanlarla samimi birçok kare yakalayabilirsiniz.
Bu mutluluğa nisan aylarında lalelerde doğaya gözlerini açarak eşlik ediyor. Dünyanın en büyük çiçek bahçelerinden biri olan Keukenhof’da her yıl 7 milyon çiçek soğanı ekiliyor. Dünyada cenneti görmek isterseniz sadece mart ve mayıs ayları arasında açık olan parka 'Dam Meydanı'ndan alınan turla 45 dakikada ulaşabilirsiniz. Park 1949’dan beri fotoğrafçıların en uğrak merkezi. Lalelerden sonra bir diğer gün geleneksel 'clogs' ayakkabıları ve yel değirmenlerinin izini sürmek için Amsterdam merkez tren istasyonundan 391 nolu otobüs hattıyla yarım saatte 'Zaanse Schans’a ulaşabilirsiniz.
Şimdilerde süs eşyası, magnet, anahtarlık, şirin ev terlikleri, bebek patikleri olarak kullanılan clogs tahta ayakkabılar Zaanse Schans’deki atölyede yapılış şeklini izleyebilirsiniz. Tarihini dinleyip, fotoları da çektikten sonra kazlar eşliğinde yeşil evlerinden de önünden geçip geçmişi 17. yüzyıla dayanan yel değirmenlerinden oluşan açık hava müzesini keşfe çıkabilirsiniz. Dörtte biri su seviyesinin altında olan Hollanda’da suyun dışarı pompalanması ve göletlerin kurutulup verimli tarlalara dönüştürülmesinde yel değirmenleri yardımcı olurmuş.
Her yer rengârenk
Yeni bir gün eşliğinde Amsterdam’ın romantik balıkçı kasabası 'Volendam’a uğramadan olmaz. Volendam kurabiye tadında süslenmiş rengârenk evleriyle ünlü, Amsterdam’da en güzel balığı yiyebileceğiniz, geleneksel kıyafetlerle fotoğraf stüdyolarında foto çektirebileceğimiz sıcacık bir köy. Köylere giderken uçsuz bucaksız lale tarlalarına, tarlaların ev sahiplerinin turistler için dizayn ettiği Amsterdam’ın bütün dokusunu yansıtan köy evlerine uğramalı. Camından lale tarlalarını görebildiğim bu köy evi ikram edilen peynirlerin tadı kadar lezzetliydi.
“İnsanları sevmekten daha sanatsal bir şey olmadığını düşünüyorum” diyen Van Gogh Müzesine, “Ben her şeye rağmen insanların iyi olduğuna inanıyorum” diyen Anna Frank Müzesine ve Rijks Müzesine uğramadan ayrılmayın Amsterdam’dan... Son olarak, Madame Tussauds ‘da , 1978'de Afrika insanına yapılan insancıl yardımlara şarkılarıyla destek olduğu için 'Birleşmiş Milletler Barış Madalyası'nı alan 36 yaşında hayata veda eden güzel insan Bob Marley‘e selam verirken Melih Cevday Anday’ın şiirini anımsıyorum.
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey, çok güzel şey doğrusu.