GeriSeyahat Bir eski zaman tablosu Ä°skilip
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Bir eski zaman tablosu Ä°skilip

Bir eski zaman tablosu Ä°skilip

Bu haftaki yolculuÄŸumuzu Türkiye'nin en güzel dergisi Atlas'la birlikte yapacağız. GideceÄŸimiz yer Çorum'a baÄŸlı Ä°skilip kazası. Kayıp zamanın ustaları, semerciler, sepetçiler, ayakkabıcılar, bakırcılar, hallaçlar burada son demlerini yaşıyor. KüreselleÅŸmenin yok edici etkileri karşısında varolma mücadelesi veren Ä°skilip'i Tevfik TaÅŸ anlattı. FotoÄŸrafları ise Ä°zzet Keribar usta çekti.‘Tepeyi aşınca iniverdiÄŸimiz dar vadide resim gibi uzanan bir kent çıktı karşımıza. Meyve ve asma bahçelerinin taze yeÅŸiliyle kuÅŸatılmış bu kent Ä°skilip'tir.’Bazı güzellikler öyle dillere destan deÄŸildir ama kendine özgüdür. Ä°skilip'e kendine özgülüğünü saÄŸlayan, insana ilk etki eden dinlendirici sükûnetidir.Kimsenin acelesi yoktur. Her iÅŸ bekleyebilir. Her merhaba, bir öncekinin üstüne gelir, unutulmamış bir öncekinin. Demirci, dövdüğü erzenin (kapılarda kilidin takıldığı dövme halkalar) hangi kapıda nasıl duracağını hayal eder. Böyle kilitlenen kapıların kalmadığını bilir de gene hayal eder. Nalbantın iÅŸi azdır, atın yaşıyla, saÄŸlığıyla, keyfiyle ilgilenir. Bir zamanlar kasabanın bayramlarda topluca namaz kıldığı Namazgáh, ÅŸimdi çay bahçesi; hiçkimsenin sesi söğütlerin altındaki fıskiyenin sesinden daha yüksek deÄŸildir.Kasabanın günlük yaÅŸamının mekánlarından başınızı kaldırdığınız an, küçük ama gönül çelen daÄŸlarla yüzleÅŸirsiniz. Ä°skilip'in doÄŸasını, ülkemizin resim sanatını ÅŸekillendiren ustalardan birinin, 1942'de devlet sanatçısı olarak buraya gelen Bedri Rahmi EyuboÄŸlu'nun bakışından görelim:‘Memlekete girerken aklımı oynatacaktım aÄŸabey. Resim için bundan daha harikulade bir yer düşünemezdim.’Anadolu'nun küçük kasabalarını tanımak, ‘kendi yağıyla kavrulmak’ deyiÅŸinin, bir utku ve direniÅŸ olduÄŸunu görmenin ilk adımı demektir. Anadolu'yu anlamak, bir bakıma tarihin büyük direngenliÄŸini anlamaktır. Bu direniÅŸ yalnızca, savaÅŸta ve askerî alanda deÄŸildir. Bu onun üretiminin, kavrayışının görülmeyen, gösterilmeyen yüzündedir. Her ÅŸeyin tek bir renge bürünmesinin istendiÄŸi bir çaÄŸda, Anadolu zanaatçısı, kendi yaratıcılığını, buluÅŸlarını, göz nurunda ve alın terinde toplanmış deney birikimini korumak için akıl almaz bir sabırla direniyor. Ä°skilip'in arastalarını, çarşılarını geziyoruz. Leblebiciler, mutaflar (kıl örmecileri), ayakkabıcılar, sepetçiler, semerciler arastaları; demirciler, bakırcılar, salliciler (ahÅŸap eÅŸya yapımcıları) çarşısı.YOK OLMAYA DÄ°RENÄ°ÅžHüseyin Kaygusuz, bir ayağı dükkánın içinde, öbürü dışarıda bir semerin üstüne abanmış bastıra bastıra dikiyor. ‘1947'den beri bu iÅŸi yapıyorum. Sen o zamanlar görmeliydin, bu sokak silme semerdi. Neslimiz tükeniyor. Emme iyi olmuyor. Köylü giderek fakirleÅŸiyor. Mazot, benzin ona göre olmaktan çıkıyor. Hem semeri kaybedecek, hem de motoru.’Ahmet Küyük'le Ayakkabıcılar Arastası'nda konuÅŸuyoruz. ‘Kasabamız ayakkabıcılığın eski merkezlerinden biridir. Bu yalnız üretim anlamında deÄŸil, ayakkabı kültüründe de böyledir. ÖrneÄŸin bizde ev ayakkabısı -terlik deÄŸil- geleneÄŸi vardır. Bu ayakkabının içi ayrıca iÅŸlenir.’İskilip'te derinin iÅŸlenmesinin tarihî hem Ä°stanbul gibi merkezlerdeki tüccarlarla Anadolu arasındaki alışveriÅŸin, hem de hayvancılığa baÄŸlı diÄŸer iÅŸlerin tarihini gösterir. Ä°stanbul tüccarı, tarihin kritik dönemlerinde mal saklamakla para kazanmaya meyletmiÅŸtir. Oysa Ä°skilip gibi yerler, önce kendi gereksinimini giderip fazlasını, buranın deyimiyle ‘doruÄŸu’ pazara göndermektedir. Ä°kinci Dünya Savaşı'nın sonlarına dek, Ä°skilip'te kendine yetme, aslında sanılandan daha renklidir. ÖrneÄŸin halk takviminde salı gününe ‘deri günü’ deniyor. Bu simgeler o dönemin yaÅŸantısının bugüne çıkan izleri bir anlamda.SUSKUN KIZILIRMAKÄ°skilip Kalesi'ne döne dolaÅŸa yükselen bir yoldan çıkılıyor. Dik bir kaya, altında maÄŸara mezarlar. Yanında belediyenin bir hafriyatı sırasında çıkan, ama hangi döneme ait olduÄŸu saptanmamış antik parçalar. Kaleden bakıyorum kasabaya. Yivlik Tepesi, Elma Beli, ormanlar, baÄŸlar... Kalenin içinde ve yol boyunca eski yoksul ama kapısı, sokağı temiz evler. Bu kale Hititlerden mi kalma? Bunu bilen yok. Kestirmeden iki saatlik yol, bizi Hititlerin baÅŸkenti HattuÅŸa'ya götürüyor. Yeraltında kaleye giden iki yolun daha olduÄŸu söyleniyor. Böyle olup olmadığından emin deÄŸil kimse. Bütün bu belirsizlikler, çok övündüğümüz Anadolu tarihine verilen önemi gösteriyor. Gidip Kızılırmak'a bakıyorum. Güz durgunluÄŸu içinde ırmak, çekilmiÅŸ kıyılarından, suskun. Giderken, Satı OkumuÅŸ'la merhabalaÅŸtık. Yaşını bilemeyecek denli yaÅŸlı. Dönüşte bir tas cevizle yolumuzu bekler bulduk. Satı OkumuÅŸ başına hálá aÄŸca denilen gümüş tepelik takıyor. AÄŸcanın gümüş pulları puÅŸinin kenarlarından sarkıyor. Bu gümüş pullar, hem bu dünyada yaÅŸamanın süsü, hem de ölüm zamanının güvencesi. Çünkü öldüğünde, kimseden kefen parası istenmezmiÅŸ, bu pullar satılarak alınırmış her ÅŸey.ORMANIN SESLERÄ°Yivlik Tepesi'ne gidiyoruz. Ä°nsanın üzerinde yaÅŸamın bütün yorgunluÄŸunu, meÅŸakkatini silen bir mucizenin doruÄŸuna... ‘Yivlik suyundan bir hörpüm (yudum) içmeden burayı tanımış olmaz insan’ diyorlar. Sonbaharla azalmış su, buranın söyleyiÅŸiyle ‘diydir diydir’ akıyor. Ama bence, suyun başına gidene dek ve ondan sonrası buraları daha iyi tanıtır insana. İç Anadolu'nun sonsuz bozkırında bu olaÄŸanüstü çam ve meÅŸe ormanının sesleri, suskunluÄŸun çınlayışında keskinleÅŸen sesleri...'Bu güzelliÄŸin neden geleni, görücüsü azdır? ‘Anayollar’ denilen güzergáhlardan birkaç saat içeride olması açıklar mı bunu? Bilmiyorum. Ä°skilip tarihi de bu bilinmezle yüklü. Ä°ÅŸte bayırın tabanında dağılıyor ufuk. Paphlagonia (Paflagonya) uygarlığının baÅŸkentlerinden biri olan kasabanın ışıkları yanıyor. Medler, Persler, DaniÅŸmentliler geçmiÅŸ buradan. Ama bunların izleri örtük. Osmanlı'nın izleri ise daha çok camilerde göze görünüyor. Tarihin eski defterlerinde adı Andrapa, Bloacium, Klaudiopolis, Neoklaudiopolis olan Ä°skilip, ÅŸimdi kurumuÅŸ olan Meydan Çayı gibi kımıltısız uyuyor.Atlas’ta bu ayTürkiye'nin tek coÄŸrafya ve keÅŸif dergisi Atlas, Mart sayısında da birbirinden güzel konularla dolu. Dergi ayrıca okurlarına bir de ek armaÄŸan ediyor. Ekte ergenlik çağının sorunları derinlemesine ele alınıyor. Atlas'ta yer alan konuların bazıları ÅŸunlar:HÄ°ROŞİMA / NAGAZAKÄ° Ä°kinci Dünya Savaşı'nın sonunda Amerikalılar tarafından Japonya'ya atılan iki atom bombası zihniyet dünyasının deÄŸiÅŸtiÄŸinin de göstergesiydi. Öncelikle savaşın mantığı, savaÅŸan insanın ahlakı, vicdanı deÄŸiÅŸmiÅŸti. Sonrasında dayatılan SoÄŸuk SavaÅŸ da bu yeni zihniyet üstüne bina edildi. SAN FRANCISCO '60'lı yıllarda dünyaya çiçek atan hippileriyle, eÅŸcinselleriyle, evsizleriyle, sanatçılarıyla tüm ‘yaramaz insanları’yla ünlenen kent bugün, ‘multimedya dereleri’ ile çevrilmiÅŸ. Web tasarımcılarının, teknoloji uzmanlarının paralarıyla köşeye sıkıştırılmaya çalışılıyor. Bakalım savaşı kim kazanacak?KERBELA Ne halifenin askerleri katliamdan caydı, ne de Hüseyin ölüm yolculuÄŸundan. Ä°slam Peygamberinin torunu, yakınları ve yandaÅŸlarıyla Kerbela'da kılıçtan geçirildi. O gün bugündür Kerbela, bu trajediyle anılır oldu. Atlas, Irak'ın Kerbela, Kûfe ve Necef kentlerinde bitmeyen matemin izini sürdü.BALIK GÖLÜ’NDE Atlas, AÄŸrı'nın Balık Gölü'nde doÄŸanın en sert yüzünü gören, acı ve zorluÄŸun her türlüsünü göğüslemeyi öğrenmiÅŸ insanların arasındaydı. Onların zorlu yaÅŸamına ÅŸahit oldu ve görüntüledi.Â
False