Evrim SÜMER
Son Güncelleme:
Belediye nehir kenarına şezlonglar koymuş, arka bahçenizde oturur gibi kitap okuyabilirsiniz
Başar Arıoğlu, 37 yaşında, Amerika MIT Üniversitesi mezunu bir inşaat mühendisi, iki çocuk babası, gayet ciddi bir işadamı. ‘Peki bu röportajı neden yaptın?’ diyecekler için bir sıfatı daha var, daha doğrusu resmi bir titri: Slovenya Cumhuriyeti’nin Fahri Konsolosu.
Bunun hikayesi de ilginç: Milletvekili seçilince bu görevi bırakmak zorunda kalan babasından devralmış görevi... Arıoğlu’nun çok yoğun bir iş ve seyahat temposu var. Türkiye’de ve yurtdışında dev projelere imza atan Yapı Merkezi’ndeki esas görevleri murahhas azalık ve holdingde yönetim kurulu başkanlığı. Bu işleri sebebiyle de başta Balkanlar ve Ortadoğu olmak üzere pek çok yere akılalmaz bir tempoyla seyahat ediyor. Gerçi seyahat deyince Arıoğlu ailesinde akan tüm sular duruyor. Çünkü becerikli anne ve eş Berna Arıoğlu’nun öncülüğünde inanılmaz seyahatler gerçekleşiyor, üstelik çocuklar hiçbir seyahatten men edilmiyor. Her sene gidilen deniz kenarı tatilleri, Eurodisney turları, Amerika ve Avrupa seyahatleri, ismi duyulmamış uzak diyarlara yolculuklar cümbür cemaat yapılıyor. Büyük oğulları Ersin’in ilk pasaportunun sayfaları dolmuş bile. Şimdiki favori destinasyonları ise Slovenya.
Başar Arıoğlu, Hürriyet Seyahat için Avrupa Birliği’ne son katılan ülkelerden biri olan Slovenya’yı anlattı.
n Bir Türk neden Slovenya’ya tatile gitsin?
- Yazın denize girebilirsiniz, tekne kiralayıp Adriyatik’te dolaşabilirsiniz. Kışın kayak yapabilirsiniz, harika kayak tesisleri var. Bir sürü doğal park ve doğa sporları var. Çok gelişmiş kaplıca, SPA turizmi var.
n Slovenya Türkler arasında çok tercih edilen bir ülke değil, sizin ilk izleniminiz neydi?
- İlk gittiğimiz yer başkent Ljubljana idi. Başka bir gezegene geldik sandık. Her taraf ağaç dolu, şehrin etrafında dağlar var. Mayıs ayında bile karlıydı. Mimarisi harika. Tüm ülke böyle zaten, yemyeşil. Nüfus çok hızlı büyümediği için yeni yerleşim yerleri oluşturmak gibi bir dertleri yok, olanı geliştiriyorlar. Şehir yapısı ve doku olarak diğer Avrupa başkentlerine benziyor. Yüksek tavanlı eski binalar, çok katlı değiller. Tarihi doku korunmuş, her yerde parklar, bahçeler var ve son derece güvenli.
n Görüntüde eski bir şehir, günlük hayat nasıl?
- Tam bir Avrupa şehri. Son derece modern hayat, her türlü altyapı ve imkan var. Bir tek uluslararası otel zincirleri henüz girmemiş. Biraz milliyetçi oldukları için o konuda hafif bir dirençleri var. Bir avantajı, diğer Avrupa şehirlerine göre daha az kalabalık olması. Ülkede toplam iki milyon kişi yaşıyor, Ljubljana’nın nüfusu 600 bin. Çok kültürlü, sanata düşkün bir millet. Düşünün, 25’inci defa grafik sanat bienali yapılıyor. İstanbul’da konuşulup durur, hálá modern sanat müzesi yok; o küçücük şehirde Avrupa’yla yarışabilecek bir modern sanat müzesi var. 300 senedir filarmoni orkestraları var. Kişi başı yıllık ortalama gelir 12 bin dolar civarında. Ama bir yandan da dış görünümlerine pek özen göstermiyorlar. Bizim moda, ayakkabı markalarımız oraya gitse, eminim ki ihya olurlar.
n Şehirde neler yapmayı önerirsiniz?
- Çok güzel bir meyve sebze pazarları var. Her şey mevsimine ait, taze. Bu mayısta gittiğimizde kasalarla çilek, kuşkonmaz ve mantar, müge çiçekleri, bal satılıyordu. Şehirde bisiklet kültürü var. Şehrin ortasından bir nehir akıyor. Nehrin kenarında belediyenin koyduğu şezlonglarda evinizin arka bahçesinde oturur gibi kitap okuyabiliyorsunuz. Nehrin kenarındaki caddeler çok güzel, şehrin kalbi orada atıyor. Lokantalar, caz kulüpleri... Bir de tepede şehir merkezinden gidilebilen bir kale var. Ljubljana biraz Viyana, Prag, Budapeşte gibi. Sahil şeridi çok büyük değil, 3040 kilometre ama çok güzel değerlendirmişler. Deniz bizim Ege’deki gibi lacivert. Ağırlıklı olarak kaplıca turizmi yapılıyor. Özellikle İtalyanlar geliyor, çünkü İtalya’da yasak olan casino’lar burada.
n Slovenya İtalya’ya çok yakın değil mi?
- İtalya’ya çok yakın ama bir AB ülkesi olarak hálá çok makul fiyatlı. Gittiğinizde İtalya’da gitme ihtiyacı hissetmezsiniz ama isterseniz otomobille Trieste’ye gidebilirsiniz, isterseniz feribota binip Venedik’e. Bunlar hep bir iki saatlik mesafeler.
n Başka nereye gittiniz?
- Portoroz’dan hemen sonra Piran’a gittik. Orası da bir deniz kenarı şehri. Venedik’e çok benziyor. Orada çok meşhur küçük bir tiyatro ve akvaryum var. Bir de marinaları var. Slovenya’da deniz yolculuğu ve teknede tatil çok seviliyor.
n Çocuklu ailelerin gidebileceği bir yer mi Slovenya?
- Deniz kenarına gitmek istiyorlarsa ideal. Bled ise mesela sonbaharda aileyle birlikte gitmek için harika. Yapılacak çok şey var. Bisiklete binebilirler, sandal kiralayabilirler; harika yürüyüş yolları var. Deniz kıyısı zaten her türlü imkanı sunuyor. Büyükler kaplıcaya girebilir, çocuklar denize...
Bled’deki kalede Manufaktura Moister Janez diye bir yer var. Slovenya’ya ilk matbaa geldiğinde bu kaleye gelmiş. Burası bir atölye-dükkan. Eski bir matbaa makinesi var, istediğiniz yazıyı hemen orada dizip, el yapımı kağıtlara basıyorlar.
Yukarıdaki Bled gölü. Ortasında bir ada ve üzerinde kilise var, tepede de kale. Kayıtlara göre Bled’in adı 1004’ten beri yazılı tarihte geçiyor. Eskiden Avrupa aristokrasisinin kaçamak yaptığı, dinlendiği yermiş. Çok iyi korunmuş, zaten çok fazla tesis yok. Oradaki Villa Bled eskiden Mareşal Tito’nun yazlık rezidansıymış, şimdi otel. Tepedeki kaleye de mutlaka çıkılmalı. Muhteşem bir manzarası var, anlatılır gibi değil, sanki bir masaldan çıkmış gibi.
en sevdiği 5 yer
Cancun
Aruba
Şikago
Bled ve Portoroz (Slovenya)
Venedik
seyahatte ne okuyor
Macera romanları okumayı seviyor.
ne dinliyor
I-Pod’suz hiçbir yere gitmiyor. Bütün CD’leri kayıtlı. Son favori albümü Neredesin Firuze. Adriano Celentano ve caz seviyor.
ne yiyor, ne içiyor
Gittiği yerin her şeyini denemeye çalışıyor, mutlaka şaraplarını tadıyor.
ne giyiyor
İş için gittiğinde daha formal, turistik olunca daha rahat.
neyle seyahat ediyor
Uçakla.
nerede kalıyor
İyi otellerde kalmaya çalışıyor. Tarihi veya mimari özelliği olanları tercih ediyor.
kimle seyahat ediyor
Eşi Berna ve çocuklarıyla.
çantasının olmazsa olmazları
I-Pod, laptop, cep telefonu. Ne kadar uzağa giderse gitsin, iletişimin kesilmesini istemiyor.
Başar Arıoğlu, Hürriyet Seyahat için Avrupa Birliği’ne son katılan ülkelerden biri olan Slovenya’yı anlattı.
n Bir Türk neden Slovenya’ya tatile gitsin?
- Yazın denize girebilirsiniz, tekne kiralayıp Adriyatik’te dolaşabilirsiniz. Kışın kayak yapabilirsiniz, harika kayak tesisleri var. Bir sürü doğal park ve doğa sporları var. Çok gelişmiş kaplıca, SPA turizmi var.
n Slovenya Türkler arasında çok tercih edilen bir ülke değil, sizin ilk izleniminiz neydi?
- İlk gittiğimiz yer başkent Ljubljana idi. Başka bir gezegene geldik sandık. Her taraf ağaç dolu, şehrin etrafında dağlar var. Mayıs ayında bile karlıydı. Mimarisi harika. Tüm ülke böyle zaten, yemyeşil. Nüfus çok hızlı büyümediği için yeni yerleşim yerleri oluşturmak gibi bir dertleri yok, olanı geliştiriyorlar. Şehir yapısı ve doku olarak diğer Avrupa başkentlerine benziyor. Yüksek tavanlı eski binalar, çok katlı değiller. Tarihi doku korunmuş, her yerde parklar, bahçeler var ve son derece güvenli.
n Görüntüde eski bir şehir, günlük hayat nasıl?
- Tam bir Avrupa şehri. Son derece modern hayat, her türlü altyapı ve imkan var. Bir tek uluslararası otel zincirleri henüz girmemiş. Biraz milliyetçi oldukları için o konuda hafif bir dirençleri var. Bir avantajı, diğer Avrupa şehirlerine göre daha az kalabalık olması. Ülkede toplam iki milyon kişi yaşıyor, Ljubljana’nın nüfusu 600 bin. Çok kültürlü, sanata düşkün bir millet. Düşünün, 25’inci defa grafik sanat bienali yapılıyor. İstanbul’da konuşulup durur, hálá modern sanat müzesi yok; o küçücük şehirde Avrupa’yla yarışabilecek bir modern sanat müzesi var. 300 senedir filarmoni orkestraları var. Kişi başı yıllık ortalama gelir 12 bin dolar civarında. Ama bir yandan da dış görünümlerine pek özen göstermiyorlar. Bizim moda, ayakkabı markalarımız oraya gitse, eminim ki ihya olurlar.
n Şehirde neler yapmayı önerirsiniz?
- Çok güzel bir meyve sebze pazarları var. Her şey mevsimine ait, taze. Bu mayısta gittiğimizde kasalarla çilek, kuşkonmaz ve mantar, müge çiçekleri, bal satılıyordu. Şehirde bisiklet kültürü var. Şehrin ortasından bir nehir akıyor. Nehrin kenarında belediyenin koyduğu şezlonglarda evinizin arka bahçesinde oturur gibi kitap okuyabiliyorsunuz. Nehrin kenarındaki caddeler çok güzel, şehrin kalbi orada atıyor. Lokantalar, caz kulüpleri... Bir de tepede şehir merkezinden gidilebilen bir kale var. Ljubljana biraz Viyana, Prag, Budapeşte gibi. Sahil şeridi çok büyük değil, 3040 kilometre ama çok güzel değerlendirmişler. Deniz bizim Ege’deki gibi lacivert. Ağırlıklı olarak kaplıca turizmi yapılıyor. Özellikle İtalyanlar geliyor, çünkü İtalya’da yasak olan casino’lar burada.
n Slovenya İtalya’ya çok yakın değil mi?
- İtalya’ya çok yakın ama bir AB ülkesi olarak hálá çok makul fiyatlı. Gittiğinizde İtalya’da gitme ihtiyacı hissetmezsiniz ama isterseniz otomobille Trieste’ye gidebilirsiniz, isterseniz feribota binip Venedik’e. Bunlar hep bir iki saatlik mesafeler.
n Başka nereye gittiniz?
- Portoroz’dan hemen sonra Piran’a gittik. Orası da bir deniz kenarı şehri. Venedik’e çok benziyor. Orada çok meşhur küçük bir tiyatro ve akvaryum var. Bir de marinaları var. Slovenya’da deniz yolculuğu ve teknede tatil çok seviliyor.
n Çocuklu ailelerin gidebileceği bir yer mi Slovenya?
- Deniz kenarına gitmek istiyorlarsa ideal. Bled ise mesela sonbaharda aileyle birlikte gitmek için harika. Yapılacak çok şey var. Bisiklete binebilirler, sandal kiralayabilirler; harika yürüyüş yolları var. Deniz kıyısı zaten her türlü imkanı sunuyor. Büyükler kaplıcaya girebilir, çocuklar denize...
Bled’deki kalede Manufaktura Moister Janez diye bir yer var. Slovenya’ya ilk matbaa geldiğinde bu kaleye gelmiş. Burası bir atölye-dükkan. Eski bir matbaa makinesi var, istediğiniz yazıyı hemen orada dizip, el yapımı kağıtlara basıyorlar.
Yukarıdaki Bled gölü. Ortasında bir ada ve üzerinde kilise var, tepede de kale. Kayıtlara göre Bled’in adı 1004’ten beri yazılı tarihte geçiyor. Eskiden Avrupa aristokrasisinin kaçamak yaptığı, dinlendiği yermiş. Çok iyi korunmuş, zaten çok fazla tesis yok. Oradaki Villa Bled eskiden Mareşal Tito’nun yazlık rezidansıymış, şimdi otel. Tepedeki kaleye de mutlaka çıkılmalı. Muhteşem bir manzarası var, anlatılır gibi değil, sanki bir masaldan çıkmış gibi.
en sevdiği 5 yer
Cancun
Aruba
Şikago
Bled ve Portoroz (Slovenya)
Venedik
seyahatte ne okuyor
Macera romanları okumayı seviyor.
ne dinliyor
I-Pod’suz hiçbir yere gitmiyor. Bütün CD’leri kayıtlı. Son favori albümü Neredesin Firuze. Adriano Celentano ve caz seviyor.
ne yiyor, ne içiyor
Gittiği yerin her şeyini denemeye çalışıyor, mutlaka şaraplarını tadıyor.
ne giyiyor
İş için gittiğinde daha formal, turistik olunca daha rahat.
neyle seyahat ediyor
Uçakla.
nerede kalıyor
İyi otellerde kalmaya çalışıyor. Tarihi veya mimari özelliği olanları tercih ediyor.
kimle seyahat ediyor
Eşi Berna ve çocuklarıyla.
çantasının olmazsa olmazları
I-Pod, laptop, cep telefonu. Ne kadar uzağa giderse gitsin, iletişimin kesilmesini istemiyor.