‘Bansko’nun dağları da kıvrım kıvrım yolları’
Türkiye’ye en yakın yurtdışı kayak merkezlerinden biri de Bulgaristan’ın Bansko bölgesi. Pistleriyle her seviyeden kayakçıyı mutlu eden Bansko’da akşamları da restoranların, gece kulüplerinin ve hatta geyik eti yiyebileceğiniz geleneksel Bulgar lokantası mehanaların tadını çıkarabilirsiniz. Ben bu maceraya 5 günümü ayırdım.
Avrupa’daki en hesaplı kayak rotalarından Bansko’da en basit pistinden inmenin bile iki saat sürdüğünü anlata anlata bitirememişti arkadaşlarım. Hal böyle olunca gidip kaymanın tadına varılmalıydı ama nasıl gitmeliydim? Bireysel mi? Turla mı? Bu tarz tatillerde kayak turları çok mantıklı. Bireysel gidişler pahalıya mal olabiliyor. Turların değişik paketleri var. En ekonomiğinden en konforlusuna değişken fiyatlı otel seçenekleriyle kendinize uygun bir kayak turu seçebilirsiniz. Turlar yolda çok az duruyor. Ona göre önleminizi almalısınız. Yiyecek-içecek gibi servisleri pek yok. İhtiyaç molaları bile koşa koşa. Fazla sallananı da beklemiyorlar.
Old Town bölgesindeki restoranlarda dekor geleneksel; garsonlar da öyle giyiniyor.
Hem SPA hem kayak
Konaklama, kayak ve yemek konusunda değil Avrupa, bizim ülkemize göre bile oldukça ekonomik olan en yakın yurtdışı kayak merkezi olması benim için Bansko’nun cazibesini arttıran bir etkendi. Son kur değişimlerinden sonra bile hâlâ böyle olması şaşırtıcı. Türkiye’den Bansko’ya ilgi oldukça fazla. Okullar kapanır kapanmaz cuma akşamı kayak aşkıyla yanıp tutuşan onlarca insan yollara dökülmüştük.
Telesiyej hattı
Bansko’ya giden yollar kıvrım kıvrım. Kocaman otobüs yavaş ama güvenli bir şekilde tırmanıyor dağlara. Gece çıktığımız yolculukta artık gün ağardı ve karlı dağ manzaralarını görebiliyorduk. Kalacağımız yer Mountain Paradise Apart Hotel. Odaları çok çeşitli. Komple daire gibi olanları var. Bizimkisi otel odası gibiydi. İçinde mutfak da var ama ekipman yoktu. En önemlisi telesiyeje 10 dakika yürüme mesafesindeydi. Bu önemli bir detay. Kaymaya gidiyorsak telesiyeje yakın olmakta fayda var. Otele varır varmaz odalara bavulları attığımız gibi Bansko sokaklarında aldık soluğu. Önce paramızı bozdurmamız gerekti. Sonra da güzel bir şeyler yemeliydik. Ne var ne yok keşfetmeliydik gündüz gözüyle. Şöyle bir dolandıktan ve alışverişimizi yaptıktan sonra otele koştuk.
Bansko kartpostal gibi görünüyor.
Bansko’daki otellerin SPA hizmeti oluyor. Sıcak sular ve masaj... Ertesi günkü kayak için enerji toplamamız lazım. Turumuz ekipman kiralayabilmemiz için Thasakiris Kayak Malzemeleri’yle anlaşmış ve hemen telesiyejin karşısında. Kayak, bot ve batonları buradan kiralayabiliyorsunuz ve yürüme mesafesi kısa olduğu için de kolaylık oluyor. Bireysel gittiğinizde aynı fiyatlara kiralayamayabilirsiniz. Kaç gün ekipman kiralarsanız kaydediyorlar ve en son gün ödüyorsunuz. İlk gün Thasakiris’in servisini kullanıp, kişi başı 10 leva verip telesiyejin götürdüğü yere ulaştık ama bu çok mantıklı bir karar değilmiş. Tek sefer çıktık. Aşağıya kayınca tekrar yukarıya çıkmak için araca ihtiyacınız oluyor. Tek sefer kayacaksanız tamam da biz durmadan inip çıkacağız.
Eğer kaymayacaksanız sakın servisleri kullanıp 10 levaya dağa çıkarım diye düşünmeyin, geri dönemezsiniz. Skipass almadığınız için telesiyeje binemezsiniz. En önemli konulardan biri telesiyejden nerede ineceğiniz. İki durak var. Sakın ilk durakta inmeyin. Orada çok Türk’ün acı çektiği söyleniyor. Çok dik bir pist. Siyah pist denilenlerden. Telesiyejin son durağından aşağı inilen en kolay piste Ski Road diyorlar. İlk başları ve sonları oldukça düz ama arasındaki yol çok güzel. Eğer kayak dersi istiyorsanız kayak evinden hoca bulabileceğiniz gibi dağa çıktığınızda yanınıza gelen hocalardan da ders alabilirsiniz. Yanınıza gelip soruyorlar. Dersler iki saatlik oluyor.
Türkiye’deki gibi saatlik değil. İki saat ders dağdan aşağı inmeniz için asla yeterli değil. Gerçi bu durum kişiden kişiye değişir. Mutlaka hocayla birlikte dağdan aşağı inmelisiniz. İki saat ders aldım, hop ben yaparım diyenlerin hepsi patladı. Bu işin şakası yok. Kayak riskli bir spor. Nasıl duracağınızı ve en önemlisi nasıl düşeceğinizi öğrenmelisiniz. Düşmeyen kayakçı yoktur. Pistler uzun olunca telesiyejle çıkış uzun sürüyor. Öyle muhteşem manzaralara karşı yükselerek seyahat ediyorsunuz ki zaten insanın inesi de gelmiyor. Pirin Dağı beyaza bürünmüş, ağaçların üstü karla kaplanmış. Sanki kartpostalın içinde yaşıyormuş gibi bir his oluyor.
Postlarla döşeli lokantalar
Son gün “Buranın kültürünü yaşayamadım, biraz da sokaklarda dolanayım” derken kendimi Bansko’nun Old Town denen bölgesinde buldum. Asıl aradığımı son gün keşfetmenin şaşkınlığını yaşadım uzun süre. Postlarla döşenmiş otantik Bulgar mehanaları (geleneksel lokantalar), yöresel giyinmiş garsonları, geyik etinden yapılmış yerel yemekler, Bulgar müziklerinin yükseldiği sokaklar... Şimdiki aklım olsa her gece bu postlarla döşenmiş otantik restoranlarda vakit geçirirdim ve Bulgar müzikleri dinlerdim. Eh o da bir sonraki kışa...
Pistlere çok dikkat edin
Bansko’da zirvedeki mavi pistlerin zor olduğunu söylediler. Normalde mavi denen pistler kolay pisttir ama onların kolayı bile bize zor. Kolarski denen telesiyejden 6-4-1 rotasını takip edince, eğer dizlerinizi çok yormamışsanız oldukça dik pistlerden kayabilirsiniz. Ben bir defa hangi telesiyej olduğuna bakmadan Banderitza-1 telesiyejine binmişim. İndiğimde öyle dik bir dağın tepesindeydim ki “Buradan nasıl ineceğim” diye dehşete kapıldım. Dağın tepesinden aşağıya baktığımda dibi bile gözükmüyordu. O an biri bana bir fiske dokunsa o dik pistten aşağı uçmam an meselesiydi. Gerisingeri nasıl kaçtığımı bilmiyorum. Bir ileri bir geri, ter içinde zor bela attım kendimi arkaya. Orası kırmızı pistmiş. Aman, hangi telesiyeje bindiğinize dikkat edin!