Bakir Kanarya, La Gomera

Batı Sahra açıklarında sıralanan İspanya’ya bağlı Kanarya Adaları içinde en küçük ve en bakir olanı La Gomera. İç bölgeleri sık yağmur ormanlarıyla kaplı. Sahilinde ise güneşli bölgeler var. Yüzölçümünden beklenmeyecek iklim, bitki çeşitliliğine sahip. Kültürel açıdan da İspanyol ve Latin Amerika bölgeleri arasında bir geçiş noktası. Sadece deniz tatilcilerine değil, yürüyüşçülere, kampçılara da hitap ediyor. Gezgin yazar Alain de Botton “Dünyada en çok etkilendiğim yer” diyor La Gomera için. Türkiye’den ulaşımı zor değil: Önce İspanya aktarmalı Tenerife Adası’na uçmak gerekiyor.
Buradan La Gomera’ya bir saatlik gemi yolculuğu yapılıyor.

ISLIK DİLİ SİLBO UNESCO LİSTESİNDE

Ada o kadar dağlık, engebeli ki 20 kilometre çapında olmasına karşın, otomobille dolambaçlı dağ yollarından bir uçtan diğerine gitmek iki saatten fazla sürüyor. La Silbo olarak bilinen ve dünyanın her yerinden dilbilimcilerin ilgisini çeken meşhur ıslık dili, işte bu sarp dağların eteklerindeki köylerde kullanılıyor. Binlerce yıldır birbirleriyle ıslıkla haberleşen Guanche yerlilerinden miras kalmış. Diğer ıslık dillerinden farkı gramer ve kelime dağarcığına sahip olması. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne giren ıslık dili (silbo) okullarda öğretiliyor. Köylülerce
hâlâ kullanılıyor. Gomera’daki evlerin ve kiliselerin mimarisi de diğer Kanarya Adaları’ndan farklı. Latin Amerika mimarisini andıran tek katlı evler canlı ve pastel renklerle boyanmış. İspanyol mimarisi ile Latin Amerika Hispanik mimarisi arasında geçiş kültürü izlenimi veriyor.

KOLOMB’UN İKİ EVİ

Adanın en büyük şehri aslında bir kasaba. Dağlar arasındaki San Sebastian de la Gomera, birkaç sokakta sıralanmış tarihi evler, birkaç kilise ve İspanyolların adaya yerleştiği ilk dönemden kalma birkaç askeri yapıdan oluşuyor. Şehir karakter sahibi ve keyifli. Simgesi bir kale: Torre del Conde. 1400’lü yılların başında adaya yerleşen ilk İspanyollar tarafından, yerli Guanche’lere karşı askeri amaçlı yapılmış.
Üç yanından dağ yükselen şehrin liman bölgesinde gün doğumu ve gün batımı manzarası mükemmel. Merkezindeki tarihi liman bölgesinde deniz hâlâ o kadar temiz ve balık o kadar bol ki, teknelerin bağlandığı sığ bölgede bile masmavi sularda yüzen büyük balıklar görülebiliyor. Zaten tüm Kanarya Adaları’nın su altı zenginliği çok etkileyici.�
Kristof Kolomb, Amerika’yı keşif yolunda üç gemisi ve mürettebatıyla bir süre bu kentte konaklamış. Su ve erzak almış. Kolomb’un kaldığı evler bugün müze. Her ikisi de 600 yıllık, avlulu ve palmiye ağaçları içinde Kanarya tarzında inşa edilmiş konaklar.

Hippi’lerin gözdesiydi

Adanın batı ucundaki Valle del Rey (Kral Vadisi) 1960’larda hippi turistlerin gözdesiymiş. Vadiye San Sebastian’dan
iki saatlik otomobil yolculuğuyla ulaşılıyor. Yol yağmur ormanlarından geçiyor. Uzakdoğu’daki pirinç tarlalarını andıran, çok katlı muz bahçeleri kaplı bu vadi. Liman bölgesi, plajına oranla daha sakin. Rengârenk kayıklardaki balıkçılar, küçük koylarda oltayla dev balıklar avlıyor. Limandaki manzaralı, güzel kafe ve restoranlarda taze deniz ürünleri servis ediliyor.

Guanche’lerin isyancı ruhu bu vadide yaşıyor

Guanche halkı Kanarya Adaları’nın yerlisi. 1400’lü yıllarda tıpkı İnka ve Mayalar gibi İspanyollarla yaptıkları savaşlar sonrası tarih sahnesinden silinmişler. La Gomera Adası’nda pek çok yerde hâlâ Guanche kültürünün izleri görülebilir. Valle Gran Rey’de 1400’lerde adaya atanan ilk İspanyol valisini öldüren Guanche şefi Hautacuperche’nin bir heykeli bile var.

Yerel mutfak sebze ve balık ağırlıklı

Turistik merkezlerden uzak olan Gomera’da yerel mutfak korunmuş. Deniz ürünleri ve sebze ana malzeme. Gofio, mısır ununun kara lahana ve ıspanak gibi sebzelerle karıştırılmasıyla yapılan bir çorba. Kahvaltıda dahi yeniyor. Burada yetişen küçük siyah-kırmızı patatesler yeşil kişniş sosuyla karıştırılıp ekmek niyetine yeniyor. Adı: Papas Arrugadas. Büyük okyanus balıkları restoranlarda bulunabiliyor.